| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 07 .11.2014 |
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri, basınımızın değerli temsilcileri; ben de Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Rekabet Kurumunun bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi sunmak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Komisyonu takip edenler genellikle bilirler, ben son derece teknik konuşurum ama bugün bu konuşmamı biraz değiştireceğim. Gümrük Genel Müdürlüğünde yaşanan olayı -küçük bir olay da olsa bir bakış açısı olsun diye- bürokratik oligarşinin ne hâlde olduğunu, siyasi otoriteyi nasıl yanılttığını ve güçsüz halkı nasıl sömürdüğünü, çok açık, spesifik bir olayı size anlatmak istiyorum.
Bundan yaklaşık üç ay önce üniversitede genç bir öğrencim bana geldi, başından geçen bir olayı anlattı, basın mensupları bunu iyi dinlemeli. Dedi ki: "Hocam, ben mezun olduktan sonra babam gibi memur olmak istemedim. Bir sınıf arkadaşımla birlikte -onu da tanıyorum- ticaret yapayım dedim. Bizim kıt kanaat bir bütçemiz vardı, bir şirket kurduk ve Uzak Doğu'dan Çin malı oyuncak getiriyorduk, bunları Türkiye'de satıyorduk. İki buçuk-üç yıl bu işi yaptık ve batırdık. Aldığımız parayı da batırdık, bu işi beceremedik.
Sonra, ben özel sektörde bir yere işe girdim. Aradan iki-üç ay geçtikten sonra bana Gümrük Müdürlüğünden bir yazı geldi. 38 bin lira bir KDV borcu çıkarmış Gümrük, gümrük borcu, yurt dışından yaptığımız ithalata dayalı bir KDV borcu, faiziyle beraber 115 bin liraya çıkmış. Benden bu parayı istediler. Ben tabii, anlamadığım için, yasaları da bilmediğim için bu konuyla ilgili bir avukata gittim. Avukatım durumu inceledi, benden istedikleri, talep ettikleri bu 38 bin liralık ana borç ve faiz üç yıllık zaman aşımına uğramış. Ben kalktım, İstanbul Gümrükler Başmüdürlüğüne başvurdum yani benden talep edilen bu meblağın zaman aşımına uğradığını söyledim. Gümrükler Başmüdürlüğü inceledi ve beni haklı buldu ve İstanbul Ambarlı Gümrük Müdürlüğüne bu borcun zaman aşımına uğradığını, bunun silinmesini öngören resmî bir yazı yazdı, yazının da bir fotokopisini bana verdi."
Sonra, ben onu dinledikten sonra Sayın Bakana konuyu açmadan önce İstanbul'da bu konuyu bir araştırttım yani ben de bürokrasiden geldiğim için yanlış bilgi olmasın diye konuyu araştırdım. Benim araştırma sonucu elde ettiğim bilgilere göre İstanbul gümrük müdürlüklerinde -çeşitli yerlerde gümrük müdürlükleri var- özellikle Ambarlı'da, bunun altını çiziyorum... Bunu Gümrükler Genel Müdürüne de söylememe rağmen hiçbir işlem yapmadı, seyretti. Gümrük müdürlüklerinde üç yıllık zaman aşımı dolanlara, o gümrük müdürlüğünün müdürüyle oranın bir avukatı vardır, bunlar bir ödeme emri gönderirler yani böyle 100 bin lira, 80 bin lira, 50 bin lira borcu olanlara, büyüklere güçleri yetmediği için. Yani siz büyük götürürseniz kimse size bir şey yapmaz, milyar dolar borcunuz olursa gümrükler müdürlüğü sizi asla takip etmez, o borcu sizden istemezler ama böyle usuli bir hata yapıp borcunuz da 30 bin lira, 20 bin lira, 40 bin liraysa sizin ensenize yapışırlar. Bunlar meğerse zaman aşımına uğrayan herkese böyle bir ödeme emri gönderirler ve bu ödeme emrini alan mükellef gelir, gelince... İddia doğru mu, değil mi, araştırma yapacaklar, onun doğru olup olmadığını o zaman öğreneceğiz, ben şu anda iddiayı söylüyorum. Çünkü bu iddiayı ben Sayın Genel Müdüre birkaç kez telefonla izah etmeme rağmen Sayın Genel Müdür ne yazık ki hiçbir işlem yapmadı, bilerek mi, bilmeyerek mi, korudu mu, korumadı mı, onu bilemiyorum ama bir işlem yapmadı çünkü ne bana ne dönemin Bakanına bu konuyla ilgili bir geri dönüş yapmadı.
Diyelim ki 50 bin lira borcunuz var, açıktan bir 10-15 bin lira verirseniz -zaten zaman aşımına uğramış- diyor ki: "Ben seni affettim, borcunu sildim." Hâlbuki zaman aşımına uğramış. Eğer siz onu yapmazsanız bu sefer o ödeme emrini size gönderiyor ve bu parayı sizden istiyor, siz istediğiniz kadar gidin mahkemelerle uğraşın. Sizin bütün mal varlığınıza, altınızdaki arabaya sadece haciz koymakla yetinmiyorlar, yakalama emriyle haciz diyorlar, yakalama emri yani trafiğe diyor ki: "Gördüğün yerde bu arabayı yakala." Kredi kartınıza haciz gönderiyor, kredi kartınızı kullanamıyorsunuz, maaşınıza haciz konuyor, alamıyorsunuz, üzerinize bir gayrimenkulünüz varsa onu da satamıyorsunuz, hepsine haciz koyuyor bu örnekte olduğu gibi.
Ben kalktım, dönemin Sayın Bakanı Hayati Yazıcı Bey'i Mecliste ziyaret ettim. Bu örneği anlattım ona, böyle böyle bir şeyler var ve bu müşahhas örneği kendisine anlattım, Başmüdürlüğün yazısını da önüne koydum, dedim ki: "Bakınız, Başmüdürlük diyor ki: 'Bu zaman aşımına uğramıştır, bu dosyayı kapatın.' Buna rağmen kapamıyor." Sayın Bakan benim yanımda Gümrükler Genel Müdürü Sayın Cenap Aşçı'yı aradı, benim kendisine ilettiğim konuyu söyledi, dedi ki: "Bu konuyla ilgili bir çalışma yap, bana bir bilgi ver." Aradan iki gün geçti, Gümrükler Genel Müdürü Sayın Cenap Aşçı dönemin Bakanına yazılı bir bilgi notu gönderdi, bilgi notu burada. Bilgi notunda ne diyor? Diyor ki: "Sözü edilen kişiye -yani benim bahsettiğim o öğrenci- kendisine yasal süre içerisinde tebligat yapılmıştır borcunu ödemesiyle ilgili. Bu süre içerisinde ödemeyi yapmamıştır, zamanaşımı dolmamıştır ve kendisinin açmış olduğu hiçbir dava yok. Gümrük Müşavirliğine açtığı bir dava var, bunu ilgilendirmiyor. Bununla ilgili bunun açmış olduğu bir dava da yoktur." Şimdi, tabii, Genel Müdür altına talimat verdi, bilgi aldı. Bu bilgiyi alttakiler ona yanlış vermiş olabilir, bir şey demiyorum şu aşamada ama sonra Bakana takdim ettiği bu bilgiler yanlışsa, o Genel Müdür kendi altında ona bu yanlış bilgiyi verenlerle ilgili herhangi bir işlem yapmamışsa o da bu işin içerisindedir, orta göbeğindedir, eğer bir şey yapmamışsa.
Şimdi, Sayın Bakan bana geri döndü, dedi ki: "Aydın Bey, sizin bahsettiğiniz kişiye zamanında tebligat yapılmış, zamanaşımı dolmamış ve kendisinin açmış olduğu bir dava yoktur." Ben de geriye döndüm, böyle böyle diyorlar dedim. Çocuk bana getirdi bütün bilgi, belgelerini elime verdi, açmış olduğu davanın fotokopisini, İstanbul'da 10. Vergi Mahkemesine açtığı davayı. Kendisine tebligatın yapılmadığını... Çünkü şirket kapandıktan sonra bu kişi gitmiş Gümrükler Müdürlüğüne müracaat etmiş, demiş ki: "Ben şirketimi kapattım, eğer şirketimle ilgili bana herhangi bir tebligat yapacaksanız o şirketin adresine yapmayın çünkü artık orada o şirket yok. Benim adresim şurasıdır, bundan sonra bu adresime yapın." Meğerse Gümrükler Genel Müdürü bunu hiç dikkate almıyor, olmayan yere tebligatı yapıyor ve borcu kesinleştiriyor.
Sonra, Sayın Bakan tekrar Sayın Genel Müdürü aradı, dedi ki: "Ya, sizin verdiğiniz bilgilerle Aydın Bey'in yeni getirdiği evraklar arasında fark var, burada bir yanlışlık var. Bunu bir araştırın, birini gönderin, bir denetmen, bir kontrolör gönderin, gitsin Ambarlı Gümrük Müdürlüğünde bu incelemeyi yapsın." Ben bekledim, inceleme başladı. Genel Müdür de beni aradı, dedi ki: "Biz bu farkı incelemek üzere birini görevlendirdik. Arkadaşlarımız inceliyorlar, inceleme bittikten sonra hem Sayın Bakana hem size bilgi vereceğiz." Aradan bir on beş gün geçti, ses seda yok. Ben araştırdım, gümrük camiasının içerisinde olan birisi bana gayriresmî olarak dedi ki: "Evet, sizin bu başvurunuz üzerine Gümrükler Genel Müdürü gönderdi, inceleme yaptırdı ama bu incelemenin sonucu -Hükûmet değişikliği gündemde- Hükûmet değişeceği güne kadar bu sonuç gelmeyecek. Çünkü, Sayın Bakanın değişeceği yolunda bir iddia var, Sayın Bakan sizin bu işinizi takip ettiği için, bir iddia var, eğer Hayati Bey kalırsa rapor onun önüne ertesi gün gelir. Eğer Sayın Bakan, görevi biter giderse o zaman bu iş aynen devam edecek." Ben önce inanmadım, gittim Sayın Bakana bunu anlattım dedim ki: "Böyle bir duyumum var, yeni kabinede siz olmayacakmışsınız, dolayısıyla size bunun sonucu gelmeyecek, sizin göreviniz bittikten sonra bu rapor ortaya çıkacak." Dedi ki: "Ben ihtimal vermiyorum." "Peki, bekleyip görelim" dedim. Hakikaten bekledik, tam Sayın Bakanın... Görevi devredeceği gün, aynı gün Bakan Bey beni telefonla aradı dedi ki: "Ben bugün görevi devrediyorum, sizin verdiğiniz rapor, sizin iddialarınız kısmen doğruymuş. Evet, dava varmış, ana borç da zaman aşımına uğramış ama faizi zaman aşımına uğramamış." Şimdi, ana borç zaman aşımına uğrar da faizi nasıl uğramaz bunu anlamış değilim ben. Yıllarım bürokraside geçti, bunu da anlamadım. Dedi ki: "Ben o Genel Müdüre talimat verdim." O şahsın, çünkü o şahıs bir de beyan vermiş, ödeme emrine karşı beyan vermiş, demiş ki: "Benim Bodrum'da şu gayrimenkulüm vardır, bu borcu karşılayacak niteliktedir, bunun üzerindeki haciz dursun, hiç olmazsa benim arabamı, maaşımı ve kredi kartlarımı serbest bırakın yani ben çalıştığım yerde sanki vergi kaçakçısı gibi bir duruma düştüm, beni oradan, işten atacaklar." Dedi ki: "Genel müdür şeyleri kaldıracak, sadece o gayrimenkul üzerinde haciz duracak." Genel Müdür de on dakika sonra beni aradı, aynı şeyi o da bana söyledi, "Peki." dedim. Sayın Bakan değişti, ben on-on beş gün bekledim, ben zannettim ki şahsın arabasının üzerindeki haciz kalkmış, maaşındaki haciz kalkmış. Bir on beş yirmi gün sonra çocuk yine bana geldi, dedi ki: "Vallahi beni işten atacaklar, çünkü hâlâ beni haczim kalkmadı." Ben, bunun üzerine Sayın Genel Müdürü aradım, Sayın Genel Müdür kutsal topraklardaydı, Allah kabul etsin, kutsal topraklara gitmiş, yeni bakan değişiminde belki bir mesaj vermek için, artık onu bilemiyorum, bir şey diyemedim tabii Sayın Genel Müdüre. Sayın Bakana gittim, yeni Bakan Bey'e gittim, Sayın Bakan, gerçekten son derece iyi niyetle beni dinledi, bunları kendisine anlattım, dedi ki: "Genel Müdüre ben söyleyeceğim, bu işin yasal takibini ben bizzat yapacağım." dedi Gerçekten takip etti, Genel Müdürü de aradı, Genel Müdür de beni tekrar aradı döndükten sonra, takip etti. Bu sefer, Genel Müdür bana: "Biz yazı yazmıştık haczi kaldırmak için." demişti. Oysa öyle bir yazı ortada yok.
Sonra, öğreniyoruz ki, Sayın Bakan Bey'e verilen bilgiden öğreniyorum, Bodrum Belediyesine bir yazı yazmışlar, bu kişi bunu, her ne kadar borcu karşılayacak miktarda olduğunu beyan etmiş ama "Bunun değeri nedir?" diye Bodrum Belediyesine soruyor. Şimdi, siz bir belediyeye, bir gayrimenkulün değerini sorduğunuzda size ne cevap verecek? Onların bir beyanına esas değerleri vardır, o değeri size gönderecek. Şimdi, sizin oturduğunuz evde, gidiyorsunuz 500 bin liraya bir ev alıyorsunuz, tapuda 50 bin lira gösteriyorsunuz. Belediye size o değeri 50 bin lira diye gönderir.
Dolayısıyla, bu şahsın Bodrum'daki evine de Belediyenin gönderdiği değer 69 bin lira. Borç 118 bin lira. Şimdi, 69 bin liraya Bodrum'da denize sıfır bir ev var mı? Siz onu belediyeye değil, eğer bunu belgelemek istiyorsanız ticaret odasına göndermeniz lazımdır, onu da ben size öğreteyim, bundan sonra öyle yapınız. Bu işler ticaret odasına sorulur, belediye sadece, onların tespit ettiği emlak değerler vardır, o emlak değerler üzerinden size bilgiyi verir. Dolayısıyla, karşılamıyor, ne hacizler kalktı, ne araba kalktı, ne çocuk maaşını alabildi, perişanları oynuyor. Açtım Genel Müdüre: "Sayın Genel Müdür, yanlış yapıyorsunuz. Sizin, sadece Bodrum'daki bu gayrimenkul üzerinde hacziniz yok, bu şahsın İstanbul'da Kurtköy'de bir dairesi var, o daireyi 283 bin Türk lirasına almış, onun da tapudaki değeri 283 bin Türk lirası. Dolayısıyla, bu gayrimenkulleri zaten borcu karşılıyor. Siz bu şahsın arabasına niye haciz koyduruyorsunuz yakalama emriyle? Bunun kredi kartına niye haciz koyuyorsunuz, bunun maaşına niye haciz koyuyorsunuz? Barı şu üçünü kaldırın." dedim. Dedi ki: "Mahkeme nasıl olsa açmış." Daha evvel bana "Mahkeme yok." diyordu. "Şimdi mahkeme nasıl olsa açmış, şu mahkeme bir bitsin..."
Şimdi, Sayın Genel Müdüre söylüyorum: İstanbul 10. Vergi Mahkemesi, sizin bu söylediklerinizin tamamını reddeden ve sizin yüzünüze çarpan kararını verdi. Diyor ki: "Gümrükler Genel Müdürlüğünün açtığı bu dava haksız, bu haczi kaldırın, böyle bir borç yoktur, bu borç zaman aşımına uğramıştır." Şimdi, bu Sayın Genel Müdür, siz kutsal topraklara gittiniz, Allah kabul etsin ama elinizi vicdanınıza koyun, bu yapılan işlem, sizin oğlunuza yapılmış olsaydı, sizin çocuklarınıza yapılmış olsaydı, sizin içinize siner miydi? Eğer bu çocuk, 35 bin lira borcu olan biri değil de milyar dolarlarla vergi dairesini mağdur etmiş olsaydı bu işlemi ona yapar mıydınız? O mahkeme sonuçlanmayıncaya kadar o tüccarın, o 1 milyar dolar borçlu olan kişinin mallarına haciz koyma cesaretini gösterebilir miydiniz? Gümrükler Genel Müdür Sayın Cenap Aşçı'ya bunu soruyorum: Vicdanınız sızlamıyor mu Altı aydan bu yana bu çocuk bir kuruş maaş alamıyor, kredi kartını kullanamıyor, altındaki arabayı götürmüş saklamış, binemiyor. Çünkü bindiği vakit yakalanacak, arabası altından alınacak. Sizin hiç mi vicdanınız sızlamıyor?
Söylemek istediğim konu bu, Sayın Bakanım.
Bir de demin siz baldan bahsettiniz, ortalığı biraz yumuşatayım. Sayın Vedat Demiröz de hepimize, bütün Komisyon üyelerine birer bal gönderdi. Şimdi, o bal da sahte midir, değil midir? Onu bir incelemeye göndersek acaba!