KOMİSYON KONUŞMASI

NEVZAT CEYLAN (Ankara) -Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, teşekkür ederiz sunumunuz için.

Ben sulak alanlar konusuna değinmek istiyorum. Murat Bey epey anlattı konuyu ama biraz detay vermek istiyorum. Ondan önce şunu belirtmemde fayda var: Son on sekiz yılda su konusunda Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetleri son derece önemli yatırımlar ve çalışmalar yapmıştır tarihte görülmedik derecede, bunu özellikle belirtmek istiyorum.

Oradan şuna geçmek istiyorum: "Sulak alanlar" dedi. Tabii, sulak alanlar en önemli biyolojik rezerv alanlarımız, en önemli yutak alanlarımız ve su dengesini sağlayan en önemli tabiat varlıklarının bulunduğu alanlar. Sulak alanlar konusu dünyada her zaman gündemde olan bir konu. Geçmişte bütün dünyada sulak alanların yarısı kurutulmuş ama 1960'lı yıllardan sonra sulak alanların kurutulması konusunda dünyada önlemler alınmaya başlanmış, Bu anlamda da 1971 yılında İran'ın Ramsar kentinde toplantı düzenleniyor, Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi imzalanıyor. Türkiye bu sözleşmeye 1994 yılında taraf oldu, o günden bugüne kadar da sulak alanların korunması konusunda da ciddi çalışmalar yapılıyor. Özellikle, sulak alanların korunmasıyla ilgili olarak 2002 yılında yönetmelik çıkarıldı ama en önemlisi de Çevre Kanunu'nda değişiklik yapılarak sulak alanların kurutulması ve doldurulması 2006 yılında yasaklandı -o dönemde de Sayın Bakanımız Genel Müdürdü- 2007 yılında ise sulak alanların kurutulmasına imkân veren 5518 sayılı Bataklıkların Kurutulması ve Bundan Elde Edilecek Topraklar Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılıyor. DSİ Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da da değişiklik yapılarak DSİ'nin -Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün- sulak alanların kurutulmasıyla ilgili verilen görevine son veriyor. Bu son derece önemliydi ama çok geç kalınmıştı, o Sayın Bakanımıza nasip oldu 2007 yılında. Dolayısıyla bu önemli gelişmeden sonra Türkiye'deki sulak alanların kurutulmaması konusunda da ciddi çalışmalar yapılmaya başlandığını görüyoruz ama yeterli olmadığı da gayet net çünkü yüzyılların tahribatı ki tekrar eski hâline getirilmesi de kolay bir süreç değil ama önemli oranda da sulak alanların kurutulduğu görüyoruz, 1990'lı yılların sonuna kadar ülkemizdeki sulak alanların neredeyse yarısının kurutulduğu görüyoruz. Rakamlara göre bir Van Gölü büyüklüğündeki alanının kurutulduğu gözlemleniyor. Tabii, bu doğal sulak alanlar kurutulurken bir taraftan da suni dediğimiz yapay sulak alanlar oluşturuldu barajlarla, yeni yapılan göletlerle beraber. O dengelemeye çalışıldı ama asıl yüzyıllardan, milyonlarca yıllardan önce oluşan sulak alanları tekrar eski hâline getirilmesi son derece zordur.

Efendim, şimdi, Ramsar alanı olarak 14 tane sulak alanımız var ama büyük bir çoğunluğunda sıkıntı olduğunu görüyoruz. Mesela Seyfe Gölü, Ramsar alanlarımızdan, çok önemli bir alanımız, hemen Ankara yakını Kırşehir'e yakın bir yerde. Burası hem Ramsar alanı hem tabiatı koruma alanı ama şu anda, maalesef, Seyfe Gölü yok olma noktasına geldi. Burdur Gölü'nün -arkadaşımız bahseder, Burdur Vekilimiz var burada- otuz yılda su seviyesi 16 metre düşmüş, gölün yaklaşık üçte 1'inde su tamamen kurumuş vaziyette. Bölgedeki Yarışlı gölü ve Akgöl kuruma noktasına gelmiş ona kaynak sağlayan. Bilim insanları ve uzmanlar çok acil önlemler almadığımız takdirde...

Eber Gölü, Akşehir Gölü, Kulu, Bolluk Gölü ve Türkiye'nin büyük göllerinden bir tanesi olan Tuz Gölü'nde de kurumayla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Yine, Beyşehir ve Eğirdir göllerinin de aşırı sulamadan dolayı da tehlike içerisinde olduğuna şahit oluyoruz.

Yine, Kars'ta Kuyucuk Gölü Ramsar alanı kurumuş vaziyette. Diğer taraftan, 7.900 hektara ulaşan Eşmekaya Gölü geçmişte kurutulmuş, maalesef su tutmaz hâle gelmiş, orası da gerçekten çölleşmiş bulunuyor.

Karapınar bölgesinde su seviyesi son beş yılda ortalama 2 metreye düşmüş bulunuyor. Konya kapalı havzasında her yıl açılan kaçak kuyulara yüzlercesi ekleniyor maalesef. Kuyu sayısının Konya Ovası'nda 140 bine ulaştığı biliniyor, ruhsatlı kuyu sayısı sadece 35 bin. Karapınar'da obruklar gittikçe artıyor, yer altı sularımız her yıl biraz daha azalıyor özellikle Konya kapalı havzasında. Bu şekilde giderse Tuz Gölü'yle aynı seviyeye gelme riskiyle karşı karşıya ve yer altı sularının da Tuz Gölü'nün sularına karışması söz konusu olabilecektir. Konya Ovası'nda yer altı suyu seviyesinin her yıl yaklaşık 1 metre düşmesiyle de gerçekten tehlikeli duruma düşmüş bulunuyor.

Yine, ülkemizin nazar boncuğu dediğimiz Meke Gölü Ramsar alanı; maalesef on yıldan bu yana su yok, kurumuş vaziyette. Bütün bu konular üst üste konulduğu zaman sulak alanlar konusunun son derece önemli olduğunu görüyoruz ama son yıllarda yapılan çalışmalarla Seyfe Gölü'nde, Sultansazlığı'nda, Ereğli Sazlıkları'nda Akgöl'de, Afyonkarahisar Karakuyu'da, Elmalı Avlan Gölü'nde de su tutma çalışmaları başlatılmış, o konuda da ciddi çalışmalar yapılıyor ama diğer göllerde büyük sıkıntılar olduğunu...

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Sultansazlığı kurtarıldı.

NEVZAT CEYLAN (Ankara) - Evet, onları söyledim Sayın Bakanım, yapılıyor.

Bu sunumda sulak alanlardan hiç bahsedilmemesini ben gerçekten eksik gördüm, inşallah başka bölümde bahsedilir.

Ben teşekkür ederim Sayın Bakanım.