| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 07 .11.2014 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun saygıdeğer üyeleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarının çok değerli yöneticileri, saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
8/6/2011 tarihli 640 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kurulan Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bütçenin Bakanlığımıza ve ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, bana göre yanlış kurulmuş bir bakanlıktır. Bakanlığın ticaret kısmı iç ticaretle ilgili görevleri üstlenirken, gümrük ise tümüyle dış ticaretle ilgili bir konudur.
Öyle bir bakanlık teşkilatıyla karşı karşıya bulunuyoruz ki adında "gümrük" geçmesine rağmen gümrük politikalarını belirmekte ne yasal olarak ne de fiili olarak hiçbir söz hakkı yok. Bakanlığın kuruluşuyla ilgili kanun hükmünde kararnamede Bakanlığın gümrükle ilgili görevi "Gümrük politikasının hazırlanmasına yardımcı olmak." şeklinde tanımlanıyor. Demek ki asıl gümrük politikası bir başka makam tarafından belirleniyor.
Gümrük idaresinin ya ayrı bir bakanlık ya da dış ticaretle ilgili bakanlık bünyesinde yer alması, dış ticaret politikalarıyla gümrük politikalarının ayrılmaz birer bütün olduğunu düşünüyorum. Gümrük ve dış ticaretin birleştirilmesinin Türkiye'nin kendi iç piyasasını, Çin, Hindistan ve benzeri ülkelerin haksız rekabetinden korumasına yardımcı olacağına inanıyorum.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, iç ticaretle ilgili görev alanları ve sahip olduğu yetki ve sorumluluk itibarıyla toplumun bütün kesimlerini doğrudan etkileyen bir kuruluş olarak ön plana çıkıyor. Gümrük mevzuatını uygulamak dışında dış ticaretle ilgili çok belirleyici görev ve işlemleri olmayan Bakanlığın özellikle iç ticaretin düzenlenmesi açısından hayati bir kuruluş olduğunu söylemeliyiz.
Ticaret sektörü esasında üreticilerle tüketiciler arasında bir köprüdür ve Türkiye'deki işletmelerin yüzde 35'inden fazlası bu alanda faaliyet göstermektedir. Sadece Türkiye'de değil diğer ülkelerde de ekonomi içerisinde gerek yarattığı katma değer gerekse de sağladığı istihdam açısından bu kadar önemli olan ticaret sektörü son yıllarda büyük ölçüde kan kaybına uğramaktadır.
Arkasında büyük sermaye olan organize perakendeciliğin büyümesi, geleneksel perakendeciliğe büyük darbe vurmaktadır. Türkiye'nin her yerinde, şehirlerin orta yerlerinde kurulan alışveriş merkezleri -kısa adıyla AVM'ler- perakende sektöründe faaliyet gösteren işletmelerin bir bir kapanmasına yol açmaktadır.
Son yıllarda Türkiye'de sayıları hızla artan alışveriş merkezleri, giderek daha fazla esnaf ve sanatkârı işsiz bırakmakta, bunların istihdama ve millî gelire yaptığı katkının azalmasına, gelir dağılımındaki adaletsizliğin büyümesine, işsizliğin artmasına yol açmaktadır.
Türkiye, belki de dünyada AVM'lerin en hızlı arttığı ülkelerden biri konumundadır. Türkiye'de AVM sayısı son dokuz yılda 3 kat artmıştır. 2005 yılında 88 olan Türkiye'deki AVM sayısı Eylül 2014 itibarıyla 337'ye ulaşmış ve yapımı devam eden AVM'ler nedeniyle bu sayı önümüzdeki yıllarda çok daha hızlı artacaktır.
Ticaret sektörünün nispeten büyüdüğü bir dönemde esnaf ve sanatkâr sayısında yaşanan bu azalma göz ardı edilemez, edilmemesi gerekiyor. Çok az bir sermayeyle kendi dükkânını, tezgâhını açan küçük girişimciler, bir süre sonra, organize olmuş toptan ve perakende işletmelerin karşısında ayakta duramamakta ve bu iş için harcadıkları küçük tasarruflarını da böylece kaybetmektedirler.
Hükûmetin, bu sektörde faaliyet gösteren küçük girişimcileri ayakta tutacak destek politikaları uygulaması gerekmektedir. Ayrıca bu işletmeleri büyük sermayenin haksız rekabetinden koruyacak yasal düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Ankara ve İstanbul ile diğer birçok büyük şehirde, mahallelerin içlerine kadar giren alışveriş merkezleri sokak aralarındaki bakkalın bile ekmeğini elinden almaktadır. Toplumsal yapımızın temel direği konumundaki kesimlerden biri olan esnaf ve sanatkârlarımızı bu vahşi rekabet ortamında korumasız bırakmamalıyız Sayın Bakan.
Esnaf ve sanatkârlarımızı büyük mağazaların haksız rekabetinden korumak için, Avrupa Birliği mevzuatı dikkate alınarak büyük mağazalar, alışveriş merkezleri ile zincir mağazaların kuruluş ve ticari faaliyette bulunma esasları, küçük esnafı koruyacak şekilde düzenlenmelidir. Büyük mağazaların mahallelerde alt birimler açarak küçük esnafla rekabete girmelerinin önü mutlaka alınmalıdır.
Küçük esnaf aleyhine haksız rekabete yol açan ve tüketiciyi de yanıltan indirimli ve tasfiye satışları ile outlet mağazacılığı bu sakıncaları ortadan kaldıracak şekilde yasal bir düzenleyeme kavuşturulmalıdır.
Esnaf ve sanatkârları da işsizlik sigortası fonunun kapsamına almak için yasal düzenleme yapılmalıdır.
Emekli esnaf, sanatkârlardan, sosyal güvenlik destek priminin kesilmesi uygulaması kaldırılmalıdır. Esnaf ve sanatkârların hâlen sadece Halk Bankasından kullandığı krediler için hazine tarafından sağlanan sübvansiyonun hazine ile anlaşma yapacak diğer bankalardan kullanılacak kredileri de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.
Eğer az önce saydığım bu ve buna benzer esnaf ve sanatkârlarımızı koruyacak önlemleri kısa sürede hayata geçiremez isek büyük toplumsal sorunlarla karşı karşıya kalabileceğimiz açıktır.
Gümrük Bakanlığının görevleri arasında, ticaret odaları, sanayi odaları, ticaret ve sanayi odaları, deniz ticaret odaları, ticaret borsaları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, esnaf ve sanatkâr meslek kuruluşlarına ait hizmetleri yürütmek de bulunmaktadır.
Yukarıda saydığımız meslek kuruluşları son yıllarda iyice içerisine kapanmış, sadece üyelerinin sicilini tutan işlevsiz kuruluşlar hâline gelmiştir ve getirilmiştir özellikle sizin iktidarınız döneminde. Bu kuruluşların hiçbir konuda sesi çıkmamaktadır. Ne faaliyet gösterdikleri sektörlerin, üyelerinin ne de ülkenin problemleriyle ilgili ne tek bir rapor ne de değerlendirme, tek bir politika önerisi ortaya atmamaktadırlar. Bunun en önemli nedeni, özellikle on iki yıllık AKP iktidarının bu meslek odaları üzerinde göstermiş olduğu baskı, tehdit ve şantajdır.
Bırakın küçük illerimizi, büyük illerimizin oda ve borsa başkanlarının isimleri bile bilinmiyor, aklımıza gelmiyor. Bunun önemli nedeni, on iki yıllık AKP Hükûmetinin iktidarının odaların, ticaret odalarının, sanayi odalarının, esnaf odalarının genel kurullarına bizzat Başbakanın veyahut da ilgili bakanların müdahale ederek oradaki seçme ve seçilme hakkına müdahale etmesi, İstanbul Ticaret Odasının, İstanbul Sanayi Odasının, Ankara'nın, Kayseri'nin, İzmir'in, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin başkanlarının ve yönetim kurullarının kimlerin olacağına varıncaya kadar müdahale ettiğinizi açık ve net bir şekilde her gün gazetelerde okumaktayız ve bunları görmekteyiz.
Bu kuruluşlar nasıl bu kadar sindi ve sindiriliyor? Bu meslek örgütleri bu kadar suskunken Hükûmetin bu kesimlerle ilgili olarak doğru politikalar uygulama ihtiyacı hissedeceğini de hiç sanmıyorum. Çünkü neden? Konuşamıyorlar. Şoförler Odası Federasyonu; gırtlağına çökmüş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, istediğini yaptırıyor. Bakanlık yaptırtıyor. Artık, esnaflar, ticaret odaları, sanayi odaları konuşamaz durumda.
Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malum olduğu üzere her konuda baskılara, haksızlıklara ve hukuksuzluklara zulümle baş eğmemiş tüm tehdit, engelleme ve saldırılara rağmen yoldan ayrılmamış bürokratlar hâlâ daha mevcuttur. On iki yıllık Hükûmetiniz döneminde devlette liyakate önem vermeyen bir kadrolaşmayı gerçekleştirdiniz. Yıllarca hizmet etmiş, büyük sertifikalar almış, başarılarla dolu birçok bürokratı kadrolarından aldınız ve tasfiye ettiniz.
Kurumların gerçekliklerinin bu isimlerin mücadelesi bilinmeksizin bilinmesi de mümkün değildir. Uzun süredir mücadelesini basından takip ettiğim ismi belirtmeden önce, organize ve sistemli bir şekilde maruz kalınan ve zulüm derecesine ulaşan haksızlık ile hukuksuzluklara da dikkatinizi çekmek istiyorum. Devlete ait silah ve mermilerin peşkeş çekilmesini tespit eden, personel ve teknik altyapı bakımından ideal düzeydeki sınır kapısından çıkışı sağlanan yaklaşık 44 bin gram saf eroinin Bulgaristan'da yakalanmasını sağlayan, dâhilde işleme rejimindeki suistimallerin tespiti konusunda sürdürdüğü 93 milyar dolar işlem hacmini işaret eden soruşturmanın, tespiti sağlanan milyonlarca dolarlık kaçakçılık eylemlerine karşın idari talimatla durdurulmasına itiraz eden, uluslararası mücevherat kaçakçılığı ile kara para faaliyetine yönelik ihbara ulaşmak, okul önlerinde ve eğlence merkezlerinde satışı yapılan uyuşturucularla ilgili olarak intikali sağlanan ihbarın işleme konulması için çabalayan, üst düzey yöneticilerin rüşvet, irtikâp ve suistimallerini açığa çıkaran bir Gümrük Başmüfettişinin Bakanlık üst düzey yöneticilerine eleştiride bulunmak suçlamasıyla haksız ve hukuksuz bir şekilde cezalandırılması, akabinde de görevden alınması, yetinilmeyerek istifa etmiş sayılması ve sonunda da devlet memurluğundan çıkarılması şeklinde özetlenmesi mümkün olan süreç; hukuki, ahlaki, insani ve vicdani yozlaşma ile suistimal ile keyfîliğin hangi boyutlara ulaştığını da inkâr edilemez bir gerçeklik olarak gözler önüne sermektedir. İnsanlık tarihinde var olan hiçbir inanç sisteminin mazur göremeyeceği ve emsaline rastlanılmayan bir şekilde trilyonlarca değerindeki ve milyonlarca insanın hayatını karartacak miktarda uyuşturucu yakalamasını sağladığı için, okul önlerinde ve eğlence merkezlerinde uyuşturucu satışı yapan illegal oluşumlara yönelik operasyon yapma talebinde bulunduğu için, Cilvegözü Sınır Kapısı'nda onlarca cana mal olan patlamadan önce sınır kapılarındaki güvenlik zafiyetini tespit ederek, gerekli önlemlerin alınmasına yönelik rapor hazırladığı için, Emniyet Genel Müdürlüğü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) - ...Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı personelinin katkılarıyla, hangi üst düzey yöneticilere, hangi kaçakçılıklarının görmezlikten gelinerek örtbas edilmesi adına kaç milyon dolar rüşvet verildiğine yönelik ikrar ve itirafları kaydederek ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istediği için, uluslararası mücevherat kaçakçılığı ve kara para aklama faaliyetine ilişkin çalışmalarda bulunarak ilgililer hakkında soruşturma açılmasını talep ettiği için, bu ülkenin hukuk devleti olduğunu unutanlara hatırlattığı, kamu çıkarlarını hiçe sayanların kamu lehine davranıyor görüntüsü yaratan maskelerini yırttığı, makam ve unvanlarını siper yaparak kendisini güçlü zannedenlere, en büyük gücün haklılık, doğruluk ve dürüstlük olduğunu gösterdiği, gafleti, dalaleti, yolsuzluğu, kirli ilişkileri, sahtekârlıkları aşikâr kıldığı için, görevden alınabilmesi için vazifesini sürdürmeye engel sağlık sorununu gösterir sıhhi kurul raporu veya yüz kızartıcı suçlardan dolayı yargı kararı gerektirmesine rağmen, rapor veya karar olmaksızın 19 Aralık 2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan kararnameyle başmüfettişlik görevinden alınan ve tüm bu hukuksuzluklara, haksızlıklara, saldırılara, zulümlere rağmen milim geri adım atmayan isim, Başmüfettiş İlter Kuşoğlu'dur.
Bu İlter Kuşoğlu'nun Sayın Bülent Kuşoğlu'yla bir yakınlığı olmadığı, bir soyadı benzerliği olduğunun da altını çizmek isterim.
Konuşmamın başında da belirtiğim üzere, Sayın İlter Kuşoğlu'nun mücadelesi bilinmeksizin Gümrük ve Ticaret Bakanlığının gizlenmeye çalışılan gerçekliklerinin bilinmesi mümkün değildir. Sayın Kuşoğlu'nun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yönelik eski Bakan Hayati Yazıcı hakkındaki 24/7/2014 tarihli, 96 sayfalık ve yüzlerce sayfalık delile sahip suç duyurusu, yarınlardaki nesillerin ibretle okuyacağı tarihî nitelikte bir belge mahiyetinde olup kanunsuzluklarla, yolsuzluklarla, kaçakçılıklarla yıllarca mücadele edilmesine rağmen neden başarısız olunduğunun cevaplarını da bünyesinde barındırmaktadır Sayın Bakan. Fransız Devrimi esnasında dile getirilen "Devrim, çocuklarını yemeye başladı." sözünün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) - ...ülkemiz açısından uyarlamasını gösteren "Bir ülke, kendi evlatlarını -dürüst, namuslu, kamu için çalışan, vatandaşın, yetimin hakkını, hukukunu koruyan- yemeye başladı." gerçekliğine sessiz ve tepkisiz kalmanın felaketlere sebebiyet vereceğine, süregelen zulümler karşısında hiçbir şey yokmuş gibi davranmanın zulümlere ortak olma sorumluluğuna yol açacağını belirtir; Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi Sayın İlter Kuşoğlu'na yönelik haksızlık, hukuksuzluklarda inkâr edilmesi mümkün bulunmayan bir gerçeklik olarak tarihe not düşülen "yolsuzluklarla mücadele edenlerle mücadele etmek" anlayışının devamı hâlinde, ülkemiz geleceğinin karanlıklara mahkûm kılınacağını, bundan sonraki süreçte yolsuzluklarla mücadele etme niyetindeki denetim elemanlarının, adaletin doğru, dürüst ve isabetli bir şekilde tecellisini gösteren...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Çam, toparlar mısınız lütfen.
MUSA ÇAM (İzmir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
...Danıştay Başkanlığının 5 ve 12. Dairesi tarafından tesis edilen, hukuksuzluk literatüründe "Kuşoğlu kararı" olarak yerini alan kararlarıyla, aydınlığa kavuşan linç boyutundaki kanunsuz saldırılar sebebiyle bu niyetlerinden vazgeçeceğini de dikkatlerinize sunarım.
Sayın Bakan, özellikle Bakanlığınızdaki bu yolsuzluklarla ilgili geniş açıklamalar yapacağınızı bekliyoruz ve istiyoruz. Çünkü, açış konuşmasında da birçok arkadaşımızın söylediği gibi, artık gümrük kapılarımızın kevgire döndüğü, gümrük kapılarımızın Gümrük ve Ticaret Bakanlığına değil, Allah'a kaldığını, Allah'a havale edildiğini arkadaşlarımız, Sayın Akçay ve diğer arkadaşlarımız da ellerinde gösterdikleri sigaralarla, kaçak eşyalarla ve uyuşturucularla, mücevheratla bir şekilde bir kez daha ortaya koydular.
İzmit'teki akaryakıt kaçakçılığı davasında yargılanıyordu Sayın Cenap Aşçı. Bu mahkeme devam ediyor mu etmiyor mu?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Cenap Aşçı o tarihlerde Genel Müdür Yardımcısıydı. Bu konularda da bir bilgi verirseniz de çok teşekkür ediyorum.
Konuşmanın sonunda da sorularımızı tekrar dile getireceğiz.
Çok teşekkür ederim.