| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .04.2021 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ederim.
Bu maddeyle ilgili, üzerinde mutabık kaldığımız bazı bölümlerin olduğu ortaya çıkıyor ama yine de maddeyle ilgili ben önerimi ifade etmek istiyorum.
Bu maddeyle getirilen ek düzenlemelerle, her türlü konaklama ve plaj işletmesinin Bakanlıktan turizm işletmesi belgesi alma zorunluluğu getirilmekte olup belediyeler tarafından bu işletmelere verilen iş yeri açma ve çalışma ruhsatları yürürlükten kaldırılmaktadır. Dolayısıyla, kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm bölgelerindeki konaklama tesislerinde teşviklerden yararlanmak isteyen tesisler için geçerli olan turizm işletmesi belgesinin Bakanlıktan alınmasına ilişkin zorunluluk kentsel ve kırsal alanların tamamındaki her türlü konaklama ve plaj tesislerini kapsayacak şekilde genişletilmektedir. Böylece, bu tesislerin belgelendirilmesi ve denetimlerinde de yerel yönetimlerin, büyükşehirlerin ve ilçe belediyelerinin tamamen devre dışı bırakılması söz konusudur. Turizm bölge ve merkezlerindeki konaklama tesislerinin tür ve kullanım kararı değişikliği nedeniyle kapasite artışına gitmesi durumunda Bakanlıkça yatırımcıdan altyapı katılım payı istenmesi amaçlanmaktadır. Turizm sektörünün tam da en ağır buhran içinde olduğu, tarihin en ağır sıkıntısını yaşadığı dönemde onlara getirilmiş olan bu altyapı katılım payının doğru olmadığını düşünüyorum.
Yine, bu yasayla ilgili, "Kamu kurum veya kuruluşlarının misafirhaneleri, vilayetler evi ve ordu evleri için Bakanlıktan turizm belgesi alınması zorunlu değildir." ibaresine kamuya ait -burada bir açıklama yapılmadı- belediye, il özel idaresi ve benzeri konaklama içermeyen plaj işletmelerinin de eklenmesinin doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu konuyla ilgili açılmış olan tahsislerle yapılmış olan işletmelerin de kapsam içine alınmasının doğru olduğunu düşünüyorum.
Yine, "Tahsisli kamu taşınmazları üzerinde yer alan tesisler için tahsis koşulları uygulanır." Bu ibareyle, taşınmazların tahsis koşulları üzerinde keyfî uygulamalar yapılarak önemli ölçüde muafiyet sağlanmasından endişe ediyoruz.
Yine, bu maddeyle ilgili şunu belirtmek isterim: Bakanlıktan turizm işletmesi belgesi alınmasının ardından başka bir işleme gerek kalmaksızın on beş gün içinde bu tesisler için iş yeri açma veya çalışma ruhsatı verilecek. Bu durum, belediye imar mevzuatı açısından değerlendirme ve denetimleri zayıflatacak, çarpık yapılaşmanın da önünü açacaktır.
Yine, bu maddenin içinde beş yıldızlı oteller için getirilmiş olan 2900 CC'nin üzerindeki kapasitede her otel için 5'ten fazla olmamak üzere turizm amaçlı araç kullanma hakkı, hem Türkiye Seyahat Acentaları Birliği hem o şehirdeki ulaşım koordinasyon merkezinin almış olduğu kararlara aykırılık teşkil edecektir.
Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak sizlere şu öneriyi yapıyoruz: Türkiye'nin bütün büyükşehirlerinde ve turizm bölgelerinde giderek raylı sistem yatırımları artmaktadır. Bunu memnuniyetle... Gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gerek Ulaştırma Bakanlığı gerek ilgili Devlet Demiryolları gerekse büyükşehir belediyelerinin yapmış olduğu bu yatırımlarla raylı sistem yatırımları hızla artmaktadır, doğru bir modeldir. Raylı sistem yatırımlarının artması, o şehirlerde minibüs seferi yapmış olan küçük esnafın giderek şehrin merkezlerinden daha uç kısımlara taşınması, bir kısmının da sektörde iş yapamaz hâle gelmesi sonucunu doğurmaktadır. Bizim önerimiz, raylı sistemlerin yaygınlaşmasıyla birlikte minibüslerin sefer sayılarının azaltılarak bir kısmının "lüks taşıma" adı altında yetkilendirilerek, bu konuyla ilgili belgelendirilerek turizme hizmet etmesini sağlamaktır. Böylelikle, hem şehir içinde bu araçların yaratmış olduğu ulaşımdaki yeni yükler ortadan kalkacak hem de yıllardır bu meslekten ekmek yemiş olan insanlar plaka ve plaka tahditleri üzerinden vermiş oldukları bedellerin de karşılığını bir biçimde almış olacaklar, değer kaybına uğramamış olacaklardır. Bununla ilgili bir düzenleme gelecekse, sadece büyükşehirler ölçeğinde -İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Mersin, Muğla gibi büyükşehirlerle birlikte- giderek raylı sistemlerin yaygınlaşmasına bağlı olarak minibüs sayısının azaltılmasının ve lüks ticari taşıma araçlarına dönüşmesinin yasal bir güvenceye bağlanmasının hem meslek mensuplarını rahatlatacağını hem de bizim ufkumuzu açacağını düşünüyorum. O nedenle, bu konuyla ilgili de değerlendirmemizi ifade etmiş oldum.
Teşekkür ederim.