BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Teşekkür ederiz.

Şimdi, Değerli Hocamız, bunlara çok kısa bir şekilde cevap veriniz çünkü süremizi çok geçtik, genelde biz altı buçuk yedide bitiriyorduk ama siz cevap vereceklerinize cevap verin ama yazılı cevap verme imkânınız da var, detaylı bir cevap vermek isterseniz yazılı da verebilirsiniz.

Buyurunuz efendim, söz sizde.

Daha sonra ben de bir değerlendirme yapacağım. Aslında, benim de sorum var, isterseniz ben de onu sorayım, ondan sonra söz vereyim size.

Şimdi, evvela, sunum için çok teşekkür ederim, hakikaten şehirlerin böyle olması lazım. Evvela, şehirlerde, maalesef bütün şehirlerde dere yatakları işgal edilmiştir. Ayrıca, dere yatakları da ıslah edilirken uygun şekilde ıslah edilmemiştir yani maalesef beton kaplanmış. Bunu genelde belediyeler için de... Ben, özellikle, DSİ Genel Müdürü ve Bakan olduğum dönemde dere yataklarının kesinlikle beş yüz yılda tekrar eden kesite göre açılmasını yasakladım. En azından yirmi beş yıllık debiye göre açalım, geri kalanını halkın mesirelik... Beş yüz yıllık gelecek bir akıma göre hesap yapalım, tamam ama geri kalanı o geri kalan süre içinde yeşil alan olarak kullanılsın, etrafına yol, aynı zamanda, yürüyüş alanları yapalım diye teklifim var, bazılarında da bunu gerçekleştirdik. Bu gerçekten çok önemli. Yani biz dere yataklarının hesabını, değerlendirmesini, yatağı büyük akımlar olmadığı zamanlarda aynı zamanda bir mesirelik alan, peyzaj alanı olarak düzenlememiz gerekir diye düşünüyorum.

Tabii, burada bir tespitiniz de çok doğru. Yani maalesef geçmişte dere yataklarını düzlemek esastı, menderesleri kaldırmak esastı ama şu anda ben, şahsen bu konuda çalışma yapan bir kişi olarak mendereslerinin kaldırılmasının yanlış olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu da çok iyi bir tespit.

Bir de efendim, yeşil çatı, yeşil duvar... Bu çok önemli. Yani vatandaşlar pek çok yerde -ben Hollanda'da da doktora sonrası çalışma yaptım- bütün evlerin önlerini, hatta balkonları bile süs bitkileriyle donatırdı. Bizim vatandaşlarımıza da bu ruhu getirmemiz lazım; etrafını, bahçesini düzenleme, yeşillendirme.

Bir de dediğiniz gibi, geçmişte ben Bakanken de dışarıdan boyu, çapı çok daha büyük ağaçlar getiriliyordu, buna şiddetle karşı çıktım ve dedim ki: Bu ağaçlar Türkiye'de mutlaka çok büyük sıkıntı meydana getirir, Türkiye'de olmayan birtakım haşeratlar, ağaç böceklerinin vesaire gelmesine vesile olur. Dolayısıyla, buralarda mutlaka o bölgenin kendine uygun ağaç ve bitki türlerinin, flora faunanın ona göre uygulanması gerekir. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Bir de bizde bir merak var, bakıyorum... Okul bahçelerini ağaçlandırmak istedik, ben Bakanken bütün okul bahçelerini yeşillendirelim diye bir çalışma yapmıştık; hastane yolları, ibadethane bahçeleri, bütün ne varsa ağaçlandıralım istemiştik ama çoğunun ağaç dikecek yerinin kalmadığını gördük. Lütfen, üniversitelerin, şunların bunların artık bu betonlaşma şeyinden vazgeçmeleri lazım.

Bir de tabii, büyük şehirlerde şehrin... Ben şunu söylüyorum: Her yere taşkın geciktirme yapısı yapılamaz, yapılacak olanların da yapılması lazım ama bazı şehirlerde yapılamaz. Mesela, İstanbul topoğrafik yapısı dolayısıyla denize ulaşması mümkün, bu gibi yerlerde sistemin mutlaka ayrık sistem olması lazım. Yani şu anda belediyelere çok büyük bir iş düşüyor. Onlar festival falan düzenleyecekleri yerde altyapıya yatırım yapsınlar, kanalizasyon ve yağmur sistemlerini açsınlar, gerekirse geciktirme sistemleri koysunlar, her tarafı asfaltlamasınlar ve neticede ortada ağaçlandırma yapılacak yerler olsun.

Bir de bu Meclise teklif ediyorum: Tamam, biz ağaçlandırma yapıyoruz ama şehirlerdeki, yol kenarlarındaki ağaçlandırma seferberliğinin devam etmesi gerekiyor. Bu da çok önemli, bunu da vurgulamak istiyorum.

Teşekkür ediyoruz.