| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 13 .03.2015 |
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ederim.
Şimdi, tabii, öncelikle söze şöyle başlamak doğru olur, iki bölüme ayırmak lazım. Bir: Bu gelen teklifle ilgili bir teknik değerlendirme, onu birazdan yapacağım. Bir de neden bugün? Yani iki soruya yanıt vermemiz gerekiyor. Bir siyasi parti kapatılmalı mıdır? "Siyasi partiyi ancak millet kapar." sözü doğru değildir, siyasi parti kapatılır. Yani evet, "Bir siyasi parti demokrasinin yumurtasız omleti." tanımlaması yaptı Sayın Başkanım, eğer o yumurtada kabuk varsa kapatılır, o zaman da bir şeye benzemez. Dolayısıyla öncelikle tabii ki burada çeşitli kıstaslar vardır, şiddete başvuran parti kapatılmalıdır. Demokrasiyle sürekli işi olan, kararlı biçimde demokrasiyi alt etme adına bir şeyler yapan parti de kapatılmalıdır. Çeşitli kıstaslar var, bugün tartıştığımız nokta nedir? 68'inci maddenin (4)'üncü fıkrası değildir. Biçimsel bir düzenleme, şeklî bir düzenleme var önümüzde, bunun üzerinde tartışıyoruz. Şimdi, tabii, sabahtan beri iktidar partisi temsilcilerinin, üyelerinin bu sözlerinden gerçekten çok duygulandığımı ifade etmek isterim yani "Bir ana muhalefet partisinin liderinin sözünü ciddiye almak bizim boynumuzun borcudur." demek...
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bizi ne kadar çok seviyorlarmış.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - ...yani düşündüm, bu kadar bizi yok etmek için çabaların gösterildiği bir ortamda...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Yani ciddiye almayalım mı diyorsunuz Ömer Hocam, hiç ciddiye almayalım mı?
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - ...bunu büyük bir espri olarak kabul ediyorum her şeyden öte.
Dün, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu vardı, biz olağanüstü toplantıya çağırdık, muhalefet partisi milletvekilleri olarak. Halkların Demokratik Partisi vardı, Milliyetçi Hareket Partisi vardı, Cumhuriyet Halk Partisi vardı, yetkililer olarak hepimiz talepte bulunduk. Talebimiz neydi: Cumhuriyet Halk Partisi aleyhine, onu itibarsızlaştırma adına 4 tane Millî İstihbarat Teşkilatı görevlisi var, bunların birtakım çabaları var, bunların araştırılmasını istiyoruz, gündemle toplandık, sonuçsuz kaldı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Toplantının nasıl sonlandırıldığını söylerseniz, bilsin Komisyon.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Yani oylama dahi yapılmadan sonuçlandı.
FATOŞ GÜRKAN (Adana) - Çünkü oylanacak bir konu yoktu.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Yoktu, "Benim görevim değil." dendi.
Şimdi, ikinci bir nokta şu: Madem böylesine ciddi bir iddia var, bu ülkedeki Başbakanın ilk yapması gereken şey Başbakanlık Teftiş Kurulunu göreve çağırmaktır. Bu ülkedeki Cumhurbaşkanının ilk görevi Devlet Denetleme Kurulunu göreve çağırmaktır. Bu kadar gazeteler sayfalar dolusu, çarşaf çarşaf birtakım iddiaları gündeme getirirken hiçbir şey yapmayacaksınız, oturacaksınız, bekleyeceksiniz, sonra bunu saçma sapan bulacaksınız.
İkinci bir nokta: Tarih 4 Mart 2015 günü saat yarım hatta 00.22. Fuat Avni denen bir şahsiyet bir "tweet" atıyor ve 00.33'e kadar da devam eden toplamda 4 tane "tweet" var. Burada ne diyor: "CHP ve MHP kapatılacak, şimdiki Yargıtay Başsavcısı -adını da veriyor- bu işe cesaret edemiyor, onun yerine bir başka -şu anda ceza dairesi başkanı olan- şahsiyet Yargıtay Başsavcısı yapılacak ve bu işleri de Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği koordine edecek." diyor, olay bu. Sonra aynı gün yani 4 Mart günü akşam saatlerinde Sayın Genel Başkanımız televizyonda bir oturuma katılıyor ve oturumda kendisine aynen şu soruluyor: "Efendim, işte CHP'nin kapatılacağı yönünde söylentiler var, bu konuda ne diyorsunuz?" Sayın Genel Başkanımızın açıklaması şu şekilde: "Evet, böyle bir şeyler var, bir kitap hazırlığı var yani CHP'nin aleyhine bir kitap hazırlığı var." Sayın Genel Başkanımızın beyanıyla o Fuat Avni meselesi birbirine taban tabana zıt, hiç ilgisi bile yok ve bundan yola çıkarak çok ilginçtir -iktidar partisi, arada cumartesi pazar da var, Meclis de sürekli çalışıyor- bütün grup başkan vekilleri de oturuyorlar gece gündüz "Aman yahu, bu CHP'nin kılına zarar gelmesin." Ayın dokuzunda bu yasa teklifini veriyorlar. Şimdi, madem böyle bir ciddiyet varsa, madem parti kapatma konusunda bir kaygı varsa ilk yapılması gereken şey nedir? Siyasal partilerle ilişki kurmaktır. Neden? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisini tek başına bu Anayasa'yı değiştirme çoğunluğu var mı? Yok. Ne yapacak? Milliyetçi Hareket Partisiyle ya da Halkların Demokratik Partisiyle ilişkiye geçecek, ancak referanduma gidecek oy çoğunluğunu elde edebilecek. Madem böyle bir değişikliğe çok iyi niyetli bakıyorsa ilk irtibat kuracağı kesim Cumhuriyet Halk Partisi. Niye? Çünkü iki partinin oy çoğunluğu tek başına Mecliste Anayasa'yı değiştirmeye yeterli. Siz hiçbir grup başkan vekiliyle görüşme yapmayacaksınız, hiçbiriyle özel bir ilişki kurmayacaksınız, bugün bunu anlıyorum ben çünkü benim partimin yetkilileriyle böyle bir irtibat kurulmadı. Bengi Bey biraz önce açıkladı, Sayın Şandır, Sayın Korkmaz açıkladılar, böyle bir irtibat yok, bu kadar kaygı var ama siyasi partilerle "Yahu gelin, ortak bir noktada bulaşalım arkadaş, böyle bir teklif vereceğiz, hatta ortak verelim, ortak imzalayalım." diye bir irade beyanı bile ortada yok. Dolayısıyla, burada samimiyet göremezsiniz, samimiyet yok bu ortamda.
Bu açıdan tabii ki birtakım değerlendirmelerde bulunmak mümkündür yani uluslararası alandaki imajı tazeleme gereği duyulmuş olabilir. Bu iç güvenlik paketinin yarattığı olumsuz ortamdan kurtulma kaygısı olabilir, CHP ve MHP gibi partilere seçim öncesi bir gol atma kurnazlığı içinde bu davranış sergilenmiş olabilir. Bunları, bu konudaki yorumları bir tarafa bırakıyorum ama bence, üzerinde durulması gereken bir şey var ki o da geleceğe dönük bir yatırımdır bu yasal düzenleme. Yani bugün bulunulan ortamda bulunma olasılığına dayalı olarak gelecekte işi sağlama kaygısıdır, diyetidir.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sağlama alma kaygısıdır.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Evet, sağlama alma kaygısı.
Venedik Komisyonunun 2009'un Martında bir kararı var, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin talebi üzerine yapılmış bu çalışma, o çalışmada ana eksen şudur: Adalet ve Kalkınma Partisinin kapatılmasına dönük ortam mahkemece reddedilmiştir kapatılma istemi, bunun sonucunda Avrupa'nın AKP'ye bakış açısının ılımlı olduğu, o Avrupa Birliğine uyum süreci çerçevesinde bir inceleme yapılmış, burada ne denmiş:
Bir: "Bir filtre mekanizması oluşturulmalı yani Yargıtay Başsavcısına tek başına bu yetkiyi vermeyin." denmiş.
İki: "Anayasa Mahkemesinin rengi hoş değil." denmiş. "Hep tekdüze, tek tip insanlardan, tek bakış açısına sahip insanlardan oluşuyor, bunun değişmesinde yarar var." denmiş ve bir ülkede iktidar partisi kapatılmamalı denmiş. Bu Venedik Komisyonunun sonucunda ortaya çıkan tablo bu. Gelinen süreçte, Anayasa Mahkemesinin rengi değişmiş mi? Evet, 2010 referandumuyla değişmiş. Keza iktidar partisinin kapatılmaması yönünde Türkiye'de bir irade gelişmiş mi? Evet, gelişmiş hatta bütün siyasi partilerin şiddete başvurmama kaydıyla kapatılmaması yönünde Türkiye'de bugün ortak bir iklim bence oluşmuş ve o günden bugüne, Demokratik Toplum Partisinin kapatılmasından bugüne bir parti kapatmaya ilişkin hiçbir dava olduğunu ben anımsamıyorum, böyle bir dava yok. Bu noktada tabii şu önemli: Samimiyeti ölçme açısından eğer bu yasa teklifini gündeme alırsanız Siyasi Partiler Yasası'nı -ki ondan, bu Anayasa'dan çok daha ağır hükümler içeriyor bence- ve Milletvekili Seçim Kanunu'nu da ele almak zorundasınız. Peki, bunu, Sayın Şandır'ın dediği gibi, bu kadarcık süre içerisinde yapmak olası mıdır? Mümkün değil. Ha, bu açıdan, benim özellikle üzerinde duracağım bir şey var ki o da: Bunun konjonktürel bir ortamda bir anlamda gündemi değiştirme adına bu düzenlemenin öne çıktığını görüyorum. Yarın belli medya grupları bunu değişik bir şekilde yansıtacaklar. İşte, "İktidar özgürlükleri sundu ama muhalefet elinin tersiyle itti, partiler kapatılabilir, vesaire." İşin o boyutunu bir tarafa bırakıyorum ama biraz da teknik yönden bir izahatta yarar görüyorum.
İki tane güzel şey var bu teklifte, bir tanesi: O beş yılın üç yıla indirilmesi. Bence çok olumlu bir şey. Yani, ilanihaye bir insanı siyasi ortamdan uzak tutmayı doğru bulmam.
İkincisi: "Temelli" sözcüğünün ben de çok anlamsız olduğunu düşünüyorum, onun da değişmesinde yarar görüyorum.
Fakat, şimdi, gelelim şeye: Meclis çalışmalarındaki oy ve sözler. Önce burada bir virgül koyuyorum, başlıyorum. Ben Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün milletvekillerimle ortak bir karar alıyorum, hepimiz çıkacağız, Meclis kürsüsünde iktidar partisinin şu şu yetkililerinin öldürülmesi yönünde açıklamalarda bulunacağız, insanları teşvik edeceğiz her gün ya da tam tersi iktidar partisi milletvekilleri çıkacaklar kürsüye -bu muhalefet partisinin- "Bakın, Ömer Süha Aldan'ın evi şudur, oğlu şuradadır, kızı buradadır, gidin, onları öldürün." diyecek. Bunların hiçbirisi kapatmada bir anlamda odaklaşma tespitinde gözetilmeyecek, bu kabul edilemez. Bakın, bu düşünce açıklaması değil, bu bir düşüncenin dışa yansıması değil.
Bir diğer yönden: İdarenin eylem ve işlemleri. Evet, geçmişte kötüye kullanıldı bu davalar açılırken ama "idarenin eylem ve işlemlerine" dediğiniz zaman... Türkiye, bugün otokratik bir yapıya hızla gidiyor, bunu görelim ve burada valiler etken durumuna getirilmek isteniyor. Artık, vali eliyle ve Ankara'yla ülkenin yönetimi... Bu noktada öyle valilerle karşılaşacağız ki o çok çok eleştirdiğimiz 1940'ların valileri geri geliyor. Bu açıdan, onların da eylem ve işlemleri doğrudan iktidarla irtibatlı artık, böyle düşüneceğiz. Bu açıdan, bu cümleyi tümüyle olumsuz görüyorum.
Sayıştay konusu... Anayasa Mahkemesi yüksek mahkemedir. Anayasa Mahkemesi bence bütünüyle bu parti kapatmaya ya da partilere birtakım disiplin işlemlerini uygulamaya dönük olarak görevine devam etmelidir, Sayıştayı bu konuda tek başına yetkili kılmayı doğru bulmam.
Şeye gelince, basit bir örnek vereceğim: Bu Mecliste grubu bulunan partiler... Sayın Türmen çok güzel söyledi, Meclisin dışındaki partilerin ne günahı var? Yani, yüzde 10 barajını indirmeyeceksiniz, Siyasi Partiler Yasası'nda hiçbir değişiklik yapmayacaksınız, Milletvekilliği Seçim Kanunu'nda bir değişiklik yapmayacaksınız ama burada bir değişiklik yapacaksınız, akılcı değil.
İkincisi, bir örnek daha veriyorum: Mecliste 3 tane siyasi parti var, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda -örneği daha da somutlaştıracağım şimdi- Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi de muhalefette, yakında Yargıtay Başsavcılığı seçimi olacak. Hani, "paralel yapı" deniyor ya, paralel yapı, ülkücüler, sosyal demokratlar birleştiler Yargıtay Başsavcısını A kişi olarak seçtiler -tamam mı- o A kişi dava açtı Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında, üçer kişiden 15 kişilik heyet kuruldu mu, MHP ve CHP oylarıyla Adalet ve Kalkınma Partisi yine Anayasa Mahkemesine götürüldü mü? Evet, götürüldü. Bu kadar basit. Bu basit hesabı eğer düşünemiyorsak bu teklifi getirenler bir kez daha düşünsün. Yani basit, Meclis 3 partili olduğu zaman şu düzenlemeye rağmen, iktidar partisi de dâhil kapatılır, bu kadar basit.
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Ömer Bey, sizin bu uyarınıza göre bir önerge vermemiz lazım bizim, hazırlığımız var ona göre.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Ama, işte, yani nasıl diyeyim, bunu bugün burada Türkiye olarak tartışmamalıyız ya.
BAŞKAN - Pardon, şimdi, Ömer Beyciğim, bir şey söyleyeceğim. Bizim, tabii, Meclise bu yetkinin verilmesinin ana nedeni, demin de söyledim, olayın bir kamu yararı ya da efendim, bir halk menfaati var mı gibi, o gibi açılardan bakılacağı için ben bir siyasi partinin durup dururken sırf rekabet adına "Bunu kapatırsak biz geliriz." adına bu noktada aleyhine oy kullanacağını asla ben aklımdan bile geçiremem, yapamaz çünkü millet sandıkta gömer, bir daha da çıkamaz yani bir de olayın bu tarafı var, hesap tutuyor ama öyle göründüğü kadar kolay değil o iş.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Sayın Başkanım, bu ülke neler gördü.
BAŞKAN - Gördü de sonra da kendi görür.
ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Bu olasılıkları hiç göz ardı etmeyelim yani bu bir gerçeklik.
Şimdi, tabii, İç Tüzük'le birtakım belirlemeler, tespitler yapılacak ama hakikaten, kapatılmak üzere olan bir parti, bir kere, bu komisyona üye vermeyecektir. Ha "Buna vermediği takdirde bile geçerlidir bu." diyemezsiniz. Bu sefer meşruiyet sorunu çıkacaktır, o oylama anlamsız hâle gelecektir yani bu uygulanmayacak bir maddedir.
Benim son olarak arz edeceğim husus şudur: Bu, siyaseten kullanılmayacak kadar, bugün konjonktürel olarak kullanılmayacak kadar önemli bir hadisedir. Bunu şu seçim öncesi partiler arasındaki bilek güreşinin bir aracı hâline getirmeyin diyor ve bu teklifi verenleri, bu teklifi geri çekmeye davet ediyorum ve sizlere teşekkür ederim.