ŞAHİN TİN (Denizli) - Değerli Komisyon Başkanım, çok nazik bir şekilde bizlere söz verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Çok güzel idare ediyorsunuz, süpersiniz bu konuda. Sizleri seviyoruz. Tecrübenizle gerçekten Komisyonda birlik beraberliği sağlayarak çok güzel kanunların çıkmasına vesile oluyorsunuz.

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Bu anlamda en son size söz verdi, çok zekice yani...

ŞAHİN TİN (Denizli) - Başkana teşekkür ediyoruz, kanunu hazırlayan arkadaşlara.

Ben şöyle bakıyorum -Bakan Yardımcılarımız da burada- şimdi "Geç kalmışlık." filan dendi. Yani o anlamda sonuçta biz bir liberal bir ekonomideyiz ve serbest ticarette bu işler yapılıyor. Bu yapılırken sonuçta, normal, benim şirket kurduğum gibi, ürettiğim gibi birisi organizasyon yapıyor. Bu, organizasyon şirketi, buradan para kazanıyorlar. Dolayısıyla ne yapıyor? Finansı alıyor, yönetiyor, organize ediyor, insanlardan gelen parayla da, insanların rızasıyla, imzasıyla anlaşma yaparak da ne yapıyor? Onlara istediğini veriyor, ev alıyor ya da araba alıyor. Dolayısıyla son dönemdeki artıştan dolayı, evet, böyle bir kanuna ihtiyaç var mıydı? Var. Yani şunu anlatmak istedim sadece, geç kalmışlık sebebinin, bence şikâyet olmaması anlamında düşünüyorum. Sonuçta, bu da ticari faaliyet yapan bir şey.

Bir de neden faizsiz olduğunu sorgulamamak lazım çünkü insanlar inançları gereği bence faizle çalışmak istemiyor ya da faizli bir sistemin içine girmek istemiyor. Tamam, bankalardan geçiyor faizi, aracılardan geçiyor muhakkak, ona da katılıyorum. Burada, bunlara da fırsat verilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü dar gelirli vatandaş var ya da atıyorum, çeki vurulmuş adamın, bankadan kredi alamıyor mesela ama gidiyor, buradan alma şansı var yani birçok sebebi var hani aslında insanlar da bir anlamda burada korumuş oluyoruz diye düşünüyorum bu yapıyla. Mesela, faiz sistemini keşke ortadan kaldırabilsek yani ticarette olmuyor ama bugün Avrupa Birliğinde veya Amerika'da eksilerde bazı yerlerde ve çok düşük. İnşallah, Türkiye'de o günler de geldiğinde eksi ya da sıfır faizli kısmına gelir diye düşünüyorum.

Burada, asıl amaç, şirketlerin, finans şirketlerinin sağlamlaştırılması, insanların, müşterilerin hak ve hukukların korunması ve mağdur edilmemesi meselesi, öyle değil mi? Aslında, biz bir anlamda da biraz da aslında müdahale ediyoruz, sisteme müdahale ediyoruz, zorlaştırıyoruz. Otuz yıldır da devam eden bir sistem, şu ana kadar da yürümüş arkadaşların bahsettiğine göre ve bize büyük şikayetler gelmediğine göre de, demek ki bu sistem yürümüş. Çok büyük mağduriyet olsa kimse zaten buraya üye olup da bu sistem içerisinde herhâlde ev almak, araba almak gibi bir şeyin içerisine girmezdi diye düşünüyorum.

En son olarak da, ben bunun, bu tür şirketlerin "yeşil sermaye", "kırmızı sermaye" diye ayrıştırılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Bunu biz 28 Şubat sürecinde... Ki o dönemde mağdur olanlardan birisi de ben kendimdim, şahsımdı çünkü MÜSİAD Başkanlığı yapıyordum Denizli'de. O dönemde, devlet güvenlik mahkemelerinde Genel Başkanlarımızla birlikte yargılandık; burada Mehmet abim de bilir, Mehmet Erdoğan da, Mustafa Başkanım da bilir. Dolayısıyla "yeşil sermaye" diye ayrıştırılmıştık o dönemde. Gerçekten acı bir tabloydu yani olmaması gereken bir şeydi. O 28 Şubat sürecinde o "Yüz yıl, bin yıl sürecek." dedikleri dönemde işte gerek sigorta, Maliye gibi kurumlarla şirketlerimize yapılan baskınlar... Efendim, biliyorsunuz birçok sigorta şirketi kapatıldı, tutuklandı, yargılandı o dönemde ki bunun bu işin aslında insanların tercihi olduğunu görmek lazım, yani bu, insanların tercihidir. Orada, vatandaş diyor ki: "Ben faizsiz sistemle ev alacağım, efendim, faizsiz sistemle araba alacağım, makine alacağım, şirket kuracağım." gibi. Bence, bunu böyle görmek lazım diye düşünüyorum.

Ben teşekkür ediyorum Başkanıma bu müsaadeyi verdiği için çok sağ olun efendim.

Hayırlı olsun.

BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ - Nezaketiniz için, çok vasıflı, nitelikli ve aydınlatıcı sunumunuz için teşekkür ediyorum.

ŞAHİN TİN (Denizli) - Sağ olun.