KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, Sayın Müsteşar Yardımcısı dedi ki: "Yapım modeli değil, bu model bir finans modelidir." Bu doğru değildir yani yap-işlet-devret modeli Sağlık Bakanlığınca kamu özel iş birliği modeliyle tesis yaptırılması, yenilenmesi ve hizmet alınmasıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılması hakkındaki kanun önce değil, 2013'te çıktı. Biz orada da tartıştık. Bir kere kamu özel iş birliği modeli bir finans modelidir derseniz bakış açınız temelden yanlış başlar ve üzerine doğru hiçbir madde de ihdas edemezsiniz, doğru bir yere de varamazsınız. Bu daha çok... Yani ben size kısaca modeli anlatayım: Bir finans modeli midir, hazineye ait herhangi bir yerin bedelsiz olarak üst hakkı tesis edebilecek bir şekilde bu taşınmazların özel kişilere ya da özel hukuk tüzel kişilerine bedelsiz devredilmesi. Bunu devralan şirketin ya da tüzel kişiliğin belirlenen bir dönem aşamasında, bu birinci aşama yapım aşaması, ikinci aşama işletme aşaması yani hizmetin, ürünün ya da yapının tamamlanmasından sonra da bu sefer ikinci kaymak, şirkete ya da özel hukuk tüzel kişisine devlet bu yapı tesis edildikten sonra çok uzun süre verdiği taşınmazı bu sefer de kendisi kiralaması, kendisinin uzunca süre oraya kira ödemesi, arkasından sunulan hizmetlerin, sağlık hizmetlerinin devlet sunuyormuş gibi yurttaşa yutturulması ve bu hizmetlerin aslında özel sektör tarafından gerçekleştirilmesi olayı. Bir de burada esas tartışılması gereken konu bu tip büyük yapıların, işte, Ankara'da -tartıştık- Bilkent, Etlik, Elâzığ, Kayseri ve bunun yanında o zaman için 20'ye yakın başka büyük kamu hastane birliklerinin yap-işlet-devret modeliyle yapılması sırasında -bunlar az evvel Sayın Kuşoğlu da söyledi- tartışıldı. Şimdi, buralardaki büyük yapıların, birer rezidans gibi böyle büyük ticari alanların da çifte kavrulmuş gibi şirkete ya da özel hukuk elçisi kimse ona sunulması. Yani bu model yandaşın zengin edilme modeli. Bir finans modeli yerine sizin bunun "Devlet kaynaklarını yandaşlara yap-işlet-devret modeli aracılığıyla aktarılmasıdır." deseniz -diyemezsiniz tabii, böyle bir şeyiniz yok- doğruyu söylemiş olursunuz.

Şimdi, tabii ki bunun avantajları sizin dediğiniz gibi yani bu 30 milyar liralık bir büyük sermayeyi yerli, içimizden bulamayız. Yabancılar da bu ihalelere girer, yap-işlet-devret modeliyle yani dışa açılmış, yabancı sermaye altyapı yatırımlarına yönlendirilmiş gibi sunulur topluma ve bir ihtilaf hâlinde ihaleyi sen açtığına göre... Yani ben arkadaşımla burada biraz ters düşüyormuşum gibi olacak ama elbette ulusal hukuk hükümleri geçerli olacak. Yargılaması yurt içinde yapılamayacaksa Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığından söz etmenin de olanağı orta yerde kalır mı? Tabii tahkim sözleşmeleri ayrı. Tahkimi farklı değerlendireceksiniz. Bu tür kuruluşlarda ya da bu tür ihtilaflarda Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere bağlı olarak istediği ülkede dava açabilir, o ayrı bir şey. Burada sizin tabii hangi müşkülatla karşılaştınız, bilmiyorum ama önceki yıl çıkarılan kanun sırasında 4'üncü maddenin on birinci fıkrası şöyle diyor: "Sözleşmenin uygulanması sırasında taraflar arasında doğabilecek hukuki ihtilaflarda Türk hukuku uygulanır ve ihtilafların çözümünde Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri görevli ve yetkilidir." Siz Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğu cümlesini çıkarmak istiyorsunuz.

SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI ADEM KESKİN - Kaldırmıyoruz, o duruyor. İkinci cümlede tahkimle ilgili...

İZZET ÇETİN (Ankara) - "Ancak, taraflar ihtilafın esasına Türk hukukunun uygulanması ve davanın Türkiye'de görülmesi kaydıyla ihtilafın..." Orayı çıkarıyorsunuz.

SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞAR YARDIMCISI ADEM KESKİN - Sadece, evet... Türk mahkemeleriyle ilgili birinci cümleye dokunmuyoruz. Hâkim şartı konulduğu zaman Türkiye'deki olma şartını kaldırıyoruz biz sadece.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Tabii, büyük ülke, işte Türkiye'nin geldiği nokta her alanda açığa çıkıyor şimdi. On iki on üç yılda Türkiye'nin geldiği nokta bu. Kendin veriyorsun, uluslararası yerli yabancı ortaklığı da olabilir, bir yabancı da yapabilir bunu. Yani bu, büyük hastane birliklerinin ya da Sağlık Bakanlığındaki bu büyük projeleri gerçekleştirmek için Sağlık Bakanlığı bütçesini Yeşilayın vakfına aktarırsa ya da TÜRGEV'e aktarırsa ya da "Kendim yapamıyorum." deyip çarçur ederse bütçesini, ondan sonra "Sermaye bulamıyorum." diye böyle ağlayıcı maddeler koyar buraya. Yani böyle bir rezaleti getirmek hiç hoş değil. Daha iki sene olmamış, ne kadar çabuk eskidi gene yaptığınız kanun. Burada bağırıldı, iki sene olmadı Sağlık Bakanlığının yap-işlet-devret modelini burada, bu Komisyonda tartışalı.

BAŞKAN - Sizinle çok tartıştık, evet.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet, çok tartıştık, daha çokça tartışacağız.

BAŞKAN - Daha tartışırız da yani orada sıkıntı yok.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ama yani bakın, bu bir teklif. Teklifle bir tasarıdaki şeyiniz bile açığa çıkıyor.

BAŞKAN - Sayın Seçer, nazar değdirdiniz, görüyorsunuz, muhabbetimize.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yok, bunun onunla alakası yok.

Arkadaşlar, hakikaten, eğer bir kanun yapıyorsak, hep söylüyoruz... Ya, ben dikkatinizi çekiyorum, bu maddede çok basit bir yazım, hemen iki cümle gibi, sadece "davanın Türkiye'de görülmesi" ibaresini çıkarıyorsunuz. Yani arkadaşlar, davanın Türkiye'de görülmesinin... Zaten dava eğer tahkime gitmişse uluslararası mahkemelere itibar etmek zorundasınız imzaladığınız uluslararası sözleşmelere göre. Türkiye'ye gelen adam gelirken bilmeli ki, ihtilaf hâlinde Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde bu dava görülecek. Haa, başka hakları var, hukuk yoluna başvuracak; vurursa vursun. Derse ki uluslararası mahkeme "Gel kardeşim, bu tahkimi Uluslararası Lahey Adalet Divanında görüşeceğiz ya da bilmem nerede görüşeceğiz." E, gidecek Türkiye. Türkiye'de görülmesi, ihaleye çıkarken şartnamede bu hükümler olacak, adam okusun bırakın da ya. Türk hukuk sistemine göre basit bir ihtilafı bile uluslararası arenaya taşıyacaktır adam. Bu kadar teslim olmayın, bu kadar teslimat fazla. "Davanın Türkiye'de görülmesi" ibaresi madde metninden çıkarılmak isteniyor. Bırakın adam görsün bu ibareyi, dokunmayın maddeye.