KOMİSYON KONUŞMASI

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim Sayın Genel Müdür Yardımcıma.

Şimdi, Orman teşkilatında yirmi yıl görev yaptım Şeflikten Genel Müdürlüğe kadar. Orman teşkilatı Türkiye'de çok başarılı olan bir teşkilattır, bürokrasi son derece güzel işler, aldıkları işi de son derece hızlı bir şekilde neticelendirirler, örnek bir teşkilattır. Onun için o kurumda çalışıyor olmayı gerçekten bir şans olarak düşünüyorum.

Şimdi, efendim, bazı konulara değinmek istiyorum. Konuların başında Orman teşkilatı yapı itibarıyla, ta üniversiteden başlayan eğitim itibarıyla odun üretimine dayalı bir zihniyetle yönetilir. Siz "ekosistem ormancılığı" diyorsunuz da ekosistem ormancılığına ne derece geçildiğinden şüphem var. Ormancılığın anayasası amenajman planları, amenajman planlarındaki heyetlerde orman mühendisinin dışında arkadaş çalışıyor mu, ben bilmiyorum, bilgim yok. Ekosistem ormancılığını yapmak için orman mühendisinin dışındaki meslek mensuplarının da olması lazım, orayı planlamak için, oranın yaban hayatını, her türlü bitki çeşidini, her şeyi, oradaki iklim türünü gözeten bir planlama yapılması lazım. Bir türlü ondan vazgeçilmediğini görüyorum. Ekosistem ormancılığına geçmek için söylüyorum bunu.

Dolayısıyla, biraz önce söylediniz, "Biz ormanlardaki etanın yani yıllık veriminin yüzde 60-65'ini ancak üretebiliyoruz." dediniz. Burada ben bir çelişki olduğunu görüyorum. Mesela 2017 yılında 18,5 milyon metreküp odun üretimi yapılmış, ağaç kesilmiş. 2020 yılında da 10 milyon metreküp artış sağlanarak bu 28,5 milyon metreküpe çıkmış ve gittikçe de artırmaya çalışıyorsunuz bunu. Fakat Türkiye şartlarında odun üretiminin artırılması ne derece doğru, tartışılması lazım.

Şimdi, eskiden şöyle bir yapı vardı: Türkiye'de bu ormanları köylülerden ormancılar korurdu, şimdi öyle bir hâl aldı ki o kadar aşırı bir üretim yapılıyor ki artık köylü size diyor ki: "Ya, yapmayın artık. Bu kadar üretim bizim müsaade edeceğimiz durumdan çıktı." diye bir sürü yerde de karşı çıkmaya başladılar. Yani orman-halk ilişkilerini geçmişte köylüler bozarken şimdi sanki teşkilat bozar noktasına geldi. Bunlar ne derece gözetiliyor, onu da bilemiyorum. Mesela şöyle örnek vereyim size: Ben Nallıhanlıyım. Nallıhan'da son üç yıl içerisinde 3 büyük yangın çıktı. Orman teşkilatının bütün çalışmaları... Yangın çıkacak bölgeler Akdeniz, Ege havzasıdır, İç Anadolu Bölgesi'nde böyle bir hazırlığı olmadığı görüldü çok net bir şekilde. 3 defa yangın çıkmış olmasına rağmen Nallıhan'daki en son yangına geç müdahale edildi, ben şahidim bizzat. "On iki dakika" diyorsunuz ya, on iki dakikada falan değil, bir saat sonra falan müdahale edildi ve bin hektara yakın yer yandı orada.

Şimdi, üzüldüğüm bir nokta daha var: Nallıhan gibi yerler İç Anadolu Bölgesi'nde bulunan yerler. İç Anadolu Bölgesi iklim değişimlerinden en çok etkilenen yerlerin başında gelir. Bu iklim değişikliğine uygun amenajman planlarının yapıldığını da görmedim, Türkiye genelinde söylüyorum. İklim değişikliği göz önüne alınmadığı için hâlâ Nallıhan gibi, hemen 100 metre ilerisinde karasal iklimin sürdüğü, efendim, bozkır ikliminin sürdüğü yerlerde "tabii tensil" dediğimiz tıraşlama kesimler yapılmaya başlandı ve oradaki yetişme muhiti itibarıyla ağaçların çok bütün bir ortamda nasıl bir anlayışla amenajmancıların orada "tabii tensil" dediğimiz tıraşlama kesime izin verdiğini benim aklım almadı. Yani belki Akdeniz'de, Karadeniz'de ormanlar kendini otuz kırk yılda gösterirken orada belki seksen yılda, yüz yılda kendini gösterecek yerde tabii tensil yapılmasının ve başarılı olmasının da mümkün olmadığını biliyorum. Geçmişte orada görev yaptığım için biliyorum.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Bunları not alıyorsunuz, değil mi?

ORMAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÇELİK - Not alıyoruz Sayın Başkanım.

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Geçmişte yapılan tabii tensiller başarılı olamadı, artı o yangında bizzat bulunduğum için söylüyorum, tabii tensil yapılan sahada yangın birden arttı. Artmasının sebebi de şu: Tabii tensilin mantığı itibarıyla kesilen ağaç dalları, "süceyrat" dediğimiz malzemeler şeritler hâlinde ormanda bırakılıyor. Yangını tetikleyen o şeritler oldu. O şeritler yangını öyle bir hızlı ilerletti ki inanılmaz derecede yangının hızlı bir şekilde büyümesine sebep oldu. Dolayısıyla bunların mutlaka gözetilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, önemli bir konu şu: Küresel iklim değişimi diyoruz, siz güzel hazırlık yapmışsınız, teşekkür ederiz, çok güzel çalışmalar yaptığınıza ben şahidim. Yani üretiminin artırılmasını da ben şahsen kabullenemiyorum ama asıl kabul edilmemesi gereken konu iklim değişiminden dolayı bu kadar aşırı üretim yapılmasını tekrar gözden geçirmesi lazım Orman teşkilatının. Yani üç dört yıl içinde 10 milyon metreküp fazla üretim yapıyorsanız bunu başarılı falan görmüyorum ben şahsım olarak. Konuyu da bildiğim için söylüyorum.

Şimdi, iklim değişimindeki en büyük sıkıntı ne? Hep söyledik, biraz önce Meteoroloji Genel Müdürümüz de anlattı, dedi ki: "Ani yağan yağmurlar. Bir ayda yağacak yağmur bir saatte yağıyor." Peki, bu yağmuru tutacak en önemli unsurların başında ormanlar gelir. Siz ormanlarda bu kadar aşırı ağaç kesimi yaparsanız ve birden o ağaçların tutması gereken yağmuru tutamazsanız işte felaketler olur. En son yaşadığımız Giresun felaketini inceleyin, orada yine ormanların azlığından veya ormanlardaki aşırı ağaç kesiminden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Geçmişte "80 kutur" dediğimiz çapındaki ağaçlara kadar ormanlık alanlarda ağaç varken şu anda 30-40 santimetreye düştü. Yani elbette ki üretim yapılacak, elbette ki gençleştirilecek. Ormanlar zaten yenilenmesi gereken türlerdir. Bunların yenilenmesiyle alakalı zaten orman mühendisinin asıl görevi odur. Büyüyecektir, Orman teşkilatının ormanları çoğaltması gerçekten gurur verici, büyümüştür ama bir taraftan da 700 bin hektar saha izin ve irtifaka konu edilmiş toplam, şimdiye kadar 700 bin hektar. Şimdi, ormanları biz artırdık. Bu 700 bin hektar içinde mi, dışında mı? Ben merak ediyorum şahsen. Yani ormanları artırırken bu 700 bin hektarı çıkardık mı, çıkarmadık mı? 2/B'yle 620 bin hektar saha çıkardık, herhâlde onu çıkarmışızdır sahanın içerisinden 2/B'yle resmen çıktığı için. Onu özellikle hatırlatmak istiyorum.

Bir konuyu daha hatırlatmak istiyorum: Ankara'ya 45 kilometre mesafede, Balâ ilçesinin sınırları içerisinde Beynam Ormanı var 1.601 hektar. Beynam Ormanı'nı herhâlde bilirsiniz. Beynam Ormanı "kalan ormanlar" diye tarif edilen artık Anadolu'da son kalmış ormanlardır, "kalan orman" diye de tabir edilir. Buradaki ormanlık alan 1978 yılında sit alanı ilan ediliyor, 1979 yılından itibaren de piknik sahası, mesire alanı olarak kullanılıyor. Şimdi, burayı Orman teşkilatındayken, benim de Millî Parklar Genel Müdürlüğü yaptığım dönemde çok güzel mesire alanı hâline getirdik. Sonradan burası belediyeye devredildi. Belediyeye devredildikten sonra yürütemedi belediye ve şu anda terk edilmiş vaziyette. En son Sayın Bakanımız Bakanlıktayken bir toplantıda bu konuyu ben gündeme getirdim. Ankara'yla ilgili bir toplantı yapmıştı Sayın Bakan bundan üç buçuk dört yıl önce. Dedim ki: "Ya Beynam Orman'ı perişan vaziyette. Orası günde 3-4 bin kişinin gittiği bir alan. Tuvaletleri yıkılmış, çalışmaz vaziyette." Gidildi bakıldı, "Evet ya, gerçekten burası perişan vaziyette." dediler. Ki Orman Genel Müdürlüğüne bağlı şu anda. Üç yıldan bu yana takip ediyorum, çeşitli bahaneler sunuluyor ortaya, perişan vaziyette ve ben Orman teşkilatının bir mensubu olarak oradan utanç duyuyorum şu anda. Gidip görün, çok perişan vaziyette.

Diğer konu, asıl önemlisi, bu Beynam Ormanı'nda -yeni öğrendim onu- üretim yapılmış. Arkadaşlar, burası muhafaza ormanı, adı üzerinde, muhafaza edilmesi gereken orman. Türkiye'de 55 alanda muhafaza ormanımız var. Muhafaza ormanlarında üretim yapıldığını ben ilk defa duyuyorum. Üretim yapılıyor ve bu da övülerek anlatılıyor "Biz şu kadar ağaç kestik buradan." diye. Ya, burada zaten ağaçların boyu kısa ve ortam da son derece büyüme ortamına müsait bir yer değil. Burada hangi mantıkla üretim yapılır, bu piknik sahasında, mesire alanında ve muhafaza ormanında? Yani, ben bunu da anlamış değilim. Dolayısıyla bu konuları özellikle dile getirmek istedim. Yani muhalefet getirebilirdi bu konuları ama ben konuyu iyi bilen bir arkadaşınız olarak ve uyarmak için bunları söylüyorum ve özellikle bu konuların dikkate alınmasını söylüyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Muhalefet söz bırakmamak için mi yaptınız bunu?

Şimdi, arkadaşlar, bu Beynam Ormanları için ben talimat vermiştim ama Bakanlıktan sonra unutuldu. Lütfen bunu takip edin, bize de tarih ve saat verin, gidip bakacağız. Kusura bakmayın, koca Orman teşkilatı. Şu anda Ormana bağlı değil mi? Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğüne mi, Orman Genel Müdürlüğüne mi?

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Evet, Orman Genel Müdürlüğüne bağlı.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Orman Genel Müdürlüğüne bağlı herhâlde.

ORMAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÇELİK - Sayın Bakanım, buradan çıkınca, yarın ben burayı yerinde göreceğim, sahipleneceğim ve bu işin üzerine gideceğim.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Tamam, biz de oraya gidip göreceğiz.

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Ben daha geçen hafta gittim, iyi biliyorum yani.