| Komisyon Adı | : | BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU |
| Konu | : | Turizmi Teşvik Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .04.2021 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; teşekkür ederim.
Sayın Başkan, usul açısından önce bir açıklamaya ihtiyaç var. Biz Komisyonumuzda öncelikli olarak maddeler üzerinde Komisyon üyesi arkadaşlarımızın görüş ifade edeceğini, sonra aykırı tekliflerle ilgili teklif sahiplerinden 1 arkadaşımızın konuşacağı konusunda bir ilkesel anlaşmaya varmıştık. Şimdi siz direkt aykırı tekliflere geçtiniz...
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Madde üzerinde de söz vereceğim. Hocam da söz istiyor.
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Önce aykırı tekliflerin mi?
BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Sırasını değiştirebiliriz. Önce aykırı diye düşündük de...
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Peki.
Teşekkür ediyorum.
Bir kere önce plan yapma yetkisi kime aittir? üzerinde durulması gereken nokta şu: Yani giderek merkeziyetçi anlayışın bakanlıkların, genel müdürlüklerin, ilgili kurumların kendilerine daha çok da büyük sermayeden ya da yabancı sermayeden gelen talepler doğrultusunda böyle bir plan yapma hevesine sürüklendiğini görüyoruz. Burada, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına iletilmiş olan planlarla ilgili görüşlerin üç ay içinde verilmesiyle ilgili süreyi bir aya çekiyorlar. Şimdi, sormak istiyorum. Yani yasayı biz nisan ayında görüşüyoruz Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Turizm sektörü on dört aydır yüzde 50'si kapalı, açık olanların yüzde 30 dolulukla bulunduğu bir dönemde, Turizm Bakanlığının sayın yetkilileri hangi planlarla ilgili sürecin kısaltılması konusunda, böyle bir iştahla bu maddeyi teklifin içine koydular, çözemiyorum.
Ama bildiğimiz bir konu var. Nedir o? Çeşme. Şimdi Çeşme niye önemli? Pek çok açıdan Çeşme'yle ilgili Turizm Bakanlığının bir çalışması var. Bizim teklifimizde de biz onu ifade ediyoruz. Yani doğal sit alanlarını turizm bölgesi ilan edeceksiniz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından da görüş alacaksınız, planını onaylatacaksınız, üç aylık bir süre var. Peki, bu bölgede yaşayan köylülerin, bu bölgede yaşayan insanların, sivil toplum örgütlerinin, çevre örgütlerinin, dönüyoruz burada, halkın oylarıyla seçilmiş olan belediyelerin, belediye başkanlarının, o ildeki büyükşehir belediye başkanlarının... Çeşme özel bir örnek ama onun üzerinden devam edebiliriz. Buradan geçen Karaburun fay hattıyla, bu bölgedeki ölü faylar ya da diri faylar üzerinde yapılacak olan imarlarla ilgili insanlar görüş söylemeyeceklerse, kurumlar burada çalışma yapamayacaklarsa o zaman biz nasıl bir plan anlayışıyla gideceğiz?
Şimdi yani bir yanlışa doğru hızla ülkemiz sürükleniyor; onu belirtmek istiyorum. Çok az sayıda korunması gereken doğal sit alanımız kaldı, bunların çoğunluğu da İstanbul'dan başlamak üzere Ege sahilleri ve Akdeniz'in çok küçük bir kısmında yer alıyor. Şimdi, buralarla ilgili yani bu doğal sit kararlarının değiştirilmesi süreciyle ilgili insanların hak arama mücadelesini biz nereye koyacağız? Sayın teklif sahiplerine sormak istiyorum: Siz, seçildiğinizde ya da Cumhurbaşkanının seçimine gittiğinizde dönüp halka "Biz, bu bölgelerdeki sit alanlarını, meraları, orman alanlarını ya da belediyelerin mülkiyetindeki plajları bir yasa teklifiyle getireceğiz, Turizm Bakanlığının bünyesine alacağız, bunlarla ilgili plan sürecini biz belirleyeceğiz ve bunun için de sizden yetki istiyoruz." demediniz ki. Halk size bu yetkiyi vermedi ki. Siz halka gitmeden... Ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin ne seçim bildirgesinde ne Cumhurbaşkanlığının yapmış olduğu seçimle ilgili çalışmalarında buna ilişkin topluma bir vaadi olduğunu görmedim. O nedenle, bu meselenin bu boyutu var.
İkincisi: 1/100.000 ölçekli çevre planını yapıyoruz biz. Bu çevre planının içinde pek çok kriteri esas alıyoruz. Nedir bunların başında? Özellikle, İzmir açısından ya da İstanbul açısından, büyükşehirler açısından 1'inci sorun su. Arkadaşlar, bu şehirlerdeki doğal su kaynakları ya da Devlet Su İşlerinin o bölgede yapmış olduğu barajların yıllık yağış kapasiteleri üzerinden yıllık tüketilecek olan su miktarını esas aldığımızda bizim bu bölgelerdeki suyu hesaplamamız gerekir. Şimdi, su fakiri şehirlere ilave 300 bin, 500 bin yatak kapasitesi ya da nüfus hareketini getirecek olan düzenlemelerle ilgili kurum görüşünü hızlandırın, bu konularla ilgili yasal süreçleri kısaltın, Bakanlık planını da bir ay içinde yapsın, götürsün. Belki Çevre ve Şehircilik Bakanlığında buna karşı çıkacak olan birtakım nitelikli kadrolar varsa onların önünde de engelleme girişimi olarak görüyorum.
Şimdi, şunu belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar, bu, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Şimdi, mesela, İzmir Çeşme'de... Yani bunu Sayın Bakan Yardımcısı da biliyordur. İzmir Çeşme'de, bir Simav fayından dolayı Bayraklı'da 117 yurttaşımızı kaybettik. Fay hattına tam 70 kilometre uzaklıkta Deprem Komisyonunda da çalıştık. Tam yani şöyle çekiç gibi düşünün Çeşme'yi, çekicin başıyla sapı arasında Karaburun fayı geçer ve siz o bölgenin tamamını turizm alanı ilan ettiniz. Niye? Alaçatı'da ve Çeşme'de villalar 3-5 milyona satılıyor, turizm faaliyetleri çok yüksek, artık İstanbul-İzmir arasındaki yol mesafesinin kısalmasıyla birlikte bu bölgede ciddi bir iç turizm hareketi oluşacak. İstanbul'un, Ankara'nın, Türkiye'nin bütün zenginlerine burada villa yapma ihtiyacı çıktı, var olan arsalar da yetmiyor, tek derdiniz bu insanlara arsa üretmek. Ya, bunu açık açık söyleyin "Biz, yeni dönemde, son yirmi yıl içinde zenginleşmiş olan kadrolarımıza alanlar oluşturmak istiyoruz." diye.
Bodrum Ortakent'te Diyanet İşleri Başkanlığı tam denize nazır yerde tesis yapıyor yani herkes kendi amacının dışına çıkmış durumda. Burada, İzmir Büyükşehir Belediyesinin suyla ilgili endişeleri var. Nereden, denizdeki suyu mu aratacaksınız? Arkadaşlar, metreküpü 50 sente mal oluyor, denizden su arıtmanın sadece arıtma maliyeti, metreküpü 50 sent. Normal olarak barajlardaki suyun metreküpünün maliyeti 4 kuruş, 4 kuruş; 4 kuruş maliyeti, nakliye ve taşıma, diğer giderlerin haricinde. Oysa deniz suyu arıtmayla elde edilecek olan suyun maliyeti 50 sent. Yani nereden baksanız 4 lira, 100 katı daha pahalı. Bunu niye söylüyorum? Sayın Bakan kahvaltıda "E, deniz suyunu arıtarak bölgenin su problemini çözeriz." dediği için söylüyorum. Yani bilimsel bir değerlendirmeden yoksun bir görüştü.
Şimdi, bu maddeyle ilgili bizim önerimiz, Sayın Başkan çok açık ve net: Bir bölgenin turizm bölgesi olabilmesi için o bölgeyle ilgili 1/100.00 ölçekli çevre planında 1/25.000 ve 1/5.000 ölçekli planlarda buranın kesinlikle turizm alanı ilan edilmesi gerekir. Niye ilan edilmesi gerekir? Bunu ilan edelim ki gene Komisyonumuzdan geçmiş olan bir araziyle ilgili imar planıyla biz oraya bir rant devşirebilirsek o ranttan kamu haklar elde edebilsin. Bu yasadan bu çıkmıyor. Bu yasada siz bir bölgeyi turizm alanı ilan ettiniz, birilerine verdiniz; buradan rant vergisi çıkmaz, buradan sadece yandaşı koruma ve onların daha da kısa vadede zenginleşmesi sorunu çıkar.
Bizim önerimiz son derece açık: Bu konularla ilgili üç aylık sürenin bir aya indirilmesi değil, üç aylık sürenin altı ay içinde sonuçlandırılmasını istiyoruz ama bu altı aylık sürenin Çevre ve Şehircilik Bakanını kendisine onanmak için gelmiş olan her türlü üst ve alt ölçekli planlarda Cumhuriyet Halk Partili, İYİ Partili ya da başka belediyelerden gelen planları da altı ay içinde onamasını istiyoruz. Yani bırak üç ayı, altı ay içinde bizim Cumhuriyet Halk Partili belediyelerden Çevre ve Şehircilik Bakanlığına onanmak için gelen planlarımızın altı ay içinde onanması durumunda biz "Elhamdülillah, Allah'a şükür." diyeceğiz. Ama şimdi burada, yüz binlerce, milyonlarca insanın yaşadığı kentleri ilgilendiren planlarla ilgili bunu yıllara sayan...
Bir örnek mi istiyorsunuz? İstanbul Bahçeköy. 2010 yılındaki imar planları 2021 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hâlâ onaylanmamıştır; tam on bir yıldır onaylanmayan planları vardır. O nedenle, bu teklifle ilgili bizim önerimiz son derece uygulamaya dönüktür. Bu konuyla ilgili kurum görüşleri, sivil toplum örgütleri, meslek örgütleri, özellikle, deprem, su, iklim gibi kimi konularla ilgili hassasiyetleri de dikkate alarak biz teklifimizin oy birliğiyle geçmesini talep ediyoruz. Doğrusu da bu. Yani yarın muhalefete düşersiniz sizin belediyeleriniz açısından da doğru yöntem budur. Bütün belediyeleri Cumhuriyet Halk Partisi ya da muhalefet kazanmayacak, gene sizin belediyeler kazanacak, hiç olmazsa adaletli bir şey yapalım; sadece bugün için değil, beş yıl, on yıl, yirmi yıl, elli yıl bu yasanın bu maddesi uygulansın diyorum.
Teşekkür ederim.