KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum.

Bu arada bu kadar şey değilim yani sizi asla tehlikeye sokacak konumda olmam. Yaşlı bir annem var. Ben buradan giderken kalabalık ortama girdiğim, uçakla geldiğim, Genel Kurulda bulunduğum için -83 yaşında annem var- giderken PCR testi yaptırıyorum. Sonucu geldikten sonra birkaç gün de bekleyerek anneme gidiyorum, on beş günde bir görüyorum. Kesinlikle böyle bir şey yok.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ellerinden öpüyoruz, selamlarımızı söyleyin.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Efendim, Türkiye İstanbul Sözleşmesi'ni 2011 yılında İstanbul'da imzaya açıldığında ilk imzalayan ve onaylayan ülke oldu. AKP Hükûmetimiz bunu kadına yönelik şiddetle mücadele kararlılığı göstergesi ve uluslararası bir prestij aracı olarak sık sık kullandı.

Deniliyor ki: İç hukukumuzda kadınları korumak için tüm araçlar mevcut. Ne yazık ki iç hukukumuzda İstanbul Sözleşmesi'nin şiddeti tanımlama ve şiddet karşısında önleme, koruma, kovuşturma ve politika oluşturma olarak 4 başlıklı geliştirilmiş hükümleri kısmen yer alıyor. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi'yle iç hukuktaki temel farklılıklar henüz kadına yönelik şiddetin toplumsal sebeplerini ortaya koyarken başlıyor. Son yıllarda kadınların kazanılmış haklarına saldırılar, gerek devlet nezdinde gerek çeşitli erkek gruplarınca birinci gündemler arasında yer alıyor. İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırı, bu saldırıların sonuncusu oldu. Türkiye'de kadın cinayetleri ve şiddet bu kadar yakıcı bir gündemken şiddeti cesaretlendirecek söylemler ve adımlar atmanın aileyi, toplumu daha da yıkacağının farkında mısınız? Şiddetin önlenmesi ve sebeplerinin ortaya çıkarılması konusunda samimiyseniz öncelikle kadınların en büyük güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını yeniden gözden geçirmelisiniz. Şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunun belirtildiği sözleşme, devletin kadınlara yönelik şiddeti önleme, koruma, soruşturma, kovuşturma, bütüncül politikalarla hareket etme yoluyla 4 ayaklı bir şekilde kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmesini öngörüyor.

İstanbul Sözleşmesi'nin 4 temel taşı var. Sözleşme, ilk olarak, önleyici tedbirlerden bahsediyor, diyor ki: Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratın ki bu da eşit, eşitlikçi bir toplumdur. Toplumsal cinsiyet eşitliğini bütün topluma her türlü aracı kullanarak yayın. Toplumsal cinsiyet eski ve köklü bir sorun olduğu için hemen böyle bir toplum yaratamayabilirsiniz ama tehdit söz konusuysa kadınları etkin bir şekilde koruyun diye belirtiyor. Yani yasal mevzuatını da uygula diye telkinde bulunuyor. Önleyici bir toplum yaratamadın, kadınları korumak istedin ama koruyamadın. Bu durumda, kadınlar zarar gördüyse etkin biçimde kovuşturma yap, etkin bir ceza sisteminin olsun, adaleti tesis et diye ifade ediyor. Son olarak da bunları yapmakla yükümlüsün ama aynı zamanda kadınları geleceğe dönük güçlendirmek konusunda da adımlar atmalısın diye söylüyor. Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve şiddeti temel alan ve toplumsal cinsiyeti ilk tanımlayan uluslararası belge niteliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi şiddetin henüz başlamadan önlenmesi için toplumsal farkındalık sağlanmasını da öğütlemektedir.

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde, 2012 yılında 6284 sayılı Yasa'yı yürürlüğe koyarak kadınların, çocukların, aile bireylerinin, tek taraflı ısrarla takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin tedbirleri düzenlemiştir. 6284 sayılı Yasa'da da temel olarak şu esaslar düzenlenmektedir: Anayasa ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler, özellikle, İstanbul Sözleşmesi ve yürürlükteki diğer kanuni düzenlemeler esas alınır. Şiddet mağdurlarına verilecek destek ve hizmetlerin sunulmasında temel insan haklarına dayalı, kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun, adil, süratli ve etkili bir yol izlenir. Kadınlara yönelik cinsiyete dayalı şiddeti önleyen ve kadınları cinsiyete dayalı şiddetten koruyan özel tedbirler alınır. İstanbul Sözleşmesi değil, uygulamadaki sorunlar kaldırılsın bence. Kadınları koruyan düzenlemeler içeren İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayısı Yasa hakkında neler düşündüğünüzü okuyoruz ancak bir kez de burada ne düşündüğünüzü sizden dinlemek isteriz. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme şekli hakkındaki düşünceniz nedir? İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa'nın neresinden rahatsız olduğunuzu merak ediyoruz. Bu okuduğumuz şeylerin nesi rahatsızlık verici, bu konuda görüşünüzü sunar mısınız?

Kamu Denetçiliği Kurumuna İstanbul Sözleşmesi hakkında yapılan başvuruları detaylandırabilir misiniz? 2019 ve 2020 yıllık raporlarında görülen "ailenin korunması" başlığında yapılan başvurularda, özellikle 2019 yılında yüzde 50 oranında bir başvuru olduğu görülmekte ancak 2020 yılında bu oran yüzde 0,08'e düşmüş. Bu başvuruların içeriğini detaylandırabilir misiniz? Kadına yönelik şiddet, koruma kararı gibi, can güvenliğini tehdit eden konularda aldığınız başvuru sayısı nedir? Kadınların can güvenliğini korumayı kendine esas alan bir sözleşme konusunda tavsiye kararı verebiliyorken bu konularda verilmiş yani can güvenliğini tehdit eden konularda verilmiş bir tavsiye kararı var mıdır? Yaptığınız talihsiz açıklamalarla kamu denetçiliği mekanizmasını kadınlara kapattığınızın farkında mısınız? Sizce tek yol erkekleri öfkelendirecek tavır ve davranışlardan uzak kalmak, kaçınmak mı? Şikâyet etmesinler, kimse bilmesin, daha şiddet görsün, otursun mu diyorsunuz, merak ediyoruz.

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) - Sunumdan hiç böyle bir şey çıkarmadık.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ama şunları bir okuyun bakalım. Ben söyleyeyim tarih tarih, Sayın Malkoç'un açıklamalarını tarih tarih söyleyeyim.

Ben, bu soruya cevaben verebilir miyim? Şimdi, bakın, elimde bir şey var, Sayın Malkoç'un tek tek yaptığı...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - PCR testinin zamanı geçiyor.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Olayım, değil mi?