| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .03.2015 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkanım, Sayın Başbakan Yardımcım, kıymetli Komisyon üyeleri; ben de hepinize saygılarımı sunuyorum ve klasik bir cümleyle başlayalım. Siyasi partiler, tabii, milletin ortak değerleri, demokrasinin vazgeçilmez unsurları ama bu tespiti yaptıktan sonra hemen ikinci bir tespit yapmamız lazım, demokrasinin yeşermesi, gelişmesi için de en fazla sorumluluk taşıyan unsurdur.
Biz, sözlerimin başında belirteyim, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir kere, bütün partilerin, siyasi partilerin rahat çalışmasını, kapatılma tehlikesi hissetmeden çalışmasını arzu ediyoruz ve bu sadece bir temenni, bir dilek olarak da kalmadı. Bizim özellikle yakın tarihimize baktığınız zaman, 2001 yılında içinde bulunduğu 21'inci Dönemde de partilerin sudan ve arızi sebeplerle kapatılmaması için özellikle tüzük ve programlarında denetim konusu olan hususların suç olarak bir kere ya da birkaç kere işlenmesini de absorbe ederek "odak hâline gelmesi" kriteri ortaya koyduk yani açıkça zorlaştırdık ki bu değişiklik aslında büyük oranda AKP'nin kapatılmamasında da olumlu rol oynamıştır. Zaten, Sayın Başbakan Yardımcısının, Sayın Arınç'ın da belirttiği gibi "Bu alanda her kim ne yaparsa yapsın kabulüm." gibi bir anlayış olamaz. Avrupa'da hemen hemen her ülkede bu konuda sınırlamalar var, bu konuda çerçeveler öngörülmüş, kapatılma cezası öngörülmüş bazı ülkelerde, siyasetçileri kısa süreli menetme yahut para cezası verme, devlet yardımından kısmen ya da tamamen mahrum bırakma gibi birtakım cezalar öngörülmüş, uygulanmış.
Bazı arkadaşlarımız özellikle Avrupa'daki örnekleri de dile getirdiler ama ben de çok kısa bu konudaki bilgilerimi Komisyonla paylaşmak istiyorum. Ülkeden ülkeye değişiyor yani illa bunun formülü şudur diyebileceğimiz bir şey yok, her ülke kendi iç hukuk sisteminde bir çözüm üretmiş. Ama şöyle bir önerme doğru değil yani "Efendim, bu sadece Türkiye'ye özgü, bu antidemokratik bir durum." İşte "Avrupa Birliğinin karşısında bu konuda böyle boynumuz eğik." Böyle bir şey söz konusu değil. Yani bazı ülkeler, Arnavutluk, Finlandiya, İrlanda, İsviçre gibi bazı ülkeler anayasalarında hiç bu konulara girmemiş, hiçbir atıfta bulunmamış ama bunların dışında diğer birçok ülke bu konuyla ilgili siyasi partiler yasasında partilerin kapatılması, partilerin faaliyetleri, partilere uygulanacak yasaklarla ilgili de birçok düzenlemeler verilmiş. 1947 tarihli İtalyan Anayasası'nda demokrasi ilkelerine bağlanmış, "Bu ilkelere uygun olduğu sürece siyasi parti faaliyette bulunabilir." denmiş. 1949 tarihli Federal Almanya Anayasası, Ali Rıza Bey de bahsetti yani özgür demokratik düzene saygı, bir de federal cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeme gibi iki büyük kritere bağlanmış ve buna uymayan bazı partiler de kapatılmış. 2002 tarihli İspanya Siyasi Partiler Yasası'na bakıyorsunuz "Demokrasiye ve anayasal değerlere saygı duymayan siyasi partiler yasa dışı ilan edilir." denilmiş ve orada ETA'yla bağlantılı görülen Batasuna Partisi 2003 yılında kapatılmış. Hatta öyle ki "ETA'yla ilişkim yok." demiş savunmasında. "ETA'nın terör eylemlerini kabul etmiyorum, kınıyorum." demiş olmasına rağmen kapatılmış. Avusturya'da 1987 yılında Anayasa Mahkemesi Millî Demokratik Parti, aşırı sağcı bir partiyi yine yasa dışı ilan etmiş. Belçika'da 2004 yılında ayrılıkçı Flaman Blok Partisi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle 40 bin euro para cezasına çarptırılmış ve daha sonra kendisini feshetmiş.
Bu örneklerden de görüldüğü gibi partilerin kapatılması ya da kapanmaya zorlanması demokrasiye tehdit olarak görülmemiş, aksine Batı demokrasilerini korumak için zaman zaman başvurulan yöntemler olarak ortaya çıkmış. Nitekim, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisine yönelik -biraz önce konuşmacılarımız da belirtti- Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim bu kapatma davasına bakışımız son derece net, son derece ayıp karşılamışızdır başından beri. Nitekim, demokrasi, millî irade ve evrensel değerlere saygımız gereği Adalet ve Kalkınma Partisine açılan dava üzerine hemen Milliyetçi Hareket Partisi devreye girmiş Anayasa değişiklik teklifi önermiş. AKP, maalesef bizim bu değişikliğimize bir cevap vermemiş, bir adım atmamış, atalet içinde kalmış. Neymiş bizim bu teklifimiz? "Partiler kapatılmasın ama kapatmaya sebep olan yöneticiler cezalandırılsın çünkü parti kapatma, suçu olsun olmasın bütün bir kitleyi, bütün siyasi parti taraftarlarını cezalandırmak; bu büyük bir yanlış olur ama parti kapatmaya sebep olan yöneticiler cezalandırılsın." demişiz ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak deklare etmişiz, "Sandıkla gelen sandıkla gitmelidir, millî iradeye büyük bir saygısızlık bu konuda yargının karar verip, işte şu kadar oy alan bir partinin kapatılması." demişiz. Bizim buradaki ortaya koyduğumuz kriter son derece net : "Teröre bulaşmamış, bölücülük yapmamış, terörü siyasi programının öznesi hâline getirmemiş hiçbir parti kapatılmasın." Bununla ilgili olarak tabii ortada Venedik Kriterleri var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Aslında bizim de bu görüşümüzü destekleyen kararlar var.
2011'den sonra -biliyorsunuz- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının daveti üzerine Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulmuş ve bu Komisyonda iki buçuk yıl çalışılmış. Bu konuda siyasi partilerin kapatılması konusu da yani 68, 69'uncu maddeler de masaya yatırılmış, birçok bilgi üretilmiş. Sonuçta 70 tane madde üzerinde uzlaşılmış fakat Anayasa Uzlaşma Komisyonundan kalkan taraf yine Adalet ve Kalkınma Partisi. Yani bugün itibarıyla seçimlere birkaç ay kala özellikle siyasi partilere yönelik Adalet ve Kalkınma Partisi işini gücünü bırakmış bir algı operasyonu yürütüyor. Yani demokrasilerde böyle bir şey olmaz, siz kendi durumunuzu anlatırsınız, kendi önerilerinizi ortaya koyarsınız. Ama -dediğim gibi- elindeki havuz medyasıyla birlikte bir şey atmış ortaya, işte "CHP, MHP kapatılıyor." Bazı siyasetçiler de bununla ilgili demeçler vermiş ama şunu birkaç defa belirttik, yine belirtiyoruz: Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda kurumsal bir açıklaması yok ve çok açık konuşmuşuz "Biz bu iddiaları ciddiye bile almıyoruz." demişiz.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Oktay Vural bağlamıyor mu partiyi?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Kurumsal kimlik, bizim Milliyetçi Hareket Partisinin, Genel Merkezin açıklamasını kastediyorum.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Genel Kurulda Grup Başkan Vekili sıfatıyla konuştu.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Efendim, bir milletvekili de bağlayabilir... Kurumsal yapıyı kastediyorum ben.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Başkanlık Divanının böyle açıklaması yok, Genel Başkanın böyle bir açıklaması yok. Ciddiye almıyoruz biz yani bu vehmi.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - Oktay Vural'ın açıklamasını ciddiye almıyorsunuz...
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Ya o değil, bu vehmi ciddiye almıyoruz.
BAŞKAN - Ya, neyse, işte...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Böyle bir demagoji içerisine girersek olmaz böyle bir şey yani...
BAŞKAN - Tamam tamam, Nevzat Bey devam edin, buyurun.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Aslında anlayan anladı da, anlamaya çalışın lütfen yani. Bakın, "kurumsal yapı" diyorum ben.
Şimdi, bu tartışma niye başlatıldı arkadaşlar yani bunun üzerinde biraz kafa yormamız lazım. Hani "fol yok yumurta yok" niye başlatıldı böyle bir tartışma?
Şimdi, bundan on beş gün kadar önce bir Dolmabahçe mütarekesi yaşandı. O Dolmabahçe'de 10 tane şart iktidarın önüne konuldu, iktidar partisi ile HDP yan yana fotoğraflar verdi. Şimdi, 1'inci maddesi "demokratik siyaset." O 10 tane maddeye baktığınız zaman "demokratik siyaset."
Değerli arkadaşlar, bu iki kelimeyi tek başına, ayrı ayrı ele aldığınızda hiçbir mahzuru yok son derece sevimli kelimeler. Bununla ilgili söylenecek bir şey yok. İkisi bir araya geldiğinde siyasi bir terim oluşuyor, "demokratik siyaset."
Şimdi arkadaşlar, o zaman sormamız lazım, on üç yıldır AKP bu ülkeyi yönetiyor, bu ülkede demokratik siyaset yapılmıyor mu? O zaman kendinizi bir sorguya çekmeniz lazım. Ayrıca, 10 madde üzerinden müzakere edilebilir olduğunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi, bu demokratik siyasetin madem bu kadar vazgeçilmez siyasi partiler, bugüne kadar niye ihmal etti, bununla ilgili niye bir düzenleme getirmedi?
Şimdi, değerli arkadaşlar, o 10 maddeyi incelediğiniz zaman 10 madde, 10 taleptir. Şimdi, talep eden taraf vardır yani şunlar şunlar gerçekleştirilsin diye, bir de bu talepleri yerine getirmesini bekledikleri bir taraf vardır; o da devlettir veya devleti yöneten şu andaki siyasal parti, Adalet ve Kalkınma Partisidir. Yani, demek ki arkadaşlar, demokratik siyasetten kelime anlamıyla çıkaracağımız sonuçlar farklı, bir de kırk yıl kendisini terörle özdeşleştirmiş ve neredeyse 50 bin kişinin katline sebep olmuş bir terör örgütünün kalkıp demokratik siyasetten bahsetmesi ayrı bir şey, bundan maksadı ayrı bir şey. Yani ben bunu şuna benzetiyorum: Etle, kanla beslenmiş bir yaratığın lokantaya gidip fasulye, bezelye, ıspanak sipariş vermesi gibi bir şey. Hayatının hiçbir döneminde demokratik siyaset olmamış ki şimdi demokratik siyaset getiriyor.
Değerli arkadaşlar, bu konuda üzülerek belirtiyorum ki AKP maalesef "cambaza bak cambaza" oyunu oynuyor. Konunun muhatabı sanki MHP ve CHP'ymiş gibi bir algı yaratıldı. Bu partileri kapatmak isteyen birileri var da, bunların kapatılmasını istemeyen siyasal iktidar durumdan vazife çıkarmış ve bir yasal değişiklik yapıyormuş gibi bir psikolojik harekât yürütülüyor.
Değerli arkadaşlar, aslında burada bu konunun bu komisyona getirilmesinde bir murat var, benim gördüğüm bu. Bir taraftan PKK diyor ki: Efendim, demokratik siyaset, işte 1'inci maddede olmak üzere 10 tane madde, bunlar hayata geçirilmedikten sonra silah bırakmam, işte Apo, bilmem kaçıncı kongremize gelmezse biz bunu kabul etmeyiz, seçim güvenliği tehlikeye girer, şu olur bu olur. Aslında burada yapılan, PKK deniliyor ki: "Kıpraşma, bak iktidara vermiş olduğun ev ödevini yapmak üzere biz ilk adımı atıyoruz. On adımdan birincisini atıyoruz." Benim bu konuda bu meseleyi görüşüm böyledir. Hatta -hatırlayın lütfen- Sayın Arınç'ın "Biz Kandil ağzıyla konuşulanlarla bir araya gelmeyiz. İşte şöyle olur, böyle olur, biz fotoğraf vermeyiz." sözünün arkasında da aslında benim bu kaygılarımı taşıdığını hissediyorum ben. Kendisine sorarsak belki bulunduğu konum gereği açıklamayabilir ama ben bu kaygıları taşıdığını hissediyorum.
Değerli arkadaşlar, bu aslında PKK'nin legalize edilmesi projesidir. PKK yarın siyasi bir parti hâline geldiğinde kapatılamaz hâle gelecek. Yani, işte "Onlarda bir değişiklik yok, hiç onlara dokunmadık." dedi Burhan Hoca. Dokunmadık ama öyle bir değişiklik yapıyoruz ki felç ediyoruz âdeta, uygulanamaz hâle getiriyoruz. Yani bunu da aslında yılların Anayasa hukukçusu olarak sizin görmüş olmanız lazım, durum ortada.
Sayın Ahmet Aydın bu Anayasa değişikliğine gerekçe olarak hakikaten kargaları bile güldürecek "CHP-MHP vehimlerini gidermek." tabirini kullandı. Ya, Allah'tan korkun. Yani şu Komisyonda 4 tane siyasi parti grubu var, 2 partiyle ilgili hiç kapatma davası açılmamış. Bir partiyle ilgili 7 kez kapatma davası açılmış, kapatılmış, efendim, Adalet ve Kalkınma Partisi de son anda kapatılmaktan kurtulmuş. Eğer ortada birilerinin vehmi varsa bu vehmin AKP ve HDP'nin vehmi olması lazım. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin bu konuda vehim duymasını gerektirecek hiçbir şey yok.
Şimdi, değerli arkadaşlar, tabii, bu konuda çok şey söylenebilir ama biraz kısaltarak da konuşmak istiyorum çünkü zaman sıkıntımız var.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, tekrar ediyorum, hiçbir siyasi partinin, Anayasa'daki, o 69'uncu maddedeki esaslar dâhilinde faaliyette bulunduğu sürece kapatılması taraftarı değiliz, asla. Yani böyle bir şeyi de demokrasiye yapılmış büyük bir yanlış olarak görüyoruz. Ancak bu konuların, böyle, seçime iki üç ay kala görüşülüyor olmasını da doğru bulmadığımızı söylüyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, özgürlükçü, sivil, demokratik bir anayasa hazırlık çalışmamızın da bulunduğunu söylüyoruz. İnşallah 7 Hazirandan sonra da bu kamuoyuyla paylaşılacak. Bu konu sadece zevahiri kurtarmaktır, efendim, birtakım yerlere mesaj vermektir, bu mesajlara da Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim karnımız toktur.
Teşekkür ediyorum.