KOMİSYON KONUŞMASI

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Değerli Başkanım, değerli, kıymetli KİT Komisyonu üyesi milletvekili arkadaşlarım, TTK'mizin değerli Genel Müdürü ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarım, Sayıştayımızın saygıdeğer üyeleri, diğer kurum kuruluşlardan gelen değerli temsilciler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, anlatılacakların tümü anlatıldı. Fakat madencilik ve maden dediğimiz Taşkömürü Kurumu, böyle Zonguldak'la özdeşmiş, bir hayat biçimi hâline gelmiş. Onun içerisine girmeyen insanların bile en az oradaki madenciler kadar bilgi sahibi olan... Yani şöyle söylenir kömürle ninni edildiği bir yerdir ve geçmişte de ülkemizin kalkınmasına çok büyük katkıları olan bir kurumdur ve stratejik öneme sahiptir. Gerçekten Taşkömürü Kurumu demir çeliğin ham maddesi olarak bilinir, yüzde 50 çünkü onun karışımıyla oluşan bir hadisedir. Dolayısıyla, bu, kıymetli bir stratejik bir üründür. Bunun çıkarılması yer altı olduğu için yer altı, yer üstü gibi de değildir. Hani bazen bakarsınız bazı arkadaşlarımız söylüyor işte fabrikalarda bu durmuyor, işçilik devam ediyor filan diye. Yer altı; yerin 1.500 metre, bin metre derinliklerinde böyle çıkıp hava alacak imkânın yok, orada mesaiyi bitirip ondan sonra gideceksiniz. Herkes evden çıkarken çoluk çocuğuyla beraber bir helalleşerek çıkar, geldiği zaman da herkes herkese bir "Geçmiş olsun." der, öyle bir yaşam biçimi, öyle bir çalışma ortamıdır bu. O yüzden de Zonguldak'taki o insanların bütün şehitlerine rahmet diliyorum. Bundan sonra da ben kurumun personeline de, hepsine de kazasız belasız bir çalışma hayatı diliyorum.

Evet, söylenenlerden büyük eksiklikler de vardır bu redevanslı sahalar çok önceden çıkmış, arkasında çok çalışması olmamış bir dönemdi o, ondan sonra düzeltilmeye çalışıldı. Bazen ocakların direkt redevanstan ziyade ruhsatlarının verilerek bazı yüklerden kurtulması istendi. Böylelikle, bu devam ediyor daha bitmemiş bu olay ama TTK son yıllarda artık hem zararını azaltma, kurtulma demeyelim, yer altı işletmesinin zararının etmediği hiçbir yeri bulamazsınız dünyada, böyle bir şey yok. Ancak ve ancak belli damarlar vardır ki mekanize dediğimiz direkt makinelerle bizim tünelleri kazdığımız gibi yani yoldaki tünelleri kazdığımız gibi giderseniz...

Ben Maden Araştırma Komisyonu Başkanlığı yaptım; Kanada'ya, diğer ülkelere de gittik o dönemlerde 2010'larda. Oralarda tabii, kömür damarları, çok farklı damarlar oluşuyor onlarda makineyle çalışıyorsunuz, direkt o büyük makineler yapıyor, aşağıdan konveyörlerle direkt sevkiyatı yapıp nakliyesi yapılabiliyor ve damarların eğimleri çok müsait. Yani bizdeki damarlarda hem fay kırıkları dediğimiz kırıklarla atımlar olur, onlarda bir damara gidersiniz diyelim; 100 metre, 500 metre bir fay kırığı rastlar, 300 metre, 1 kilometre başka tarafa atar o damarı, onu orada bulacaksınız ve onu takip edeceksiniz yine orada galerileri süreceksiniz. Yani anlatılmayla olabilecek, teorik anlatılabilecek bir olay değildir, böyle fotoğrafı çekilebilecek de bir olay değildir, içinde yaşanarak olur, oralarda hatalar da bundan dolayı çok olur. Bir yaşam biçimidir bu böyle çok görünebilen, filmi çekinebilen, röntgeni alınabilen bir yerler değildir. Aşağıda bir gecekondu şehri vardır, yukarıda bir başka şehir vardır yani böyle algılayacaksınız. 250 kilometrelik bir ağın olduğu, galerilerin olduğu, sürüldüğü, insanların içinde 1.500 metrede, bin metrede gidip geldiği, suyun bastığı, gazın olduğu yani sıkıntılı, en ağır işçiliklerden bir tanesidir. Ben onun için hep söylerim ya inşallah zaman olur, -insanlarımız geldi gördüler- sizleri de o işletmelere, ocaklara indiririz, orada gözünüzle de görmüş olursunuz. O yüzden de ben pozitif davranıyoruz derken onun için hepinize teşekkür ediyorum. Gerçekten zor bir hadisedir, anlatılması değil, görülmesi gereken bir hadisedir.

E bunu niye çalıştırıyoruz, çalıştırmak zorunda mıyız? Çalıştırmak zorundayız. Biz bir dönemler petrolü paramızla alamıyoruz, bir dönemler bakın, uçağımızı parasını verdiğimiz hâlde alamıyoruz. Orası da o stratejik öneme sahiptir dolayısıyla da arkadaşlar her dönem böyle toz pembe değildir, zaman zaman devletler arasındaki ilişkiler çok farklı boyutlara gider, bizim Zonguldak da bunlardan bir tanesidir, Bunu böyle kâr zarar hesabıyla ölçmemek gerekir. O yüzden Deniz Bey kardeşime ayrıyeten teşekkür ediyorum hepimizden çok daha ilgili diğer kurumlarla TTK'yi adapte etmeye, onun özelliğini diğer kurumlara anlatmaya her komisyonda çok gayret gösteriyor, onun için tebrik ediyorum, çok doğru bir iştir.

TTK'nin birikmiş insan gücü gerçekten fazladır, zaman zaman dışarıdan alacağımız malzemeler çok geç geldiği için o dönemler nakliye ve imkânlar da yoktu geçmiş dönemler için söylüyorum. Kendisi maden makineleri dediğimiz olaya çok önem vermiş, orada da çok değerli, TTK'ye lazım olacak malzemeleri üretiyordu zaten. Bugün de "mekanize" ve "yarı mekanize" diye adlandırdığımız hadiseleri hem buradaki sanayide Ostim'de ve diğer TÜBİTAK ve ona benzer kurumların çalışmalarıyla beraber yürütüyorlar hem de kendileri maden makinelerinde bu dediğimiz sistemlere artık bugünkü teknolojinin de elverdiği ölçüde yapmaya çalışıyorlar. O maden makineleri çok önemsiyoruz, hepimiz önemsiyoruz inşallah orası bir Türkiye belki de dünya markası hâline gelebilecek, üretimler yapacak seviyede bir yerdir.

Evet, işçi alımlarıyla ilgili bu mekanizasyonun ve yarı mekanizasyonun sonucunda işçi alımıyla ilgili "Eksiği var mı, noksanı var mı?" diye Genel Müdürlüğümüz bir proje hazırlayacak ama ne olursa olsun biz şunu görüyoruz: İster istemez işçi açığımız vardır. Yani 1.500 işçi aldık, 2019 yılı içerisinde 1000 ve 500 olmak üzere 1.500 işçi aldık ama bir taraftan da emeklisi oluyor.

Bir de şöyle bir şey var kurumlarda, zarar eden kurumlarda özel bir statü de uygulayamıyorsunuz, en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi de o, onu anlatmakta zorlanıyoruz, hepimiz zorlanıyoruz. Çünkü kurum zarar ediyor, işte işçilikten yüzde 60, diğer geri kalanları şudur budur. Ekonomik algı üst seviyeye çıkınca onu anlatamıyoruz.

Bazen ÇAYKUR mesela söylüyor, diyor ki: "Biz emekli olanların yerine alıyoruz." Ama biz TTK'de alamıyoruz. Çünkü kuraya tabi. Şimdi, Deniz Bey'e burada bazı şeyler söylüyoruz, eskiden bunlar olabiliyordu, ölen ailelerin yerlerine oğulları falan alınıyordu. Şimdi, bunları o şekilde biz yapamıyoruz ve alamıyoruz. Bu da bizim için bir sıkıntı, çünkü kurayla alıyoruz. Böyle bir imtiyaz olabilse belki dediğimiz anlamdaki şehit aileleri de -şimdiki olan, 500 tane diye yazdığınız- bundan yararlanabilecekti. Ama bu, bakanlıklar nezdinde bizim de o tip çalışmalarımız ve gayretlerimiz -hepiniz gibi, çünkü insani olan bir olaydır- devam ediyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - O imtiyazı hep birlikte sağlayalım.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - İnşallah, bir şey demiyoruz. Bu gerekli bana göre, lüzumlu, çünkü o iş yerinin özelliğinden kaynaklanan bir hadise olduğu için gereklidir. Böyle bir imtiyazın olması gerektiğini hep söyleyip duruyoruz, çünkü ben az çok yanından, kenarından mesleğim olduğu için ve bu konuyu çok iyi bildiğimi de düşünürüm zaman zaman, çünkü o noktadayız. Doğrudur söylenenler, ben tekrar hepinize katkısı için, iyi niyetiniz için ve buranın zor bir işletme olduğunu da bilerek, buna yaklaşımdan dolayı, Zonguldak'a gösterdiğiniz yaklaşımdan dolayı... Kuruma değil, kimler hata yapmışsa cezasını çekecek, milletin parasını öyle hovardaca harcama hakkı hiç kimsenin yok. Böyle bir şey yok ama onlar da bundan sonra daha fazla dikkat edecekler diye düşünür...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Vekilim, siz 500 kişi, kapsam dışı kalanlarla ilgili geçmişte bir çalışma yaptınız mı milletvekili olarak?

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Yapmamış olur muyuz, bunu bakanlarla beraber şehit aileleriyle konuştuk, Bakan Bey ile şehit ailelerini buluşturduk, nasıl çalışma yapmamış olalım Zonguldak'la ilgili. Diğer çalışmalar da devam ediyor tabii.

Yani ben bunları çok da siyasi olarak görmediğim için söylüyorum, bu, siyasi bir argüman olarak kullanılmamalıdır. Hatta Genel Müdürümüze görev verdi Bakan Bey, bunların tespitleriyle ilgili çalışmaları yapın, önüme getirin." diye. Bu çalışmalar devam ediyor tabii.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkanım, bizim maden şehidi çocukları dediğimiz çocuklar büyüdüler, 2003 yılı öncesinden; 2014 sonrasından bahsetmiyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Türkmen'in sözünü kestik, lütfen ama, bitirsin, ondan sonra.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Bir anekdot olarak söyleyeyim, tamam.

1983 Armutçuk'ta hayatını kaybeden 183 maden şehidi ve 1992'de Kozlu'da şehit olan 293 maden şehidi çocuklarının şu an devlette çalışabilme yaş sınırına 2-3 yaş kaldı. Yani iki üç yıl sonra zaten teknik olarak bu imkânı sağlayamayacağız. Bu da bizim milletvekilliği dönemimize denk geldiği için boynumuzun borcu, bu konuyu çözdük çözdük, çözemedik, bir daha çözme imkânı yok.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Peki.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) - Şimdi, şöyle bir şey söyleyeyim: Böyle süreli olaylara baktığımız zaman, 2014'ten sonra olacaklar ne olacak? Yani 2014'ten sonra da kazalar olacak -inşallah olmaz ama- ona nasıl bir çare bulunacak? Yani bunlar topyekûn, hepimizin üzerinde durması gereken ve bunun anlatılması gereken doğru şeylerdir, bunu kabulleniyoruz, buna bir itirazımız yok ama bu çalışmaları biz de hepimiz yapıyoruz yani Zonguldak'la ilgili olduğu için özel yapıyoruz. Dediğim gibi, Bakan ile şehit ailelerinin bütün çocuklarını birleştirdik, Genel Müdüre o konuda "Bunlar yapılsın." diye görev verildi Bakanlık tarafından, biz de bunlara aracılık ettik Zonguldak'ta ve bunun takibini de devam ettiriyoruz, devam da ettireceğiz. İnşallah en yakın zamanda da buna bir çözüm buluruz diye düşünüyorum.

Ben tekrar hepinize teşekkür ediyorum. Kazasız, belasız bir çalışma hayatı diliyorum.