| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Huriye Martı'nın, Diyanet İşleri Başkanlığının kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin çalışmaları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .05.2021 |
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkürler sunumlar için. Hoş geldiniz.
Şimdi, bu birkaç soruma geçmeden önce iki tane olaydan bahsetmek istiyorum size: Bunlardan bir tanesi, İran'dan Türkiye'ye sığınan Galaviz Amirabad'la ilgili; İranlı bir kadın. Belki adını siz de sosyal medyaya yansıyan şiddet görüntülerini içeren videolardan duymuşsunuzdur. Amirabad, ülkesi İran'dan çocuk ve kadın haklarını savunduğu için idam cezası almış ve Türkiye'ye sığınmış bir kadın. 2019 yılında Türkiye'ye geliyor ve burada evleniyor, 1 çocuğu var. Ama biz kendisini ülkemize sığınan bir kadın hakları savunucusu olarak değil, sığındığı ülkede şiddete maruz kalan bir kadın olarak biliyoruz ne yazık ki çünkü ne olmuştu bu görüntülerde? Bir hatırlamak gerekirse: İftar yemeğinde olan Amirabad ve çocuğu kocası tarafından şiddete maruz kalıyordu ve videoda da -altını özellikle çizmek istediğim nokta- şiddet gösteren kocanın "Seni öldürürsem üç beş ay yatar çıkarım." diye bağırmasıydı. Peki, bu olayın sonunda ne oldu? Tutuklanan koca daha geçen haftalarda görülen celsede, evden uzaklaşmamak kaydıyla tahliye edildi; elektronik kelepçe bile takılmadı. Ortada videolu bir kayıt varken, darp raporları da apaçık ortadayken durum bu. Fazla bir şey söylemeye aslında gerek yok çünkü Sayın Amirabad da mahkeme sonrasında şöyle diyor: "'Üç beş ay yatar çıkarım.' derken herhâlde vardı bir bildiği."
İkinci olaysa şu: Konya'da iki yıl önce kocası tarafından öldürülen 3 çocuk annesi Tuba Erkol'a ilişkin. 46 yerinden bıçaklanarak canice öldürülüyor eşi tarafından ve dava geçtiğimiz günlerde sonuçlanıyor. Ne oluyor? Mahkeme heyeti önce ağırlaştırılmış müebbet cezası veriyor ama daha sonra, suçun haksız tahrik altında işlendiği gerekçesiyle sanığın duruşmadaki iyi hâli göz önünde bulundurularak -iyi hâl indirimi- cezası indiriliyor.
Şimdi, biz böyle bir ülkede yaşıyoruz ve böyle önemli bir konuda bir Komisyonda sorumluluğumuz var değerli arkadaşlar ama görünen köy kılavuz istemezken, çok güzel, bu söylediğimiz şiddet karşıtı söylemlerimizle de yani lafla peynir gemisi yürümüyor çünkü bu ülkede özellikle kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik olan yasalar ya uygulanmıyor ya da istikrarla uygulanmak istenmiyor. Hâl böyleyken de "Acaba yasalarımızı nasıl daha iyi uygulayabiliriz?"i tartışmaktansa Hükûmet eliyle elimizdeki koruyucu tedbirlerden de, İstanbul Sözleşmesi gibi 42 milyon kadının yaşam hakkını savunan çok önemli bir sözleşmeden de taviz veriyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün Diyanet İşleri Başkanlığı burada acaba toplumun bu kanayan yarasına çözüm olmak için ne yapıyor? Mesela bir raporunuz var: Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Konusunda Görüş ve Yaklaşımlar; 2015 tarihli zannediyorum. Araştırdım biraz, bu raporunuzla karşılaştım. Raporda şiddete karşısınız ama kadına yönelik şiddeti bir türlü aile kapsamından çıkaramadığınızı gördüm. Yani, kadın bir türlü ayrı bir birey olarak, vatandaş olarak aile dışında şiddet görürse ne olur, bunu göremiyoruz. Diyanetin bu çalışmasında çoğunlukla aile içerisinde kadının rolünden bahsediliyor ve şiddet aile içinde kadınla birleştiriliyor, hâlbuki biz biliyoruz ki şiddete maruz kalanlar sadece evli olan kadınlar değil; boşanan kadınlar, bekâr kadınlar, hatta büluğ çağında olsa bile çocuklar. O yüzden, yani, acaba ne diyeceksiniz? "Vatandaşlarımız evli olmadığı hâlde şiddet görürse bu, bizim sorumluluk alanımıza girmez mi?" diyor Diyanet.
2021 yılı itibarıyla Diyanetin bütçesine baktım, 12 milyar 977 milyon lira olmuş. İçişleri Bakanlığı dâhil olmak üzere 7 Bakanlıktan daha zengin olan Diyanet İşleri Başkanlığı acaba bütçesini karşılamak için vergi yağmuruna tuttuğu ve ailenin dışında da şiddet gören kadınlar için ne yapıyor, bir projesi var mı?
Şimdi yine bu raporda Diyanet çok güzel bir tespit yapmış, diyor ki: "Kadına şiddet uygulamayı meşru görmenin öncelikli nedeni kadının değeri ve konumu konusundaki köklü tasavvurdur." Devamında da şöyle yazılmış: "Bir insanın diğerine şiddet uygulamasının altında yatan yargılardan ilki onu değersiz görmesidir." Çok doğru, katılıyorum. Peki, şiddet gösteren erkek, kadını değersiz görüyor da Diyanet kadını nasıl görüyor? Bunu sormak istiyorum. Daha 2020 yılında müftülüklerinizi arayan şiddet mağduru kadınlara -sayın vekiller de bahsetti- Çorum Müftülüğünün cevabını duyduk: "Size vurursa tepki vermeyin, oradan uzaklaşın, odanıza çekilin. 'Nasıl istiyorsan öyle yapayım.' diye olayı örtmeye çalışın." diyor. "Ama uygun zamanda açın konuyu, suçlayıcı dille konuşmayın. 'Nasıl istiyorsun bilemedim, bilsem öyle yapardım.' gibi konuşun." diyor. "Peki, polisi aramam gerekir mi?" diye müftülüğe soran kadınlara müftülüğün cevabı ne oluyor: "Yok, bu tür şeyleri çözeriz inşallah."tan ibaret müftülüğün cevabı. Yani müftülüğünüzün kadına verdiği değer bu kadar: Dövülse de sesini çıkarmaması gereken bir varlık mı, yani haklı olduğu hâlde kaçacak delik bulması gereken, üstelik hakkını aramak şöyle dursun, suçlamadan alttan alması gereken bir varlık mı kadın sizin için?
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Tamamlarsanız...
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
Şimdi, değerli arkadaşlar, sevgili Komisyon üyeleri; kanaatimce birbiriyle uyuşmayan söz ve eylemler içindeyiz ve bu şekilde de bir yere varamayız. Bu ülkede her gün bir kadın katledilirken "inşallah"la "maşallah"la yetinemezsiniz. Kamuya farkındalık sağlasın diye, çektiğiniz videolarda ne yazık ki yüzüne bile bakmayan kocasına kek götüren bir kadını tasavvur ettirerek toplumda kadının değerini artıramazsınız değerli arkadaşlar.
Daha önceki toplantılarda da aynı sözleri söylediğimiz için eleştirildik ama sesimizi bir türlü duymayan iktidara bugün bir ümitle yine bir kez daha sormak istiyorum: Diyanetin evli-bekâr ayırmaksızın şiddete uğrayan kadınlara "Sineye çekin" demektense "Polisi arayın. Devletimiz sizin yanınızda. Şiddet uygulayan şahıs gözaltına alınacak ve isterseniz sizi sığınmaevine yönlendirebiliriz." gibi desteklerde bulunmak bu kadar mı zor? Madem bu ülkede evlenme yaşından tutun da boşanma şekillerine kadar herkesin hayatı hakkında söyleyecek sözü olan bir iktidar var, sanırım Diyanet de bütçesinin bir kısmını şiddet gören kadınlara ayırmayı düşünür.
Son olarak, Başkanlığınızın "çocuk" tanımını açıklamanızı rica edeceğim ve eskiden resmî nikâh olmadan imam nikâhı olmuyordu. 2015'te Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun 230'uncu maddesindeki bu maddeyi iptal etti ve bu durumun çocuk gelinleri artırdığı söyleniyor. Bu konuda herhangi bir çalışmanız, istatistiğiniz var mı? Bu konudaki fikriniz nedir? Verdiğiniz evlilik verileri resmî nikâhlı evlilik verileri midir, imam nikâhlı evlilik verileri midir; onları paylaşabilir misiniz?
Son olarak da -hepimiz bir şeyler söyledik, söylüyoruz, benzer şeyleri söyledik- acaba bundan sizin bir çıkarımınız var mı, yorum olarak paylaşırsanız, "Bundan da biz, sizlerden katkı sağladık, bunu da dikkate alacağız." diye paylaşırsanız memnun olurum.
Ve son olarak Sayın Akşener'e yapılan, sözlü olarak yapılan, cinsiyeti üzerinden yapılan bu saldırıyı, her kim tarafından yapılmış olursa olsun ama özellikle bir ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından yapılmış olmasını şiddetle kınıyorum ve zannediyorum, bundan sonra Sayın Akşener'in başına herhangi bir şey gelirse onun sorumlusu da Sayın Cumhurbaşkanı en başta olacaktır diye düşünüyorum.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Aysu Hanımcığım, onuncu dakikadasınız; istirham ediyorum Sayın Komisyon üyem...
AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Oldukça üzüntü verici bir durum; hangi siyasi parti lideri, milletvekili olursa olsun bu çok üzüntü vericidir. Bunu da tekrar paylaşmak istedim.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Kolaylıklar diliyorum.