| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Elektrik Üretim A.Ş. Genel Müdürlüğünün (EÜAŞ) 2017 ve 2018 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 03 .03.2021 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Ben de EÜAŞ'ın değerli yöneticilerini saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, EÜAŞ'ın bildirdiği bilançoda 2017 yılında 18 milyon lira kâr, 2018 yılında da 1 milyar 664 milyon zarar. Yani genelde devlet kurumu da olsa özel sektör de olsa bir planlama olması lazım. Bu planların da maksimum yüzde 5, yüzde 10 yanılmasını saygıyla karşılarız. Bir dönem 18 milyon lira kâr eden şirketin bir sonraki yıl 1 milyar 664 milyon zarar etmesinin -aradaki makası da düşündüğünüz zaman- muhakkak bir izahı olması lazım. Onun için, bu konuyla ilgili ben, şahsen tatmin olduğumu söyleyemem, bunun muhakkak bir izahı olmalı.
Tabii, enerjide arz güvenliği, aynı zamanda enerji güvenliği çok önemli. Bununla ilgili de ciddi yatırımlar yapıldı. İşte, şu an EÜAŞ'ın payı gittikçe küçüldü. Biraz önce Sayın Durmuşoğlu'nun da ifade ettiği gibi "Kurulu gücü yüzde 22,50'lerde, üretimdeki payı da yüzde 18,20'lerde." 2017'de Türkiye'nin kurulu gücü 85.200 megavatken 2020'de bu 96.270 megavata kadar yükselmiş. Bunların da dağılımları var; işte, hidrolik santraller yüzde 32, doğal gaz yüzde 26, kömür yüzde 20, rüzgâr yüzde 10, güneş yüzde 7... Şimdi, burada, aynı zamanda, sizin üç yıldır da tüketiminiz fazla değişmiyor. Yani aşağı yukarı 300 küsur bin rakam. Mesela, 2019'da 303 milyar 897 milyon kilovatsaat, 2020'de 305 milyar kilovatsaat üretimimiz var; kurulu gücümüz 96.270. O zaman, bu arada bir ilişki olması lazım yani kurulu gücünüze göre... Kurulu gücün üç aşağı beş yukarı ancak yarısı kadar enerji tüketimimiz var. Diğer yarısı ne oluyor? Yani üç yıldır da sonuçlar değişmediğine göre... Tabii, kurulu güçten algıladığımız o tesisin kurulu gücü, faydalı üretimi ne kadardır? Bunu ayrıca istiyorum. Yani kurulu güç diyelim ki 100 megavattır ama senenin üçte 1'ini, dörtte 1'ini hani çalıştığı alan olarak... Yani Türkiye'nin net enerji üretimi ne kadar? İki, eğer fazlamız varsa, bununla ilgili bir ihracatımız varsa nerelere ihraç ediyoruz, ne kadar, kaç liradan da bunu satıyoruz?
Devamında, tabii, sizin şu an verdiğiniz garantiler var. Önümde rakamlar var. İşte, kömürle ilgili Afşin'in garantisi 16,78 sent/kilovatsaat, yine, biyokütlelerle ilgili 15,3 var, güneş enerjisiyle ilgili 13,1, nükleerle ilgili 12,35... Yani bunların ortalaması 9,18 sent/kilovatsaat bendeki rakamlara göre. Bunu siz de teyit edebilirsiniz veyahut da ben bunu size sormuş olayım yani bütün bu enerji kaynaklarından satın alıyorsunuz. Ortalama alış fiyatınız sent/kilovatsaat cinsinden ne kadar? Eğer bu rakam doğruysa yani 9,18 bunu çarptığınız zaman -bugün dolar 7,5 lira olsa- 9x7=63 yani 63 kuruş gibi sağı solu maliyeti. Ama siz bunu 40 kuruştan satıyorsunuz. Dolayısıyla, bunu bir şeyle sübvanse etmeniz lazım. Yüzde 18'lik enerji üretimimiz var. Şu an hâlen EÜAŞ'ın bünyesinde olan devletin santralleri var işte Keban gibi, Atatürk Barajı gibi. Sanki bunu regüle etmek için bunu bununla mı dengeliyorsunuz? Yani, hani, devletin üretimlerinin şu an bize de bir maliyeti yok, onların fiyatlarını biraz aşağıda tutup denge mi sağlamaya çalışıyorsunuz?
Bu son dönemde bu garantilerin TL'ye çevrilmesini ben şahsen olumlu karşılayanlardanım. İşte, altıncı ayın 30'u itibarıyla bildiğim kadarıyla her üretim tesisiyle ilgili, güneşle veya hidrolikle ilgili rakamlar herhâlde 40 kuruştan başlayan rakamlarla başladı. Ben bunu şahsen olumlu buluyorum. On yıl süreyle bu garantiler veriliyordu. Şu an ortalamaya baktığınız zaman... Belki on yılın üzerinde verilen de vardır tahmin ediyorum. Mesela bu Elbistan tam bir facia. Yani biz adama sadece işletme hakkını vermişiz 16,78 sent/kilovatsaate alıyoruz, bu çok ciddi bir rakam. Mesela bunun inşallah süresi doluyordur da o da kurtuluyordur, biz de kurtuluyoruzdur diye düşünüyorum. Yani bu manada ne kadar süre kaldı, ne kadar zaman kaldı bu garantilerle ilgili olarak?
Tabii, bunun yanı sıra enerji çeşitliliği var. Orada da özellikle en pahalı üretim şekli mesela doğal gaz ve ithal kömür. Bu ithal kömürden de çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bunları azaltıp yani buradaki enerji üretim miktarlarını azaltıp bunun yanı sıra doğaya daha az zarar veren mesela güneş, rüzgâr gibi -hidrolikler aşağı yukarı tahmin ediyorum epeyce bir toparlanmıştır- bu alanda büyümek daha mümkün. Ben, şahsen şu 1 megavatın altında lisanssız üretimleri -yani vatandaş açısından söylüyorum- neden kaldırdığınızı anlamış değilim. Bırakın, zaten kuruş olarak veriyorsunuz bunun garantilerini isteyen istediği kadar üretsin. Ben bunun size bir zararı olduğunu düşünmüyorum. Hani siz "İhtiyacınız varsa, belediyeler veya iş, güç sahipleri üretebilir." diyorsunuz "İhtiyacının yüzde 30'u kadar daha yüksek kurulu güçle bu işi yapabilirler." diyorsunuz ama bunlar zaten büyük tesisler değil. Türkiye'nin her tarafında bu lisanssız, 1 megavatın altında olan tesisleri bence tekrar açmalısınız. Zaten kuruş bazında garanti veriyorsunuz, TL bazında garanti veriyorsunuz. Bunların tümü bu ülkede kalıyor yani rüzgâr da güneş de genel maliyet açısından baktığınız zaman bu ülkede kalıyor. Ama bunun yanı sıra doğal gazdan enerji üretirken, ithal kömürden enerji üretirken biz bu ülkenin kaynaklarını otomatikman dışarıya aktarıyoruz. Dolayısıyla, böyle bir projeksiyonunuz var mı? Yani biz gelecekte işte, beş yıl sonra, on yıl sonra bu enerji kaynaklarımızla güneşte buraya geleceğiz, rüzgârda bu rakama geleceğiz, inşallah ithal kömürden...
Bakın, bizim kendi ürettiğimiz kömürden bahsetmiyorum, o bizim kaynağımız, bununla ilgili bizim yurt dışına ödediğimiz bir para yok. Ha, bununla ilgili biz gerekli çevresel tedbirleri alıp tabii, insan hayatından daha önemli hiçbir şey yok, bunu da dikkate alarak gerekli filtresini, çevresel faktörler de göz önüne alınarak bunların üretime devam etmesinden yanayım, kişisel görüşüm bu. Ama buna karşılık onlarca geminin limanlarımıza binlerce ton kömürü getirip özellikle Zonguldak bölgesinde hayatımızı karartmasına yani bir defa bölgenin yaşanılabilir olmaktan çıkmasına ben şahsen karşıyım. Bununla ilgili, enerjiyle ilgili geleceğe yönelik projeksiyonunuz nedir? Nereden nereye gitmeye çalışıyorsunuz? Bununla ilgili rakamları verebilir misiniz?
Özellikle son dönemde altıncı ayın 30'unda bu YEKDEM'in süreleri bitiyordu. Bununla ilgili altıncı ayın 30'unda yeni bir şey çıkmış, yeni bir şey daha yayınlanmış. Bağlantıyla ilgili, bağlantı noktası alanların bir tarihi varmış. Bu ne kadar devam ediyor? Ona bir açıklık getirir misiniz? Yani YEKDEM meselesi altıncı ayın 30'unda mı bitiyor, yoksa bu bağlantı tarihleriyle ilgili verilen bir süreler, o tarihte mi bitiyor? Ben bundan sonraki dönemlerin en azından süresi bitenlerin, şimdi geçmişte bu ülkenin enerjiye ihtiyacı varken belki bunlar konuşulacak değildi yani o günkü şartlarda bunlar gerekli olabilir. Ama şartlar değiştiğine göre bana göre bugün Türkiye'nin üretim fazlası olduğuna göre, demek ki bunu artık istediğiniz gibi planlayabilirsiniz, istediğiniz yöne doğru çekebilirsiniz. İşte, zaman zaman bizim Hükûmetimiz "1,8 büyüdük." diyor ama aslında bunu bazı kanallardan test etmek de mümkün. Bunlardan bir tanesi enerji, üç senedir enerji tüketimi olduğu yerde duruyor. BOTAŞ'ı test etmiştik, orada da gaz tüketimi de aynı, buna paralel olarak aynı yerlerde duruyor. Demek ki bizim daha farklı bir yol çizmemiz lazım, daha farklı bir yol belirlememiz gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.