MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçi ben hazırlık yapmıştım ama oradan okumayacağım. Ben otuz beş yıllık mühendislik kariyerimde Körfez ülkelerinde, Arap şeyhliklerinde, Avrupa'da, İngiltere'de, Hollanda'da proje müdürü olarak bir sürü ihale veren makamda oldum ve Türkiye'de de Dünya Bankası...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Elektronik mühendisisiniz değil mi?

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Hayır, ben inşaat mühendisiyim ama -"multi purpose"- genelde petrol sektöründe çalıştım, Türkiye'de de Dünya Bankası projelerinde çalıştım. Bakın, Dünya Bankasındaki projelerde daha önce -sizin döneminiz değil- ANAP döneminde Dünya Bankası krediyi direkt olarak veriyordu. Baktılar ki o para çarçur oluyor, sistemini, prosedürlerini değiştirdiler. Dünya Bankası verdiği kredilerde -Baki Bey de anlattı da ben onun için bunu anlatayım- işin başında o krediyi belediyeye verir veya devlete verir, Hükûmete verir. Yalnız ta işin başından, ihale hazırlama aşamasından hatta dosya hazırlamasından yeterliliğin verilmesine kadar, ihale neticelenene kadar hepsini adım adım takip eder ama burada borçlu belediyedir ve belediyeler de o şekilde borçlandırır ki ilk beş sene ödemesiz, ondan sonraki yıllarda faizini de koyar. Ve bir sürü belediye bu kredileri almıştır, dolar bazında o beş yıldan sonra, on yıllık sürede öder bunu. Bu da nedir? LIBOR artı bir rakam koyar Dünya Bankası. "LIBOR" denen olay da -hepiniz biliyorsunuzdur- İngiltere'deki faiz oranıdır. Yalnız şimdi bu yap-işlet-devrette son yıllarda Dünya Bankası projelerinden çekildik. Niye çekildik, ben onu da söyleyeyim. Çünkü istediğiniz kişiye ihaleyi rahat veremiyorsunuz. O müdahil olduğu için açık ve şeffaf yapıyor. Buradaki sorun açık ve şeffaf olamamaktan dolayı. Yoksa bir itirazımız yok tabii, iş yapılacaksa, aciliyeti varsa yapılacak ve ödenecek de; doğrudur. Ama işin içinde şaibe varsa... Ben anlatılanlardan -Sayın Bakan Yardımcımız ve vekil arkadaşımız anlattı- hiçbir şey anlamadım ve hiçbir şekilde de tatmin olmadım. Bunu eğip bükemezsiniz. Şimdi, yap-işlette ne yapıyorsunuz? İhaleyi veriyorsunuz. Verdiğiniz adam gidiyor, kredi buluyor. Bunu nereden buldu? Londra'daki tefecilerden mi buldu? New York'taki tefecilerden mi buldu? Veya gidip Orta Doğu şeyhlerinden mi buldu kimse bilmiyor bunu. Ne şartlarda aldı bilmiyor. Baki Bey dedi ki: "O yaptığı iş süresince para öder." Ya, zaten oradaki alacaklı verecekli Dünya Bankası sistemi gibi değil ki. Onlar kendi aralarında bir şey yapıyor, bir de diyor ki: "Paramı vermezsen..." "Garanti istiyorum arkadaş." Burada da Hazine garanti oluyor. Nasıl kefil olmuyoruz?

AHMET KILIÇ (Bursa) - Öyle bir şey demiyoruz, öyle bir şey yok.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Madem kefil olmuyoruz, herkesi kendi hâline bırakın, bu kanunları yapmaya da hiç gerek yok. Kefalet veriyorsunuz, siz garanti veriyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Bu adam ödemezse ben ödeyeceğim bunu." Bütün dava bu.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Öyle bir şey yok, yapılan işe göre bırakmıyoruz, öyle bir şey yok.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Peki, en son...

HASAN BALTACI (Kastamonu) - Ya, kredi veren firma arasındaki sözleşmeyi de kabul etmiş oluyorsunuz.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Tabii, şimdi, bütün bu sözleşmeleri getirip ortaya sererseniz, hepimiz bilirsek ya, her şey şeffaf olduktan sonra niye itiraz edelim ki? Bizim öyle bir itirazımız yok. Ama her şey kapalı kutu "Ticari sırdır." yok "Devlet sırrıdır, söyleyemeyiz." dediğiniz zaman bu iş yürümez.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Ağabey, devlet muhatap ya, Ulaştırma Bakanlığı; usulüne uygun olmayan iş yapar mı Bakanlık?

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Yapar Sayın Başkan, yapar. Yaptı çünkü.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Ee, tamam, şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisine niçin cevap vermiyor o zaman? Niçin hesap verilmiyor?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Sorulara cevap veriliyordur.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Meclis olarak ayrı bir devlet miyiz veyahut da onlar bizden ayrı mı çalışıyorlar?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Soru önergelerine cevap veriyoruz, değil mi arkadaşlar?

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Maalesef onu da almıyoruz.