KOMİSYON KONUŞMASI

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım, Sayın Başbakan Yardımcım, değerli Komisyon üyeleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğrusu, bugün getirilmiş olan bu teklifle alakalı ben muhalefet partilerinin biraz daha olumlu bir tavır sergileyeceğini bekliyordum. Zira, 2010 Anayasa değişikliği sırasında temelde diğer siyasi partilerin daha çok yargıyla ilgili değişiklikler noktasında bu konuda itiraz etmiş olduklarını biliyorduk. Hatta, bu teklifteki maddeler ayrı ayrı oylanırsa bir kısmına destek vereceğini söyleyen partiler de olmuştu.

Tabii, bu parti kapatılması meselesi Türkiye'nin kangren olmuş hadiselerinden birisi. Doğrusu, ben de on altı yıllık milletvekilliği hayatımın henüz birinci gününü yaşadığım bir zamanda, partisinin -milletvekili olarak- kapatılması davasıyla karşı karşıya kalmış biriyim. Hani, damdan düşme misalini söylemek gerekirse... Sayın Başbakan Yardımcımız gibi, o sayıda olmasa da, ben de milletvekili olarak partisi kapatılmış ve bağımsız milletvekili durumuna düşmüş bir milletvekiliyim. Bunun, gerek kişisel anlamda, gerek sosyal tabanımız anlamında nasıl bir travma oluşturduğunu, Türkiye için nasıl siyasi kaoslara sebebiyet verdiğini yakinen görmüş bir milletvekiliyim. Dönemin Cumhuriyet Başsavcılığını yapmış olan Vural Savaş'ın partinin kapatılmasıyla ilgili yazmış olduğu iddianamedeki bazı cümleler hâlâ şu saatte bile beni çok etkiler niteliktedir. Partimiz için "Metastaz yapmış habis bir ur." ifadesini kullanmıştı. Ben bugün, on altı yıl sonra yine bir Meclis zemininde bu ifadeyi reddettiğimi ve o Cumhuriyet Başsavcısına kişisel olarak hiçbir zaman hakkımı helal etmediğimi de ifade etmek istiyorum. Tam tersi bir siyasi gelişmeye şahit olduk. O gün "Metastaz yapmış habis bir ur." diye kendi dünya görüşü açısından tanımladığı o hareket, esasında o gün, vücudu saran bir kanser vakasıyla karşı karşıya olan ülke için sağlıklı hücrelerin yeşermesini sağlayan, o nüveyi içerisinde barındıran bir siyasi hareketti. Nitekim, kendisinin kapatma davasından sonra yani mahkemenin kapatma kararından bir buçuk sene sonra o söz konusu ettiği, kendi ifadesiyle, habis bir ur olarak görmüş olduğu o kişilerin öncülüğündeki hareket Türkiye'nin belki de tarihindeki en büyük şahlanışını gerçekleştiren erdemliler hareketi olarak yola çıktı, AK PARTİ olarak iktidara geldi ve on üç seneden bu yana gerek ülke içinde gerek ülke dışında vatandaşlarının onurlu bir şekilde yaşamaya, daha fazla onurlu bir şekilde yaşamaya başladığı bir memleket hâline dönüştürdü. Allah'a hamdolsun, bunların tamamını milletvekilliği hayatında, siyasi hayatında yaşamış bir milletvekili olarak, elbette ki hep arızalı olarak ve ayıplı olarak ifade ettiğimiz 1982 Anayasası'nın hiç olmazsa, özellikle siyasi anlamı önemli olan o 69'uncu maddesiyle ilgili bu ayıbı ortadan kaldırmak adına bugün ben ümit taşımaktaydım bu toplantıya gelinceye kadar açıkçası ama bu ümidim ne yazık ki muhalefet partisine mensup milletvekili arkadaşlarımın söz almasından sonra suya düştü. Bununla ilgili üzüntümü ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, parlamentoların hayatı bugünkü Anayasa'mız gereği dört yıldan ibarettir. Belki uzunca bir zamandır, ilk defe AK PARTİ'nin meydana getirdiği bu siyasi istikrardan sonra bu dönem tam dört yıl çalışmış olacağız yani yaklaşık beş gün eksiğiyle tam dört yıl çalışmış olacağız ve 7 Nisana kadar da önümüzde bir değil, birkaç tane Anayasa maddesini değiştirecek kadar vaktimiz de var ve bu yetkimiz de var. Yani, sadece seçime gidiyoruz gerekçesiyle "Niye böyle bir zamanda böyle bir şey gündeme getirildi?" demek, özünde böyle bir çabayı, böyle bir Anayasa değişikliğinin haklılığını zedelemez. Yani, bu çok haklı ve doğru bir tekliftir. Bugün, eğer bir kısım arkadaşlarımızın ifade ettiği anlamda bu işte, seçimlerde bir siyasi rant elde edilecek, işte "Biz Anayasa değişikliği teklifini getirdik, bunlar kabul etmedi." denecek şekilde bir şey düşünülüyorsa biz 2010 senesinde yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğinde hepimiz karşılıklı olarak zaten bu siyasi argümanların tamamını birbirimize karşı kullandık. Yani, sizler de seçim meydanlarında, daha sonra yapılan genel seçimde ve referandum çalışmaları sırasında bunun ne kadar yanlış olduğunu, biz bu işin ne kadar doğru anlamda yapılması gerektiğini ifade ettik ve bunun, tabiri caizse, ibrasını da milletimiz aslında yaptı. Yani, bu madde düşmemiş olsaydı da takdir ederseniz ki o günkü Anayasa değişikliğinin tamamının halk oyunda olumlu anlamda geçeceği çok aşikârdı, yüzde 58 gibi bir oy oranıyla o günkü Anayasa değişikliği kabul edildi, daha sonra da milletvekili genel seçimini yaptık ve tek başına, Allah'a hamdolsun, bütün muhalefet partilerinin aldığı oy kadar, yüzde 50 oyla üçüncü defa iktidar olma imkânına sahip olduk.

Şimdi, burada yapılan bir kısım değerlendirmelerle ilgili de birkaç cümleyle kanaatimi ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, özellikle şu ana kadar Anayasa Mahkemesine açılmış olan kapatma davalarına baktığımız zaman ve de verilmiş olan Anayasa Mahkemesi kararlarına baktığımız zaman, gerçekten utanılacak nitelikte bir kısım tablolarla karşı karşıya kalıyoruz. Demin "Metastaz yapmış habis bir ur." tabirini kullandım. Fazilet Partisine açılmış olan davayı birçok arkadaşımız eminim ki incelemişlerdir. O parti, sadece ve sadece birkaç milletvekilinin başörtüyle alakalı olarak yapmış olduğu bazı konuşmalar nedeniyle, laikliğe karşı eylemlerin ve fiillerin odağı hâline geldiği kabul edilerek kapatıldı. Nitekim, 2008 senesinde bize açılmış olana ikinci davada da tek gerekçenin bu olduğunu görüyoruz. O gün, hatırlayacağınız üzere, Milliyetçi Hareket Partisiyle beraber bir Anayasa değişikliği yaptık ve bir gazetenin manşetine göre "411 el kaosa kalktı." diye bir manşet atılmıştı o tarihte. O yaptığımız Anayasa değişikliği nedeniyle partimizin o günkü 5 grup başkan vekili baş sanık olarak gösterilerek partimize bir kapatma davası açıldı. Esasında, düşündüğünüz zaman, bizim bir suç ortağımız da vardı, Milliyetçi Hareket Partisi. Yani, biz onun daha ötesinde daha fazla bir suç da işlememiştik, onlar da aynı suçun ortağıydı. Ama, konjonktürel olarak davranan yani hedefi başka türlü koymuş olan o günkü irade, o günkü o yanlış irade, bozuk irade -nasıl ifade edeyim artık- sadece AK PARTİ için kapatma davası açtı, Milliyetçi Hareket Partisi için açmadı.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Biz, sizin vehimlerinizi gidermek için o zaman görev almıştık.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Demin Sayın Şandır'ın okumuş olduğu, Sayın Bahçeli'ye atfen okumuş olduğu o beyanlar doğrudur çünkü fiilen suç ortağımızdı. Zaten "Böyle bir dava haklı." deme imkânı yok yani aynı suçu onlar da işlemişlerdi. Böyle garip ve acayip durumları memleket olarak ne yazık ki hep beraber yaşadık. Şimdi, konjonktürel olarak, herhangi bir partinin kapatılma tehdidi yaşayıp yaşamaması refleksinden çok öte, birer hukukçu gibi düşünerek, birer memleketsever gibi düşünerek ve 1982 Anayasası'nın gerçekten arızalı ve ayıplı kabul ettiğimiz ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu sırasında da partilerin -bilebildiğim kadarıyla- neredeyse ittifakla değişmesi konusunda mutabık kaldığı bu maddeyi değiştirmek, hiç olmazsa bu dönem üzerindeki o kadar büyük bir çalışmaya rağmen, benim önemsediğim büyük bir çalışmaya rağmen bir gölgeyi kaldırmış olacak. Yani, bütün Anayasa'yı değiştirme hedefiyle aylarca çalışmış olan o arkadaşlarımız, binlerce şu Meclise bildirilen o görüşler, üniversitelerden ve değişik sivil toplum kuruluşlarından gelen o görüşler, o kanaatler ve oluşan o havadan sonra hiç olmazsa dönemi kapatırken siyasi partiler için -ikide bir ciddi olsun veya olmasın, şu parti için söylensin, bu parti için söylensin, Meclis içinde olsun veya olmasın- bu ayıbı önemli ölçüde ortadan kaldırabilecek nitelikteki bu değişikliği kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ha, Ahmet Bey de izah etti yani ben de tıpkı o 2010 referandumunda olduğu gibi şahsen bu değişikliği yetmez ama evet niteliğinde bir değişiklik olarak görüyorum. Yani, gelin, şu itiraz ettiğiniz o cümleler arasında işte "Bu AK PARTİ'ye yarar, şu AK PARTİ'ye yaramaz." dediğiniz nitelikteki bir kısım ayrıntılara da takılmadan hangi tür bir emniyet supabıyla bu parti kapatılma ayıbını Türkiye'nin gündeminden çıkaralım. Bakın, burada çok değişik fikirler serdedildi. Açıkçası yani arkadaşlarımı suçlamak istemiyorum ama yani klasik bir refleksin ortaya çıktığına şahit oldum. Millî iradeyi küçümseyen, millî iradenin içerisinde olup milletvekilliği yapmış olmalarına rağmen küçümseyen bazı ifadeler görüyorum, Meclise bir güvensizlik görüyorum. Siz bir Yargıtay cumhuriyet başsavcısına yaptığınız o güveni, Türkiye'nin -işte, özellikle bu dönemde olduğu gibi- bazen yüzde 95'inin, bazen yüzde 99'unun tamamının temsil edildiği bir Parlamentoya gösteremiyorsunuz. Buradaki getirilen sistemde üçte 2 çoğunluk, gizli oylamadan bahsediliyor ama burada muhakkak bir film, fırtına döner, yanlış bir şey olur. Peki, aynı Parlamento işte bugün yaptığımız çalışma gibi şu Anayasa'nın tamamını değiştirme yetkisine de sahip mi arkadaşlar? Sahip. Yani, bu rejimi, bu sistemi tamamen değiştirebilecek nitelikte yetkilere sahip olan bir kurumun, halkın iradesini temsil eden bir kurumun bir partiyle ilgili çok büyük hinlikler, filmler, fırtınalar çevireceğini düşünerek ona bir güvensizlik izhar ediyorsunuz. Bunları kabul etmemiz mümkün değil. Yani bana göre, biz diğer bazı değişiklikleri ne şekil düşünürsek düşünelim ama halkın iradesine dönük bu suçlamaları yapmamamız gerekir ve bunun filtresinin de Meclis olması gerektiğini ben şahsi olarak düşünüyorum.

Şimdi, buradaki, idareyle ilgili yapılan yorumlara gelince, arkadaşlar, gerçekten hayretimi ifade etmek istiyorum. Yani idare içerisindeki bir genel müdürün, müsteşarın, her neyse, daire başkanının ne tür bir işlem ve eylemiyle siyasi partinin kapatılmasına sebep olacağını düşünüyoruz. Yani o insanların zaten yaptıkları bütün eylem ve işlemler Anayasa gereği yargı denetimine tabi, idare mahkemesinden geri dönme şansına sahip, Danıştay'dan geri dönme şansına sahip, Devlet Memurları Kanunu'nda kendilerinin uğraşabilecekleri ve uğraşamayacakları bir sürü maddeler tadat edilmiş, ceza kanunları ortada, bunların nasıl yargılanacaklarına dair hükümler ortada. Biz tutup yani bir taraftan "Siyasi partiler kurumsal olarak cezalandırılmamalı, herhangi bir şahıs suç işliyorsa bu kişi ayıklanmalı, buna ceza verilmeli." diye düşünürken, siz bir partinin kurumsal yapısını partinin sorumlularını aşmak suretiyle... Sayın Türmen ifade ediyor, efendim, "Genel başkan söylerse, genel başkan yardımcısı söylerse partiyi bağlar." İyi de yani bu siyasi denetimi, siz halkla yapamadığınız siyasi denetimi illa Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, cumhuriyet başsavcısı aracılığıyla mı yapacaksınız? Filanca daire başkanının konuşması vasıtasıyla kimi kapatacaksınız? İktidar partisini kapatacaksınız. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Açık ve net ifade edeyim. Yani siyasi partilerin mücadele etme yolu ve tarzı sandıktır, bunun başka bir yolu yoktur. Yani "Nasıl olsa siz iktidarsınız, sizi sandıkta yenemiyoruz; o hâlde, sandıkta yenemediğimiz bir iradeyi, bir partiyi nasıl Anayasa Mahkemesi vasıtasıyla, nasıl başka bir vasıtayla kapatırız?"

ATİLLA KART (Konya) - Sandığı ortadan kaldırıyorsanız ne yapacağız?

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Neyi ortadan kaldırıyoruz.

ATİLLA KART (Konya) - Sandığı ortadan kaldırıyorsanız ne yapacağız?

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sandığı ortadan kaldırma diye bir durum söz konusu değil. Bir işin yanlışı yapıldığı zaman, Sayın Kart, o işin bir sağlaması vardır. Matematikte bir işlem yaptığınız zaman bir taraftan bunun bir sağlaması vardır. Demokraside sağlamanın adresi millettir. Bu millete de yaklaşık üç ay sonraki bir zaman zarfında gidilecek.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - İşte senin hukuk devleti anlayışın bu kadar! Sen hukuk devletiyle, otoriter anlayışla bunu karıştırıyorsun.

BAŞKAN - Ali Rıza Bey, sataşma, sataşma.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Bakın, sadece, üç aydan da kısa bir zaman sonra...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sandık demokrasinin ilk koşuludur.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - İlk koşuludur, en önemli koşuludur ve tek koşuludur.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Demokrasinin temeli kuvvetler ayrılığıdır.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Hayır, tek koşuludur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Hitler nereden çıktı, Hitler?

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Tek koşuludur.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Mussolini nereden çıktı?

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Hayır, asla ve kata.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Senin söylediklerinin hukuk devletiyle hiç alakası yok. Senin söylediğin, otoriter devletin yansımaları.

BAŞKAN - Ali Rıza Bey...

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Şimdi, bakın, siz bu diktatör suçlamalarını, tek parti suçlamalarını...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Tipik diktatör anlayış bu!

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - ...22'nci Dönemde yaptınız, 23'üncü Dönemde yaptınız, 24'üncü Dönemde yaptınız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Seni tenzih ediyorum ama tipik faşist anlayış bu!

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Yani yenilen kahraman güreşe doymuyor misali her seferinde bu parti...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Recep Tayyip Erdoğan özür diledi, "Anayasa değişikliğinde yanlış yaptık biz." dedi.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Ali Rıza Bey, lütfen...

BAŞKAN - Yahya...

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Recep Tayyip Erdoğan özür diledi bu milletten.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Her seferinde bu parti oylarını artırarak geldi, bakın. Şimdi yine bir seçim sandığı ortada, bütün bu konuştuklarımızın, yaptıklarımızın muhasebesini 7 Haziran günü hep beraber göreceğiz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Göreceğiz hep beraber.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Kamuoyu araştırmaları da yaklaşık olarak bu seçimlerin sonucunun ne olduğunu şimdiden neredeyse gösterecek durumda.

Muhtemelen, arkadaşlar, 24'üncü Dönemde yapmış olduğumuz bu son Anayasa Komisyonu toplantısı olacak. Ben bu vesileyle önümüzde yapılacak seçimlerin memleketimiz, milletimiz adına hayırlı olmasını da diliyorum. Benim gibi, burada gelecek dönem milletvekili adaylığına başvurmamış arkadaşlar var, son dönem olarak bulunan arkadaşlar var. Herkes için, dönecekler için de dönmeyecekler için de hayırlı olmasını diliyorum.

ATİLLA KART (Konya) - Umarım son seçim olmaz Yahya Bey.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Efendim?

ATİLLA KART (Konya) - Umarım son seçim olmaz. Bakın, kaygımızı ifade ediyorum.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Yo, yo, hiç öyle bir kaygı taşımayın. Türkiye'de taşlar yerine oturmuştur, öyle bir kaygı taşımanıza gerek yok. Hiçbir zaman son seçim olmayacak.

ATİLLA KART (Konya) - O kaygıyı taşıyoruz.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Tam tersine, demokrasinin şahlanacağı bir seçim olacak.

BAŞKAN - Çok teşekkür ederim Yahya Bey.