KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hepiniz hoş geldiniz, teşekkürler sunumlarınız için.

Şimdi, ben de aslında söze 70'li yıllarda Ankara Üniversitesinde okumuş biri olarak, aynı zamanda özgür, özerk üniversiteden yana biri olarak YÖK tabii ki olmamalı diye başlamak isterim. Ama siz "yeni YÖK" dediniz, ben de evet, yani özerk üniversite diyorum, YÖK değil. Belki en fazla koordinatör bir kurum olabilir, başka türlü bir şeye gerek yok. Üniversiteler kendi yetişkinliklerine sahip kurumlar.

Şimdi, sormak istediklerim, öncelikle "Mevcut şiddet önleme politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?"u aslında ben bu kadar akademisyen varken burada sormak isterdim. Bunların cevaplarını şu kısa sürede -çünkü biliyorum, bir süre sonra gene "Süre kalmadı." tartışmaları başlayacak- o yüzden almak o kadar da mümkün değil ama bunu şu bağlamda soruyorum: Yani koskoca bir sözleşmeden çekilindi, İstanbul Sözleşmesi. Ve bu sözleşme akademik camiada da çok iyi bilinen ve anlatılan, birçok kurumda da gerçekten katkıyla sunulan bir sözleşmeydi. Bu devlete ne gibi yükümlülükler getiriyordu ki bu sözleşmeden böyle çekilme kararı alındı. Yani akademik olarak siz bunu, bir sözleşmeden çekilinmesini nasıl değerlendiriyorsunuz ve bugünkü şiddet önleme politikalarıyla birlikte baktığınızda nasıl değerlendirebilirsiniz?

Az önce mobbingden söz etmiştim, sadece cinsel taciz değil, akademide aynı zamanda mobbingin de özellikle kadınlar açısından çok önemli olduğunu... Buna 2 tane örnek vermek istiyorum: Mesela, bir üniversitenin çevre mühendisliği bölümünde kimyasal temizlik malzemeleri üzerine işlenen bir ders sırasında erkek akademisyenin "Bayanlar sizler daha iyi bilirsiniz." söylemi derslerdeki içeriklerin bile aslında cinsiyetlendirildiğini gösteren örneklerden bir tanesi. "Temizlik malzemelerini siz daha iyi bilirsiniz." demek istiyor Sayın Başkan. Tereddüt ettiniz herhâlde, onu iyi ifade edememiş olabilirim.

Ayrıca, "mansplaining" yani bir erkek tarafından bir kadına küçümseyici veya büyüklük taslayan bir biçimde bir şeyler anlatma. Erkek akademisyenlerin hem kadın meslektaşlarına hem de kadın öğrencilerine uyguladıkları bir yöntem olarak özellikle şikâyetler arasında yer alıyor. Ve kadın akademisyenler diyorlar ki: "Bu toplamda akademiye kendi katılım sürecimizi hiç başlatmama ya da otosansür uygulamamıza neden oluyor."

Bir diğeri, mesela, kadın öğrencileri yeren, yetersiz gösteren cinsiyetçi şakaların olduğuna ilişkin, bilim, politika gibi konularda özellikle kadınların bir söylem üretemeyeceğine ilişkin, tabii bunları sizler değiştirecek değilsiniz. Yani bu, bir sistem ve bu, hep birlikte yapacağımız bir şey gerçekten ama ben sadece vurgulamak anlamında özellikle söyledim.

Önerilerim de yine bir iki soruyla beraber... Mesela, barolarla yeterince ilişki içerisinde misiniz? Çünkü ben de barodan gelen ve özellikle İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezinin kurucularından biri olarak belli dönemlerde akademik insanlarla çok disiplinler arası işbirliğini -Bertil Emrah Hocam da gayet iyi bilir- ifade eden çalışmalar yaptık, dört gün, beş gün süren eğitimler gerçekleştirdik. Şu anda eğitimler nedir bilmiyorum, yönetimler değişiyor. Maalesef Türkiye'de kurumsallaşma güzel bir şekilde gerçekleşemediği için "Sonra gelen öncekini kovalıyor." şeklinde yaşanıyor olanlar. O nedenle, şu andaki eğitimleri bilmiyorum ama barolarla ilişki gerçekten önemli diye düşünüyorum akademi açısından.

Bir diğer önemli olan şey ve sormak istediğim yerelle ilişki. Mesela, Bilgi Üniversitesinin böyle örnekleri vardı. Kendi bulunduğu kampüste aynı zamanda o alanda olan çocukların eğitimiyle ilgili, evet, sizin de sonradan aktardığınız gayet güzel bir çalışma olmuş. Ben burada sizlere şey yapmıyorum yani.

PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU - Genel söylüyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Genel söylüyorum, evet. Hani sizi neden bunu yapmıyorsunuz değil ben Türkiye geneline baktığım zaman öne çıkan yerelle iş birliği hâlinde çok sayıda çalışma göremiyorum. Şimdi, Emrah Hoca da anlattı mesela, bir çalışmadan bahsettiniz yerelle iş birliği anlamında.

PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU - Sarıyer ve Esenyurt.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Sarıyer ve Esenyurt." dedi. Gayet güzel bir örnekti ama bunların daimî hâle gelmesi gerekiyor. Belediyelerle gerçekten iş birliği hâlinde yapılması gerekiyor. Mesela, kendimden kısa bir örnek verirsem Londra'da "City Lit" diye "Adult Education Centre" yetişkin eğitim merkezi, 80'li yıllarda katılmıştım -nasıl diyeyim- çocuk bakıcısı olarak çalışırken aslında, param olmadan gittiğim, başvurduğum bir yerdi ve beni kabul ettiler oraya. Saldırgan olmadan düşüncelerini anlatma yönteminden İspanyol tarihine, işte kadına yönelik şiddetten toplumsal cinsiyete her alanda eğitim vardı yani belediye merkeziydi ama aynı zamanda akademiyle de iş birliği hâlindeydi. Yani bu halka açık eğitim merkezleri akademiyi de halkla buluşturacaktır diye düşünüyorum. Yani sizlerin çalışmaları değerli ama aynı zamanda bunların gerçekten toplumsal eğitim açısından da bir karşılığının olması için bu tarz eğitimlerin ben çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Evet, İstanbul Sözleşmesi'ni sordum, yereli sordum, hukuk ve yargı mensupları eğitimini gerçekten ben de çok önemsiyorum.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Bitiyor galiba.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kreş ve pandemiye de değindi arkadaşlar zaten. Buna ilişkin bir şey söylemek istemiyorum.

Tutum Belgesi'ni, evet, yani belki hâlâ kaldırmamış gibi davranıyorsunuz, davranmak istiyorsunuz, davranmaya devam edin, buna destek veriyorum ama sonuçta bir buçuk senedir bu yenilenmedi yani web sitesinden kaldırıldı. Şimdi, İstanbul Sözleşmesi Alt Komisyonuna da gelmiştiniz, o zaman da demiştiniz "Kaldırılmadı." diye, inşallah, evet, kaldırılmamıştır.

PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU - Gülriz, söylesene kaldırılmadı diye.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kaldırılmadı mı Gülriz Hocam.?

PROF. DR. GÜLRİZ UYGUR - Kaldırılmadı.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sözünüz garantidir, buyurun.

PROF. DR. GÜLRİZ UYGUR - Estağfurullah. Yani belge kaldırılmadı ama ismi konusunda tartışma oldu. En son "Kadın-erkek fırsat eşitliği" şeklinde mi yapalım, yoksa "Eşitlik tutum belgesi" mi yapalım şeklinde isimle ilgili bir tartışma oldu.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Güncellemeye gidildi.

PROF. DR. GÜLRİZ UYGUR - Ama belge duruyor yani ve biz o belgeyi sayılı olarak hâlâ diğer üniversitelere şey diyoruz yani.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Kıymetli Hocam, değerli hocam...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Tamam, yani bu Tutum Belgesi'nin o zaman kısaca söylersek hani toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin farkındalığı artıracak çalışmalar yapma, zorunlu ya da seçmeli toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verme, yerleşkelerde cinsel taciz, saldırıyla ilgili bilgilendirme, yani bunların hepsi devam ediyor ve duruyor.

Tamam, bunun da cevabını almış olduk, teşekkür ediyorum.