KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, çok kıymetli üyeler, Adalet Bakanlığımızın kıymetli bürokratları, kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Meclis çalışanları; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki kanun teklifini hazırlayan arkadaşlarımızın iyi niyetinden, bu kanunun taraflarına menfaat sağlama adına güzel niyetlerinden dolayı bir endişemiz yok; başta Ahmet Bey olmak üzere, emeği geçen bürokratlara, milletvekili arkadaşlara teşekkür ediyoruz.

Ben hep şunu söylüyorum: Yani bizim mevzuatımızda, kanunlarımızda çok büyük bir sıkıntı yok, genelde uygulayan kafalarda sıkıntılar var. Mesela, getirdiğiniz kanun teklifinde şöyle bir terim var: Kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülere bazı kısıtlamalar getiriliyor. Yani ben şimdi, kurul yöneticisi olarak belli bir ideolojiye mensupsam ve o karşıdaki tutuklu veya hükümlü de başka bir kutuptaysa ben bu adama bu hükümden faydalanarak her türlü engellemeyi yasa adına yapabilirim. Dolayısıyla, kanunlarımızda, mevzuatımızda çok büyük bir sıkıntı yok; sıkıntı, bu mevzuatı uygulayan kafalarda.

Burada bulunan çeşitli partilere mensup olan arkadaşlarımdan özür dileyerek beyan etmek istiyorum. Ben avukatlık yaparken bir dönem müvekkiller gelip "Ya, Ayhan Hocam, sen ülkücüsün ama hâkimler daha çok sosyal demokrat, kusura bakma, ben dosyamı sana vermeyeceğim."

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu, tarihten önce galiba!

AYHAN EREL (Aksaray) - Kusura bakmayın yani.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani bu, elli yıl önce galiba.

AYHAN EREL (Aksaray) - Veya bir dönem...

MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Doğru söylüyor, hâlâ öyle.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Tarihten önce bu.

AYHAN EREL (Aksaray) - Bir dönemde...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yaşlandı da bizim...

AYHAN EREL (Aksaray) - Bir dönem de ya, bu badem bıyıklı hâkim bir FETÖ'cü hâkim, dolayısıyla her ilde bulunan FETÖ'cü bir hukuk derneği mensubu avukat arama gayesinde olan müvekkillerimizle karşılaştık.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bu, yakın zamanda.

AYHAN EREL (Aksaray) - Günümüzde de şimdi arkadaşlar, müvekkillerimiz AK PARTİ'li avukatlar arıyorlar. Yani sizin koyduğunuz kanunlar, sizin koyduğunuz mevzuat ne kadar dört dörtlük olursa olsun...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - AK PARTİ'de avukatlıktan hâkimliğe geçenleri mi arıyorlar?

AYHAN EREL (Aksaray) - Süleyman Ağabey...

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Ben meramını anladım, soruyu anlayamadım da hani ondan...

AYHAN EREL (Aksaray) - Ben meramımı anlatıyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Süleyman Ağabey, tutanakları istersin artık.

AYHAN EREL (Aksaray) - Şimdi, dolayısıyla gerek yargıda gerekse devletin kamu kurumlarında çalışan insanların kafaları, fikirleri, düşünceleri değişmediği sürece siz dünyanın en güzel kanunlarını, mevzuatını da getirseniz bu sıkıntıları yaşayacağız, yaşamaya da devam edeceğiz.

Mesela, 2001'de kurulan AK PARTİ'nin özetle hedeflerine baktığımızda, parti programına baktığımızda: "Partimiz, ideolojik platformlarda değil çağdaş demokratik değerler platformunda siyaset yapmayı benimseyen bir partidir. Partimiz bu vasfıyla tüm vatandaşlarımızı cinsiyetleri, etnik kökenleri, inançları ve dünya görüşleri ne olursa olsun ayrım yapmaksızın kucaklamaktadır. 'Herkes özgür olmadıkça kimse özgür değildir.' özdeyişi partimizin temel ilkelerindendir. Partimiz, bireyi bütün politikalarının merkezine alarak demokratikleşmenin sağlanmasını, temel insan hak ve özgürlüklerini temin etmeyi ve korumayı en önemli ödev sayar. Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin birlik ve bütünlüğünün, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, sivilleşmenin, demokratikleşmenin, inanç özgürlüğünün ve fırsat eşitliğinin temel esas kabul edildiği bir zemindir. Halkla özdeşleşen partimiz, herkesin yarınlara güvenle bakmasını, kendisini bu toplumun saygıdeğer ve horlanmayan bir ferdi olarak hissetmesini sağlamak azim ve kararlılığındadır; zorlaştıran değil kolaylaştıran, iten değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, haklı zayıfları haksız güçlülere karşı koruyan bir yönetim anlayışına sahibiz. Evrensel ölçülerde hak ve özgürlüklere dayalı bir anlayışı tüm alanlara yaymak temel hedefimizdir."

Şimdi, tabii burada yazılanlar çok güzel, eğer hâlâ bu, 2001'de yazılan AK PARTİ'nin programında duruyorsa o zaman bence üzerinde yaşadığımız topraklara ad alan bir anayı, "bay" sıfatıyla nitelendirip tehdit etmek, her şeyden önce az önce okuduğum AK PARTİ'nin bu prensipleriyle örtüşmemektedir. Ha, diyeceksiniz ki "Kardeşim, bu Sayın Genel Başkanın da daha önceden söylemleri var, buna karşılık olmuş olabilir." ama Sayın Cumhurbaşkanı, 84 milyonun, Türkiye Cumhuriyeti'nin her köşesine gidecek vatandaşın teminatıdır, garantisidir, sadece AK PARTİ'ye oy veren vatandaşları değil, 84 milyonu kucaklayacak bu prensiplere göre, ötekileştirmeyen, ayrıştırmayan, kutuplaştırmayan bir felsefeyle, söylemle hareket edecektir. Sayın Cumhurbaşkanı sık sık Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye vasiyetini konuşmalarında dillendiriyor "Ey Oğul! Artık bey sensin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Gücenmek bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Anlaşmazlıklar bize, adalet sana. Haksızlık bize, bağışlama sana."

Bu özelliklerde ve bu söylenen güzel sözler çerçevesinde defalarca hareket ettiğini beyan eden Sayın Cumhurbaşkanının bu söylemi, her şeyden önce, bir Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına, Türk devlet geleneğine hiç yakışmamıştır. 5 milyon vatandaşın her türlü baskıya, horlanmaya, itelenmeye rağmen oy verdiği bir partinin Genel Başkanına söylediği "bay" sıfatı ve "tehdit" kelimelerinin biz de amacını aşan kelimeler olduğu düşüncesindeyiz. Zira, dediğim gibi, Sayın Cumhurbaşkanı belki bu konuşmayı AK PARTİ Genel Başkanı olarak yapmış olabilir ama biz bir Cumhurbaşkanı olarak görüyoruz ve bütün, 84 milyonu aynı heyecanla, aynı sevgiyle, aynı şevkle kucaklaması gerektiği inancındayız diye düşünüyorum. İnşallah, nefret demeyelim de bu hoş olmayan dilin yerine bir sevgi dili, hoşgörü dili hâkim olur zira, yapılan araştırmalarda, Türkiye'de her geçen gün kutuplaşmanın boyutlarının bir sonraki dönemde azaltılamayacak, ortadan kaldırılamayacak şekilde açıldığını görmekteyiz. Yapılan anketlere göre bir aile kendine göre uç olan, kutup olan bir siyasi parti mensubuyla -yüzde 73'ü- komşuluk yapmak istemiyor, yüzde 75'i çocuğunun o partiye mensup çocuklarla arkadaş olmasını istemiyor. Yani Türkiye, gerçekten çok büyük bir kutuplaşma atmosferi çemberi içerisinde, bu da gelecekte Türkiye'nin yaşayacağı sıkıntıların temellerinden bir tanesi olacak. Başta biz siyasiler olmak üzere, bu söylemelerden vazgeçip milletimize, vatandaşımıza örnek olma durumundayız diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.