| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .03.2015 |
FARUK BAL (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başbakan Yardımcısı, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, Sayın Başbakan Yardımcısını ve teklif sahiplerini dinlerken acaba benim muhakeme kabiliyetimde bir sorun mu var diye düşündüm, sonunda çözdüm meseleyi.
Şimdi, başa dönelim: 12 Eylül darbe Anayasası siyasi partileri zapturapt altına almak için birtakım hükümler sevk etmiştir, bunlar antidemokratiktir.
Özetle, bu antidemokratik hükümler, 1961 yılından sonra 4 cins parti kapatma davası üretmiştir.
1) Laiklik karşıtı eylemlerin odağı hâline gelmek.
2) Bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıf üzerine tahakkümünü tesis için yani Marksist, Leninist vesaire amaçlı kurulan partiler.
3) Kendisini kapatacak kadar mecali kalmamış tabela partileri.
4) Terörü politik amaçla şiddet kullanarak bölücü emeller kullanan partiler.
Şimdi, bu ilk üç sebep, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Venedik Kriterleri itibarıyla ortadan kalkmıştır. Geriye sadece, siyasi faaliyetlerinde terörü, şiddeti politik araç olarak benimseyen partiler kalmıştır. İşte, bu kapsamda Milliyetçi Hareket Partisi, 2007 yılında AKP aleyhine kapatma davası açıldığında Anayasa değişikliği yapılmasını öngörmüş ve Anayasa'nın 69'uncu maddesinin (b) fıkrasının siyasi faaliyetlerinde politik araç olarak şiddeti ve terörü kullanan partiler hariç olmak üzere parti kapatılmasının yasaklanmasını ifade etmiş ve buna ek olarak da parti kapatmasına sebep olabilecek eylemleri işlemiş olan, suçları işlemiş olan kişilerin bireysel cezalandırılması yöntemini teklif ederek milletvekilliği dokunulmazlığının da bu çerçeve içerisinde sınırlandırılmasını talep etmiştir. Buna ilişkin de görüşlerini, 2007 tarihinde AKP'nin kapatılması davası açıldığında herkes suskun iken MHP bunu seslendirebilmiştir ve Anayasa Uzlaşma Komisyonunda da bu düşüncelerini savunmuş. Netice itibarıyla, kısmi bir mutabakatla, Milliyetçi Hareket Partisinin önerdiği şiddeti politik araç olarak kullanan partilerin, terörü politik araç olarak kullanan partilerin dışında parti kapatılmaması yönündeki fikir benimsenmiş ancak bunun eki olan milletvekilliği dokunulmazlığında, bizim önerilerimiz daha az mutabakat sağlama yönünde bir eğilim belirmiştir.
MHP'nin görüşür budur ancak AKP'nin bugün huzurumuza getirdiğinin bizim bununla alakası yoktur. Dolayısıyla biz buna kökünden karşıyız, sebeplerini de arz ediyorum.
Birinci olarak, bu, halis niyetli bir teklif değildir. Teklif samimi bir niyetle hazırlanmamıştır, aksine, üzüm yemek için değil bağcı dövmek için hazırlanmış bir tekliftir ve bu teklif, bu samimi olmayan yönünün dışında Türkiye'nin önünde çok ağır sonuçlar açabilecek bir yolu da öngörmektedir.
Bu yolla ilgili birkaç cümle ifade etmek istiyorum: Birinci olarak, Cenab-ı Allah'ın yarattığı her varlığın kendine göre bir koruma organı var, her canlının bir koruma organı var, ağacın, otun bile bir koruma organı var. Dolayısıyla, toplumların, milletlerin bir koruma organı olacaktır, devletin bir koruma organı olacaktır ve bu koruma organları da Anayasa'da yazılacaktır.
Şimdi Türkiye, etrafı ateş çemberi içerisinde olan bir ülke. Son yıllardaki değişiklikler ve çarpık dış politikalar nedeniyle terörü, var olanın üstüne onlarcasını ilave edecek ve Suriye'deki çatışmaları olduğu gibi Türkiye'ye taşıyabilecek bir zeminin içerisine itilmiştir. Böyle tehlikeli bir yolda yürürken toplumun birliğini, bütünlüğünü, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini ve devletin üniter yapısını koruyucu hükümler elbette Anayasa'da olacaktır. Bunları koruyabilmek amacıyla bu hükümler muhafaza edilirken diğer taraftan, şiddeti ve terörü politik araç olarak kullanan birtakım partiler vardır ve bundan sonra da bu olacaktır, nereye gideceği de belli değildir. O zaman, buna karşı Türkiye'nin korunması gereken bir sistem olması lazım. AKP'nin bu teklifinde böyle bir sistem yok.
İkinci olarak, AKP bu teklifle ya fırsattan yararlanmak istiyor ya da yararlanmak için bir fırsat üretiyor. CHP ve MHP hakkında birtakım kamuoyu düşüncesi yaratılarak, seçime gidilen şu süreçte MHP'ye -özellikle ben kendi partim açısından söylüyorum- oy vermeyi düşünen insanların zihninde bir soru işareti. Milliyetçi Hareket Partisinin kapatılmayı gerektirecek hiçbir hâl ve hareketi yoktur ve Milliyetçi Hareket Partisi, bugünkü 12 Eylül Anayasası'nda bile kapatılması mümkün olmayan bir partidir. MHP'yi kapatmaya kalkacak henüz anasından doğmuş bir yaratık da yoktur.
CHP'yle ilgili olmak üzere...
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bütün yaratıklar hep bizi mi buluyor Sayın Bal?
FARUK BAL (Konya) - Evet yoktur.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Bu yaratıklar bizi mi buluyor?
FARUK BAL (Konya) - Bilemiyorum ben onu. Ben, MHP açısından konuşuyorum.
Şimdi, teklife baktığımız zaman, teklifin 2'nci maddesi, tam da CHP hakkında çıkarılmış olan söylemlerle ilgili bir tuzak. Eğer kamuoyuna düşen bilgiler doğruysa... MHP hakkında herhangi bir bilgi düşmedi "Sadece kapatılma çalışması var." dedi. Birtakım devlet organları devlet işini bırakmış, MHP'yle uğraşıyor. Uğraşsınlar, hiç önemli değil. Ama CHP için çıkan sözlerden bir tanesi -eğer doğruysa- hesaplarında birtakım muhasebeleştirme konusunda sorun olması. Bu nedenle CHP'nin kapatılmasına ilişkin bir çalışma olduğu ifade ediliyor. Eğer bu doğruysa, bu fiil doğru olsa bile Anayasa Mahkemesinde yargılanmak CHP açısından daha teminatlıdır.
Bunu Anayasa Mahkemesinden alıp Sayıştaya vermek demek ne demek? Sayıştaya vermek demek, AKP'nin iradesine siyasi bir partiyi teslim etmek demektir. Bugün Sayıştayın ne hâle geldiğini gördük, hepimiz biliyoruz. Ne hâle getirilmek istendiğini AKP yeni iktidara geldiği yıllarda gördük. 2002 yılında Sayıştaydan seçilen üyeler, aylarca, yıllarca Plan Bütçe Komisyonunda -zülfüyâre dokunan üyeler olduğu için- seçilmedi, daha sonra birtakım değişiklikler yapılarak istenen kişiler aday hâline getirildi ve ondan sonra Sayıştay üyeleri seçildi.
Geldiği yapı itibarıyla Sayıştaya ben -kişi olarak, oradaki Sayıştay üyelerini birey birey kastetmiyorum ama- kurum olarak asla, kata güvenmiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapılan harcamaları denetlemekle görevli Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisine rapor veremeyecek kadar partileşmiş bir devlet kurumu hâline gelmiş ise böyle bir Sayıştaya, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerin kapatılması için siyasi bir partinin kaderi terk edilemez. Bu, doğrudan doğruya AKP'nin siyasi partileri kapatıp kapatmama konusunda iradesini kullanabileceği bir anayasal yöntem yaratma fırsatçılığıdır. Bu fırsatı da sanki Sayın Davutoğlu, "Madem CHP ve MHP'yi kapatacaklar, gelin o zaman Anayasa'yı değiştirelim, kapatılmasın." diyerek sağ gösterip sol çakmaktadır. Böyle bir düşünceyi biz asla, kata kabul edemeyiz.
İkinci bir sağ gösterip sol çakma ise şu: Güya bu, muhalefet partilerini korumak için getiriliyor. Birinci fıkraya bakın, birinci fıkrada diyor ki, Meclis çalışmalarını geçiyorum: "İdarenin eylem ve işlemleri, odaklaşmanın tespitinde gözetilemez." İdare nedir? Devletin Başbakanlığından, bütün aşağıya kadar, muhtarlara kadar inen merkezî yönetimi ve büyükşehir belediyelerinden başlayarak yine muhtarlara kadar inen yerel yönetimleri.
Buradaki eylem ve işlemler odak sayılmaz ise o takdirde kim korunmuş olur? Onların siyasi sorumluluğunu üstlenmiş olan siyasi parti korunur yani AKP korunur. Yani AKP kendisini korumak için getiriyor bu kanunu.
Dolayısıyla, 2007 kapatma şoku, herhâlde AKP'nin üzerinden daha geçmemiş. Geçmediği için kırk düğüm atarak, Anayasa'yı da paramparça ederek böyle bir teklifle karşımıza gelmiştir.
Üçüncü olarak, bu teklif işlevsiz, çalışması mümkün olmayan bir tekliftir. Bu teklifin bu şekilde sunulmasını da Sayın Ahmet Aydın Bey ifade etti. O kadar "large"ki o kadar geniş ki "Hiç kapatmayalım." diyor. Yani amip bile -tekrar ediyorum amip bile- kendisini koruyacak organa sahip, "Türkiye Cumhuriyeti devletini ve demokrasisini ve vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerini koruyacak hiçbir organı olmasın, hiçbir koruma aracı olmasın." diyecek kadar bir genişlik içerisindedir.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Siz öneri getirin.
FARUK BAL (Konya) - Şimdi, bu teklifin 3'üncü maddesinde önerilen güya "demokratik meşruiyet", güya "cumhuriyet savcısı tek başına karar veremesin", güya "milletin iradesi ile siyasi parti hakkında karar verilsin" kılıfı içerisine sokulmuş olan hinlik burada ortaya çıkıyor. O hinlik de şudur: Her partiden 5 tane milletvekili alınacak, bu 5 milletvekili toplam şu anda 20 kişi ediyor. Karar verirken üçte 2 oranında karar verecek, milletvekilini bölemeyeceğimize göre toplam itibarıyla 20 milletvekilinden 15 kişi evet derse bir parti kapatılacak, 15 kişi evet demezse bir parti kapatılamayacak.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Dava açılacak, dava.
FARUK BAL (Konya) - Şimdi sorulara geliyorum: Bir, böyle bir komisyon kuruldu varsayalım, (x) partisinin kapatılması isteniyor. AKP'nin yaptığı gibi -yolsuzluk soruşturmasında- üye vermediği takdirde ne yapacaksınız? Hüküm yok. Demek ki bu komisyon çalışmayacak.
İki: "Bu komisyon altmış gün içerisinde karar verir." dedi. Kararını vermedi altmış gün. Altmış birinci gün ne olacak? Hüküm yok. Dolayısıyla, aslında hüküm olmaması amacıyla getirilmiş bir düzenleme. Yani bu düzenleme, özü, sözü itibarıyla özellikle ve öncelikle AKP'nin 2007 korkusunun tekrar hayata geçmiş olması sebebiyle kendisini koruma altına almasından, diğer partilerin kapatılmasına ilişkin iradeyi de Sayıştay marifetiyle kendi denetiminin altına almasından kaynaklanmaktadır.
Son olarak da, bugün basına düşen yazılar çerçevesi içerisinde ifade ediyorum: Bunun, Oslo görüşmeleriyle bir alakası var mı, bunu bize açıklayın. 10 maddeyle ilişkilendiren köşe yazarları bulunmaktadır ve o 10 maddenin ilk etabının da durup dururken yani bayram değil, seyran değil, seçime gidiyor Türkiye. Şimdiye kadar, on iki buçuk yıldır iktidardasınız; şimdiye kadar 40 defa Anayasa'yı değiştirebilecek imkâna sahiptiniz. Niye on iki buçuk yıl değil de 24'üncü Dönemin artık son iki buçuk ayı kalmış bir süre içerisinde bu Anayasa değişikliğini yapıyorsunuz?
Bu, doğrudan doğruya Türkiye'nin geleceğinin -devlet olarak- Türk milletinin geleceğinin -millet olarak- her bir vatandaşımızın temel hak ve hürriyetlerinin tehdit altında bulunduğu, teröre karşı masaya terör örgütünü oturtturmak suretiyle yaptığınız müzakerelerin neticesi olarak karşımıza çıkmıştır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bu kanunu, kanun teklifini, Anayasa değişikliği teklifini, bir, Anayasa'nın 2'nci maddesi, hukuk devleti maddesi delaletiyle, Anayasanın, -Anayasa Mahkemesinin- 148'inci maddesindeki siyasi partileri kapatmak ilkesine aykırı bulmaktayız.
Yine, her temel hak ve hürriyetin bir sınırı vardır, her temel hak ve hürriyetin de sınırının sınırı vardır. Temel hak ve hürriyetler kapsamında siyasi faaliyette bulunma hürriyeti, gerek parti gerek birey olarak çekirdek haklar hâlinde gelmiştir 21'İnci yüzyılın demokratik toplum gereklerine göre. Bu teklif, temel hak ve hürriyet olarak, çekirdek hak olarak, siyasi hürriyetin sınırını ve sınırının da sınırını belirlememek suretiyle boşta bırakmaktadır; bu, maksatlıdır, doğrudan doğruya iktidardaki siyasi iradenin insafına terk etmektedir. Dolayısıyla Anayasa'nın 14'üncü, 15'inci maddelerine aykırıdır. Bu, bölücü terör örgütüyle ilişkili olmak üzere terörü şiddet olarak, terör olarak, politik araç olarak benimseyen partilerin kapatılmasına ilişkin bir hüküm içermemektedir. Dolayısıyla bunları külliyen ortadan kaldırmaktadır. Dolayısıyla devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüyle ilgili Anayasa'nın 3'üncü maddesine, başlangıç hükümlerine, 14'üncü ve 15'inci maddeye, Anayasa'nın özüne, sözüne, lafzına, ruhuna her şeyine aykırıdır. Külliyen buna karşı olduğumuzu beyan ediyor, sözlerimi heyete saygı sunarak bitiriyorum.
Teşekkür ediyorum.