KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli üyeler, değerli hazırun; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Tabii Adalet Komisyonu olması nedeniyle geneli üzerinde ben de birkaç söz kurmak istiyorum izninizle.

Değerli Başkan, Türkiye gündemi, maalesef, mafya-devlet-siyaset ilişkisine dayanan ve mafya liderinin açıklamasıyla aslında kamuoyunca, bizce bilinen fakat yeni yeni ifşa ediliyormuş gibi birçok olayın iddiasıyla meşgul durumda şu anda kamuoyu.

Değerli milletvekilleri, maalesef, Türkiye'de buna benzer hukuksuzlukları, buna benzer suç örgütlerinin ya çatışmalarıyla ya çıkar çatışmalarıyla ya da Susurluk davasındaki gibi bir kaza sonucunda ancak aralarındaki ilişkiyi, Türkiye toplumuna, Türkiye halklarına dayatmış oldukları mevcut olan hukuksuzlukları maalesef bu şekilde öğrenmek durumunda kalıyoruz. Bu tür organize suç örgütlerinin cirit attığı ortamlar aslında hukuksuzluğun, adaletin olmadığı ortamlar ne yazık ki.

Şimdi, Değerli Başkan, çok uzun bir süredir bizim Adalet Komisyonunda ve diğer komisyonlarda ve Meclisin bütün bu çalışmalarında dile getirdiğimiz mesele şu: Biz Türkiye'de ikili bir hukuk sisteminin olduğunu, Türkiye'de gerçek anlamda Anayasa'nın ve temel yasaların rafa kaldırıldığına ilişkin defaaten açıklamalarda bulunduk ve örnekleriyle maalesef bunları Meclis gündemine taşıdık.

Tabii bir ülkede adalet sistemiyle ilgili sorun varsa ancak şu şekilde bu sorunun birikimi söz konusu olabilir. Bakın, bu ülkede 17 bin faili meçhul yaşandı ve hiçbirisi bugüne kadar aydınlığa kavuşturulmadı; dile kolay, 17 bin faili meçhul. 5 bin köy boşaltıldı, yüzlerce Kürt iş insanı, demokrat, aydın, yazar maalesef -faili belli, bizce belli ama- faili meçhul cinayetlere maruz kaldı ve yüz binlerce insanımızı kaybettik değerli arkadaşlar. Fakat öyle bir aşamaya geldi ki neredeyse bu tür cezasızlıkla sonuçlanan olaylar âdeta Türkiye'nin son kırk yılının tarihini oluşturdu. Tabii, adalet öyle bir şey ki ufak bir zedeyi bile, ufak bir lekelemeyi bile kabul etmeyen bir alan. Siz bir yerde adaletin elini kolunu, adaletin tecellisini etkileyebilecek bir harekette bulunduğunuz zaman, emin olun ki bunun başka bir alana da sirayet etmemesi için, bunun için mümkün olmayan bir ortam gerekir. Yani siz adalete ilişkin olan, o ikili olan hukuk sisteminde eğer bir kısma, bir tarafa uygun olan bir haksızlık, bir kanunsuzluk, bir cinayet söz konusu olduğu zaman, siz adaletin elini kolunu bağlarsanız, diğer tarafta başka şeylerin üzerini eğer bu adalet mekanizmasını bir siyasi araç olarak kullanırsanız, geleceğiniz nokta, maalesef, Türkiye'nin şu anda yaşamış olduğu ortam olur. Ancak, örnek olarak dünya tarihinde adaletsizliğin en hâkim olduğu bir ülke gösterecekseniz, bunu çok net bir şekilde gösterebilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, çok kirli olaylar, çok kirli ilişkiler son günlerde konuşuluyor. Ha, bunlar bugünün sorunu mu? Hayır, biraz önce de belirttiğimiz gibi, kırk yıllık bir sürecin birikimi ve devamı olarak biz bunu görüyoruz. Bakın, bu ülkede can yakıcı olan bir mesele var, Kürt sorunu çözülmediği için bu hukuksuzluklarla, bu suç örgütü olan grupların birbirleriyle olan çatışmalarıyla biz karşı karşıya kalıyoruz. O kadar önemli bir noktaya geldi ki söz konusu eğer Kürt meselesi olunca mafya-devlet ilişkisi bir tabu hâline getirilmiş durumdadır. Bakın, bir organize suç örgütü hukuksuzluğa düştüğü zaman, haksızlık yaptığı zaman veya bir cinayete ortak olduğu zaman kullandığı nokta ve kendisine aparat olarak sığındığı bir alan olarak da -tırnak içerisinde- "Terörle mücadele ediyoruz, devletin sırrıdır." şeklinde birtakım alanları kendisi için bir koruma alanı olarak görüyor. Bu nedenle, Türkiye'nin, adaletin bu gelmiş olduğu an itibarıyla ve adaletsizliğin bu kadar ayyuka çıktığı bir dönemde yine bu Meclis bugün sonlandırmış olduğu yargının tarafsız ve bağımsızlığını da etkileyebilecek olan bir Hâkimler ve Savcılar Kurulu seçimi gerçekleştirdi.

Değerli arkadaşlar, biz, siyasi partiler burada teorik olarak, duruş olarak sözlerinde adaletin sağlanması için, tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşturulabilmesi için çeşitli cümleler kurabiliriz, çeşitli tepkiler de gösterebiliriz. Fakat gelin görün ki bu adalet sisteminin önünde, adalet mekanizmasının önünde ve üzerinde Demokles'in kılıcı gibi duran bir Hâkimler ve Savcılar Kurulu yapısının olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Bakın, Türkiye'de sorunların başında başat olan sorun adalet meselesidir, adalet sorunudur, adaletin sağlanmaması meselesidir. Siyasi iktidarın niteliği nasıl olursa olsun adaletin olmadığı bir yerde düzenden de söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu HSK seçiminde -hepiniz çok iyi biliyorsunuz- Adalet Komisyonunun ve Anayasa Komisyonunun da içinde yer aldığı hazırlık komisyonunda, değerli arkadaşlar, sivillere baktığımız zaman, yargının üst kurulunu oluşturacak olan hâkimler ve üst kurula gelebilecek olan kişiler ceplerinde partilerin kartlarını taşımak suretiyle bu Komisyona geldiler ve bu şekilde seçimleri sağlandı. A partisi, B partisi MİT Müsteşarını örnek olarak gösterdi ve kendisine referans olarak gösterenler oldu; diğer tarafta bir siyasi partinin bir milletvekilini referans olarak gösterip de burada seçime katılmak isteyen HSK üyelerinin CV'sinden bahsediyoruz.

Dolayısıyla, biz Halkların Demokratik Partisi olarak buna karşı koyduk, dedik ki: "Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin seçiminde parti olmaması gerekiyor." Gerçek anlamda hukuk kişiliğini taşıyan, hukuk kimliğini taşıyan ve aynı zamanda tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşması için de en azından bu aşamada atılması gereken küçük bir adım ise de bu konuda partilerin kendi bagajlarını ve kendi partili HSK üyelerinin seçimindense tarafsız ve bağımsız olabilecek üyelerin seçimi için harekete geçmeleri gerektiğini savunduk ve ileri sürdük, ileri sürmeye devam ediyoruz. Ne yazık ki 4 siyasi parti bu konuda birleşti ve bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmanın sonucunda bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde 7 HSK üyesi seçildi. Tabii, bu 7 HSK üyesinin seçildiği anda da eski HSK üyeleri 3 binin üzerinde hâkim ve savcının yerini değiştirmek suretiyle âdeta ders verdi.

Değerli arkadaşlar, burada bazı şeyleri söylemekle biz doğru noktaya ulaşamayacağız. Biz doğru, tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşturulmasını istiyorsak sadece burada belirtmiş olduğumuz ilkelerden ibaret olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Tarafsız ve bağımsız bir yargının ilk geçtiği nokta, üst kurulunun tarafsız ve bağımsız bir şekilde oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu icra ve iflas kanununda yapılacak olan değişiklikle ilgili önümüze gelen kanun teklifine bağlı olarak birkaç hususu da ben sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın, biz ülke olarak bir ekonomik çöküşü yaşıyoruz. İcra dosyaları 22 milyonu aşmış durumda, sadece yılın ilk iki ayında 4.157 kişinin toplam 18.047 adet çeki yazılmış durumda. Yani şöyle bir baktığınız zaman, bu kanun teklifi, İcra ve İflas Yasası'nı düzenleyecek olan bu yasa teklifi aynı zamanda bir ekonomik çöküşün de başka bir versiyonunu ve başka bir örneğini önümüze koymaktadır. Kanun teklifinin bankaların baskısı sonucunda, büyük şirketlerin, inşaat şirketlerinin baskısı sonucunda getirilen bir kanun teklifi olduğunu biz burada belirtmek istiyoruz çünkü kanun teklifinde bunlar söz konusu değerli arkadaşlar. Bakın, 7'nci maddede arkadaşlarımız biraz sonra bununla ilgili daha detaylı açıklama yapacak ama rehinli olan, mevcut olan mallar bankaların baskısıyla satışa sunulabilecek ve üçüncü kişinin rehinleri de paraya çevrilebilecek. İşçi alacaklarıyla ilgili bu kanun teklifinde getirilecek olan düzenlemeyle gerçek anlamda ciddi bir sıkıntıyla biz karşı karşıya kalacağız değerli arkadaşlar.

Bakın, adaletin bu kadar işlevsiz kaldığına, ikili bir hukuk sisteminin bu denli etkin olduğuna ilişkin birkaç tane örneği sizinle paylaşmak istiyorum. Antalya'da bir sokak röportajı veren Sümeyye Avcı isimli bir kişi derhâl gözaltına alındı. Daha sonra her ne kadar "Benim atmış olduğum 'tweet'lerden dolayıydı." dese de insanlar sokaktaki bir röportajında dahi yaklaşık olarak bir saat içerisinde gözaltına alınabiliyorlar. Bir suç örgütü lideri çeşitli açıklamalarda bulunuyor, Türkiye değil, neredeyse bütün dünya şu anda bunu izliyor. 17 bin faili meçhul cinayet var ve Türkiye'de Roboski katliamı var, Gar patlaması meselesi var, yüzlerce, binlerce faili meçhul dosya var ve yargının önünde bekleyen dosyalar var. Ne yazık ki yargının bu konularda hiç mi hiç bu kadar aslan ve bu kadar hızlı, bu kadar sistematik bir şekilde çalıştığını göremiyoruz. Bakın, bugün yine, sabah uyandığımızda Diyarbakır'da operasyon, HDP'li yöneticilerin aralarında bulunduğu 34 kişi hakkındaki -tırnak içerisinde- "şafak" operasyonuyla insanların evleri basılıyor. Bu insanlar kimdir? Bunlar kimdir? Bunlar, siyaset yapan, demokratik mücadele eden insanlar. Sabah şafak vaktiyle evleri basılıyor fakat Türkiye'nin sürüklenmiş olduğu bu kadar yolsuzluk ve hukuksuzluğa karşı harekete geçen bir savcıyı görmek mümkün değil. Ne kadar aslan kesilen bir yargı ama yeri geldiği zaman da suspus olan bir yargıdan bahsediyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine sabah operasyonuyla Adana Cumhuriyet Başsavcısı 20 kişi hakkında soruşturma başlattı ve yine sabahın erken saatlerinde evleri basıldı, bu insanlar gözaltına alındı. Bu neydi? Yine, siyasi çalışma yapan, siyasal mücadele eden insanların evleri başlarına bu şekilde yıkıldı.

Değerli arkadaşlar, öğlen bir basın açıklamasında bulundum, SES yöneticileri, sağlık emekçileriyle ilgili. SES sendikasının bütün yöneticilerine yönelik sabah bir operasyon yapıldı ve o operasyonla eski ve mevcut yöneticilerin hepsi şu anda gözaltında.

Değerli arkadaşlar, bakın, maalesef, bu iktidar, karşı karşıya kalmış olduğu bu tür hukuksuzlukları ve mevcut olan yönetememe krizini, siyasal mücadele veren bu tür demokratik kitle örgütlerine ve siyasi partilere, özellikle Halkların Demokratik Partisine yönelik baskısıyla, hukuksuzluklarıyla perdelemeye ve örtbas etmeye çalışan bir siyasal iktidar hâline gelmiş durumda.

Bakın, benim bu kanun teklifinde bulunan arkadaşlara bir çağrım var değerli arkadaşlar. 49 milletvekilimiz bir kanun teklifinde bulunuyor. Bu kanun teklifi işçiyi mağdur edecek bir kanun teklifiyse, bu kanun teklifi zaten geçinemez durumda olan bir esnafın rehinli malını satışa götürecek olan bir kanun teklifiyse ve aynı zamanda büyük sigorta şirketlerinden yana olabilecek bir kanun teklifiyse ve Kolin, Limak gibi büyük inşaat şirketlerinin yararına olacak olan bir kanun teklifiyse bu arkadaşlarımız, 49 kişi, 50 kişi bir araya geliyor ve hemen bir kanun teklifinde bulunuyor yasama Meclisine. Ben, burada, kendilerine çağrıda bulunmak istiyorum: Bakın, Türkiye şu anda batıyor, Türkiye'nin adalet sisteminde artık adalet diye bir şey kalmadı. Bakın, bu kadar kirlilik var, adaletsizliğin bu kadar ayyuka çıktığı bir dönemde 49 arkadaşımız gelsin, bizler de yanlarında yer alalım ve tarafsız ve bağımsız bir yargının oluşturulması için Meclise bir kanun teklifi getirelim. Benim çağrım bu olsun değerli arkadaşlar.

Maddeler geldiği zaman maddeler üzerinde de yine söz alacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum.