KOMİSYON KONUŞMASI

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, biz "torba kanun" ismini duyunca rahatsız oluyoruz. Niye rahatsız oluyoruz? Türkiye Büyük Millet Meclisini ve yasama organını itibarsızlaştırdığını görüyoruz biz. Halk -kendi arasında söylendiği gibi- "Her şeyi torbaya doldurup getiriyorlar." diyor. Gerçekten bunların birçoğu -değineceğim biraz- yerinde olabilir. Hayvanların nakliyesinden dolayı bizim Komisyonumuzu ilgilendirmemesi lazım, çok farklı bir konu ama torba kanun olunca geliyor. Diğerleri ilgilendiriyor çoğunlukla fakat yine, çoğunluğunun başka kanun teklifleri içerisinde, ana kanun teklifleri içerisinde gelmesinde büyük fayda görüyoruz.

Tuzlukçu ve Akşehir'i ilgilendiren mesele çok gecikmeden gelmiş gibi görünüyor ama Seyhan meselesi çok gecikmiş bir mesele. Tabii, bu tip konuların da çok geciktirilmeden gelmesinde fayda görüyoruz.

Bir diğer husus da şu: Yine, Hazine ve Maliye Bakanlığına transferlerin, açıkların kapatılması hususunda yetki verilmesi var ki Hazine ve Maliye Bakanlığı bu son süreçte çok kötü bir imtihan verdi. Dolayısıyla, 2'nci maddede de olduğu gibi, şaibeli görünen bazı hususlar var. Onun için, önergemiz de hazır, biz 2'nci maddenin geri çekilmesini öneriyoruz. Böyle şaibeli hususların kanun maddeleri içerisinde gizlenir olması... Bunu söyleyince hemen tepki gösteren Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlar var ama bunları söyleyelim ki siz de ondan bir ders çıkarırsınız demeyeceğim ama bir tepki olduğunu anlayın, bu tepkiyi gidermeye çalışın; şaibe olmaması lazım.

Bitirilmemiş veya sözleşmesi yapılmış konuyla ilgili, imzalanmamış yap-işlet-devret projeleriyle ilgili de yine bir şaibe var gibi şüpheye düşüyoruz. Bunu geçmiş uygulamalarda çok gördük. Bizim ağzımız hep şöyle kapatılmak istendi: "Siz büyük yatırımlara karşı mısınız?" veya "Karşısınız, hep karşı çıktınız." Hayır; tam tersine, büyük yatırımlardan zevk alıyoruz, hiçbirine karşı çıkmıyoruz, karşı çıkma sebeplerimiz var. Birinci sebep: Çok fahiş fiyatlarla, maliyetinin çok üzerinde bedellerle verildiğini hep gördük, bunlara itiraz ettik. İkincisi: Bazılarının yerlerine itiraz ettik. Yani üçüncü köprü konusu üzerinde hep duruyorum, üçüncü köprü orada yapılmamalıydı. Nitekim, üçüncü köprü planlamaya alınırken daha önce tespit edilen Boğaz'ı geçen koridorlardan en olumsuz olanı bu, şimdi yapılan koridor. Niye en olumsuz olanda yapıldı? İstanbul'da halkla temasta olan herkes biliyor ki su havzalarının, 2/B arazilerinin bolca olduğu ama diğer taraftan, İstanbul'un nefesi olan, nefes alınacak bölgeleri olan yerde, zemin açısından depreme dayanıklı bölgeler de orada. Dolayısıyla, İstanbulluların aklına böyle bir iş geliyor. Bunları bilerek burada yaptıklarına göre, üstelik de İstanbul şehir içi trafiğine direkt olarak etkisinin az olması, o garanti rakamlarının çok çok altında olması bu şaibeleri artırıyor. Benzer bir sürü örnek var ama şu anda konuştuğumuz kanun teklifiyle ilgili birtakım kısımların yerinde ve doğru olduğunu söylerken bunları da söylemek bizim görevimiz olmalıdır.

Bir de internet hizmetleri konusunda birkaç şey söylemek istiyorum. Sadece konuşmakla kalınıyor, Hükûmet internet konusunda "Çağı yakaladık, yakalıyoruz, geçiyoruz." derken son zamanlarda Stockholm'de kişi başına düşen internet ağının 770 metre olduğu bizim Deprem Komisyonunda konuşuldu. Türkiye'de nedir diye baktık, Türkiye'de kişi başına düşen internet ağı 4 metre civarında. Stockholm belki ekstrem bir örnek oluyor ama neticede çok büyük farklılık var. Güney Kore'yle mukayese ettiğimiz zaman başka bir şey çıkıyor ortaya. Orada kilometrekare başına düşen ağ söz konusudur. Güney Kore'de kilometrekare başına düşen ağ 3 kilometre civarında, Türkiye'de 300 metre civarında. Çok büyük farklar var. Bugün, ticarette, özellikle dış ticarette o kadar hızlı ilerliyor ki her şey siz iletişim kurup satış yapmaya hazırlanırken başkaları dolduruyor orayı.

Millî eğitimle ilgili konuştu Gökan Bey, elbette ki millî eğitim büyük bir sıkıntı. Zannediliyor ki katılabiliyor çocuklar. Katılamıyor, bunu sizler de çok iyi biliyorsunuz. Asıl burada sıkıntılardan bir tanesi de şu: Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinin pek çoğu halkın içerisinde yaşananları biliyor zaten ama söylemekte zorlanıyor. Bu komisyonların birinci görevi görülen her şeylerin dosdoğru söylenmesidir; söylenir, tartışılır, konuşulur, ondan sonra da karar alma sırasında birtakım sıkıntılar yaşanabilir ama en azından tutanaklara geçer.

İşte, Kanal İstanbul bunlardan bir tanesidir. Şimdi ben Genel Kurula hazırlanıyorum o konuyu konuşmaya, inadına yapılmaz. "E, Cumhurbaşkanı dediği için siz bunu eleştirmeyin." Niye eleştirmeyelim kardeşim? Eleştirelim, eleştirelim, gerekçelerimizi söyleyelim, açıklamalarımızı yapalım, siz bunlardan memnuniyet duyun, yanlışsa yüzümüze vurun "Yanlış." deyin ama doğruysa da faydalanın. Ben mühendisim, hesap adamıyım, hesap yapıyorum, açıyorum o ÇED raporunda hesaplara bakıyorum; yanlış. Yani onu yapan insanların arasında mühendis yok mu? Kazılan bir zeminden çıkan toprak mıdır, kaya mıdır, kayanın hangi cinsidir bunu bilmez mi? Katsayı 1,18. Değil, katsayı 1,6'ya kadar çıkıyor o zemin içerisinde. E, 1,18'e göre çarparsan ortaya çıkan rakam ile 1,5; 1,6'yla çarptığın zaman çıkan rakam arasında o kadar büyük fark var ki. Sadece "Kazı ve nakliye projenin bedelidir." denilen 75 milyarı geçiyor, yazıktır ya, yazıktır! Bu insanları niye biz böyle yanlış bilgilendirelim? Doğruları söyleyelim, ortaya koyalım, hesaplar yanlışsa açık açık tartışalım ama bizim söylediklerimiz doğruysa da o zaman ona göre tedbir alalım. Her konu böyle. Onun için tabii fazla dağıtmamak lazım.

İşte, Çanakkkale'yle ilgili konu. Birçok alanda bu eksiklikler yaşanıyor. Özellikle rehberlerin eğitimi de çok önemli. Gerçi o bizim Komisyonumuzun konusu turizmle ilgili ama belki gece bunları da tartışırız. Çok büyük eksiklikler yaşıyoruz, bunlara biz de şahit oluyoruz, bize intikal edenler de var. Bu konuları da kökten çözmek lazım; alan yönetimi, kılavuzluk hizmetleri, rehberlik hizmetleri, bunların hepsi çok önemlidir. Yani burada bunlara, 2'nci maddeyi çektikten sonrakilere karşı değiliz biz. Bunları bazı hususlar da düzeltildikten sonra gerekli de görüyoruz. Hatta Seyhan'da olduğu gibi geç kalınmış olduğunu da söylüyoruz. Bu Komisyonda bazı şeylerin düzeltilerek Genel Kurula gelmesinde büyük fayda görüyoruz, Genel Kurulda o zaman biz de belki destek oluruz ama aksi hâlde, bu hâliyle destek olma imkânımız yoktur.

Teşekkür ediyorum.