KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok detaylı bir sunum gerçekleştirdiniz Sayın Bakanım, size de çok teşekkür ederiz.

Burada sunumlarını dinlediğimiz kurumlar adına, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda, özellikle önleyici ve koruyucu anlamda sunum yapan kurumlara çok fazla sorumluluk düşmektedir. Tıpkı Adalet Bakanlığına, Aile Bakanlığına, Millî Eğitim Bakanlığına olduğu gibi İçişleri Bakanlığına. Aslında İçişleri Bakanlığı, biraz önce siz "Aile Bakanlığı yürütüyor, biz de onlara dâhil oluyoruz." dediniz ama işin en temelinde, ilk başlangıcında var olan bir Bakanlık öncülüğünü yapmalı bazı konuların. Mesela, Adalet Bakanlığının verdiği tedbir kararlarına, cezalara, indirimlere, bu konularda istişarelerinizle öncülük yapmalısınız diye düşünüyorum.

Burada iki önemli konuya dikkat çekmek istiyorum: Birincisi, veri analizi ve verilerin ortaklaşması meselesi. Biraz önce birçok konuda veri sunumlarında bayağı bir yol aldığınızı, yol kat ettiğinizi anlattınız ama yine de kurumlar arasında irtibat konusunda hâlâ bir aksaklık olduğu görülüyor. Şiddetin önlenebilmesi ve etkin politikalar uygulanabilmesi açısından veri eksikliği ve farklılığı büyük bir problem. Bunun yanında, her kurumun verisi yer yer örtüşmekte, çoğu zaman farklı veriler ortaya çıkmaktadır. Kadın cinayeti konusunda da kriter alınan referanslar farklı, kimisi diyor ki: "Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir. Her intihar, şüpheli ölüm kadın cinayeti değildir." Öteki çıkıp diyor ki: "Biz sadece kadınları ifade ediyoruz. Türkiye'de öldürülen erkek sayısı kadının 12 katı."

Şimdi, burada şu gerçeği göz ardı etmemek gerekir: Kadın cinayeti kadınların sırf kadın olduklarından dolayı öldürülmesi demek ve ne yazık ki şiddeti uygulayanlar erkekler, şiddet görenler de kadınlar; yemeğe tuzu koymadığı için, beyaz pantolon giydiği için, mesajlaştığı için, kıskandığı için.

Polis Akademisinin yaptığı çalışmalarda da buna dair sonuçlar var aslında. Kadın cinayetlerinde fail oranının yüzde 97'sinin erkek olduğu, Aile Bakanlığımızın geçtiğimiz hafta yaptığı sunuşta da öldürülen kadınlar ile faillerin yakınlık derecesi eşiyle birlikte olduğu erkek olarak sıralanıyor. Yani kadınlar kendilerine yüklenen toplumsal rolleri nedeniyle şiddete uğruyor ve öldürülüyor. Burada bunu iyi koymak gerekir. İstanbul Sözleşmesi bu konuda her türlü şiddet vakasına ilişkin ayrıştırılmış istatistiki verilerin toplanması ve vakaların yaygınlığına ilişkin çalışma ve araştırmaların yapılması gerektiğine dikkat çekmekteydi. Bunun, şiddetin önlenmesi ve mücadele edilmesi için kanıt temelli ve etkili politikalar geliştirilmesi için vazgeçilmez bir ön koşul olduğunu vurgulamaktaydı. GREVIO raporunda da bu konuya ilişkin çabaların takdir edildiği belirtilse de eksikliklerin giderilmesi konusunda önemli tavsiyeler vardır, bunların dikkate alınması lazım.

Hem burada hem de daha önceki Komisyonlarda da dinlediğimiz ve altını çizerek söylediğimiz üzere, bazı kurumların veri toplama çalışmaları var; biraz önce bahsettiniz, yeni yeni protokoller de imzalamışsınız. Ancak bunlar birbiriyle uyumsuz ve kamuoyuna açıklanmıyor. Yani entegre olması lazım, birbiriyle paylaşımcı olması lazım, ortaklaşa bir verinin çıkması lazım ve tabii ki bu verilerin kamuoyuyla paylaşılması gerekir.

Veriler arasındaki farklılığa güncel bir örnek vermek isterim. Aile Bakanının yaptığı sunumda Sinop'ta 2020 yılında hiç kadın cinayeti gerçekleşmediği belirtilmişti -iyi niyetle söylüyorum yani- ancak Polis Akademisinin raporuna bakıldığında illere göre 1 milyon kişi başına kadın cinayetleri gerçekleşen ilk 10 il arasında Sinop da var. Yüzde 7,9 oranı da 2016, 2017, 2018 yıllarına ait bu veriyle birden bire mi değişti yani bu veriler?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Tarihleri farklıdır, tarihleri.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bu veri seti anlamayı ve değerlendirme yapmayı zorlaştırıyor. Görülüyor ki net bir koordinasyon eksikliği var. Söz konusu etkin bir mücadele için de kurumlar arasında iş birliği son derece önemli, bunun da öncülüğünü yapmanızı diliyoruz.

Şiddete ilişkin kadın örgütlerine yanıt verir gibi, şiddet azalıyormuş gibi yapmaktansa, öyle olsun, böyle olsun, birilerine yanıt üretmeye çalışmaktansa veya bunun adına "iftira" başka bir şey demektense bizim odaklanmamız gereken şey, kadınların "Acaba güvende miyim?" endişesini gidermek olmalı. Yani dili, ırkı, cinsiyeti ne olursa olsun tek bir kadının bile hiç korkuyu yaşamadığı bir toplum yaratma önceliğinin olması gerekir. Bunu böyle düşünmek gerekmez mi? Verilerin sağlıklı tutulması, tanımlarda ortak araştırma yapılması gerekir. Bu konuda mağdurlar ve faillere ilişkin detaylı veri setinin olması gerekli ki çözüme gidilebilsin. Polis Akademisi ve nüfus enstitüleri buna benzer çalışmalar yapıyor, yapmakta. Bunları kurumsallaştırmak, tek bir ağızdan ortak bir veri setine dönüştürülmesi gerekir; bununla ilgili bir çalışma yapılmasını diliyoruz.

Şimdi, bir de bu İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeden sonra basında çıkan haberlerin sadece bir kısmını sizinle paylaşmak isterim. On iki saatte 6 kadının öldürülmesi, 20 Mart-27 Nisan arasında 24 kadın cinayetinin işlenmesi, 21 kadının şüpheli şekilde ölü bulunması, kimi erkeklerin avukatlarını arayarak "Sözleşmeden çıktık, karıma şiddetten aldığım cezayı toplam cezadan düşürebilir miyiz? Şimdi, çocuğumun velayetini alabilir miyim?" gibi sorular sormaya başladığı, cinayetten ağırlaştırılmış...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Suzan Hanım, yedinci dakikadayız.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Üç dakikamı kötü kullanırım bakın.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ama çok kötü kullanıyorsunuz.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Nasıl kötü kullanıyorum?

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Yok, yok, hayır, yedinci dakika...

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Söylediklerimde bir şey var mı? Önemli.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Yok, yok, hiçbir şey yok. Var da yani cevap verecek ona Sayın Bakan.

Buyurun.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ne, ne var? Peki, bunların örneklerini çoğaltabiliriz elbette. Ben bunları şöyle, bakın, sayfa sayfa geçiyorum.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Evet, zahmet olmazsa...

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Yani bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Bu örneklerin içerisine baktığımızda bir, hakikaten sonuç olarak erkeklerin kadınlara şiddet uyguladığı belli, bu şiddet sebebiyle kovuşturmaların doğru aşamalarla gitmediği, bazen bu algının kötü yönetildiği ve kadınların karakola gitmekten veya ilgili emniyet güçlerine başvurmaktan çekinme durumuna psikolojik olarak sürüklediği görülmekte. Bir de cezaların tamamında yüksek mahkemelerde beraat, indirim gibi hususların olması yani evladına tecavüz etmiş veya onun katili olan bir babanın beraat ettiğini filan görüyoruz. Toplumsal bu baskının ortadan kalkması için tabii ki Adalet Bakanlığıyla da bu hususların görüşülmesi, şiddete karşı hiç affedici konumda olmamamız gerekli. Yani şiddete uğrayanın affetmesi hâlinde bile şiddetin affedilmeyeceğini topluma anlatmamız gerekiyor. Yani şiddet uygulayan affedilmez, şiddeti uyguladığı kişi affetse bile affedilmez algısını yarattığımızda bence bu şiddetin ciddi oranda azaldığını görmüş oluruz.

Sonra, Sayın Bakan dedi ki: "Bu dövizleri alıp protestolarda erkekleri gördüğümüz zaman bu toplumun dönüştüğünü anlayacağız." Ben Sayın Bakanıma buradan bir çağrı yapıyorum, bundan sonraki ilk eylemimize İçişleri Bakanı olarak ve şiddetin böyle dönüşeceğini söyleyen bir bakan olarak bizimle beraber döviz tutmasını istiyoruz ki bu topluma öncülük etsin, dönüşsün. Tabii, bu arada protesto ve gösteri yasaklarından böyle bir eylemi yapabilirsek.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Evet, Sayın Şahin, çok teşekkür ediyorum.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Bitmedi.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ama on dakika oldu.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Tamam, peki.

Birkaç sorum var onları da sorayım: Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve ilgili birimlerimize şiddet konusunda başvuranların nitelikli ayrımlarıyla, karakollarımıza başvuruların verileri var mı? Koruma tedbiri kararlarının uygulanmadığı yönündeki iddialar konusunda bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz yani nasıl bir önlem almayı düşünüyorsunuz? Hani böyle haberlerde çıkıyor, basın şey yapıyor. Biliyorsunuz birtakım yazarlar özel olarak arayıp bu konuda arşiv tutuyor. Bu konuda nasıl bir önlem almayı düşünürsünüz, sizler de bu araştırmayı yapar mısınız? 6284 sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbir kararı sayısı kaç?

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - O verileri verdi biraz evvel.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Peki, atlıyorum.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Atlamayın bence son sözünüze gelin, çünkü diğer arkadaşlarımız hakkına giriyoruz, istirhamım.

Teşekkür ediyorum Suzan Hanım.

Var mı son sözünüz? Suzan Hanım, şöyle yapalım: O notları Sayın Bakanımıza verirsek onların hepsinin cevabını...

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Soru önergelerimize cevap gelmiyor, ne olacak? Bunu da buradan şiddetle tekrar ediyorum.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Suzan Hanım'ın son sözü "Her şeye rağmen Süleyman Soylu'yu seviyorum."muş.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Şunu söyleyeyim, "Süleyman Soylu'yu seviyorum." diye bir şey söylemeyeceğim ama şunu söylüyorum: Ben güvenlik güçlerimize ve Mehmetçiğimize karşı ciddi hassasiyeti bulunan bir insanım. Onların incineceğinden korkarak burada bir şey söylemiyorum, yoksa söyleyecek çok sözüm var.