| Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .04.2021 |
AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Çok teşekkürler.
Ben 2 Başkanımıza da teşekkür etmek istiyorum bu imkânı sağladıkları için.
Sayın Bakan Yardımcısına da çok teşekkür ediyorum, fevkalade bir sunumdu, hem kapsamlı hem yapılandırılmış bir sunum ama içerik olarak tabiatıyla çok ufuk verici, ümit verici ifadeler kullanamadı.
Burada biz de biliyoruz, Sayın Bakan da sunumunda değindi, Avrupa Birliğinin birçok hatası oldu Türkiye'ye karşı bilinçli veya bilinçsiz şekilde. Burada KRY'nin veya Yunanistan'ın etkisi olsun olmasın muhasebeyi yaptığımızda çok hatalı bir siyasetten, bir politikadan bahsedebiliriz Türkiye'ye karşı. Yalnız, Sayın Bakan Yardımcısının sunumunda daha ziyade sorumluluk Avrupa Birliğinin omuzlarına yüklendi. Ben de genel itibarıyla öyle görüyorum ama iğne-çuvaldız boyutunda düşünmemiz lazım. İktidarın ve Sayın Cumhurbaşkanının bazı söylemleri gerçekten Avrupa Birliğinin bizim için stratejik hedef olup olmadığı konusunda ciddi soruların, suallerin sorulmasına yol açıyor ister istemez, hatta biz-onlar ayrımı, onlar nasıl bize bir ötekileştirme yapıyorsa bizim de onlara ötekileştirme yapmamız anlamını yaratıyor. Şimdi, bu koşullar altında yani 2019'daki şeyi de biliyoruz, Reform Eylem Grubunun kararlarından sonra Türkiye, Kopenhag Kriterlerinin daha da gerisine düştü. Yargı reform paketinin sonuçlarını hepimiz izliyoruz aylardan beri. Dolayısıyla, Türkiye'nin, İngiltere'nin, daha doğrusu Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliğinden ayrılması veyahut da savunma ihtiyaçlarının Türkiye'yle giderilmesi meselelerinden önce bizim de herhâlde birtakım ödevlerimizi yerine getirmemiz gerekiyor. Bu konudaki görüşünüzü rica edeceğim.
Benim korkum, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin bir böyle samimi ve -sürekli olarak kullandığımız, benim de şimdi yeniden tekrarlayacağım- stratejik hedef uyumu ve ilişkisi olmaktan ziyade -siz de en fazla göçten bahsettiniz konuşmanızda- basit bir al-ver ilişkisine dönüşmesi ve bizim iradi şekilde Avrupa Birliğinden ve Avrupa Birliği değerlerinden ayrılma irademizin burada etkili olması.
Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI VE AVRUPA BİRLİĞİ BAŞKANI BÜYÜKELÇİ FARUK KAYMAKCI - Çok teşekkür ederim Sayın Büyükelçim, Sayın Vekilim.
Yani ben şunu açıkça söyleyebilirim: Bugün Meclisimizde olduğu gibi, Komisyonlarınızda olduğu gibi biz, sivil toplumla da iş çevreleriyle de öğrencilerle, esnafla, çiftçilerle de sık sık bir araya geliyoruz. Size samimiyetle söyleyeyim, Türk halkının yüzde 79'u Avrupa Birliğine tam üyeliği yararlı bir şey olarak görüyor ve bu süreci destekliyor. Yani bu, İKV'nin de yapmış olduğu verilerle açıkça ortada. Eğer bu soruyu biz Avrupa Birliğinin ne olup olmadığını daha iyi bilen insanlara sorarsak bu oran en az yüzde 95; bu da ortada yani bu, değişmez bir şey. Dolayısıyla, bu, bir kere birinci veri.
İkincisi, ikinci bir soru soruyoruz "Türkiye, sizce Avrupa Birliğine üye olabilir mi yani biz üye olabilir miyiz sizce?" diye. O zaman bu oran yüzde 55-yüzde 60'a düşüyor yani "Türkiye üye olabilir ama işte, herhâlde istediği hızda gidemiyor veya Türkiye'nin karşısında engeller de var." diyor. Ama bu oran da çok önemli bir oran, yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen.
Üçüncüsü, "Mevcut koşullarda mevcut Avrupa Birliği mevcut Türkiye'yi AB'ye üye yapar mı?" diyorsunuz, buna yine yüzde 10 "Evet." diyenler var. Yani bu, tabii, oldukça iyimser ama mevcut koşullarda tabii ki ne biz "Üyelik koşullarını yerine getirdik." diyebiliriz ne de Avrupa Birliği kendi yaşadığı sıkıntılar da dâhil olmak üzere... Bunun gerçekleşmesi kısa vadede kolay değil.
Avrupa Birliğinin sorumluluğu, Türkiye'nin sorumluluğu... Bu, hep tartışılan bir konu, söylediğiniz gibi bunun oranını herkes farklı görebilir ama sonuçta, Türkiye, üyelik konusunda üzerine düşenleri yaptığı zaman Avrupa Birliğine gerçekten yaklaştı. Yani bana sorarsanız cumhuriyet tarihinde Atatürk reformlarından sonraki en parlak dönem 99 ve 2006 dönemi yani Türkiye'nin hem Avrupa Birliği üyeliği hem de sivilleşme, daha güçlü bir demokrasi olması konusunda attığı adımlar, o dönemin Türkiye'si zaten millî gelirini 3'e katladı. O dönemin Türkiye'si için AB tarafı da "Türkiye, sessiz devrim yaptı." demişti, buna Genişleme Komiseri dâhil. Dolayısıyla, ben sorumluluk tartışmasına girmiyorum ama bizim tabii, bu süreci devam ettirmemiz zorunluluk, bu olmadan olmaz. Yani Türkiye, Kopenhag siyasi kriterlerini tam olarak yerine getirmediği sürece ve 33 fasıl, 35 faslın açılış kriterlerini, kapanış kriterlerini yerine getirmediği zaman bu olmaz. Ama Avrupa Birliği tarafı da yani destek beklemiyoruz ama çoğu zaman köstek de oldu, bunu da biliyorsunuz. Yani Batı, Balkan ülkelerine gösterdiği samimiyeti veya onlara verdiği en azından eşitliği bize sağlamadı. Hele hele, hadi bir şekilde bölünmüş Kıbrıs'ı Avrupa Birliğine üye yaptınız veya yapmak zorunda kaldınız ama bunun Türkiye'nin AB üyelik sürecini baltalayacak bir alete dönüştürülmesi çok ağır bir hata, ağır bir sorumluluk. Bundan kimsenin yararı yok, ne Kıbrıs sorunun çözebildik ne Türkiye-AB ilişkileri normalleşti ne Avrupa Birliği, Türkiye'yi AB'ye üyelik hedefinde geciktirdi diye daha iyi bir konumda; bunun kazananı yok. Türkiye her şeye rağmen, yaşadıklarımıza rağmen Avrupa Birliği üyelik sürecini bir stratejik hedef olarak görmeye devam ediyor. Hükûmetin programında da bu açıkça belirtili, Sayın Cumhurbaşkanımız, Hükûmet de bunu da sık sık gündeme getiriyor. Ben biliyorum, muhalefet de aynı anlayışta büyük ölçüde.
Biz, tabii, reform eylem grubu çalışmalarına devam ediyoruz yani eskiden olduğu gibi reform eylem grubu çalışmalarını her zaman duyurmuyoruz ama söylediğim gibi, şu önemli bir çalışma: Önümüzdeki üç yılda Türkiye'nin siyasi, teknik alanda atacağı adımlar, mevzuat çalışmaları bunun içinde var. Keza önümüzdeki dönemde İnsan Hakları Eylem Planı'nın uygulama takvimleri gündeme konacak. Umarız bunlar beklenen adımların atılmasını sağlar. Türkiye'nin Avrupa Birliğinde, Avrupa Parlamentosunda diğer AB ülkelerindeki algısını daha da olumlu bir noktaya getirir.
Türkiye sonuçta bir Avrupa ülkesi, Avrupa Konseyi sözleşmelerinin büyük bir kısmına birçok Avrupa Konseyi üyesinden daha fazla üye olan bir ülke. Yani çeşitli adımlar, var çeşitli değerlendirmeler var ama buna rağmen Türkiye bu değerleri paylaşmaya devam eden bir ülke. Yaşadığı zorluklar var, terörle mücadele, güvenlik odaklı politikaların bizi ittiği zorluklar var ama bütün buna rağmen aslında Avrupa Birliği biraz daha bizi kucaklayabilseydi sanıyorum durum çok daha olumlu olurdu.