KOMİSYON KONUŞMASI

ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; ben de sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, arkadaşlarımız da ifade etti, farklı sayılar var ama benim elimdeki sayı da; AK PARTİ döneminde 9'uncu yapılandırmayı yapıyoruz herhâlde. Uzatılanlarla birlikte -belki- 11 mi oluyor, nasıl oluyor onu da tam bilmiyorum, belki ona ilişkin bir bilgi vermekte fayda var. Yani AK PARTİ hükûmetleri döneminde kaç defa yapılandırma yapıldı. Yani şu: Rakamını bilmeyecek kadar çok bu iş yapıldı. Tabii, son beş yılda da 5'inci olması, yani her yıla bir tane düşüyor, hele son döneme bakarsak altı ayda bir yapılandırma gibi bir noktaya niye geldik? Bunun bir defa -Durmuş Bey de ifade etti- çok iyi analiz edilmesi gerekiyor. Yani bu, hakikaten, şimdi gerekçeye geleceğim, buraya ilişkin itirazlara geleceğim. Mesela pandemi diyorsunuz, arkadaşlar kasımda çıkardığımızda pandemi yok muydu? Yani tam rakamları mukayese edemiyoruz çünkü "kasımda hasta sayısı" filan diyorsunuz, istatistiklerle oynama âdetten biliyorsunuz ama aralıkta vaka sayısına geçilmiş. Ben baktım aralıkta 777 bin toplam vaka var yani şeyi hemen çıkarmamızın ötesinde. Şimdi mayıs ayında yirmi beş gün, üç yüz seksen üç gün, şimdi 7-8 binden bir 40-50 bin daha gelse yani 400 bin civarında yani pandemiyse diğer kanunu çıkardığımız dönemde pandemi çok daha fazla yani salgın çok daha fazla. Kaldı ki biz size o dönemde bunu söyledik; önergelerimiz reddolundu bizim.

Vedat Bey, siz, belki o kısımda yoktunuz. Biz bakın, yani pandemi var, devam ediyor ve devam edecek; gelin, şu yapılandırmanın ilk taksitini böyle ocakta şubatta falan değil, bunları öteleyelim dedik, önergeler verdik ama hiç dikkate alınmadı. Şimdi "Gelin." diyor... Yani komik duruma düşüyorsunuz da onu söylemeye çalışıyorum. Pandemi diye bir gerekçe sunuluyor. Şimdi, burada, geçen seferkinden farklı ne var? Matrah farkı var. Matrah farkının, bana söyler misiniz, pandemiyle ne alakası var? Yani 2016'dan beri insanların bir anlamda, işte, kayıt dışı kazançlarını aklama operasyonu olan matrah farkının -Allah rızası için bir kişi bana söylesin- pandemiyle ne ilgisi var arkadaşlar? Gerekçenizi hiç olmazsa düzgün yazın. Yani, şimdi, böyle olunca tabii, birbirimize şeyimiz de kalmıyor, inandırıcılığımız da kalmıyor, kamu yönetiminin inandırıcılığı kalmıyor ve yasama faaliyeti yapanların inandırıcılığı kalmıyor. Evet, bu, her ne kadar Bakanlıktan gelmiş olsa da bir sayın milletvekilimiz tarafından bir kanun teklifi ve bunu yüce Meclis dediğimiz, Gazi Meclis dediğimiz Meclis kabul edecek ama bunun gerekçesi çok tuhaf. Birbirimize daha samimi olmakta fayda var. Yani bunlar bilinen şeyler, dolayısıyla bunu özellikle bir defa tespit edelim, bu işin pandemiyle alakası yok. Buna rağmen pandemiyle... Bak, diyorum ki matrah farkından dolayı, bir, pandemiyle alakası yok bu işin. Burada kasıma göre en büyük belirgin farklılık matrah farkı meselesi orada yoktu, şimdi buraya getirildi.

İkincisi: Vaka sayısı o kanun çıktığı zaman çok daha fazlaydı, şu anda daha az; dolayısıyla pandemi gerekçe olamaz. Üçüncüsü: Madem pandemi gerekçe, o zaman pandemiden kaynaklanan vergi aksamalarını, vergi ödeyememe veya sigorta ödeyememe veya diğer diğer kamu yükümlüklerini yerine getirememe durumunu kapsayalım burada; mesela onları faizsiz erteleyelim. Niye onlara Yİ-ÜFE filan koyuyoruz, değil mi? Eğer pandemiyle alakalıysa... Çünkü bizim de bir siyasi parti olarak zaten bu tür taleplerimiz olmuştur. İnsanlar açlıktan kırılıyor ya, insanların açlıkla imtihan edildiği bir şeyi yaşıyoruz, özellikle esnaf açısından. Hani diğeri, sabit geliri olan, iyi kötü bir geliri var, sosyal yardımla yaşayan, iyi kötü devletten aldığı bir sosyal yardım var ama esnafın durumu hakikaten çok fena, esnaf zekâta muhtaç diyoruz. Şimdi, esnaf kirasını ödeyemiyor, kira stopajını istiyoruz. E gelin onu silelim, hatta silmeye varız bakın ama pandemiyle ilgili kısım için bunu söylüyorum veya pandemiden etkilenmeyenler için söylüyorum. Ama, şimdi, tamamen bunların dışına çıkıyoruz, bir gerekçeye "pandemi" yazılıyor. Bunu anlamak mümkün değil arkadaşlar, saygınlığımızı yitiriyoruz.

Şimdi, daha temeline geliyorum. Yani eğer bir hükûmet 8, 10, 11, kaçsa bunun sayısı, yani yirmi yıllık, on dokuz yıllık dönemde bu kadar çok bu tür yapılandırma veya işte vergi affı... Vergi affı diyeceğiz ama vergi affı var burada. İnceleme hatta, inceleme muafiyeti getirmek zorunda kalıyorsa başka bir sorun var demektir. 1) Bir defa insanların ödeyememe durumu var. Şimdi, bunların şeyleri bize, alt sınırları verilmiş olsa onları göreceğiz. Bir ödeyememe durumu: Bu masum hâl, yani bu gelir yetersizliğinden kaynaklanıyor. 2) E, bu kadar çok vergi affı çıkardığımız için bunu istismar eden bir kesim var. Şimdi, ben milletvekili olarak, bir kısım seçmenlerimize mahcup oldum, niye mahcup oldum? İşte, geçen kasımdaki şeyi çıkardık, piyasadan bize insanlar soruyor, ticaretle uğraşanlar. "Ya, bu matrah artırımı işi çıkacak mı?" falan... Yok dedim, artık daha çıktı, bundan sonra matrah artırımı falan çıkmaz dedik biz. "Yok, çıkacak, çıkacak." dedi. Ya, piyasa bizden iyi biliyor arkadaşlar, nasıl oluyor? Bunun sözünü kim veriyor piyasaya? Şimdi, siz bunu böyle söylerseniz, bu adam 2020 nihai beyannamesini verdiğinde doğru bir vergi beyan eder mi ya! Yapmayın Allah aşkına! Yapmayın Allah aşkına! Piyasa biliyordu bunu Sayın Başkan. Hakikaten ben mahcup oldum gittiğim yerlerde. Şimdi, o insanları görsem "Nasıl milletvekilisin sen, biz senden daha iyi biliyoruz." diyecek insanlar bize. Şimdi, böyle durumlarla karşılaşıyoruz. Bu da işin bir boyutu, şimdi diğer tarafına geliyorum. Hakikaten buradaki meselenin iyi tahlil edilmesi lazım, iyi analiz edilmesi lazım. Analiz kabiliyeti var mı Hükûmetinizin, onu bilmiyorum, bana göre yok ama bunu söylemek benim üzerimde bir mükellefiyet. Yani bunun analizini yapacak, şurada doğru düzgün rakamı verecek bürokratınız yok. Geçen gün sordum kurumlar vergisinde, hâlâ gelmedi cevabı Sayın Bakan Yardımcısı. Kurumlar vergisini artırıyorsunuz, neyini tahlil ettiniz, neyini analiz ettiniz? İlk bin mükellefin kurumlar vergisi tahsilatı içerisindeki payı nedir dedim. Bunu koskoca Gelir İdaresi Başkanlığı 40 bin çalışanıyla bana veremiyor, artı Maliye Bakanlığı; böyle bir şey olmaz. Dolayısıyla bunun tahlilini yapamazsınız ama yine Erol Bey'in dediği gibi, tutanaklara geçsin, belki yarın bir gün birisi gelir de bunları yapar.

Şimdi, buradaki problem, bir defa, bir, insanların gelirinin düşük olması; iki, makroekonomik istikrarsızlık Vedat Bey. Yani bunlarla çözemeyiz, altı ay sonra bir daha ihtiyaç olacak, emin olun, bir daha ihtiyaç olacak. Yani ekonomiye bir istikrar kazandırmamız lazım ve istikrarın içerisine -Durmuş Bey'in ifade ettiği- Türkiye'yi yüksek bir büyüme patikası içerisinde sokmamız lazım ve bütün bunları yaparken üzüldüğüm nokta şu: Yani hiç mi adalet boyutu gözetilmez? Hani bir şey yapıyoruz; tamam, zorlukları var, piyasada beklenti oluştu, efendim şu var; devletin paraya ihtiyacı var... Devletin paraya ihtiyacı var mı, yok mu, onu da bilmiyorum. Vergi rakamları bu kadar arttıysa onu da sormak lazım. Bu ÖTV zammını niye yaptığınız arkadaşlar? Yani yüzde 40'ların üzerinde... Yüzde kaç ilk dört ayda vergi artışı? Bu vergi artışıyla övünülüyor bugün, bu güzel bir şey olarak söyleniliyor, o zaman niye ÖTV'yi artırıp da yıllık 26 milyar TL bu milletin sırtına bindirdiniz, tepeden tırnağa her şeye zam gelecek şimdi, bir yandan da enflasyonu düşürmek için faizi artırmak durumunda kalacağız veya başka şeye veya niye o zaman bunları çıkartıyoruz? Artık, piyasada vergi ödeme şeyi filan kalmadı. Bu beklentiyi kırmak artık zaten mümkün değil de hiç olmazsa şunu altı ayda bir olacak şekilde bir beklenti oluşturmayın lütfen. Yani dolayısıyla bundan sonra bu tür yapılan işlerin hepsi... Bakın yani nihayetinde gelinen noktada şunu biz de söyleyemiyoruz: "Çıkmasın bu tamamen." biz de diyemiyoruz. Siyasi güdülerin dışında bir şey için söylüyorum. Bu kadar sıkıntı var, bu kadar niza var idare ile şey arasında. Yani hani her defasında bir "son kez" söyleniyor ya yani şunu en güçlü ağızdan bir söylettirelim, olmazsa hep beraber gelelim, Anayasa'ya bir hüküm yazalım: "Bu ülkede vergi affı çıkartılmayacaktır." diye, ondan sonra da bu paraları tahsil edelim. Ne yapıyoruz şimdi tabii bir de? Yani hep kümestekilerle uğraşıyoruz. Ya, hiç kimse biraz daha vergiyi şu tabana yayalım veya yeni gelir unsurları var... İşte, kırk defa söyledik, rant vergisi var arkadaşlar, kentsel rantlar var, milyarlarca dolar yıllık rant oluşuyor ve devlet buradan bir kuruş para almıyor. Yani belediye şuraya bir asfalt yapsa "harcamalara katılma payı" adı altında o asfalttan dolayı harç alabiliyor bizden ama şuraya getirse, evimin önünden metro geçirse veya arsamın imarını 1'den 50'ye yükseltse beş kuruşu legal olarak devlet para alamıyor. Niye Maliye Bakanlığı bunu düşünmüyor? Onuncu Kalkınma Planı'nda biz yazdık. Onuncu Kalkınma Planı'nın bütün kurgusu bunun üzerineydi. E, tabii, bir sürü başka mesele var yani kentsel rantların vergilendirilmemesinde. Yani bu kadar yolsuzluk ekonomisi nasıl oluşuyor, bunun üzerinden oluşuyor. İşte, yarısı onda kalıyor, yarısı idarecilerde kalıyor, yarısı bilmem kimde kalıyor, nerede kalıyorsa. "Ha, bunlar bizde kalmıyor, biz buna karşıyız." diyorsanız, arkadaşlar, çıkartalım bu kentsel rant vergisini veya bas bas bağırıyoruz, ben bir muhalefet milletvekili olarak söylüyorum. Yani mesela, kurumlar vergisini indirmek istediniz, karşı çıktık, tutanaklar var ya, 5 defa konuşmam var. Ben bilmiyor muyum, 940 bin mükellefin gönlüne girelim, biz de oradan bir kazanç sağlayalım, siyasi rant elde edelim diye ama dürüst olmamız lazım ve ülkenin faydasını tamamen bir kenara bırakarak bir şey yapamayız ki. Şimdi, söylüyoruz, ben diyorum ki menkul sermaye iratları bu ülkede daha fazla vergilendirilmeli arkadaşlar; kimisinden sıfır vergi alıyorsunuz, kimisinden çok düşük vergi alıyorsunuz. Niye almıyorsunuz? Ha bire milletin üzerine biniyoruz, biniyoruz da yani şu bir kısım üst gelir grupları yani faiz rantı diyelim oraya, az önceki söylediğim imar rantıydı, faiz rantı faiz geliri elde edenler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) - Ben de heyecanlandım, vakit de nasıl geçti anlamadım, bir sürü söyleyeceğimiz şey vardı ama maddelerde söyleriz artık.

Şimdi, bunun üzerine gidelim, şu menkul sermaye iratlarının. Bakın, hani öneri söylemiyorsun, hep eleştiriyorsun diyorsunuz ya, eleştirmiyorum, öneri söylüyorum. Yani açın bakın, Gelir Vergisi Kanunu'nun 94'üncü maddesiydi, herhâlde yanlış hatırlamıyorsam. Yani orayı bir gözden geçirelim, bir önümüze koyalım. Biz 2006 yılında bu menkul sermaye iratlarında beyan usulüne geçmeyi sizin Hükûmetiniz döneminde bu ülke tartıştı, tam ucundan döndü yani neredeyse çıkacaktı. Aradan kaç yıl geçtikten sonra... Geçen de biliyorsunuz bir kanunla on yıl uzattık onu. Yazıktır, günahtır. Burada ciddi vergi avantajı sağlıyoruz yani kimisinden hiç almıyoruz, kimisinden de yüzde 3, 5 en fazla yüzde 10 vergi alıyoruz. Kimler bunlar? Çok üst gelir grubu yani faiz geliri elde eden kesim veya faiz diye tanımlayabileceğimiz diğer unsurlar, tek tek saymayacağım. Bunların üzerine gidelim, bütün dünyada bunlar bizden çok daha fazla vergilendiriliyor, 2, 3 katı fazla vergilendiriliyor, hele hele şu pandemi döneminde değil mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey, biz kısım görüşlerinizi de maddelere bırakırsanız sevinirim.

ERHAN USTA (Samsun) - Bırakacağım Sayın Başkan, zaten birçoğu sonraya kalacak.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Toparlarsanız...

ERHAN USTA (Samsun) - Yani dolayısıyla şunu söylüyorum: Son konu da o, onu ilk maddede söyleyeceğim, buraya ama bir not düşmek için... Diğer bir unsur da vergileri nereye harcadığımıza bakmamız lazım. Yani vergiyi adaletsiz topluyoruz, bilmem ne yapıyoruz, bir de harcama boyutuna bakmamız lazım, onu da diye konuşmalarımda ifade edeceğim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.