KOMİSYON KONUŞMASI

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Sayın Başkan, çok saygıdeğer Genel Müdürüm ve çalışma arkadaşları, Sayıştayımızın saygıdeğer temsilcileri ve diğer kurumlardan gelen saygıdeğer temsilci kardeşlerim, siz saygıdeğer milletvekillerimiz; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Eti Maden dediğiniz zaman, geçmişteki Eti Madene baktığınız zaman, madenlerin hemen hemen tümünde olduğu gibi... Biz, kütle olarak mermerleri, toprak olarak çıkardığımız madenleri Eti Madende sadece, tarımda da olduğu gibi, böyle, yurt dışına satardık ve bundan da çok büyük kârlar etmezdik. Son dönemlerde ürünler elde edebilmek için enstitüler kuruldu ve burada da gördüğümüz gibi, görselde de görünen gibi, çok daha kıymet arz eden, Eti Madenin kârlılığını çok daha yukarılara çeken bir çabanın, bir gayretin içerisinde ülke oldu. Herkesin söylediği gibi, göz bebeğimiz olan bir Kurum, çok büyük kârlar elde eden bir Kurum, kendi bu kârlılığını kendi kuracağı tesislerle beraber ikame edebilecek de seviyede olan bir Kurum. Evet, eksikleri, noksanları varsa zaten KİT Komisyonunun görevi o; diğer denetleme biriminin, Sayıştayımızın da görevi o; orada bulunan bulguların daha dikkatli incelenmesi. Şeffaflıkla bunlara cevap verilmesini bütün milletvekillerimizin istediği gibi biz de istiyoruz; hiçbir kuruşun, hiçbir varlığın heba edilmesini, israf edilmesini istemiyoruz. Sorulan soruların elbette Kurumun dışarıda olan itibarını da zedelememesi gerekiyor, ona da bir sıkıntı yaratmaması gerekiyor.

Şimdi Genel Müdürüm anlatırken şunu gördük: "Çok çetin bir rekabetin olduğu bir dönem." diye arz etti, bunu çok önemsiyorum çünkü çok kolay değil dışarıda. Sadece bizde... Sayın Karakaya da söyledi, söyleyeceklerimizin hemen hemen aynısını söyledi. Bor madeni, çok önemli bir maden, stratejik bir maden ama bugünkü şartlarda, bugünkü teknolojide ekonomik olarak çok da abartılan bir maden. Yani gerçekten 2 trilyon dolar eder, şunu eder, bunu eder diye yıllarca -bizim de okuduğumuz okul dolayısıyla, mektep dolayısıyla- bu hep söylenegeldi. Fakat bütün dünyadaki kullanımı zaten 2-2,5 milyar dolar civarındadır. Bunu senelere yaydığınız zaman çok da böyle ahım şahım değildir ama ileride inşallah daha büyük teknolojiler, daha büyük kullanım alanları meydana gelir ve dolayısıyla yüzde 73'lük rezervi olan bir ülke olarak bundan faydalanmış oluruz, temennimiz budur.

Bu rekabetin neticesinde şunu herkes bilir: Neticede bir piyasa ekonomisidir bu. Bazen İskontolardan bahsediliyor, bazen, işte "1,5'du da 5 niye oldu? Bunu kime verdiniz? Nasıl oldu? Nereden gitti?" gibi bu şüpheler olabilir, ayrı meseledir ama şunu bileceğiz ki bu serbest piyasa ekonomisinde bunlar, işte, o rekabetçilerle rekabet ederken alınması gereken, olunması gereken işlerden de sayılabilir. Neticede kurumlarımızın insanlarına da itimat etmek lazım. Tabii ki denetleyeceğiz, tabii ki Sayıştayımızın raporlarıyla ilgili eksik bulduklarımızı, bunları soracağız, soruşturacağız. Dediğim gibi, bu, bütün milletimizin üzerinde hakkı olan, hukuku olan parasal büyüklüklerdir. Ama dediğim de şu: İtimatsızlık çok fazlaca oluşmaya başlar ve dedikodularla da yürümeye başlarsa bu da bizim kurumlarımızı yıpratmış oluyor. Her ne kadar Kurumumuzun iyi olmasını istiyoruz, şöyle olmasını istiyoruz, ahım şahım olmasını istiyoruz, ülke ekonomisine büyük katkılar versin istiyoruz derken bir taraftan da çocukların kuşu çok sevip sıkıp canını almasına benzer bu. Kurumları da yıpratmış oluruz, çalışanların şevkini, zevkini de kırmış oluruz; bunu da yapmamak lazım.

O yüzden ben gerçekten yerli ve millî üretime katkıda bulunan, ona kafa yoran, onu dert eden Kurumumuzun yöneticilerine teşekkür ediyorum, iyi ki varlar ve bu çabalarının, gayretlerinin daim olmasını diliyorum.

Bütün kurulumuzu da saygıyla selamlıyorum.