| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .03.2015 |
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tecrübeniz var, üyeliğiniz var.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Estağfurullah.
Sayın Bakan, Anayasa Komisyonunun değerli üyeleri; önümüzde Anayasa'nın 69'uncu maddesinin değiştirilmesini öngören bir teklif var.
Benden önceki konuşmacılar değindi ama ben de değinmeden geçemeyeceğim. Ben bu teklifin niçin getirildiğini, hele bu zamanda niçin getirildiğini pek anlayabilmiş değilim. Yani, bu teklif daha önce getirilmiş, müzakere edilmiş, Mecliste oylanmış ve Adalet ve Kalkınma Partisinin de milletvekillerinin katılmasıyla reddedilmiş. Ondan bu yana şimdi ne oldu da aynı teklif tekrar önümüze getiriliyor? Buna gerekçe olarak CHP ve MHP'ye parti kapatılması tehditleri olduğunu söylüyor. Şimdi MHP'lileri dinledim, CHP'liler de MHP'liler de böyle bir endişe taşımıyor. Şimdi yani bunun gerekçesi olarak gösterilen endişeyi her 2 parti de taşımıyor ama teklifi getiren parti diyor ki: "Var böyle bir şey."
BAŞKAN - Hayır, Kılıçdaroğlu'nun sözü üzerine zannediyorum oldu bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Size ne?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - "Yoktur." diyoruz.
BAŞKAN - Grupta açıklaması filan oldu.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Genel Başkanın sözü sizi bağlamıyor mu?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Hayır, Genel Başkan "Böyle bir tehdit var." demedi, "Böyle bir şeyler söyleniyor." dedi. Gerçekten basında böyle birtakım şeyler çıkıyor.
FATOŞ GÜRKAN (Adana) - Kaç yerde var aynı ifadeler.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Ama şimdi bunun, bu tehditlerin öznesi olan her 2 parti de diyorlar ki: "Bundan endişemiz yok, bizim böyle bir endişemiz yok, bizim böyle bir sorunumuz yok." Yani, başka bir parti bizim adımıza niçin bu kadar kaygılanıyor, onu da tam anlayabilmiş değilim.
ATİLLA KART (Konya) - Bizim adımıza endişe duymayın.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bu öneriyle ilgili bazı somut sakıncalar görüyoruz. Bunları teker teker zikretmek istiyorum. Bir kere, 69'uncu maddenin (6)'ncı fıkrasına yapılan bir ek öneriliyor, deniyor ki o ekte: "Meclis çalışmalarındaki oy ve sözler, Mecliste ileri sürülen düşünceler ile idarenin eylem ve işlemleri odaklaşmanın tespitinde gözetilemez." Birincisi, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözler ve Mecliste ileri sürülen düşünceler meselesi. Siyasi partiler ne zaman kapatılabilir, hangi kriterlere göre kapatılabilir, bununla ilgili elimizde çok zengin bir literatür var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları var, Venedik Komisyonunun kriterleri var, başka devletlerin uygulamaları var filan. Onlara baktığınız zaman, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında diyor ki yani Refah Partisi kararında bunu söyledi ama ondan sonraki pek çok kararında da bunu tekrar etti: "Bir siyasi parti anayasal yapının değiştirilmesini önerebilir ya da yasaların değiştirilmesini önerebilir." "Ama bunun iki koşulu vardır." diyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. "Bir, kullandıkları araçların yasal ve demokratik olması; ikincisi de önerilen değişikliğin amacının temel demokratik ilkelerle uyumlu olması. Bunlara uyduğu takdirde o ülkenin anayasal yapısının değiştirilmesi dahi önerilebilir." diyor. Bir şey daha söylüyor: Demokratik ilkelerle uyum içinde olup olmadığını nasıl anlayacaksınız? Bunu anlamak için şuna bakıyor, diyor ki: "Söz konusu siyasi partinin liderlerinin ya da lider kadrosundakilerin, hiyerarşik bakımdan üst düzeyde olanların, onların bütün bu eylemleri ve konuşmaları bir bütün olarak partiye isnat edilebilir mi, edilemez mi, buna bakmak lazım." Yani, her parti üyesinin söylediği her şeyin o partiye isnat edilmesi gerekmez ama parti başkanı söylüyorsa ya da işte ne bileyim, genel başkan yardımcıları söylüyorsa o zaman tabii ki o partiye isnat edilebilen söylemlerdir bunlar. Şimdi, "Bunlara bir bütün olarak bakmak lazım." diyor. Bunlara bir bütün olarak baktığınızda bu demokratik toplum kavramıyla bağdaşıyor mu, bağdaşmıyor mu, budur kriter. Şimdi, böyle bakınca bu teklife, buna benzeyen şeyler, bu kriterler maddenin kendisinde de var tabii, kendisi de böyle şeyleri içeriyor çünkü ne diyor 69'uncu maddenin ilgili paragrafı? "Bir siyasi parti, o partinin üyelerince bu nitelikteki fiillerin yoğun bir şekilde işlendiği ya da benimsendiği ve kararlılık içinde işlendiği takdirde -yani buna benzeyen kriterler- o zaman odak hâline gelmiştir sayılır." diyor. Demek ki odak hâline gelmiş sayılması için tek bir eylem, tek bir söz yeterli değil. Bütün bu partiye isnat edilebilecek sözlerin bütününe bakıp o resmin bütününü görmek gerekir. Böyle baktığınızda bu getirilen teklife o zaman Meclis çalışmalarındaki oy ve sözler de elbette ki bu resmin bir parçasıdır. Yani, Meclis kürsüsünden söylenen sözlerin elbette bir kürsü sorumsuzluğu vardır, bu başka bir şey ama bu sözlerin elbette ki bu resmin, bu bütünün bir parçası olması gerekir. Yani, efendim, bir partinin genel başkan yardımcısı kalkıp da Meclis kürsüsünden "Efendim, ben Türkiye'de ya da işte, benim ülkemde böyle bir diktatörlük getirmek istiyorum, benim demokrasiyle hiçbir ilgim yoktur." derse "Efendim, siz bunu Meclis kürsüsünden söylediniz, onun için biz odak mıdır, değil midir, bunu değerlendirirken bunu dikkate almayacağız." diyemezsiniz. Elbette ki odak değerlendirmesinde Meclis kürsüsünden söylenen sözlerin de bir yeri vardır, bir ağırlığı vardır. Nasıl ki bu 69'uncu maddeye baktığınız zaman... Orada da diyor ki: "Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan ve faaliyetleriyle sebep olan üyeler..." Orada Meclis kürsüsünde söylenmiş ya da söylenmemiş sözler arasında da maddede bir ayrım yapmıyor. Yani, dolayısıyla, bu teklif ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kriterlerine uyuyor ne de maddenin kendi içindeki tutarlılığa uyuyor. Madde de bu teklifle kendi içinde tutarsız bir hâle geliyor.
İkinci yönü, idarenin eylem ve işlemleri. Şimdi, idarenin eylem ve işlemleri odaklaşmanın tespitinde gözetilemez meselesi, iki yönü var bunun. Bir kere, bu, siyasi partilerle ilgili bir tasarı, bir teklif; siyasi partilerle ilgili bir teklifte idarenin ne işi var? Yani, devlet ayrıdır, siyasi parti ayrıdır. İkincisi, yani, bu da söylendi, bu idarenin, talimat veren idarenin başında bir bakan var tabii, bakanın talimatıyla hareket ediyor. O bakanın siyasi sorumluluğu var. O bakanın sorumluluğuyla hareket eden idarenin eylemlerini bu resmin bütününün dışında bırakamayız. Yani, bakanın talimatı onu gösteriyorsa, ki bu, demokratik düzene uymayan, uyum içinde olmayan ya da 68'inci maddenin (4)'üncü fıkrasında sayılan eylemler, sürekli olarak bunlara aykırı bir şekilde idareye talimat veriyorsa bakan o zaman tabii ki bu idari eylemlerin odak değerlendirmesinde dikkate alınması gerekir.
BAŞKAN - Rıza Beyciğim, ben size bir soru sorabilir miyim müsaadenizle?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Estağfurullah, buyurun.
BAŞKAN - Şimdi, sizin yıllardır tecrübeniz var Mahkemede hakikaten. Ben mahkeme kararlarında ve Avrupa uygulamalarında bu söylediklerinin hiçbirine rastlamadım. Adamların sırf ölçüleri şiddet, ona başvurma ve benzeri şeyler, hoşgörüsüzlük, bilmem işte, ırkçılık filan gibi, onun dışında bir şey yok. Yani, bizim bu düzenleme dışında baktığımız zaman, Avrupa'nın neresinde Türkiye'nin bu düzenlemeleri?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Şimdi, ona girmiyorum, Venedik Komisyonu...
BAŞKAN - Ona girecek bir şey yok ki, hiç girilme değil yani.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Başkanım, şimdi, Venedik Komisyonu Türkiye Raporu'nu okuduğunuz zaman orada 2 tane temel eleştiri var.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Refah Partisi kararı, itirazın reddi, Batasuna hareketinin kapatılması...
BAŞKAN - Batasuna'yı işte şiddetten kapattı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Hayır canım, "Bağlantısı var." dedi yani.
BAŞKAN - Canım, neyse, şiddet de vardı diye kapattı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Refah Partisi şiddet mi uyguladı?
BAŞKAN - Refah Partisinin şeyi çok istisna. Refah Partisi dışındaki giden bütün davaların hepsini reddetti, Türkiye'yi haksız buldu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Fazilet Partisini niye geri çekti? Neden geri çekildi Fazilet Partisinin davası?
BAŞKAN - Nasıl çekildi?
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Geri çekildi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Refah Partisinin kapatılmasını onayladı, bir daha bunu da onaylayacaktı, onun için geri çekti.
BAŞKAN - Neyse, niye çekti, niye etti meselesi değil; mesele, efendim, Avrupa ülkelerinde de İnsan Hakları Mahkemesi uygulamalarında Türkiye'deki parti kapatmalarının hiçbir tane örneği yok, hiçbir tanesi yok.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Çok var, ben şimdi söyleyeceğim size.
BAŞKAN - Evet, buyurun.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Şimdi, Refah Partisi davasını siz benden daha iyi biliyorsunuz, orada bir demokrasi meselesi var. İşte, yukarıda da söylediğim gibi, bakıyor, amaç demokratik midir, araçlar demokratik midir? "Çünkü bir siyasi parti iktidara gelme ihtimali olan, böyle bir imkâna sahip bir partidir. Eğer onun programı, eylemleri, söylemleri demokrasiye uygun değilse iktidara geldiği zaman da o ülkedeki demokrasiyi ortadan kaldırabilir. Onun için daha önceden önlem almak siyasi partiler bakımından anlaşılır bir şeydir." diyor Refah Partisi davasında.
BAŞKAN - Evet, öyle diyor.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Tabii, Venedik Komisyonu Raporu'na baktığınız zaman, orada şiddet unsuruna çok önem veriliyor, şiddet unsuru var ama bu teklifte bu yok zaten. Onun için de onun üstünde fazla durmuyorum. Tabii, Venedik Raporu'ndaki başka bir eleştiri burada karşılanmış yani savcıya bırakılmaz bu iş sadece, o burada karşılanıyor ama ona geleceğiz.
Yani, bu bakımdan, idarenin eylem ve işlemleri bakımından da odaklaşmanın dışında tutulması, odaklaşmak değerlendirilmesinin dışında tutulması bence yanlıştır.
Bir başka husus, tabii, bu Sayıştay meselesi efendim. Şimdi, siyasi partilerin bütün denetimi Anayasa Mahkemesine bırakılmış. Anayasa Mahkemesi gerek siyasi denetimi gerek mali denetimi, her türlü denetimini yapıyor. Şimdi, bu denetim bir bütün yani bu denetimin bir kısmını alıp Sayıştaya vermek tabii ki o denetim mantığıyla aslında uyuşur bir şey değil. Bir de tabii, bugünkü Sayıştayın hâli var. Yani, Meclise rapor veremeyen bir Sayıştayın bugün bu işle görevlendirirseniz ne olacağı yani siyasi partilerin akıbeti biraz kuşkulu bir hâle gelebilir. Sayıştay çok iyi çalışsa bile, unutmamak lazım ki Sayıştay Başkanını Meclis seçiyor her zaman, Mecliste çoğunluğu olan parti seçiyor yani bir siyasi partinin seçtiği bir başkan olacak. Onun için, Anayasa Mahkemesi gibi bütün denetimden sorumlu olan organın gene bu denetimi yapması ve bu denetimin bütününe hâkim olması bence denetimin sağlığı bakımından da daha önemli.
Başka bir husus, tabii ki Mecliste böyle bir komisyon kurulması, bu komisyonda dört partinin de, Mecliste grubu olan partilerin eşit bir şekilde temsil edilmesi bunlar iyi, olumlu yanları. Fakat, burada başka bir mesele var, daha önce de değinildi, Mecliste grubu olmayan pek çok parti var. Şimdi, bunu kurmakla siz, Mecliste grubu olan partilere Mecliste grubu olmayan partileri kapatma yetkisini veriyorsunuz ve bu yetki kullanılırken Mecliste grubu olmayan partilerin hiçbir söz hakkı yok. Bu, aslında yüzde 10 barajının ortaya çıkardığı bir sorun. Yüzde 10 barajının ortaya çıkardığı sorun bu teklifle daha büyüyor, sakınca daha fazla oluyor çünkü şimdiye kadar Mecliste grubu olan partinin Mecliste grubu olmayan partiyi kapatma yetkisi yoktu. Şimdi, bu teklifle Mecliste grubu olan partilere böyle bir şey veriyorsunuz, böyle bir alan tanıyorsunuz. Bu, tabii, çok tehlikeli bir şey. Mecliste grubu olmayan partiler de komisyona katılsın diyemeyiz çünkü İç Tüzük açık. Komisyon ancak Mecliste grubu olan partilerden oluşur, Mecliste grubu olmayan partiler buraya oy hakkına sahip olarak oturmaları imkânsızdır. O zaman, bu Mecliste grubu olmayan birçok parti kendi kaderlerini başka bir partinin eline teslim etmiş olacaktır. Onun için, böyle bir teklif getirilecekse elbette bunu yüzde 10 barajıyla birlikte görmek, onunla birlikte değerlendirmek lazım. Onu gözden uzak tutarak bu teklifi değerlendiremeyiz, onun ortaya çıkardığı bir problem var çünkü burada ve o problem büyüyor, bu teklifle o problem daha başka bir boyut kazanıyor.
Bunun dışında, benim esas olarak durmak istediğim şeyler bu. Bir de, tabii burada, "Komisyonun kararları yargı denetimi dışındadır." deniyor. Zaten yargı denetimi dışında yani Meclis kararları bile yargının denetimi dışında olunca komisyonun kararları haydi haydi yargı denetiminin dışında. Yani bunu koymaya niye ihtiyaç duyulmuş bunu anlayamadım.
Ben bunları söylemek istiyorum.
Teşekkür ederim.