| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığının kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çalışmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .05.2021 |
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Öncelikle, sunumunuz için teşekkür ediyorum.
Burada söylediğiniz, açıkladığınız hizmetler, çalışmalar fiiliyatta tam olarak görülmüyor maalesef. Bu ülkede Meclis Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı yapmış ve bu ülkeyi yönetmeye talip bir kadın genel başkana yapılan şiddet dilini şiddetle kınıyorum, buradaki herkesin de şiddetle kınaması gerektiğini düşünüyorum; eğer bu kınamayı yapmıyorsa buradaki herkesin samimi olmadığı kanaatindeyim.
Kadına yönelik şiddetin çözümü konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı da paydaşlardan birisi olmalıdır, doğru; çünkü bildiğiniz üzere, bir çok şiddete uğrayan kadın polise, jandarmaya veya yetkili kurumlara gitmeden önce din görevlilerine gidiyor ki zaten Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile Bakanlığı, Gençlik Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı ile de kadın, çocuk ve gençlere yönelik protokoller de imzalanmış durumda bu yüzden. Bu vizyon çerçevesinde bu alanda bir aktör ancak burada şunu vurgulamamız gerekir diye düşünüyorum: Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bu görevin nasıl ifa edildiği ve görevin yerine getirilirken hangi kavramların esas alınarak uygulama yapıldığı, hangi politikaların üretildiği son derece önemli. "Şiddetsiz bir toplum" diyoruz, bu konuda sorumluluğu bulunan her kamu kurumu üstüne düşeni yapmalıdır diyoruz ancak bu durum eşitlik algısından uzaklaştıkça da şiddetin gerekçesi hâline dönüşüyor.
Sunumlarınızda "toplumsal cinsiyet eşitliği" ibareleri yer aldı. Bu sunum, ekranda görülen konumda, birçok materyalin içerisinde cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitliğine yer verdiniz ancak buna rağmen Diyanet İşleri Başkanlığı da toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına kati itiraz ederek politikalarının ana eksenini aile üzerinden kurguluyor; bu konuda kamuoyuna verilen mesaj da bu yönde; aile birliğinin dağılmaması, boşanmaların artmaması için kadının aile içerisindeki yerinin sürekli hatırlatılması hatta kadınların en önemli görevinin aile içindeki roller olduğu sürekli tembihlenmekte ve böyle bir algı üzerinden hareket edilmekte. Diyanet İşleri Başkanlığı da aile ekseninde yürüttüğü çalışmalarda eşitlik vurgusundan ziyade soyut bir aile kavramını yüceltir durumda, ancak aile dediğiniz kavram soyut bir kavramdır. Aileyi oluşturan kimlerdir? Aile bireyleri. Tek tek bireyleri şiddetten korumak yerine tek başına soyut bir kavramı yaşatmak da, var etmek çabası da ne yazık ki şiddetsiz bir toplumu yaratmıyor. Kadına yönelik şiddetin son bulmasına dair öneri sunmuyor, ne yazık ki söylemleriniz ve politikalarınız aile içindeki kadına yönelik şiddete gerekçe oluşturan bir hâle dönüştürülüyor; Diyanetin verdiği mesajlarda "emanet", "itaat", "fıtrat" kelimeleri geçiyor, ancak eşitlikten hiç bahsedilmiyor. Eşitlik anlayışı olmadığında iş, tokadı, hakareti önemsiz görmeye dönüyor. Sağlıklı ve şiddetsiz bir toplum için her şeyden önce; aile, eşitliğinin var edildiği, ilk ve öncelikle kurum olmalıdır. Soyut bir kavram olarak aileyi güçlendirmek için öncelikle aileyi oluşturan bireylerin güçlendirilmesi gerekmez mi? Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını tam da bu çerçeveden nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı hakkındaki düşüncelerinizi de merak ediyorum.
İkinci bir konu da Diyanet İşleri Başkanlığı fetvaları, kamuoyuna aktarılan yaptığı araçları üretenlerin içerisinde ne kadar kadın olduğunu merak ediyorum. Kadınları emanet olarak gören, 9 yaşındaki çocuğun evlenebileceği açıklaması, babasının öz kızına şehvet duyabileceğinin haram olmadığı gibi açıklamalar gerçekten skandal niteliğindedir, akla da vicdana da sığmayan korkunç sözlerdir.
2020 Faaliyet Raporu'nda; personelin cinsiyet raporuna bakıldığında 127.892 personelin sadece 23.559'unun kadınlardan oluştuğu görülmekte bu metinlerin kamuoyu propagandalarına kadınlar nasıl; müdahil olabiliyorlar mı? Hani kahvehaneleri, her yeri gezdiğinizi söylüyorsunuz; yeterli personeliniz var mı? Din hizmetlerini yönetenlerin, karar verenlerin cinsiyet dağılımı nedir, kaçı başkan, kaçı başkan yardımcısı? Din hizmetlerini yürüten kamu görevlilerinin cinsiyet dağılımı nedir? Dinî yorum ve görüş bildirme yetkisine sahip görevlilerin yani Din İşleri Yüksek Kurulunun kaçı kadın, kaçı erkektir? Aile, dinî rehberlik büroları uzmanlarının, imam hatip okulları öğretmenlerinin, vaiz ve vaize Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarının cinsiyet dağılımı nedir? Yani din hizmetlerinden yararlananların cinsiyet dağılımını merak ediyorum; ibadet hizmetlerine katılanların vesaire... Toplum geneline genel dinî eğitimi hutbe, vaaz ve konferans, yaz kampları ve diğer sosyal faaliyetlere katılanların vesaire... Dinî hizmetlerden yararlananların cinsiyet dağılımını istiyorum.
Bir diğer konu da Türkiye genelinde kadınların sorunlarını çözmeye yönelik Diyanete bağlı kaç biriminiz vardır? Buralarda görev alanlar kimlerdir? Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda personele eğitimler verildiği belirtiliyor. Kaç personele bu konuda hangi içerikte eğitimler verilmiştir? Bu eğitimlerin yaygınlığı nedir? Diyanet İşleri Başkanlığı uygulamalarınızda, mevzuatta yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın, kız çocuklarının temel insan hakkı ihlallerini engelleyici referansları dikkate alınmakta mıdır?
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Suzan Hanımcığım, istirhamım...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bir kere söz verdiğiniz için yani toplu yapıyorum hepsini, yapmayayım mı?
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Hayır, Kıymetli Milletvekilim, diğer milletvekili arkadaşlarımıza da söz vereceğim ve saat iki buçuk, diğer kurumu maalesef...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ama yirmi dakikayla sınırlayacağız dediniz; olmadı yani.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Sunum çok uzun sürdü.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Hayır, şöyle: Kıymetli Suzan Hanım, Sayın Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığımıza da İnsan Hakları Kurumuna da yarımşar saat sunum verdik.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Peki, son bir şey yapayım.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Buyurun.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığının aile ve kadın sorunları hakkında ele aldığı konular genellikle nişan, evlenme, nafaka, evlilikte boşanma vesaire konularında yoğunlaşmaktadır. Bu konular doğrudan Medeni Kanun'la düzenlendiği gibi kadın haklarının çok sık ihlal edildiği sorunlu alanlarla da doğrudan ilgilidir. Böyle bir çelişki doğduğunda; Medeni Kanun ile dinî tavsiyeler ile medeni hukuk normları çelişiyorsa ne yapılmaktadır? Bu konuda izleme çalışması yapılmış mıdır, yapılmakta mıdır?
Şimdi, rakamlar vereceğinizden kuşkum yok. Yalnız, personelin şiddete uğrayan kadınları yönlendirme konusunda yetersiz, bilgisiz ve eksik kaldığı, sadece "Sabır gösterin, dua edin." gibi yönlendirmelerde bulunulduğunu iddia eden örnekler var. Mesela, Burcu Karataş diye bir yazar bu konuda bir araştırma yapmış. Kendisini şiddet gören kadın gibi varsayarak birçok konuda telefonla bir çalışma yapmış ve sonuçlanmış. Burada söylenen karşı bildirimler tüyler ürpertici konumda, hiç de sunumunuzda bahsettiğiniz gibi öyle güzel güzel eğitimleri, güzel güzel geri dönüşleri maalesef görmüyoruz; yani mevzuatımızda olduğu gibi yazılanlarla yapılanlar ayrı. Biz samimiyet bekliyoruz.
Teşekkür ederim.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Suzan Hanım, teşekkür ediyorum.
On dakika konuşmuş oldunuz.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Olsun, ne var yani!
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Peki.
Şimdi, sözü Gamze Hanım'a...
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkanım, konuşmadan da bu işleri çözemeyiz, biz konuşmak için varız. O zaman biri susacak siz de teşekkür edeceksiniz, sonra kalkıp gideceğiz yani.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Hayır, ben memnuniyetle konuşmanızı arzu ediyorum.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Peki, teşekkür ederim.