KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuza gelmiş olan Sayın Bakan Yardımcısı ve değerli bürokratlar ile sektör temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.

Usul açısından tabii Komisyonumuza hangi sektör temsilcilerinin geldiğini buradan göremedik, Komisyonumuz da bize arkadaşlarımızın tanıtımını yapmadı, mutlaka varlar ama öyle olduğunu umuyorum.

Şöyle başlamak istiyorum, yani yasanın 6'ncı maddesinde bir hüküm var: "Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgelerinde; ÇED olumlu kararı veya ÇED gerekli değildir kararı verilen yatırımlar hakkında, yatırımın gerçekleşmesi için alınması gereken tüm izin, onay ve ruhsatlar, ilgili kurumlarca başkaca hiçbir işleme gerek kalmaksızın on beş gün içinde verilir. İrtifak hakkı dâhil diğer bütün işlemler ise en geç üç ay içerisinde tamamlanır. Yatırımın tamamlanıp tesisin işletmeye geçebilmesi için alınması gereken izin ve ruhsatlar da ilgili kurumlarca on beş gün içinde verilir."

Halk nerede, hukuk nerede? Meraları açıyorsunuz, kışlakları açıyorsunuz, sulakları açıyorsunuz, kıyıları açıyorsunuz, plajları açıyorsunuz, köy tüzel kişiliğinin kullanımında olan orman alanlarını Bakanlığın yetkisiyle turizme açıyorsunuz. E, halk mahkemeye gidecek, yargıya gidecek; ÇED olumlu kararı versin. Zaten ÇEDlerin nasıl oluştuğunu biliyoruz; ÇED gerekli değildir raporu; onun da nasıl verildiğini biliyoruz. Burada diyor ki: "On beş gün içinde ilgili kurum ruhsat verecek." Zaten bu yasa, gitmek üzere olan bir iktidarın, çok başarısız olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin giderayak nerede bakir kalmış alanlar varsa onlarla ilgili çok kısa sürede birilerine buraları verme planıdır. Bu yasanın içinde geçen ana ilke bu, ana fikir bu. Buradan çok açık olarak söylemek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Çok aşırı politik oldu ama yani Gökan Bey.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Milletvekili adam ya! Milletvekili politika yapmayacak da kim yapacak?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; deniz turizm araçları ile ilgili bir ibare getiriliyor.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Komisyon üyelerimiz arasında dışarıdakiler üzülmesin lütfen.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Burada "iç sular" ibaresi eklenerek kapsam genişletiliyor. Nedir iç sular, bu iç sular ne için getiriliyor? Bununla ilgili, iç sularla ilgili yetkilerin Bakanlığa devredilmesiyle ilgili bir çalışma var. Yine burada göl, baraj ve derelerin de iç sular kapsamına girerek Bakanlığın yetkili kılındığını görüyoruz.

Yine yasayla kara yolunda yapılan turizm taşımacılığı kapsamında beş yıldızlı otellere ayrıcalık tanınarak 5 araca kadar transfer hizmetinde bulunma hakkı tanınması 5216 sayılı Kanun'a açıkça aykırılıktır. Belediyelerin yetkisinde olan ulaşım hizmetleriyle ilgili karar süreçleri UKOME'lerde... Orayı da zaten antidemokratik bir biçimde, seçimleri kaybettikten sonra UKOME'lerdeki yetkili insan sayısını 5 artırarak belediye başkanlarının ellerini kollarını da bağladınız. Burada her beş yıldızlı otele getirdiğiniz 2.900 cc'nin üzerindeki motor kapasitesine sahip araçlarla ilgili de binlerce aracı yetkisiz olarak sistemin içine dâhil ediyorsunuz. Şimdi, İstanbul Taksiciler Odası var, iktidarınızın bir numaralı yandaşları; ya onlar bile sizin getirdiğiniz bu teklif karşısında "El insaf." diyorlar ya, el insaf!

TÜRSAB burada broşürler bastırmış. Ya arkadaşlar, bu pandemi yani sadece lüks otel sahiplerini mi vurdu, ki o otel sahiplerinin büyük bir kısmı yerli ya da yabancı büyük sermaye şirketleri. Ya TÜRSAB'a bağlı olan acentelerin on dört ay içinde evine ekmek götüremediğinden haberiniz var mı sizin? Ya siz, bu insanlarla ilgili hiçbir düzenleme koymuyorsunuz, bir de bunların yaptığı hizmetlerle ilgili büyükşehirlerde taksi plaka sahibi olan insanların yaptığı, turizm bölgelerinde seyahat acenteleri üzerinden yapılan işlemlerle ilgili büyük otellere hak veriyorsunuz. Biz büyük otel sahipleriyle de görüştük. Konaklama hizmeti Turizm Bakanlığının yetkisinde olan bir hizmettir, taşımacılık hizmeti Ulaştırma Bakanlığı ve büyükşehir belediyelerinin uhdesinde olan bir hizmettir. Niye Turizm Bakanlığı taşımacılık işine de el atıyor? Kim sizden talep etti? Büyük oranda Antalya bölgesindeki paket turla getirip götüren işletmeler. Biz, zaten Türkiye'de turizmin yaygınlaşması, yerel halkın işletmelerinde, dükkânlarında turizmden pay alabilmesi için olabildiğince, havaalanı otel arasındaki turizmin başka kültürel etkinliklerle doğa ya da spor etkinlikleri ile başka amaçlarla yaygınlaşarak o bölgede yaşayan esnafın da turizmden pay alması için önlemler savunurken siz bu hizmetten bile orada 3-5 bin insanın ekmeğini yediği bir ilde, bir büyükşehirde bunu bile büyük sermayeye peşkeş çekiyorsunuz. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur.

5216 sayılı; UKOME'nin vermiş olduğu görev, yetki ve sorumluluklar çerçevesinde deniz, göl, nehir ve kanal alanlarında yolcu taşımacılığı yapmak için yetkilendirilen deniz araçlarının yanında, şartları sağlaması kaydıyla deniz turizmi yapılacağına dair bir hüküm getiriyorsunuz. Şimdi ben soruyorum sayın milletvekillerine: Deniz taşımacılığı yapan araçlara deniz turizm hizmetinin yapılmasını niye getiriyorsunuz? Deniz taşımacılığı yapan şirketlerle ilgili, deniz taşıtlarıyla ilgili zaten belediyeler bu konuda yetki vermişler, onlar görevini yapıyorlar; ağırlıklı olarak İstanbul'da bu görevi yapıyorlar. Şimdi siz bunlara bir de başka etkinlikleri, turizm etkinliklerini, düğün, nişan ve benzeri etkinlikleri yapma gibi başka ayrıcalık getirerek bu işi yapanların da önüne geçmeye çalışıyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2634'ün 3'üncü maddesinin (d) bendinde hâlihazırda tanımlı olan turizm merkezi tanımına orman vasıflı alanlar dâhil, hazine taşınmazları ile tescili mümkün olan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerleri ilave yapıyorsunuz. Sayın Bakan diyor ki teklifi yapan arkadaşımız "Bu zaten yasada vardı." Peki, yasada varsa orman vasfı taşıyan alanlarla ilgili maddeye "doğal" kelimesini getirerek buna bir yasal kılıf oluşturmaya çalışana kadar, korunması gereken ormanlarımızla ilgili Anayasa'nın amir hükmüne uygun olarak neden burada ormanların korunması lehine bir hüküm getirmiyorsunuz? Bunu anlamak mümkün değil.

Yine, turizm belgesi tanımı yaparak basit turizm işletmeleri dâhil yatırım ve işletme belgelerini de bu kapsama alıyorsunuz. Ben, Sayın Mustafa Demir Vekilimin değerlendirmesine katılmıyorum yani ilçe belediyelerinin turizm belediye belgeli otellerle ilgili denetimlerde yaşadığı sıkıntılar ya da bu yöndeki şikayetlerle ilgili düzenleme... Bir ülkeye her gelir grubundan turist gelecektir. Bir ülkede sadece beş yıldızlı otellerde kalacak olan üst gelir grubundan turistler olduğu gibi, o ülkeyi tanıma ihtiyacını duyan hostellerde, basit motellerde, pansiyonlarda kalan yabancı ülkelerin emekçileri, Türkiye'nin öğrencileri ve fakir çocuklar da gelip yararlanacaktır. Yani burada standartların yükseltilmesinden kastettiğiniz eğer fiyatların yükseltilmesiyse bu, turizmin genel tanımına da uygun değildir. Bu manada belediye belgeli hizmet yapan turizm tesislerine bir kere buradan şükranlarımı sunuyorum. Türk turizmi bugün bir noktaya gelmişse bu, insanların yıllarca fedakârlık yaparak yaptığı turizm çalışmasından dolayıdır.

Yine, teklifin yasalaşması hâlinde Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleriyle turizm merkezlerinde yol yapım, bakım, içme suyu ve kanalizasyon yapım ve bakımı, her türlü alt ve üstyapıya ilişkin belediye hizmetlerinin turizm hizmetleri yönetim birlikleri tarafından yerine getirilmesi söz konusu olacaktır. Bu yönüyle turizm bölge ve merkezleri, mevcut durumdaki organize sanayi bölgeleriyle benzer bir statüye kavuşmuş olacaktır. Amacınız bu mu? Organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, kendi içinde kapalı devre çalışan birlikler gibi turizm merkezleri yaratarak buraların tamamıyla yerel yönetimlerin denetimi ve hizmetlerinin dışına çıkarmak mı istiyorsunuz?

Yine, bir başka değerlendirmemiz, 2634'ün 5'inci maddesine getirilen ek düzenlemeyle her türlü konaklama ve plaj işletmesine Bakanlıktan turizm işletme belgesi alma zorunluluğu getirilmekte olup belediyeler tarafından bu işletmelere verilen iş yeri açma ve çalışma ruhsatları yürürlükten kaldırılmaktadır. Dolayısıyla, Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleriyle turizm merkezlerindeki konaklama tesislerinde teşviklerden yararlanmak isteyen tesisler için geçerli olan turizm işletme belgesinin Bakanlıktan alınmasına ilişkin zorunluluk kentsel ve kırsal alanların tanımındaki her türlü konaklama ve plaj tesislerini kapsayacak şekilde genişletilmektedir. Böylece, bu tesislerin belgelendirilmesi ve denetimlerinde yerel yönetimler tamamen devre dışı bırakılmaktadır. Turizm bölge ve merkezlerinde konaklama tesislerinin tür ve kullanım kararı değişikliği nedeniyle kapasite artışına gitmesi durumlarında Bakanlık yatırımcıdan "altyapı katılım payı" adı altında bir bedel isteyecektir.

Yine, 2634/5'e göre yapılan öneriyle turizm tesislerinin transfer hizmeti sunacak lüks araçlarına da 5 araçlık sınırlamayla bir hak getiriyorsunuz. Yine, 2634 madde 6'yla eklenen fıkrayla devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerde imar planı olmaksızın Bakanlık tarafından günübirlik tesis yapılmasına imkân sağlanmaktadır. Teklifte bu tesislerin her ne kadar sabit olmayan şekilde yapılacağı belirtilmiş olsa da orman ve kıyılarda ruhsatsız ve dolayısıyla imar yönünden tamamen denetimsiz olan günübirlik tesislerin yapımına hız verilmesi tehlikesi bulunmaktadır.

Değerli vekillerimin söylediği ve geçmişte köy tüzel kişilikleri tarafından mahalleye dönüşmeden önce köylerin gelir elde ettiği yerlerin tamamı şimdi Bakanlığınız eliyle birilerine mutlaka verilecektir. Böylece belediyeler bu tesislerin bulunduğu alanlara hizmet sağlamakta sorumlu olacaklar ancak bu tesislere izin verme ve denetleme yetkisine sahip olamayacaklardır. Günübirlik tesis alanlarındaki çift başlı yönetim orman ve kıyı alanların da tahribatını artıracaktır.

Şimdi, bir başka nokta, kıyı alanlarında imar planına tabi olmayan ve ruhsatsız günübirlik tesisler ile "lüks çadır tesisleri" adı altında yeni bir tanım getiriyorsunuz. İstenilen bu teklif Anayasa'nın kıyılarla ilgili hükümlerine ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na aykırıdır arkadaşlar. Kıyılarda esas olan yapı yapılmaksızın açık olarak halkın hizmetine sunulmasını sağlamaktır. Turizm Bakanlığının, yerel yönetimlerin, devletin görevi kıyıyı tamamen halkın kullanımına açmakken siz burada bir lüks çadır tesisi... Ya, bir de, "çadır" deyin, "lüks" ne demek yani lüks var bir de gaz lambası mı var; yani ne var burada? Hatta öyle ki sadece devletin hüküm ve tasarrufu altında kıyılarda değil, özel mülkiyete tabi sahil şeritlerinin ilk 50 metrelik kısmına da her tür yapı yapılması engellenmiştir, günübirlik tesislerde ise sahil şeritlerinin kara kısmında kalan ikinci 50 metrelik kısmına sınırlı şekilde izin verilebilmektedir. İmar planına tabi olmaksızın yapı yapılmasına müsaade edilmesiyle kıyılarla ilgili Anayasa ve özel kanun hükümleri açıkça çiğnenmektedir arkadaşlar. Kıyılarda sadece teknik olarak kıyıda yapılması zorunlu yapılar yapılabilir, bu ilke gözetilmeksizin kıyıların ruhsatsız ve plansız bir şekilde tesisleşmeye açılmasıyla kıyıların doğal özeliklerinin kalıcı şekilde tahriple sonuçlanması kaçınılmazdır ve Turizm Bakanlığı da "Ben bu tahribatı yapma konusunda istekliyim ve kararlıyım." demektedir.

Yine, 7'nci maddeyle birlikte, değişiklikle; turizm bölge ve merkezi olarak ilan edilen yerlerde imar planlarında yetkinin Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı arasındaki paylaşıma ilişkin detaylar belirlenmekte; bu maddede kritik konu ise şudur: 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nda öngörünüm bölgesi olarak belirlenen alanlar tanımlanmasıdır yani Boğaziçi öngörünüm bölgesinde turizm koruma ve gelişim bölgesiyle turizm merkezi hâlinde 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'ndaki imar plan yetkileri saklı tutulmuş olup 2960 sayılı Kanun'a göre tabii geri görünüm ve etkileme alanlarında turizm bölge ve merkezi ilan hâlinde imar plan yetkililerinin ilgili Bakanlıkça kullanılması söz konusu olacaktır. Yani "2960 sayılı Yasa'nın öngörünüm kısmıyla ilgili kısmında Anayasa hükmü gereği ona uyuyorum ama geri görünüm etkileme bölgeleriyle ilgili kısmını kullanacağım." diyorsunuz.

Şimdi, ben soruyorum: 806 bin oy farkıyla kazanmış İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanından ki Boğaziçi İmar Müdürlüğü de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yetki ve sorumluluğundadır, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden bu konuyla ilgili herhangi bir görüş alındı mı? Alınmadığını biliyorum çünkü alınsaydı biz bunu bilirdik.

Geri görünüm etkileme bölgeleriyle ilgili söylüyorum: Yine, 8'inci maddeyle turizm bölgesi ve merkezlerinin dışındaki denize kıyısı olan ilçelerde ve millî parklarda konaklama tesislerinin Bakanlıkça tahsil edilmesi sağlanmak istenmektedir. Buna ilave olarak, ayrıca maddeye ilave edilmesi teklif edilen "o)" fıkrasında herhangi bir yerde belediyelere veya il özel idaresine ait taşınmazların yatırımcıların talebi ve ilgili belediyenin uygun görüşüyle tahsis bedeli maliki idareye ait olmak üzere Bakanlık tarafından yatırımcıya tahsis edilebilecek." hükmü getiriyorsunuz. Her ne kadar teklifte bu taşınmazlara ilişkin düzenlemelerin kapsamının Bakanlık ve maliki idare arasında düzenlenecek protokolle belirlenmesi önerilmiş olsa da teklifin yasalaşması hâlinde mülkiyeti belediyelere ait olan ve kentlerin ihtiyacı doğrultusunda belediyelerce farklı amaçlarla kullanılması planlanan taşınmazların yatırımcı talebi üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığınca turizm tesisi amacıyla tahsis edilmesinin önü açılmaktadır. Bu durum, belediyelerin kendi mülkiyetindeki taşınmazlar üzerindeki tam ve etkin bir yararlanma imkânını tehdit edecek, belediyelere hizmet açısından Anayasaya aykırı sonuçlar doğmasına yol açacaktır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şimdi, yeni tanımlamayla turizm potansiyeli gerekçesiyle "tarihî ve kültürel değerlerin yoğun olduğu" ifadesine "doğal alanlar" ve "koruma kullanma dengesi gözetilerek sektörel kullanım sağlanması" ifadesi ekleniyor. Doğal alanların turistik kullanıma açılabileceği konusunda Bakanlık da yetkilendiriliyor. Tüm dünyada turizm sektörü, doğal alanları Ramsar ve benzeri uluslararası koruma programlarına alarak gelen turistlere çevresel duyarlılığı önemli bir turistik ürün olarak pazarlarken 1960'ların vizyonuyla doğa alanlarını turizm gerekçesiyle turizm alanı ilan etmek değişen dünyada çok sınırlı sayıda, sadece iktidarınız ve bir kesim dışında kimsenin kabul etmeyeceği bir yaklaşımdır. Bu vizyon kentleri yapılaşmaya boğan düşüncenin turizm gerekçesiyle doğayı da betonlaştırma çabasından başka bir şey ifade etmemektedir. Bu ifadenin kesinlikle teklif metninden çıkarılmasının önemli olacağını düşünüyorum.

Yine, değişiklikle orman alanları sayılarak anayasal koruma altındaki orman alanlarının turizm açısından çekiciliği gerekçe gösterilerek yapılaşmaya açılabileceğinin önü açılmaktadır. İçinde bulunduğumuz global süreçte tüm dünyanın iklim krizi karşısında en önemli araçlarından biri olan ormanları özellikle korumaya... Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde iklim konusunda bir Komisyon çalışıyordu değil mi? Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, sayın iktidar grubu da dâhil olmak üzere iklim krizinin ülkemizde yaratacağı tahribatlar konusunda duyarlılık gösteriyor. Peki, nasıl oluyor da bir gün önce iklim krizinin etkilerini ve zararlarını azaltmak için Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan bir Komisyon varken Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna bunun tam zıddı bir teklifi getirebiliyorsunuz? Bakanlık tarafından ülkemizin birçok yerinde ilan edilen mevcut turizm merkezi alanlarının birçoğunun planlama, projelendirme ve yatırım açısından geliştirilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi turizm sektörü açısından çok daha verimli sonuçlar doğuracaktır.

Ben şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: On dört aydır Türk turizm sektörü kan ağlıyor yani daha doğrusu, hizmetler sektörü pandemide en yoğun etkilenen sektör; verimlilik oranı, doluluk oranları yüzde 30'ların altında. Her iki turistik konaklama tesisinden bir tanesi kapalı, diğeri de yüzde 30'lar mertebesinde çalışırken... Yani pandeminin ne zaman biteceği belli değil. Bir maddede de 31 Mart tarihine kadar olan istisna getiriyorsunuz. 31/12/2020 tarihinde olan düzenlemeyi 31 Mart 2021'e çeviriyorsunuz yani dün tarihi itibarıyla da bitmiş oluyor. Ben sormak istiyorum: Türkiye'de Covid'le ilgili önlemler bitti mi? Covid salgınının etkileri azaldı mı ki 31 Mart 2021'e kadar uzattınız? Neden bu turizm tesisleriyle ilgili düzenlemeyi 31/12/2021'e kadar uzatmayı düşünmüyorsunuz? Pandemideki vaka sayısı 40 bine, günlük ölüm sayısı 150'ye çıkmışken, cumartesi, pazar günleri kapanma, saat 19.00'dan sonra tam kapanma ve bunun daha da artacağına ilişkin genel değerlendirmeler varken turizm tesisleriyle ilgili getirilen istisnayı 31 Martta bitiriyor olmayı da anlamak mümkün değildir.

Yine, belediye belgeli tüm otellerin bundan sora Bakanlık yetkisine geçeceğini, yerel konaklama kültürünün yerine merkeziyetçi bir yapılanmayla -Bizim Fatih'te, Sultanahmet'te, Antalya Kaleiçi'nde, Bodrum'da gibi- küçük işletmelerin de küresel sermayeye Bakanlık eliyle turizm belgesi verilmesiyle açılacağının ve bu manada, millî ve yerli olan küçük sermayenin de önünde büyük bir risk olduğunu belirtmek istiyorum.

Yine, belediyelerinin yetkilerini elinden almaya yönelen merkeziyetçi yapılar geçtiğimiz yirmi sene içinde tüm dünyada yerelleşmeyi ve yerelin gücünü önemseyerek değişmeye başlamasına rağmen günümüzde hâlâ gücü elinde tutan "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" diye tarif edilen bu sistemin koymaya çalıştığı yaklaşımın da yerel, kültürel değerleri öne çıkaran turizm eğilimleriyle ölçüşmediğini belirtmek istiyorum.

Yine, Bakanlığın yerel kent otelciliğine ilişkin yetkilendirme rolüne soyunması yerine belediyelere yön gösterecek düzenlemenin yapılması yönündeki temel işlevlerini yerine getirmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağını söylüyorum.

Bakın, Turizm Komisyonu olarak bu dönem içinde biz konaklama vergisi getirdik ve "Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun" adı altında kişi başına -cirodan- binde 75'lik bir vergi getirdik. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yasa çıkarken söyledik, bu yasanın uygulanma şansı yok dedik ve uygulanmadığı gözüktü.

Şimdi, değerli yasa teklifini hazırlayan vekilimiz ve Sayın Bakan Yardımcısının ifadesiyle söylüyorum: Dünyanın hangi ülkesinde turizm faaliyetleri merkezî hükûmet tarafından yapılabiliyor? Siz Viyana'da, siz Berlin'de, siz Londra'da, siz Paris'te konaklama vergisini belediyeye mi ödüyorsunuz, hükûmete mi ödüyorsunuz? Bu bölgelerdeki turizm yatırımlarıyla ilgili yetkiyi ve belgeyi, onayları, izinleri oradaki büyükşehir belediyesi ya da belde belediyeleri mi veriyor yoksa merkezî hükûmet mi veriyor? O nedenle, bu işi çok iyi yapmış olan ülkelere baktığımızda, burada turizm faaliyetlerinin yerelleşmesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

Yine, tüm kıyı alanlarında Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve Belediye Kanunu'yla yerel yönetimlere verilen plaj işletmesi oluşturma, işletme ve denetleme yetkileri ortadan kaldırılmak istenmektedir. Turizm Bakanlığının plajlarla ne işi var? Acaba bu, daha önceki yasada gelmiş olan ve Komisyondan geri çekilen, Antalya ve çevresindeki bazı plajların el değiştirmesi ve sürelerinin kısıtlanmasıyla ilgili maddenin bu biçimiyle yasanın bu maddesine ilave edilerek Bakanlık o gün geçiremediği yetkiyi bugün mü geçirmek mi istemektedir? İktidar vekillerimize o gün, iki sene önce yasa metninden çıkarılmış olan plajlarla ilgili hükmün acaba neden şimdi buraya konulduğunu soruyorum. Bakanlık dünyada örneği görülmeyen bir duruma imza atmaya çalışarak bir merkezî plaj sistemi kurmaya çalışmaktadır. Yani bütün yetkiler bitmiş, bütün sorunlar bitmiş, şimdi bir de merkezî plaj sistemi kurmaya çalışmaktadır. Eşi benzeri görülmeyen bu uygulamanın turizm sahasında uygulama geliştiren, akademik çalışmalar yapan birçok kesim için ilgi çekici olacağı açıktır ancak turizmin en büyük çekiciliğinin yerel deneyimleri yaşamak olduğu hatırlanırsa bu gibi yerel işletmelerin merkezî idare kontrolüne verilmesi sektörün ihtiyaç duyduğu yerel çeşitliliği ortadan kaldırabilecek bir tehdit içeriği göstermektedir. Global turizm sektörünün trendlerini bilen hiçbir turizm bileşeninin bu tür uygulamaları desteklemediğini açıkça belirtmek istiyorum.

Yine, Bakanlık orman alanlarında yapılacak altı ahşap platform, doğa dostu malzemeden yapılmış lüks çadır kavramını öne çıkararak imar planı gerektirmeyen statüsü altında ülkemizin doğal kaynaklarını zengin turist kullanımına açacağına tarif etmektedir. Zaten eskiden beri "Ben zenginleri severim ve zenginlere hizmet ederim." anlayışının son dönemlerde giderek yaygın bir hâlde kullanıldığını görüyoruz. Burada, Turizmi Teşvik Yasası'nın ilgili maddelerinde var. Covid'le ilgili, pandemiyle ilgili işlemlerde eksik yapan tesislere 13.500 TL'den az olmamak üzere ceza getiriyorsunuz, 15'inci madde.

Değerli arkadaşlar, ya, 5 odalı bir tesise de, bin odalı tesise de siz bir tanım getiriyorsunuz ve herkesi bu cezayla tehdit ediyorsunuz. Zaten maddeye baktığınız zaman; ceza, ceza, ceza, ceza. Bu nedenle, biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak şunu teklif ediyoruz: Siz buna "Turizmi Teşvik Yasası" demeyin "turizmi ceza yasası" deyin "turizmcinin ölüm yasası" deyin "seyahat acentelerini, TÜRSAB'ı bitirme yasası" deyin.

TÜRSAB'la ilgili de şunu söyleyeyim: Sayın Bakan Yardımcısı, sayın milletvekilleri; "TÜRSAB" dediğiniz Türkiye Seyahat Acentaları Birliğine üye olan insanların geleceği ve ekmekleriyle ilgili kararların, Sayın Bakanın TÜRSAB'la yaşadığı birtakım çekişmelere asla malzeme edilmemesi gerekir. Bakanlar geçicidir, sektör kalıcıdır; sektör bileşenlerini koruyacak, kollayacak tedbirlerden hangisinin bu teklif metninde olduğunu görmek istiyoruz. Yani bu yasa teklifinin içinde "teşvik" adı altında -bilmiyorum, değerli arkadaşlarımız, biz iki gündür yüzlerce, en az 500 sayfa rapor çıkardık- neyin olduğunu açıkçası görebilmiş değiliz. Yani konaklama vergisiyle ilgili iptal mi getiriyorsunuz? Cirolardan alınan Turizm Ajans vergisinin kaldırılmasını mı getiriyorsunuz? Ya da bu tür yerlerle ilgili Türk insanının, Türk işçisinin, emekçisinin zaten 37 liralık günlük çalışma ödeneğiyle kısa çalışmadan yararlanan yüz binlerce işçiyi... Bir de siz bütün bu tesislerde yabancı işçi çalıştırmayı ilgili mevzuata bağlayarak bunu da yasa teklifinin içine katıyorsunuz. Ya, arkadaşlar, bir kez daha söylüyorum: Yabancı çalıştırmayla ilgili karşı düşüncemiz asla yok ama siz önce bir yasal hüküm getirecekseniz, önce turizm tesislerinde çoğunlukla "O bölgede yaşayan üniversite mezunları, işsiz üniversite mezunları, işsiz köylüler, tarım topraklarını kaybetmiş olan, plajlarını, kumsallarını kıyı bantlarındaki köy tüzel kişiliğine ait olan işletmeleri kaybetmiş olan köylülerin çocukları yararlanır." diye bir hüküm getirin de teşvik olduğunu biz de o zaman görebilmiş olalım.

Yine, Sayın Başkan, burada ulaşımla ilgili Büyükşehir Belediyelerinin elindeki yetkileri alma konusundaki iradenizi anlayabilmiş değilim. Zaten Ulaştırma Bakanlığı bu konuda bütün direnci gösteriyor, şimdi, bir de buna Turizm Bakanlığı olarak siz giriyorsunuz.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Hangi yetki o Gökan Bey?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Transfer yetkisi; bir.

İki, deniz taşıtlarıyla ilgili yetkilendirmeye Turizm Bakanlığı niçin giriyor anlayabilmiş değilim. Yani deniz taşıtları turizm taşıma yapabilirler, başka etkinlikler yapabilir yani bu konudaki yetkiyi niçin almak istiyor?

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Özellikle transferle ilgili sanıyorum bir düzenleme, teklif gelecek gözüküyor.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkanım, başka bir şey daha sormak istiyorum: Burada TÜRSAB üyesi arkadaşımız var mı? Var değil mi? Hoş geldiniz. TOBB'un da olması lazım, TÜROB var herhâlde değil mi? Diğer meslek odaları da var.

Şimdi, TÜRSAB'ın broşürleri var, bilmiyorum sizlere geldi mi? Broşürler basmışlar, devasa, çok da güzel çalışmışlar; seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu Komisyon, eğer sektör çalışanlarının sesini duyamıyorsa o zaman hiç kimsenin sesini duyamayız. O zaman biz plajları elinden alınmış olan köylünün de sesini duyamayız, çocuğuna iş bulamayan Antalya'nın, Muğla'nın, Aydın'ın, Fethiye'nin, İzmir'in, Balıkesir'in köylerindeki köylü çocuklarının da sesini duyamayız. O nedenle, ben bu yasa teklifiyle ilgili değerlendirmelerde Komisyonun bu biçimiyle bir yetkisi olup olmadığını bilmiyorum ama pek çok maddeyle ilgili görüş söylendiği zaman, ben AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili arkadaşlarımızdan vicdanları yaralayan bazı hükümlerle ilgili gerçekten Komisyonda değişiklik yapılmasını öngörüyorum.

Bir başka nokta da Yunus Emre Vakfı'yla ilgili bir düzenleme getiriyorsunuz. Şimdi, biz tabii, son zamanlarda kamuda çalışan insanların birden fazla maaş almasına çok alıştık. Şimdi, burada bir vakfa atamayla ilgili düzenleme getiriliyor. İşte, Bakan Yardımcısı var, Turizm Bakan Yardımcısı var, Dışişleri Bakan Yardımcısı var, ilgili müdürler; Cumhurbaşkanlığı tarafından atanacak olanları tanımlıyor. Sonra bunların yurt dışında görev yapmaları durumunda yani yurt dışı görevine atanmalarıyla ilgili de bunlara ilave olarak, yurt dışında çalışan bir bekâr memura, yurt dışı maaşı kadar da bir ilave maaş verilmesini öngörüyor. Arkadaşlar, anlıyorum ki FETÖ terör örgütünün yurt dışında yapmış olduğu devlet aleyhi, devlet ve millet aleyhi, küresel emperyalizme hizmet eden kimi uygulamalardan dolayı uyanmış olan devlet, bu konuyla ilgili alandaki boşluğu doldurmak için bir çaba içine giriyor. Ama bir şey sormak istiyorum: Bizim vakıf kültürümüze nedir? Ya, vakıf nedir? Vakfetmekten gelir yani sen malını vakfedersin, paranı vakfedersin, akarı vakfedersin; bir vakfın yönetiminde görev alanlar da kendilerine ait olan bir geliri vakfederler. Bu nereden çıktı? Bu, vakıflarda iktidarınız döneminde yaygın olarak kullanılmaya başlandı; vakıflarda görev alanlar devletin en üst düzey memurları kadar para almaya başladılar. Arkadaşlar, eğer devletin memuru olacaksa bunlar, niçin vakıf var? O zaman Dışişleri Bakanlığı ya da Dışişleri Bakanlığına bağlı başka bir kurum üzerinden bunlar memur gibi çalıştırılsın. Yok, bunlar, vakıfta görev yapacaklarsa o zaman gerçekten... Yani bizim dinimizce, İslam dinine göre, dinî esaslar üzerinden hayır hasenat yapmak üzere kişinin gelirleri, mal ve akarları üzerinden yapılacak yardımlarla ilgili oluşan vakıf senetlerini lütfen bu kadar siyasi emellerinize... Kim girecek bu vakıflara, kim girecek? Ya, arkadaşlar...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Geleneksel vakıflarda da profesyonel görevler olur şimdi Gökan Bey.

ATAY USLU (Antalya) - Burada bir ücret düzenlenmesi ya da ücretlendirme söz konusu değil, bu düzenlemede.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Okumamışsınız.

MÜRSEL ALBAN (Muğla) - "Ücretli" diyor, bakın 27'nci maddeye. Bakın, iyi bakın.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ben devam ediyorum.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Gökan Bey zaten bütün CHP milletvekillerimiz adına konuşuyor.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şimdi, Antalya Milletvekilimiz, tabii, yasa teklifini getirmiş.

Ben, tabii, Antalya'da gerçekten... Sizi Antalya'daki taksicilere şikâyet edeceğim. Bakın, sizi Antalya'daki bütün taksi plakası sahiplerine ve...

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sizi de İstanbul'a şikâyet ediyoruz, İstanbul'a da 6 bin taksi getirmeye çalışıyorsunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kesmeyin de dinleyin lütfen. Siz de konuştuğunuz zaman...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Getireceğiz zaten, Allah'ın izniyle getireceğiz. İstanbul'da getireceğiz; hayır, o konuyla ilgili bir sorun yok. (Gürültüler)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Başkanım, müdahale edin.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Şimdi, siz, sonradan intikal ettiğiniz için, söz kesme daha önceden başladığı için, işte, karşılıklı gelişti.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - O zaman usul böyle; biz de ona göre...

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Yok, yani sözlerini kesmeyelim konuşmacıların arkadaşlar.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şimdi, mesela, Antalya Büyükşehir Belediyesinin bir görüşü var. Bakanlığın; devletin hüküm tasarrufu altındaki yerlerde günübirlik tesis yapabilmesine dair düzenleme ilk bakışta Belediyemizle ilgili görünmese de tahsis yoluyla aldığımız alanların tahsislerinin sonlanması, kıyılardaki mevcut faaliyetleri büyükşehir belediyesinin ve ilçe belediyesinin yapmasının önündeki en büyük engel olarak duruyor. Şimdi ben sormak istiyorum: Bunun aksine bir hükmü koyacak mısınız? Buradan bu anlamın çıkmayacağı kayıtlara geçecek mi? Tahsisin sonlanması durumunda Bakanlık istediğine bunları verecek mi?

Evet, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; çok sayıdaki konuyla ilgili maddeler üzerinde söz alacağım ama esas olarak bu yasa insan vicdanını yaralayan, turizm sektöründe otelcileri, otellere yolcu taşıyanları, seyahat acentelerini, yerli ya da yabancı yurt dışından turist getirenleri, turizme hizmet eden birincil taşıma sektörünü, yan sektörleri ve bütün paydaşlarıyla birlikte yerel yönetimleri tümüyle baypas eden, devre dışında bırakan, merkeziyetçi, otokratik ve bürokratik devlet anlayışını daha da keskin hâle getiren bir yasa teklifi olarak karşımıza geliyor.

Bu yasa teklifi, belli ki sayısal çoğunlukla Komisyondan ve Meclisten geçecek ama andolsun ki bu yasanın getirdiği tahribatları gidermek de en yakın zamanda yapılacak olan bir genel seçimden sonra da tarafımızdan düzeltilmesini bu Komisyon tutanaklarına işlenmesi için söylüyorum.

Burada getirilmiş olan antidemokratik uygulamaların, yönetime gelsek bile, iktidar olsak bile yerel yönetimlerin yetkilerini daralttığı için geriye çevrileceğini belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.