| Komisyon Adı | : | (10 / 77, 372, 491, 534, 693, 817, 868, 992, 1004, 1018, 1150, 1170, 1221, 1305, 1434, 1518, 1806, 1815, 1943, 2009, 2139, 2206, 2391, 2909, 2929, 3031, 3032, 3382, 3558, 3575, 3581, 3583, 3647, 3677, 3682, 3690, 3708, 3740, 3769, 3798, 3817, 3831, 3840) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Orman Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Çelik'in, Orman Genel Müdürlüğünün küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi üzerine yaptığı faaliyetler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .04.2021 |
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Değerli milletvekilleri, sayın bürokratlar; efendim, yararlandık ama Sayın Ceylan iktidar partisinin vekili olmasına rağmen eleştiri getirince ben de Orman teşkilatını öveyim biraz. Yani Meclisi Maabirden bugüne kadar Türkiye Cumhuriyeti'nin ve ondan önce Osmanlı'nın en stabil olan, en istikrarlı olan teşkilatıdır ve ben de meslek icabı gittiğim her yerde Orman teşkilatıyla birlikte çalıştım, ağaçlandırma bayramı yaptık, birçok faaliyetlerimiz oldu. Bu itibarla gerçekten gurur duyulacak bir teşkilattır. Tabii, orman teşkilatı sadece ormanları muhafaza eden, koruyan, kollayan değil, içinde farklı birimleriyle bir bütüncül olarak burada, bizim Komisyonun da adı olan küresel iklim değişikliğine de doğrudan en çok katkı yapan teşkilatlardan biridir hatta birincisidir ancak -şimdi muhalefet görevimi yapıyorum- Sayın Genel Müdürün sunduğu bu broşürde, mesela 55'inci sayfada "Orman alanımızı 2,1 milyon hektar artırdık." diyor. Şimdi, böyle bir şeyin doğruluk derecesi nedir? Bunu nereden aldınız? Nasıl koydunuz? Şimdi, TÜİK'e olan inanç Türkiye'de inanılmaz dip yapmışken Orman teşkilatı böyle afaki istatistikler değil, kaynağını da yazarak paylaşım yapsaydı daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Ben, tam tersini düşünüyorum, orman alanlarının daraldığını düşünüyorum, birincisi bu.
Diğer bir konu: 2011 yılıydı, Orman teşkilatı özellikle ormanlık alanda kıl keçisinin orman içerisine salınmasına çok sert karşı çıkardı ve ağır cezalar yazılırdı. 2011 yılında bununla ilgili birçok çalışma yapıldı. Yanılmıyorsam 2012 yılında Orman teşkilatı bir yönetmelik çıkardı kendi içinde. Belli hektar alanda belli sayıda kıl keçisinin orman alanlarına salınması, otlatılması konusunda bir yumuşama oldu. Bu hayırlı oldu, bu iyi bir şeydir. Yani kıl keçisi demek ormanı tahrip eden, yok eden bir hayvan demek değildir çünkü ben de Torosların insanı olarak çok iyi biliyorum o bölgeyi. Yani bizim Mersin bölgesinde insanlar hep keçi eti yerler ve gerçekten bugün gıda konusunda çok büyük sıkıntılar varken dünyada ve Türkiye'de, en sağlıklı, en organik et keçi etidir. Dolayısıyla, bizim, Toroslar bölgesinde -yani bunu Gaziantep'ten Balıkesir'e kadar uzatabilirsiniz- keçi eti çok makbul etlerden biridir, birincisidir. Orman teşkilatının bunu daha da geliştirmesi hem ormanımızı koruma anlamında hem de küresel iklim değişikliği anlamında, keçinin buradaki fonksiyonunun iyi saptanması ve keçiciliğin de yaygınlaşması konusunda çalışmanızı öneririm bu konuda. Keçiyi mutlaka belirtmek gerekiyor.
Diğer bir konu, ormanların tahribatı konusu. Şimdi, tabii, Karadeniz Bölgesi orman kuşağı farklı, Akdeniz bölgesi farklı, Ege biraz Akdeniz'i andırır. Şimdi, burada özellikle sahile bakan dağ silsilesinde ormandan ziyade makilik dağlar vardır. Sandal, sakız, lak dediğimiz ağaçlar, o türler vardır. Tehnel derler, mesela defne, onlar çok yaygındır. Şimdi, bu bölgelerde geçmişte 1948'den önce, bu şekilde makilik olan dağların birçoğu özel mülkiyete konu edilmişken bu ormanların genel komutanlık olarak yönetildiği dönem vardır, o zaman bütünüyle devletleştirilmiş ve insanların elinden alınmış. İnsanların elindeyken geçmişte ne varmış? Zeytin dağları varmış, zeytin dağları. Yani defnelik alanlar varmış. Defnenin yağını çıkarıyorlarmış geçmişte ve diğer meyve türleri, özellikle badem oldukça yaygın ekiliyormuş fakat daha sonra devlet, el koyduktan sonra buranın ormanlaşmasına yol açan çalışmalar yürütmüş. Şimdi, tekrar tersine döndük. Şimdi, geliniyor, ormanlık alanlar bir bir işgal ediliyor, özellikle makiliye benzeyenler çünkü Sayın Başkanım, o kadar verimli ki. Yani Akdeniz Bölgesi'nde özellikle sıfırdan dan, ovadan itibaren makilik alanlar başlıyor. O makilik alanlarda 0 ile 100 metre arasındaki kuşakta, özellikle sulak olan yamaç kesiminde avokado yetişiyor mesela, çok kıymetli bir ağaç ve biliyorsunuz ne kadar pahalı olduğunu. Ve diğer ürünler, nar mesela, yine badem yaygın bir şekilde ekilmeye başlandı. Ama nasıl oluyor? Arazi yağmalanıyor şimdi, bir yağma var ve burada bireysel zenginleşmeye sebep olan bazı tercihler var. Buna politik tercihler de diyebiliriz Sayın Genel Müdür. Bunlara dikkat etmek gerekiyor.
Şimdi, 2/B konusu -özellikle Sayın Ceylan da bir kenarından bahsetti ama- inanılmaz kötü işliyor. 2/B aslında kötü bir şey değil temelinde. Yani orman vasfını yitirmiş alanların orada özel mülkiyete konu edilmesi, orada yaşayan insanlara bizatihi verilmesi bizim devlet olmamızın en önemli nedenidir. Bu göz ardı ediliyor ve bu alanlar, bu sahalar dışarıdan gelen bazı kişilere güya ihale yapılıyormuşcasına veriliyor. Geniş alanlar var bu şekilde.
Diğer bir konu, 2/B dışında mesela ormana başvuru yapılıyor, deniyor ki "Efendim, biz burada turizm faaliyeti yürüteceğiz." Orman kadastrosu turizm faaliyeti yürütülecek diye yüzlerce dönüm denize nazır bir alanı terk ediyor, kendi mülkiyetinden çıkarıyor, turizme devrediyor. Turizm daha sonra diyor ki, bir yıl sonra "Burada turizm yapılmaz." Sonra bunu bir kararla Özelleştirme İdaresine devrediyorlar. Özelleştirme İdaresi Yüksek Kurulu toplanıyor "Burada en iyi tarım yapılır." Bir kişiye burayı veriyor. Bir anda milyonlar hatta milyon dolarlar bir kişiye bu şekilde veriliyor. Şimdi, buna benzer uygulamalardan kaçınılması gerekir.
Küresel iklim değişikliği konusuna dönersek ormanlarımızı tahrip ettirmemek bir mükellefiyettir. Tıpkı askerlik gibi, tıpkı vergi mükellefiyeti gibi her vatandaşımızın en önemli görevi budur. Şimdi, bizim öyle kıymetli orman türlerimiz var ki mesela bizim bölgede "katran ağacı" dediğimiz ağaç, siz "sedir" diyorsunuz ona hâlbuki bizde sedir başka bir... "Sedir" dediğimiz ağaca aslında "ladin" diyoruz.
ORMAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÇELİK - "İladin" derler Sayın Çelik.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - "İladin" derler yerli halkın deyimiyle.
Şimdi, şöyle oluyor: Yol güzergâhında Sayın Genel Müdürüm gidin, sonra ormanın içinde küçük orman yolları sapar; girin, 500 metre gidin, fazla gitmeye gerek yok, inanılmaz tahribat var, o büyük ağaçları kesmişler hepsini götürmüşler. Bir şebeke var.
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Mersin'de mi?
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Bu sadece Mersin'de değil, Antalya'dan da duyum alıyorum ben, Antalya ormanlarında... Bu ormanlar çok kıymetli yani "katran" dediğimiz ağaç inanılmaz kıymetli bir ağaç ve...
BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Sedir...
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - "Cedrus libani" diye geçiyor değil mi Latincesi?
ORMAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÇELİK - "Cedrus libani"
NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Lübnan'da kalmamış, Türkiye'de var.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Lübnan'da yok bizde var; kısmen Antalya bölgesinde var biraz, Mersin'de... Orta Akdeniz'de var daha çok.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Elmalı'da var.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Elmalı'da var değil mi?
İşte, bunları korumamız gerekiyor; bunlar bizim. Yani bu vatana sahip çıkacaksak özellikle bu tür kıymetli ormanları da iyi korumamız gerekir diye düşünüyorum. Gönül arzu eder ki sizin bu söylediğiniz gibi orman alanları milyonlarca hektar olsun. Biliyorsunuz Türkiye, 78 milyon hektarlık bir ülke, sizin orman alanı ilan ettiğiniz alan 22.
ORMAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET ÇELİK - 22,9 şu an.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Hemen hemen tarım alanları da 23,5 milyon hektardır.
CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Kafa kafaya.
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Kafa kafaya evet.
Çok teşekkür ederim.