KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli üyeler, değerli bürokratlar, çok kıymetli basın mensupları; hepinizi de saygıyla selamlıyorum.

Size de hayırlı olsun ilk bütçeniz olduğu için.

Tabii, şu anda yaşanan birtakım siyasi gelişmeler nedeniyle, en son Sayın Çam'ın söylediği cümleden devam edersek ciddi bir sorunumuz var yani gümrük oralarda pek kalmadı gibi görünüyor çünkü sınır kalmayınca gümrüğün takibi de zorlaşıyor, resmî yerler. Zamanım kalırsa yine onlara değinirim, arkadaşlarım kısaca değindiler.

Ama ben öncelikle, açıkçası, bu Sayıştay raporu, Sayın Akçay biraz bahsetti, yarım kaldı. Siz, Sayıştay raporlarının önemini biliyorsunuz. Daha önce Gelir İdaresiyle ilgili de yaşanan polemiklerimiz var. Dolayısıyla, şöyle bir şey var Sayın Bakan: "Yani, Sayıştay yapsın denetimi, biz bir şekilde cevabını zaten kanunda yaptık." Ki, Sayıştaya ikinci bir darbe yapacaktınız, sizin de müellifi olduğunuz bir darbe. Artık öyle diyoruz, "Darbe yapacaklardı." diyorsunuz ya, bir darbe planı yapmıştınız. Kanun geri gitti, Anayasa Mahkemesi, bilmem, siz tekrar getirdiniz, geri çekildi, o darbe planı akim kaldı. Yani, belki sonra yine yaparsınız, şimdi biz bunu söyledikten sonra, önceki sıkıntının arkasından tekrar konjonktür... Darbe her zaman yapılmıyor, konjonktürü kolluyorlar biliyorsunuz, şartlarını olgunlaştırıyorlar falan, öyle oyluyor.

Açıkçası, burada çok net bir şekilde tanımlamış yani payın bir gelir olduğunu söylemiş, sizin onayınızla yapılıyor. Siz de kurum olarak demişsiniz ki "Kardeşim, biz onaylıyoruz, size ne?" gibi bir sonuç çıkıyor, özetini söylüyorum çok zamanımız olmadığı için. Ama Sayıştay da diyor ki: "Bu bir kamu geliridir, bunun muhasebeleştirilmesi lazım." Böyle bir arkasından gelen şeye bakıyorum, yine döner sermayeyle ilgili, orada da yine bir pay kavgası var. Yani, o zaman burada bir eksiklik var. Sayın Başkan, ben bu konuda Sayıştaydan yetkili arkadaşların sonra bir bilgi vermesini istiyorum çünkü ikisi de kamu geliri ve pay işiyle ilgili. Diğeri kantar payı, bu da alınan gelir payı. Diyor ki arkadaşlar, kendi içinde bir mantık kurmuşlar: "Efendim, bu sözleşmeden zaten ticarete harcanıyor." Şimdi, sizin ilgili birimleriniz için verilen kirayla ticaretin ne alakası var? O Bakanlığın, normal genel bütçe içerisinden kiranızı oradan ödeyeceksiniz varsa. Böyle bir al gülüm, ver gülüm, karşılıklı bir şey olmuş, siz oradan onlara kira geliri veriyorsunuz, onlar da bize zaten veriyor gibi böyle bir becayiş oluyor. Buradan çıkan sonucu söylüyorum, isterseniz tek tek okurum ama zaman kaybetmemek açısından... Burada bir garabet var, bunun bir açıklığa kavuşması lazım. Eğer siz ve TOBB haklıysa o zaman düzenlemede bir eksiklik var demektir, bir yanlışlık var, onun mantığını bize anlatmanız lazım veya Sayıştay haklıysa o zaman durumu ona göre uydurmak gerekir yani ikisinden birini seçmemiz lazım. Ki, burada öneri var, "Bu gelirin, hem kantar payının hem de iç ticareti geliştirme payının hesaplara girmesi lazım, oradan harcamamız lazım." diyor. Yani, şimdi, "Efendim, bu zaten TOBB'tan kesildi, TOBB'un hesabında dursa da olur, burada da olur." Bu neye benziyor? Yine burada birtakım şeylerde 500 milyonu geçen bir sürü pay toplanmış, toplanmış, özel kesimin hesabında kalmış. Bir sürü şeylerle uğraşıyoruz. Sürekli olarak kamu, gelir kaybıyla uğraşıyor. Her kaybettiğimiz gelirde de vatandaşa ÖTV, KDV zammı olarak ekim, kasım ayında geliyor. Dolayısıyla, o açıkları bunlarla kapatıyoruz. Siz, Maliye tarafını, vergi tarafını bilen eski bir bürokrat olarak ne dediğimi daha iyi anlarsınız, çok fazlasına gerek yok.

Bir de, bu vesileyle -hani gümrüğü söyledik- hakikaten kaçakçılık meselesi sadece işin ticari boyutunu aşmış, gümrük sınırlarıyla beraber şu anda terör örgütünün en önemli gelir kaynaklarından birisi hâline gelmiş. Zaten kurum içerisinde bırakınız oradan, sınırdan geçişleri ülkemizin bir bölgesinde dolaylı olarak örgüt vergi adı altında haraç toplamaya başlamış, onlar da yine birtakım gelirlere, kayba neden oluyor. Bunların da dikkatle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçi, şimdi, tamamen neredeyse terör örgütü olmaktan çıkarıyorsunuz yani Batı baskı yapıyor, yarın müzakereler nereye gidecek bilmiyoruz. Biz, artık o konuda endişeliyiz ama açıkçası bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Gümrük deyince çok önemli bir şey daha var. Bu 17-25 Aralık operasyonu süresinde birtakım "tape"lerde yer alan bir şey var ki, benim kanımı donduran bir şeye rastladım. Yani, havaalanına uçak geliyor, yetkisiz bir şekilde iniyor, sahte bir belgeyle oradan yurt dışına gönderildiği iddia ediliyor; çok ciddi de bulgular var, havaalanındaki birtakım kayıtlar var ve AKP Hükûmetinin yetkilileri o kişinin soruşturulmasına izin vermiyor. Ben bunu anlayamadım. Yani, her şeyi tamam, kapattınız, anladık, bakanın oğludur şudur budur dedik ama bir havaalanında onu düzenleyen memuru kim koruyor, onun arkasında duranı, o talimatı kim verdiğini, ben merak ediyorum. Burada çok değerli denetleme elemanı arkadaşlarım var, meslektaşlarımız var, bürokrasiden tanıdığım arkadaşlarım var, onlar incelediği zaman zaten doğruyu bulurlar Sayın Bakanım. En azından kendi içinizdeki soruşturmayı bir şekilde yapıp savcılığa... Soruşturduğu zaman ne olacak? Yani, varsa bir şey bulacaktır. Şimdi, gelip illegal bir yükün taşınmasına orada müsaade ettiğimiz zaman ki, soruşturmaya izin vermeyerek şüpheleri artırıyorsunuz Sayın Bakan.

AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Bu Gümrükler Genel Müdürü mü araştıracak bunu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hayır, ben kimseyi şahıs olarak söylemiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisi, ister vali ister bakan soruşturma izni o memurla ilgili vermiyor. Ben de diyorum ki, siz her vermediğiniz, üstünü kapattığınız şeyde bizim şüphemiz bir kat daha artıyor burada bir usulsüzlük, yolsuzluk var diye. Oysa ki, soruştursanız belki idari bir işlem, belki bir yanlışlık olmuştur. Şimdi, üstünü doğrudan kapattığınız zaman bizim burnumuza yanık kokuları geliyor. Onun için bunların soruşturulmasından korkmamak lazım, varsa da suçu bulursunuz, hukuki cezası neyse çeker, Bakanlık içinde cezası neyse arkadaşlar disiplin soruşturması açısından bakar, savcılık da suçu varsa bunu tespit eder; yoksa da aklanmış olur. Şimdi, soruşturulmadığı zaman, o iddiaları arkadaşımız hakkında biz geçerli kabul ederiz yani Bakanlık kapatıyor diye düşünürüz veya işte siyasi bir talimat geldi diye düşünürüz. Bunu da önemli görüyorum. Sizin kurumunuzun -yeni Bakansınız- biraz daha saygınlığı açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

Yine burayla ilgili, başka bir sorun, kooperatiflerle ilgili birkaç gündür önemli birkaç arkadaşımdan bir şeyler dinledim. Yani, onlarca kâğıt üzerinde kooperatif var, hayalî kooperatifler var, yap-sat gibi, hani böyle proje üzerinden satılan arsa,yapı kooperatifleri.

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kredi kooperatifleri mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, yok, arsa, yapı kooperatifleriyle ilgili söylüyorum.

Yani, bir yerde birisi, bir yerde karısı, kendisi, 10 tane, 20 tane kooperatif kurmuş adam, birinde başkan, birinde denetçi, birinde bilmem ne, vatandaş parayı vermiş, ortada bir şey yok. Biz bunu yap-sat'la ilgili, inşaat sektöründeki sıkıntılarla ilgili işte tüketicinin korunmasıyla ilgili kanunda birtakım düzenleme yaptık ama zannediyorum bu yeterli değil gibi. Bu konuda, kooperatiflerle ilgili de ciddi bir envanter çalışması... "Bazılarını kapatıyoruz." diye geçen sene Sayın Bakan kanunu görüşürken söylemişti -bütçenin ardından kanun vardı hatırlarsanız- ama hâlâ bu sorun devam ediyor. Ben canlı olarak iki üç haftadır bazı arkadaşlarımın bana getirdiği bilgilere baktım, bu sorunun olduğunu görüyorum. Galiba köklü bir çalışma yapıp hepsinin bir durum tespitini yapmak lazım. Tabii, diğer kooperatiflerle, özellikle tarım kooperatifleriyle ilgili de atıl kalıyor, özellikle taşrada birtakım yerlerde sıkıntı var ama o daha genel, onu biliyorsunuz ama bunlarda çok daha bireysel kalıyor, üzerine de düşülmüyor, vatandaş oradaki şeye bakarak mağdur oluyor. Tüketicinin korunması anlamında da -sadece kooperatif hukuku olarak değil- önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu çerçevede başka bir şey, yine Rekabet Kurumunu da ilgilendiriyor aslında. Ya, gaz almaya gidiyoruz, adam gaz vermiyor Sayın Bakanım. Demin arkadaşlar söyledi ama bunu nasıl şey yapıyoruz? Diyor ki: "Yarın gazın fiyatı düşebilir, sen toptan alırsan firma zarar eder." Yahu, sana ne? Benim param bugün var, yarın yok. Üç aylık maaşımı alıyorum, üç aylık maaşımı alınca da gidip gazımı doldurmak istiyorum, iki ay sonra harcım bitiyor benim, iki ay sonra alacak hâlim yok, tam da doğal gaz bitiyor, ne olacak? Parayı savuruyorum, borçlarımı ödüyorum, taksitlerimi ödüyorum, ben üç ayda bir alıyorum. Ne var maaşımı üç aylık alırken benim gazımı da, üç aylık hakkımı da başından alsam ne olur? Siz bunu rekabet hukuku açısından doğru buluyor musunuz Başkanım? Yani "Sözleşme şartları." diyor ama bakın TOBB'la sözleşme yapmış 9 tane protokolde ayrı madde koymuş, oradan bir şey koymuş, geliri ona aktarmanın 9 yolunu buluyor arkadaşlar. Yani, niye doğal gaz sözleşmesinde vatandaşı koruyacak yolu gözlemiyoruz da gelir payını aktarırken... "Efendim, o da kamu kurumu diye." O zaman herkes birbirine alsın versin, bütün kurumlar kamu kurumu, bütün kurumlar kanunla kurulmuş. O zaman bu işin içinden nasıl çıkacağız, bütçenin ne anlamı kalacak, Sayıştayın ne anlamı kalacak? Dolayısıyla, bunlara da dikkat etmemiz lazım.

Bir de son olarak Sayın Başkan, Rekabet Kurumu olarak size soruyorum -dün Başbakan Yardımcımız Sayın Babacan'a da sorduk, diğer arkadaşlara da sorduk

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitti Başkanım, müsaade ederseniz toparlıyorum.

BAŞKAN - Buyurun, verdim, verdim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - ...BDDK Başkanımız buradaydı ona da sorduk, SPK'ya da sorduk- bir bankanın genel müdürü çıksa diğer bir bankayı kötüleyici, mevduat kaçırıcı, kredi şeyiyle ilgili konuşsa, karşıdaki markayı, şeyi kötülese, bu rekabete aykırı mıdır genel itibarıyla?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Aykırıdır ve engellemesi lazım.

REKABET KURUMU BAŞKANI PROF. DR. NURETTİN KALDIRIMCI - Haksız rekabettir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Haksız rekabet oluşur mu? Hayır, yani, ben size burada uzman olarak soruyorum da onun için. Sayın Bakan şimdi farklı bakacaktır, özellikle rekabete döndüm, siyasi boyutuyla çok şey söyler Nurettin Bey. Ya, nasıl oluyor da bunu Başbakan söylediği zaman ne Bankacılık Kanunu uygulanıyor ne sermaye piyasası mevzuatı uygulanıyor, ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Yani, aleni olarak, ortada hem de hiçbir açıklama yokken... Sayın Babacan gayet güzel söylüyor "Bu konuda tek yetkili BDDK'dır, el koyarsa onlar koyar, zaten resmî açıklama yapar." İyi, ama akşam tekrar bakıyoruz Sayın Erdoğan diyor ki: "Bu banka zaten batmış." Yani, peki, hangisine inanacağız, ben anlamıyorum. Bu kadar bilgi kirliliği, haksız rekabet olmuyor mu? Ve haksız rekabeti yaratan kişi, bunların tamamını soruşturması, önlemesi ve kanunların uygulanmasından sorumlu olan, kurumların birbiriyle uyumlu çalışmasından sorumlu olan insan. Gerçekten ben bunu aldığım hukuk nosyonu anlamında -yani rahmetli Reisoğlu'nu analım, borçlar hukukunu bize o öğretmişti, ticaret hukukunu da yine arkadaşlarımız orada öğrettiler- şimdi hiçbirine koyduğum zaman maalesef bunlar almıyor, bilmiyorum. Bakanlığınızın içinde bir sürü sınıf arkadaşım, okul arkadaşım var, onlar da aynı dersleri aldılar ama ben Rekabet Kurumu Başkanımızı hassaten... Çünkü bazı şeyler küçüklere olduğu zaman tak tak tak yazılıp gidiyor yani cezayı da kesiyorlar ama büyüklere olduğu zaman bir düşünülüyor. Banka büyük olursa da düşünülüyor, siyasetçi büyük olursa da düşünülüyor, maalesef hukukta çifte standart oluşuyor. Bunların da dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Çifte standart olduğu zaman bir süre sonra da herkes kendi hakkını aramaya başlayacak.

BAŞKAN - Sayın Günal, toparlayın lütfen.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bitirdim Başkanım.

İhkakıhak başlarsa o zaman bu düzen bozulur. Dolayısıyla, herkese hukukun genelliği ilkesi çerçevesinde uygulanması gerektiğini düşünüyorum.

Bu duygularla bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.