KOMİSYON KONUŞMASI

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Değerli Başkanım, kıymetli arkadaşlar; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Bir alt komisyon kurulması fikri çok yerindedir. Bu konuda Meclisteki bütün partilerin hep beraber hareket etmesi de ülkemiz adına sevindirici ve onur verici bir durumdur.

Şimdi, 1800'lü yılların başında Osmanlı egemenliğinde olan Filistin'de, o zaman nüfusun büyük çoğunluğu Araplardan oluşuyor fakat 1879 yılında Birinci Siyonizm Kongresi'nde bir Yahudi devleti kurma fikri oluşuyor ve bu Yahudi devleti kurma fikrinden sonra Filistin'e Yahudi göçleri başlıyor ve kurulan örgütler, Siyonist örgütler Yahudilerin Filistin'e göç etmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. 1914 yılında Yahudi nüfusu 40 bine ulaşıyor ve 1922 yılında da nüfusun yüzde 11'i Yahudilerden oluşmuş oluyor.

Bakın, 1922'de yüzde 11, şu anda Filistin'in elinde hiç toprak yok. Ben şunu söylemek istiyorum: Yüz yıl önce bizim ülkemizde yaşanan acılar için sözde kararlar alan Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri, açık söylüyoruz, hiçbir toprağı olmayan Yahudilerin bugün kurduğu İsrail'i nasıl tanıyor veya Kudüs'ü nasıl başkent yapabiliyor? Önce bir kendilerine dönüp bakmaları lazım. Sonra, İsrail'in Filistin'e, Mescid-i Aksa'ya ve Filistinlilere saldırıları karşısında "Taraflara itidal tavsiye ediyoruz." cümlesini de çok manidar buluyoruz. Biz bu "Taraflara itidal tavsiye ediyoruz." cümlesini 15 Temmuz darbe girişiminden çok iyi tanıyoruz. Taraflar diye bir şey yok. Nasıl 15 Temmuzda teröristler ve ülkeye karşı yapılan bir saldırı vardı, Türkiye Cumhuriyeti'ne, ülkemize, halkımıza; İsrail'de de taraflar diye bir şey yok, mazlum Filistinlilere, ibadet edenlere yapılan bir saldırı var.

Şimdi, "Birleşmiş Milletler" diyoruz, Birleşmiş Milletler. Birleşmiş Milletler, 1967 yılında 242 sayılı Karar'la İsrail'in Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'de işgalci olduğunu kayda geçiriyor. Tamam geçiriyor da ne oluyor? Hiçbir şey olmuyor. O zaman bu Birleşmiş Milletler niye var, ben onu sorgulamak istiyorum. Ya, herkes kendine bir dönüp baksın. Yani oraya millet havanda su dövmeye mi gidiyor acaba? Ve 242 sayılı Karar İsrail'in bu topraklardan çekilmesi gerektiğini açıkça belirtiyor. Bu kararın üzerinden elli beş yıl geçiyor ve İsrail, işgal ettiği topraklarda Filistinlileri katletmeye devam ediyor. İsraillilerin buradan çekilmesi gerektiğini, burada işgalci olduğunu belirten Birleşmiş Milletlerde tık yok. Ben Birleşmiş Milletlerin hiçbir işe yaramadığını burada ifade ediyorum, belki haddimi de aşıyorum ama benim şahsi görüşlerim olarak bunu kabul edebilirsiniz.

Şu anda bu saldırının sebebi de kala kala Şeyh Cerrah Mahallesi'ndeki 500 Filistinli evin boşaltılması meselesidir, bunun da tek amacı budur. Yıllar önce ben bir yazı okumuştum gazetede; Mısır'da bir konferansta bir Mısırlı profesör "Osmanlı gittikten sonra bütün Arap ülkeleri, bütün Araplar tespih tanesi gibi dağıldı." demişti. Biz, bugün Batı'ya laf sayıyoruz. Evet, emperyalist güçler İsrail'i kurdu, Yahudileri oraya yönlendirdi.1948 yılında İsrail kurulduğunda aslında çoktan altyapı tamamlanmış, nüfus tamamlanmıştı. Evet, biz emperyalistleri suçluyoruz, eyvallah, birinci suçlu onlar ama Arap dünyası ne yaptı? Neticede Filistinliler orada yerleşik düzende olan bir halktı. Arap dünyası da petrolün getirdiği rehavetle ve Batı'nın emperyalist güçlerinin kendilerine kurdukları tuzakla tamamen sessiz kaldılar ve Filistinli çocukların ve kadınların yaşadığı bu zulme karşı yani işte, dostlar alışverişte görsün cümleleri kurmaya başladılar. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının yaptığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı girişimler ses getirmiştir. Bugün, Birleşmiş Milletlerde Volkan Bozkır'ın Başkan olarak orada bulunması da Filistin için ve Müslüman dünyası için bir şanstır. İnşallah, güzel neticeler alınır, en azından dünya mazlumların sesini duydu. Ben İsrail'in o topraklarını boşaltacağına veya zulmünden vazgeçeceğine de çok inançlı değilim ama yine de en azından dünya bu zulmü görsün istiyoruz, yüreğimizin yangını sönsün istiyoruz. Tabii ki yüz yıldan fazladır süren acılar... II. Abdülhamit'in tapulu malıydı Filistin toprağı, II. Abdülhamit toprağı ihtiyacı olduğu için Filistin topraklarını kendi tapulu, özel mülküne almamıştı, Filistinlileri korumak için almıştı ama o zaman ki birtakım oluşumlar "Jön Türkler" dediğimiz İttihat ve Terakki, sultana büyük baskılar yapıyorlar -ben bir tarihçi değilim ama okuduklarımı ve aklıma yatanları söylüyorum- ve kamulaştırılıyor bu topraklar, o günden sonra da bir daha da iflah olmuyor. Allah sonumuzu hayretsin, diyorum, Filistinlilerin sonunu hayretsin, diyorum; artık dua ediyoruz. Tabii ki Hükûmet olarak, ülke olarak, partiler olarak gerekli girişimleri bütün arkadaşlarımız, bütün partiler yapmıştır; bizler de Komisyon olarak bir alt komisyon kurarak elimizden geleni İnşallah, yapacağız.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.