KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, arkadaşlar, gözden kaçırdığımız bir nokta var burada, biz şimdi eski İcra ve İflas Kanunu'ndaki metni alıp rehinli alacaklar sıralaması yaparsak... Bu kanun teklifiyle başka bir şey getiriyorsunuz; bu kanun teklifinin 7'nci maddesinde devam eden faaliyetler sırasında yani müddet başladıktan sonra devam eden faaliyetler sırasında oluşan rehinli alacaklar tanımı koyuyorsunuz ve o alacaklar da burada paraya çevirme yapabilecekler müddeti beklemeden, muaccel oldukları zaman. İkisini bir arada düşündüğünüz zaman süreç içerisinde oluşturulan rehinli alacaklardan kaynaklı paraya çevirme, işçi alacaklarını doğrudan zarara uğratacak hâle geliyor. Yani siz aslında aynı anda oluşmuş bir alacak kısmından bahsetmeyip mühlet sırasında konkordato komiserinin izniyle beraber oluşmuş rehinli alacakları da bu kanun teklifinde tanımlıyorsunuz. İki maddeyi bir arada düşündüğümüz zaman sonradan koyulan rehinli alacaklı alacağını paraya çevirecek yani belki daha önce oluşmuş işçi alacağından ve aynı anda oluşmuş işçi alacağından farklı bir şekilde alacağını paraya çevirecek; parasını alacak, çekecek, gidecek ama o arada işçilik alacaklarıyla ilgili bu sistem işlemeyecek.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama bir dakika...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Şimdi, eski kanuna göre...

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bir saniye...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Özür dilerim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama yeni bir sermayeyi nasıl çekeceksiniz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sevgili kardeşim, ben de burada diyorum ki biraz vicdanlı olalım, emek, sermaye... Çekeceksiniz, burada sorun yok, alsın parasını, almasın demiyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ne kadar çekebilirsiniz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sevgili dostum, almasın demiyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Güvence verelim ki gelsin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Güler, tabii ki verin, vermeyin demedim. Bakın, dedim ki ben sizin kredibilite yaratmanıza karşı değilim. Bulunduğunuz yer itibarıyla Allah yardımcınız olsun zaten. Denize düştünüz yılana sarılıyorsunuz. Buraya bir daha getirmeyin bizi, eleştirimiz sert olacak.

Şimdi, tentürdiyot tedbiri alıyorsunuz; alın, aldığınız yerde yalnız emek-sermaye dengesini bozacak şekilde almayın kardeşim. Adam parası alsın, sattığınız malın üzerindeki oluşan miktardan aynı zamanda işçiler de parasını alsınlar. Bu kadar niye işçiyi görmezden gelerek bir kanun yapıyoruz ve burada tartıştığımız sıradan bir rehin meselesi değildir. Kanunun eski hâline sadakatli kalacak olsanız ben sesimi çıkarmayacağım belki ama siz yeni bir kurum ekliyorsunuz, "Kredibilite yaratacağız" diyorsunuz, "Sermayeyi çekeceğiz." diyorsunuz, "Denize düştük yılana sarılıyoruz." diyorsunuz. Tamam, anladık, çekin ama kardeşim, işçiyi de göz ardı etmeyin. Bırakın işçi de oradaki rehinin paraya çevrilmesi suretiyle oluşan alacaktan, kalan miktardan kendi alacağının miktarı kadar alacaklı olsun. Buna ne engel var? Niye yani? Hakkı oluşmuş, adamın hakkı oluşmuş, siz masada onun alacağını taa bilmem ne tarihine kadar bırakıyorsunuz. Vicdanınız bilir kardeşim, ben bunu söylemekle kendimi mükellef hissediyorum. Bu kayıtlar on sene sonra önümüze çıkar, beş sene sonra çıkar, sorunlar ortaya gelir çıkar.

Dün burada bu konuyla ilgili bize anlatan profesör dostumuz da bunu söyledi ya! Dedi ki: "Evet haklısınız, işçi alacaklarının da aynı statüde olması lazım." Biz bu kanun metnini böyle algılıyoruz. Hayır, böyle algılıyorsunuz ama yanlış algılıyorsunuz. Bu böyle bir kanun metni değil, bu fluluğu kaldıralım buradan diyorum. Keyfiniz bilir ama Komisyon çoğunluğunuzla beraber eğer bu vicdani sorumluluğu duyuyorsanız size uyarı olarak söylüyorum, duymuyorsanız bir şey söyleyemem arkadaşlar. Hepimiz hukukçuyuz, birbirimizi lütfen anlayalım. Burada ikinci kez getirdiğiniz müesseseyi sorguluyorum ben, birincisiyle ilgili değil. İtiraz etmiyorum kredibilite arayışınıza da, olsun, parasını alsın ama işçiyi de unutmayın kardeşim, koyun oraya.

Teşekkür ederim.