KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli Komisyon üyeleri, değerli misafirlerimiz, Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlarımız; öncelikle, herkese iyi akşamlar.

Genel Kurulda konuşmam olduğu için biraz geç katıldım, ilk başta yapılan konuşmaları dinleyemedim, belki bir iki tekrar olabilir ama mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışacağım konuşmamı. Öncelikle, kanun teklifinin geneli üzerinde yani torba kanun olması üzerinde durmayacağım, onu zaten hep konuşuyoruz, eleştiriyoruz kanun tekliflerinin torba kanun olarak getirilmesini. Ancak bu kanun teklifinin içerisinde tabii bizim olumlu bulduğumuz maddeler de var. Arkadaşlarımız o maddelerle ilgili de değindiler, konuştular. Ben sadece 2'nci maddeyle ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, devletin kamusal mal ve hizmetleri üretmek için kullandığı 2 yöntem var -hepimizin bildiği gibi- birisi hazine tarafından doğrudan finanse edilmesi, diğeri de yap-işlet-devret modeliyle yani kamu-özel iş birliği gibi yöntemlerle finanse edilmesi şeklinde. Bu 2'nci bahsettiğimiz yöntem elbette ki tüm dünyada zaman zaman kullanılan, uygulanan bir yöntem. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim de uygulanması ve kullanılması konusunda karşı olduğumuz bir yöntem değil aslında. Gerektiği zaman tabii ki bu yöntemler yatırımlarda kullanılabilir ancak Türkiye'deki uygulamalarına baktığımız zaman bu projelerin, şimdi, özellikle, son yıllarda, çok riskli boyutlara ulaştığını görüyoruz bu yapılan anlaşmaların yani bu kamu-özel iş birliği projelerinin uygulama yöntemlerinden dolayı. Nedir bu uygulama yöntemlerindeki en büyük problem? İşte, projelere hazine garantisi verilmesi, yabancı para cinsinden ve fahiş tutarlarla hizmet bedellerinin belirlenmesi, hizmeti kullanmak durumunda olan vatandaşların vergi karşılığında daha doğrusu, ekstra para ödemek zorunda kalmaları ve aslında en önemlisi, projelerin maalesef şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmaması, Türkiye Büyük Millet Meclisiyle paylaşılmaması en büyük sorun.

Mutlaka daha önceki konuşmacı arkadaşlarımız da değinmişlerdir. Şimdi, bu şeffaflıkla ilgili Sayın Bakanımız da çok güzel açıklamalar yaptı, o yüzden çok tekrara girmek istemiyorum ama en önemli konu zannederim burada, bu projelerin şeffaf olarak bizler tarafından neye mal olduğu ve kamu üzerinde gelecekte nasıl bir yük oluşturduğunu bilememizden kaynaklanıyor ve şu anda, burada, ne olduğunu bilmediğimiz, şeffaf olmayan gizli projeyle ilgili bir kanun maddesini, kanun teklifini görüşüyoruz. Ne olduğunu bilmediğimiz bir yöntemin üzerinde şimdi yeniden bir yetkilendirmeye burada onay vermemiz bekleniyor Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak.

Şimdi, mesela hazinenin borç üstlenimine tabii kredi anlaşmalarına baktığımız zaman toplam proje maliyetlerinin yükü bize 22 milyar dolar görünüyor ama gerçekten acaba 22 milyar dolar mı yoksa bunun daha altında mı maliyetleri, bunu bilmiyoruz. İşte, bu şeffaflığın öncelikle oluşturulması ve bu bilgilerin bizlerle paylaşılması, ondan sonra bu tarzda kanun metinlerinin getirilmesi gerekiyor.

Şimdi, maddeye baktığımız zaman, özetle, maddede de kısaca şunu anlıyoruz: Yani bu bazı projeleri üstlenmiş olan firmalara yabancı kreditörler kredi verirken özellikle Karayolları Genel Müdürlüğünün yükümlülüklerini ifa etmekte yetersiz kalabileceği konusunda bir tereddüt yaşamaları üzerine Ulaştırma Bakanlığını da yetkili kılmakla ilgili bir madde. Şimdi, burada aslında maddenin içeriğini ayrı tartışmak lazım. Tartışılması gereken diğer bir şey de bu projelerin yani önemi nedir, bu projeler ne kadar önemlidir? Mesela arkadaşlarımız sordular, hangi firmaların yaptığı projeler, hangi projeler bunlar? Ulaş Vekilimiz 2 tane projeden bahsetti, bunlar mıdır mesela, bu projeler midir? Bunları da belki cevaplamanız gerekiyor. Ayrıca aciliyeti ve önemi nedir bu projelerin? Neden bu kadar acil bir şekilde, bir torba kanun içerisinde, bu firmalara kredi çekebilmeleri için bir kolaylık sağlamak adına, Karayolları Genel Müdürlüğünün, Ulaştırma Bakanlığının da aslında itibarını da sarsacak şekilde böyle bir uygulama getirilmek istenmektedir?

Şimdi, değerli vekiller, çok darda olduğumuzu kabul etmek zorundayız, ekonomik olarak ülke darda. Bu arada gerekçede de bahsedilmiş: İşte, Covid-19 salgını, mücbir sebeplerden bahsediliyor. Değerli arkadaşlar, mücbir sebebin olduğu bir ülkede, bir ortamda, bir durumda yani burada, biz, neden bu projelerin yapılması, ille da yapılmasıyla ilgili konuşuyoruz. Ben açıkçası bunu anlayabilmiş değilim. Öncelikle bunun bir açıklanması gerekiyor. Açıklayın, hangi projeler, neden aciliyeti var yapılmasının, ikna olalım "Tamam." diyelim bunlarla ilgili. Şimdi, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum: Türkiye'nin 2020 yılında toplam dış borcu 435 milyar dolara ulaşmış, kamunun dış borcu 166 milyar doları geçmiş, devletin borcu 1,8 trilyonu geçmiş, ülkede üretim yok, istihdam yok, işsizlik almış başını gitmiş, biz burada bu projelerin yapılmasını konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Asıl tersliğin ben burada olduğunu açıkçası düşünüyorum. Yani öncelikle net bir şekilde bize bilgi verilmesi gerekiyor bu getirilen kanun maddesinin ihtiyaç gerekliliğiyle ilgili, yoksa artık şu soruları sormak zorundayız bu yap-işlet-devret ve KÖİ modeliyle ne kadar fahiş fiyatlarla... Burada, şunun da altını çizmek istiyorum; tabii, bu projelerle kamu görünürde borçlanmıyor ama ne oluyor, gelecekle ilgili belirsiz bir maliyetin de altına imza atıyoruz hep birlikte aslında baktığımızda. İşte o nedenle şu soruyu da sormak zorundayız eğer bu kanun maddesi buraya geldiyse görüşülmeye: Kimler istedi bunu, kimlere ne söz verildi ve kimlerin ne menfaati var bu projelerden? Arkadaşlar, yani artık yapmayın, gerçekten ülkenin ihtiyacı olan konuları konuşalım. Mücbir sebep varsa ülkede, ortada, o mücbir sebebin içinde yap-işlet-devret projesi konuşamayız değerli arkadaşlar. Burada başka sorunları tartışmamız, konuşmamız ve kanunlaştırmamız gerekiyor. O nedenle soruların tabii cevaplarını bekliyoruz. Ben daha fazla uzatmak istemiyorum.

Teşekkür ediyorum.