| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 11 .02.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
Belma Hanım'a özellikle sunumundan dolayı müteşekkirim.
Sevgili arkadaşlar, Başkanımızın da ifade ettiği gibi, biz çözüme odaklanmak zorundayız.
Bir kere, geçmişinden kadına yönelik tavır ve davranışlarından dolayı bütün kültürler ve herkes bir Nasuh tövbesi yapması lazım. Burada hiç kimse masum değil. İyi bir tövbeden sonra bu sorunu nasıl çözerizi birlikte çok ciddi maddeler hâlinde konuşmamız gerekir.
Medyada bir bölük hanım arkadaşlarımız yer alabilirken bir bölüğü salt kılığından kıyafetinden dolayı, eğitiminden öğretiminden ve görmesi gereken medyadaki vazifelerinden uzaklaştırılmıştır, şiddete uğramıştır, işkence görmüştür, tecrit edilmiştir, ikincil sınıf insan hâline sokulmuştur.
Hep iddiamız şu, bunu hayata geçirmenin yolları var: Yeryüzünde hiç kimse ötekinden daha çok insan olamaz. Bunda ittifak ediyor muyuz arkadaşlar? Yani, birisi "Ben senden daha çok insanım." derse hep birlikte ona karşı bir durum geliştirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bu konu, gerçekten bunlar çok ciddice ele alınmadan çözümü çok zor.
Bir başkası, atomize ediliyor. Ben, bütün konuşmacılarda, bütün yaklaşımlarda, kadın derneklerimizde bu konunun atomize edildiğini görüyorum. Yani, bunu sıfatlayarak, belli ayrımlara tabii tutarak ve fıtratla savaşarak çözmek mümkün değil. Dolayısıyla, merkezde insan var, onun alt başlığı şiddet, şiddetin önlenmesini nasıl hayata geçirebiliriz? Bu, hangi gerekçeyle, kimden, nereden, nasıl gelirse gelsin ve kime yönelik olursa olsun. Sonra, özelimize kadın şiddetini ve cinayetini aldığımızda, örneğin Oral Bey de, Belma Hanım da destek versin, bir öneride bulunuyorum: Kadın cinayetinin ya da şiddetinin işlendiği bölgelerde "Bu topraklarda, bu bölgede, bu ülkede çok değerli 'insan' denilen bir varlığa yönelik şiddet uygulanmıştır, yas ilan ediyoruz." desin kaymakamlıklar, valilikler ya da ulusal yas ilan edelim. Bu, duyarlılığı artırır. Bu, tabii çok mümkün gözükmeyecek bir öneri gibi gözükebilir ama bizim duyarlılıkları artıracak, bilinç değişimini sağlayacak yöntemler üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor.
Çok ilginçtir, şimdi, Afganistan ve benzeri yerlerde kim tasvip edebilir? Ama Afganistan bugün niye bu durumda? Dün ülkemizde bazı şeylerin hangi durumda olduğunu görmek gibi. Ya, Oral Beyciğim, dünyanın bir coğrafyasında insanlar açlıktan ölüyor, bir coğrafyasında vitamin zehirlenmesinden ölüyor. Beyoğlu'nun arka sokaklarında binlerce bedene her gece tecavüz ediliyor. Bunlar kadına şiddet değil mi, bunlar kadına yönelik cinayetler değil mi? Yani, konuyu total ele almamız gerekiyor.
Medyaya gelince, hakikaten çağın önderi medyadır, bunu hem negatif hem pozitif anlamda söylüyorum. Medya isterse STK'larla el ele vererek, hükûmetlerle el ele vererek, siyasilerle el ele vererek bu sorunun çözümüne çok büyük katkı sağlayabilir. Ama, medyanın da hakikaten basın ahlakı denilen bir şeyi var, bunun olması gerekiyor. Üslup kirliliğinden tutun da reyting kaygılarından kurtuluncaya kadar... E, buna karşı biz STK'larla birlikte bir tavır da geliştirebiliriz. Bunu yapanlar, bu etik kurallara uymayanlar bir biçimde protesto edilebilir yani işte izlenmeyebilir, o yayın organı ya da medya görseli, yazılısı satın alınmayabilir, bir biçimde ders verilebilir. Ama bilinçli ve toplumun tamamına mümkün olduğunca kademe kademe yayarak bunları aşabiliriz.
Unutmamak gerekir arkadaşlar, yeryüzünde ilk cinayet erkek-erkek arasında işlenmiştir. Kadına şiddet ve cinayet, hakikaten, yani geçmiş kadim kültürlerin yozlaştırılmış, bozulmuş dönemlerinden sonra neşvünema bulmuş ve o yargılar, hem lakaydi liberal yargılar hem indirgemeci fanatik yargılar modern çağa aktarılmış, herkes bir ucundan tutmaktadır. Bunu her şeyin üstünde görüp hepimizin bir ucundan tutması ve bu sorunu ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunun için medyaya... Çünkü, çağın en yüksek trendi... Her çağın kendine özgü trendi var. Şimdi biz tarım toplumunda kadın sorununu konuşuyor olsaydık başka şeyler söyleyecektik. Sanayi toplumunda kadına yönelik şiddeti ya da cinayeti konuşuyor olsaydık başka şeyler söyleyecektik. Şimdi, bu çağın trendinde bunları konuşuyoruz ve mutlaka medyanın merkeze alınması gerektiğini söylüyorum.
Dolayısıyla, özü şu arkadaşlar, önerim tartışılır: Tekli bakış açısıyla bir toplumsal olay çözülemez. Bir toplumsal olayın tek tarafı olamaz. O zaman, taraflar arasındaki durum, psikolojik, sosyolojik, felsefi değerlendirmelere tabi tutularak adım atılması gerekiyor; biz sürekli teorik söylemlerde bulunuyoruz, adım atılması gerekiyor, yaptırımlar getirilmesi gerekiyor. Teklif ettim, gene ediyorum: Bir töre cinayeti -tırnak içinde- böyle bir şey varsa bu örgütlü bir suçtur ya! Sadece öldürenin tecziye edilmesiyle bırakılabilecek bir olay değil ki. Yani, silsileimeratip üzere, bu bir karar mekanizması, işleyerek o noktaya geliyor. Nitekim, işte hapishanelerde görüyoruz: Çocuk cüzdanını çıkarıyor, ablasının resmine bakıyor, gözleri yaşarıyor. "Niye yaptın yavrum?" dediğinde "Aile karar aldı." diyor. Çocuk mu suçlu, yoksa bu olaya dâhil olan diğer gruplar mı suçlu? Onları biz cezasız bırakırsak, yaptırım uygulamazsak sadece kurban olarak seçilen bir birey üzerinde yoğunlaşmış oluruz. Tekli söylemden kurtulup çoklu bir söylem geliştirmek ve bu çoklu söylemi toplumsal düzleme yaymak, ne kadar bileşen varsa tamamından yararlanmak, ne kadar unsur varsa devreye sokmak, her fikri, her anlayışı, her kanaati çok makbul ve değerli kabul edip... Kim bilir belki de uzun süre üzerinde tartışılan bu konular içerisinden anılmaya değer öyle bir filozofi çıkabilir ki bu toplumsal yaranın tedavisi konusunda sadece bize değil, dünyaya da örnek teşkil edebilecek bir model geliştirilebilir ve bundan daha çok, insanlığın hayrına yapılabilecek hiçbir şey yoktur.
Halil Cibran'ın sözüne hep vurgu yaptım, tekrar hatırlatarak bitirmek istiyorum: "Nasıl bir ağacın sessiz bilgisi olmadan dalın ucundaki yaprak sararmaz ise topunuzun katkısı olmadan bir toplumda kötülük işlenemez." Bunda toplumun bütün bileşenlerinin katkısı var, iyileştirdiğimizde de bütün bileşenlerinin katkısı olacaktır.
Teşekkür ediyorum Başkanım.