KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sağ olun, çok teşekkürler.

Hepiniz hoş geldiniz öncelikle. Sunumlarınız için teşekkür ediyorum.

Bu arada, çok istatistiğe girmeden, kadınların akademi içerisinde var oluşları oransal olarak yükselmiş, kadınlar lisans eğitimi sonrası lisansüstü eğitime de daha fazla yönelmiş, öyle görünüyor. Ancak bu rakamın yüksek olması akademide toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı anlamına mı geliyor? Ne yazık ki verilere detaylı bakıldığında kadınların eşitsizliğe ve ayrımcılığa maruz kaldığı ve bu durumun yükselmelerinin önünde bariyer oluşturduğu görülmekte. Kadın akademisyenler, karar alma mekanizmalarında yer alamadığı gibi, akademinin hiyerarşik basamaklarında da alt pozisyonlarda istihdam edilmekte ve en acısı hâlâ bazı mesleklerde kadın-erkek ayrımı yapıldığı da görülmektedir.

Türkiye'de yükseköğretimi sevk ve idare eden Yükseköğretim Kurulunun toplam 21 üyesi içerisinde sadece 1 kadın Yürütme Kurulu üyesi bulunmakta, Başkan ve Başkan Vekilleri de erkek. Yine, YÖK Denetleme Kurulunun toplam 16 üyesinin sadece 1'i kadın, Başkanı yine erkek. Üst basamaklarda ve karar alma mekanizmalarının neredeyse tamamında erkeklerin tam bir hâkimiyet kurması, ayrımcılığın en çarpıcı örneklerinden biridir, Türkiye'de akademide kadınların yönetim kademelerinden nasıl uzak tutulduğunun acı bir göstergesidir. Rektör sayılarıyla da bu tutum gözlenmekte. Bir de her ne kadar araştırma görevlilerinin vesaire sayılarının yüksek olduğu söylense de diğer anlamda bunların, bu görevlerinde ne kadar süreyle kaldığı da önemli, istatistiklere yansımasına rağmen.

Akademisyen oranlarına bakıldığında ise akademisyenlerin yüzde 54,87'si erkek, 45,3'ü kadın. Görece eşit görünen bu rakamda, akademik hiyerarşiye göre bakıldığında kadınların, alt kadrolarda sayıca fazla olmasına rağmen profesör, doçent kadrolarında sayıca az olduğu dikkat çekmekte. Böyle başlık başlık, detaylarına girmeden gidiyorum.

Odalarımıza yolladığınız Yükseköğretim Dergisi'nde "On beş yirmi yıl sonra Türkiye üniversitelerinde kadın öğretim üyesi oranının erkeklerden yüksek olabileceği düşünülmektedir." diyorsunuz. Örnek verdiğiniz tek rakam, kadın araştırma görevlisinin erkek sayısını geçtiği; profesör, doçent, dekan, rektör kadrolarında, üst kadrolarda yok yani.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. YEKTA SARAÇ - Şimdi verdim.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Çalışma ve Toplum Dergisi'nde, "Yükseköğretimde Kadın Akademik Yöneticilerin Karşılaştıkları Sorunlar ve Çözüm Önerileri" başlıklı bir makalede belirtildiği üzere, ezkaza yönetici pozisyonuna gelen kadınların da durumlarını, erkek egemen bir alanda var olma mücadelesi ve toplumsal cinsiyetin üretim alanı akademi olarak nitelendirdikleri sonucu çıkmaktadır. Görüşme yapılan kadınların illa kadın akademisyen ya da dekan olmasına da gerek yok yani kadınsan zaten çalışma hayatında sıkıntılarla karşılaşırsın. Erkeklerin kadınlar tarafından yönetilmek konusundaki sıkıntılarını gündemde tutup algı yarattıkları gibi ifade ve tutumlarla sıkça karşılaştıklarını ifade etmektedirler. Kadın akademisyenlerle ilgili yapılan başka çalışmalarda da meslekte yükselmelerini geciktiren etkenlerin en önemlisi olarak evlenmek ve çocuk sahibi olmak ifade edilmektedir. Biraz önce arkadaşlarım bahsetti, bu konuda kreş sayılarının yükseltilmesi ya da kreş uygulamaları noktasında ne düşünüyorsunuz?

Bu veriler şu soruyu akla getiriyor: Neden kadın profesör ve doçent sayısı bu kadar az iken araştırma görevlisi, doktor, öğretim üyesi ve öğretim görevlisi kadrolarında kadınların sayısı görece daha yüksek? Görünen o ki kadınların yükselmelerinin önünde ciddi engeller var. Ben şunu merak ediyorum: Araştırma görevlisi, doktor, öğretim üyesi ve öğretim görevlisi kadrolarında kalan kadınlar kaç yıldır bu kadrolarda bulunuyor? Profesörlük ve doçentlik için başvuran kaç kadın olduğunu, kaçının reddedildiğini ve ne gerekçeyle reddedildiğini de merak ediyorum. Bir yılda yapılan başvuruların kabul ve ret oranının cinsiyet dağılımı nedir?

YÖK BAŞKANI PROF. DR. YEKTA SARAÇ - Doçentlikte mi?

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Evet, tamamında.

Sorumu tekrar edeyim: Profesörlük ve doçentlik için başvuran kaç kadın olduğunu, kaçının reddedildiğini ve ne gerekçeyle reddedildiğini de merak ediyorum. Bir yılda yapılan başvuruların kabul ve ret oranının cinsiyet dağılımı nedir?

Akademisyenlerin akademik kadro dağılımı da daha hâlâ bazı mesleklerin cinsiyete özgü olduğu algısını destekler nitelikte. Mesela, kadın akademisyen oranının en yüksek olduğu fakülteler diş hekimliği, eczacılık, eğitim, güzel sanatlar, hemşirelik ve sağlık bilimleri, mimarlık iken ziraat fakültesi, veterinerlik fakültesi, mühendislik fakültesi, iktisadi ve idari bilimler fakültelerinde kadın akademisyenlerin oranı yüzde 30 seviyesinde. Tüm bu veriler kadın akademisyenler aleyhine orantısal bir eşitsizlik olduğunu ortaya koymakta yani akademide de kadın olmak zor. Bu konuda daha kararlı bir tutum bekliyoruz. Özellikle, kadınların karar alma mekanizmalarında ve üst pozisyonlarda daha çok yer alması yönünde eşitlikçi uygulamaların gündeme alınmasını istiyoruz, bekliyoruz.

Ancak YÖK'ün toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde bakış açısını da biliyoruz. 2015 yılında hazırlanan -biraz önce arkadaşlarım vurguladı ama önemli olduğu için tekrar edeceğim- Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi "Toplumsal değerlerimize aykırı." denilerek 2019 yılında kaldırıldı ya da askıya alındı. Özgecan Aslan cinayetinin yaşandığı süreçte hazırlandı ve...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Sayın Şahin, sekizinci dakikaya girdiniz.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sekiz mi?

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Evet.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Peki, bunu tekrar etmeyeyim yani Tutum Belgesi konusundaki...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Tekrar etmezseniz, sorulmayan sorular üzerinde yoğun...

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Peki, Tutum Belgesi'nin neresinden rahatsız olduğunuzu merak ediyoruz. "Toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği hususunun da göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır." açıklamasını yapıtınız. Yükseköğretim Dergisi'nde kadın nüfusunun okullaşmasının önündeki engellerden biri olarak ataerkil değer yargıları diyorsunuz, bu kurduğunuz cümle de ataerkil bir değer yansımasının ifadesi değil midir? "Revize edilerek yeniden üniversitelere gönderilecek." dediniz, iki yıldan beri bir şey yapılmadı, bu konuya açıklık getirmenizi istiyoruz. Tutum Belgesi doğrultusunda ne yapıldı, neden vazgeçildi ya da askıya alındı? Keşke, gönderdiğiniz kitaplarda bu konuda bir bilgi görebilseydik. Tutum Belgesi, İstanbul Sözleşmesi'nin yüklediği sorumluluklardan biriydi, bu konuyla bağlantılı olarak İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı hakkındaki görüşlerinizi de merak ediyoruz.

Çok kıymetli akademisyen arkadaşlarımıza da şu soruyu sormak istiyorum: Kadın akademisyenlerin karşılaştıkları zorluklar konusunda -kadro alamama, cinsiyetçi tutumlar gibi- ne düşünüyorsunuz? Sizin meslek hayatınızda bu konuyla ilgili karşılaştığınız zorluklar nelerdir diyor ve detaylara girmeden bitiriyorum.

Çok teşekkür ediyorum.