| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .05.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Öncelikle bir olumluluğa değinmek istiyorum. Bunun Plan ve Bütçe Komisyonundan alınıp Adalet Komisyonuna getirilmesi önemli ama keşke İHİK de işletilseydi paralel komisyon olarak, özellikle bu 2 madde, 8 ve 9'uncu maddeler İHİK'in uzmanlık alanına giriyor; bu bir eksik. Üçüncü olumlu taraf metinde kısmen de olsa bir değişiklik yapılmış, iyileştirme yapılmış; şöyle ki: "Kaydedilir" ve "saklanır" yüklemleri "kaydedilebilir" ve "saklanabilir." şeklinde bir esneklik tanınmış. Bu da olumlu fakat bu hâliyle bile Anayasa açısından, insan hakları açısından ve Avrupa Sözleşmesi açısından önemli aykırılıklar içeriyor. Burada yapacağım konuşma sadece bu konunun uzmanı sıfatıyla değil... Sayın Genel Müdür sabahleyin bize önemli bilgiler verdi, o açıklama yaparken ben de dört yıl öncesine kadar hapishanelerde görevli olan yüksek lisans ve doktora öğrencilerimin, onların bana aktardıkları sorunları düşündüm. Dolayısıyla bu maddenin bu şekilde yasalaşması durumunda sadece mahpus haklarının ihlali bakımından değil; aslında, hapishane görevlilerinin de karşılaşabileceği sorunları dikkate almak bakımından değerlendireceğim. O bakımdan, kısmen somut olacak, ayrıntılı olacak. Şöyle ki: Önce, kapsam açısından bakacağım; sonra, uygulama açısından ve daha sonra da somut öneriler yönünden.
Şimdi, bu metinlerin dijital olarak kaydedilmesi ve fiziki olarak saklanması... Teklif metni öncelikle belirli suç tiplerini saymaktadır ve bu çerçevede "tehlikeli halde bulunan ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülere" ifadesi kullanılmaktadır, bu ifade belirsizdir. Söz konusu hak sınırlamasının uygulamada bu ifade nedeniyle keyfî şekilde tüm hükümlüler ya da teklif metninde sayılsın ya da sayılmasın belirli suç tiplerinden mahkûm olmuş tüm hükümlüler açısından genel bir idari uygulama hâlini alması sonucunu doğurabilecektir. Gerçekten, söz konusu ibarenin işaret ettiği kapsam herhangi bir nesnel ölçüt çerçevesinde ortaya konulmamıştır. Bir hak sınırlama koşuluna tekabül eden söz konusu ibarenin kapsamı öngörülebilir değildir, nasıl anlaşılacağı tamamen uygulayıcının keyfîliğine terk edilmiştir. Bu açıdan, söz konusu uygulamanın muhatabı olan kamu görevlileri aşırı ihtiyatlı davranabilirler bu yazım karşısında ve aşırı ihtiyatlı, rezervli tutumları hak sınırlanmasının dar değil, geniş yorumlanmasına elverişli bir mecraya sürüklenecektir.
Bu itibarla, anılan ibare itibarıyla söz konusu düzenleme kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını içerecek şekilde özel ve aile hayatı hakkı ile haberleşme özgürlüğüne ve bu çerçevede, yasallık ilkesine aykırı bir sınırlama getirmektedir. Bu bakımdan, Anayasa'nın sadece 20'nci ve 22'nci maddelerine değil, aynı zamanda 13'üncü maddesine de güvence ve sınırlama ilkesine de aykırıdır ama daha önemlisi -madde 2- hukuk devletinin alt ilkeleri olan hukuki güvenlik ve hukuki belirlilik gereklerine aykırıdır. Şimdi, bu birinci saptama. Bunun yazılış tarzı itibarıyla sorunlu olduğunu göstermektedir ve göstermek için belirledim.
İkincisiyse, teklif metni, yukarıda belirtilen nedenlerle, biraz önce belirttiğim nedenlerle, uygulamada kişisel verilerin korunmasını isteme hakkını içerecek şekilde özel ve aile hayatı hakkı ile haberleşmenin gizliliğine yönelik olarak genel ve sistematik sınırlamalara yol açma ihtimali taşımaktadır. Bu çerçevede, Avrupa Mahkemesinin 2 önemli kararı var: Birincisi, 2008 yılındaki Petrov/Bulgaristan Kararı; ikincisiyse, 1998 Petra/Romanya Kararı'dır. Bu 2 karar da ceza infaz kurumu müdürlerinin otomatik şekilde yargısal kararlardan tamamen bağışık olarak başvuru yolları öngörülmeden gerçekleştirdikleri mektup kontrolünün Avrupa Sözleşmesi'ne aykırı olduğu vurgulanmış ve ilgili devletler sözleşme madde 8'in ihlaliyle mahkûm edilmiştir. İşte, bu nedenle, uygulamada tehlikeli hâlde bulunan ya da dışarıyla iletişimin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlüler -yani yasanın ifadesi- ölçütün belirsizliğine bağlı olarak keyfî, genel ve sistematik hak sınırlamalarına yol açacak olan söz konusu düzenleme bu açıdan yasallık ilkesine, 13'üncü maddenin belirlediği nedensellik ilkesine ve ölçülülük ilkesine aykırı olacağı gibi, madde 20 ve 22'ye de aykırı olacaktır, özel yaşamın korunması ve haberleşme özgürlüğüne.
Bu çerçevede, tabii ki benim eleştirim, kapsam, maddenin yazım biçimi ve uygulamada ortaya çıkacak olan tehlikeleri işaret etmekle sınırlı değil, aynı zamanda, somutlaştırıcı öneriler de var, bu da üçüncü başlığı oluşturmakta. Teklif metnindeki sınırlama amaçlarının soyut niteliğinin yol açacağı keyfî hak sınırlaması tehlikesine karşı bir güvence olmak üzere anılan sınırlama amaçlarının kullanılmasına yönelik olarak somut bir neden bulunması konusunun, somut nedenin düzenlemeye eklenmesi gerekmektedir.
Bir dördüncü nokta ise: Metinde öngörülen, tırnak içerisinde, kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması amacı gereksiz ve belirsizdir. Gereksizdir zira, kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçları kişi, toplum ve kurum güvenliğini demokratik bir toplumda gerekli ölçüde sağlamak açısından yeterlidir, bunlar var, bunlar yeterli. Yine, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun başka maddelerinde de kullanılıyor olmakla birlikte toplum güvenliğinin sağlanması amacının kapsam ve sınırları açık ve belirli değildir, son derece geniş yorumlanabilecek bir ibaredir. İşte, geniş yorumlanabilecek, soyut ibare olması uygulamada keyfî birtakım kötüye kullanımlara neden olacaktır. Bu açıdan, biraz önce bu yönüyle de ve metinde yer alan "toplum ve" ibaresi özellikle az önce değindiğim Avrupa Mahkemesinin her iki kararına da aykırılık oluşturması ve Anayasa'nın 13'üncü, 20'nci ve 22'nci maddelerine aykırılık oluşturmaları açısından sakıncalıdır. Ve nihayet, Anayasa'nın 20'nci maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesine göre kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir. Burada yasallık ilkesi açısından "düzenlenir" hükmüne rağmen, teklif metni hükümlülerin kişisel verilerinin korunmasını isteme haklarının gerektirdiği güvenceleri öngörmemiştir. Nasıl öngörmemiştir? Bir, söz konusu kişisel verilerin kim tarafından ve ne şekilde saklanacağını; iki, kötüye kullanımları engelleyecek somut güvencelerin neler olduğunu; üç, kişisel verilerin korunması hakkına yönelik sınırlamalara karşı açık bir başvuru usulünü; dört, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiş iletişim kayıtlarının en geç bir yıl sonunda kimin tarafından silineceğini ve verilerin silinmesi için izlenecek başvuru usulünü; beş, herhangi bir soruşturmaya ve kovuşturmaya konu edilmiş iletişim kayıtlarının ne zaman, kimin tarafından silineceğini ve verilerin silinmesi için izlenecek başvuru usulünü belirtememiştir. Düzenleme, kişisel verilerin korunmasına yönelik gerekli güvenceleri yasa düzeyinde açık biçimde içermemesi ve keyfî uygulamalara neden verecek olması bakımından da Anayasa madde 13 özgürlük güvencelerine ilişkin madde ve yeniden, haberleşmenin gizliliğine ilişkin 20'nci maddeye aykırıdır.
Arz olunur.
Teşekkür ederim.