| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. A. Banu Ergöçmen, Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlkunr Yüksel ve Ahmet Sinan Türkyılmaz'ın, Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet araştırmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .04.2021 |
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Teşekkürler.
Sunum yapan arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyoruz, çok güzel bir sunum gerçekleştirdiler. Bu konuda beyanda bulunan, sorularıyla destek olmaya çalışan 2 arkadaşıma da teşekkür ederim, her ikisinin de fikirlerine katılıyorum aynı şeyleri tekrarlamamak adına ama şu konunun da ısrarla altını çizmek istiyorum: Daha önce de defalarca deneyimlediğimiz üzere yoğun bir mesai harcıyoruz, uzmanları dinliyoruz, verdiğimiz emek doğrultusunda net ve somut önerilerde bulunuyoruz ancak bu öneriler, söylendiği gibi, tozlu raflarda kalıyor ya da raporlar hiç hazırlanmıyor, ne Meclis gündemine geliyor ne politikalara yansıtılıyor, iktidarın söylemleri dışında herhangi bir politika ve bilgi de üretilmiyor, üretilmesine de izin verilmiyor ve her seferinde yeniden tavsiye kararı verilmesi yönünde yeni bir komisyon kuruluyor.
25 Kasım 2014 tarihinde, benzer şekilde, Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun da raporu basılmasına rağmen dağıtılmadığını tekrar etmek istiyorum, TBMM gündemine alınmadı ve hükümsüz kaldı. Bu Komisyonun dağıtılmayan raporunda deniliyor ki: "Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadelede temel hareket noktası Anayasa'dır." Raporda İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW'ın önemine atıf yapılıyor ama bir gece yarısı tek kişinin imzasıyla, Anayasa'ya aykırı bir şekilde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına tek laf edilmiyor. Bu ne yaman bir çelişki? Ayrıca, Komisyon raporunda şiddet detaylı bir biçimde tanımlanıyor ama bakıyorsunuz buna yönelik bir düzenleme, bir çaba, politikalarda karşılık bulan hiçbir adım yok. Raporda "ataerkil tutumlarla mücadele", "toplumsal cinsiyet" ve "zihniyetin dönüştürülmesi" deniliyor ancak bugün, hâlâ bu kavramları tartışıyoruz. Bizzat devlet yetkilileri toplumsal cinsiyet eşitliği düşmanlığı üretiyor, temel politika metinlerinden toplumsal cinsiyet kavramını çıkarıyorlar. Uygulamadaki sorunlara dikkat çekiyor, raporda tek tek sayılıyor bu sorunlar ama biz durmuş en baştan konuşmaya başlıyoruz. "Bunlar neden uygulanmıyor?" dediğimizde sorunun çözümünü değil ama "aile değerlerimize aykırı", "aileyi yıkan" cümlelerini duyuyoruz. Yani üzerimize düşeni layıkıyla yapmıyoruz.
Fazla uzatmadan, ben, buradaki, Komisyondaki arkadaşlarıma hemen hemen İstanbul Sözleşmesi'ne ve daha önceki raporlarda belirlenen saptamalarla örtüşen saptamalarına ilişkin olarak şu soruyu sormak istiyorum: Türkiye'de kadına yönelik aile içi şiddet araştırması neden devam ettirilmemiştir yedi yıl boyunca? Her 2 raporda da ortaya çıkan önemli veriler kamusal politikalara ne kadar etki etmiştir? Bu konuda gözlemleriniz nelerdir? Kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali ve kadına yönelik ayrımcılık biçimi olarak tarifleyen, İstanbul Sözleşmesi'ne bolca atıf yapan, özellikle 2014 raporunuzdan bu yana İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı ve çıkma şekli hakkında ne düşünüyorsunuz? Yaptığınız bu değerli çalışmalarda da ortaya çıktığı üzere, şiddet, kadınlar için oldukça can yakıcı bir sorun ve kadınların hakları konusunda bilgilendirilmesi ve güçlendirilmesi çözüme yönelik tavsiyeleriniz arasında. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı sonrasında şiddete ilişkin öngörüleriniz nelerdir? Özellikle uygulamadaki sorunların daha da artacağı yönündeki düşüncelere katılıyor musunuz?
Teşekkür ederim, sağ olun.