KOMİSYON KONUŞMASI

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) - Kerim Bey de kendi inisiyatifiyle görev almak istemedi.

On üç yıllık Parlamento deneyimini hep beraber yaşadık. Tabii ki çok yoğun yasama faaliyetlerinin olduğu bir dönemdi. Hakikaten bu dönem içerisinde yirmi dört saati aşan süre içerisinde beraberce çalıştığımız günleri, Anayasa değişikliklerini hatırlıyoruz.

Biraz önce milletvekili arkadaşımız da söyledi, insan hakları tabii ki her birimizin titizlikle yerine getirmesi gereken bir husustur ama bu süreç içerisinde şunu da gördüm: Milletvekili arkadaşlarımızın da aynı zamanda muhalefet yaparken -iktidar veya muhalefet fark etmez- yani birbirleriyle ilgili olan hususlarda o insanların da milletvekili olmakla birlikte haklarının olduğunu bilmeleri gerekir çünkü eleştirirken o insanların da ailesinin olduğunu, çocuklarının olduğunu, yakınlarının olduğunu, sevenlerinin olduğunu herkesin bilmesi gerekir. Yani, zaman zaman konuşuyoruz ediyoruz, dışarı çıkıyoruz, arkadaşlar bazen diyor ki: "Bu siyasettir." Yani, bu bir siyasettir, doğrudur ama bu siyasetin başka insanların hakkını, hukukunu çiğnemesine fırsat vermemeliyiz yani bunu iktidar ve muhalefet hep birlikte söylüyorum. O insanların kendi özel hayatlarıyla ilgili olarak, kendi yakınlarıyla ilgili, eşleri ve çocuklarıyla ilgili, sevenleriyle ilgili olarak da gönüllerinin incitildiğini ve bunları yaparken de bu ülkede bir kamplaşmaya sebebiyet verdiğimizi zaman zaman hiç unutmamamız gerekir çünkü nihayetinde kürsüde bir defa konuşuyorsunuz ama sonrasında onu tashih etme imkânınız olmuyor veya işte, tekziplere benziyor bu. Basında da tekzipler yayınlanıyor, adam sürmanşetten veriyor, öbür şeyi manşetten giriyor, arka tarafta birkaç satırla veriyor ve bu Türkiye'de insanlarımızı, her birimizi âdeta birbirimizin yüzüne bakamaz bir hâle getiriyor. Türkiye'de toplumun önündeki insanlar olarak, tabii aynı zamanda İnsan Hakları Komisyonu üyesi milletvekili olarak da çevremize bunları hep söylememiz lazım, bu hususa çok dikkat etmemiz lazım çünkü bizim söylediğimiz sözler hep bir taşın göldeki dalgaları gibi yayılarak her tarafa sirayet ediyor, bir müddet sonra siz o arkadaşla, o insanlarla, o gruplarla helalleşseniz bile toplum indindeki o gerilim devam etmiş oluyor, alt kademelerde çok daha farklı hâle geliyor. Hani, "Boğaz dokuz boğumdur, ona göre konuşmaları ayarlamak lazım." diyoruz. Bu süreç içerisinde tabii ki incittiğimiz, birbirimizin belki gönül almamızı gerektiren davranışlarımız olmuştur. O konuda her birimize bir helallik dilemek gerekir ama bundan sonraki yaşayışımızda, hayatımızda veya inşallah, diğer arkadaşlarımızın Meclisteki çalışmaları sırasında, milletvekilliği sırasında bu hususları hiç unutmamaları bu anlamda gerekir ve tecrübeyle yoğrulmuş -ister teşkilatlardan gelsin ister bürokrasiden ister özel hayattan gelsin- arkadaşlarımızın da kendilerini diğer insanların yerine koyarak iktidar veya muhalefet ilişkilerini ayarlamaları gerektiğini ben şahsen düşünüyorum. Zaman zaman istemediğimiz hususlar oluyor. Bazen ben bakıyorum, bir anlık bir kısım davranışlar medyanın konusu. Jeneriklere giriyor âdeta, durmadan aynı şeyleri getir göster, getir göster filan, yani bunlarda "Çok iyi niyetli hareket ediyoruz." filan, yok arkadaşlar. Yani madem Batı'ya öykünüyoruz, Batı'yı önemsiyoruz filan falan adamların bu tip konularla ilgili olarak kendilerine eksik olan hususları dışarıda çok nadiren... Yargı önüne taşıyorlar, doğru, yargı onun hesabını soruyor ama sürekli olarak kendi ayıplarını toplumun her tarafına her gün, her gün, her gün yansıttıklarını görmek mümkün değil. Bu konularda daha dikkatli olmamız gerekir.

Geçmişte, 2007'deydi -biraz önce arkadaşlarımız konuşurken onu hatırladım- bir milletvekili arkadaşımız kürsüye çıktı -sen de hatırlıyorsun, ismini vermeyeyim şimdi- dedi ki: "Bu Mecliste herkes bu Meclisin yüzde 60'ının değişeceğini filan söyler ama herkes kendisini yüzde 40'ın içinde hesap ettiği için hiç önemsemez. Şimdi, gelip görmemek var, gidip gelmemek var." O zaman böyle söylemişti, hatırlıyorsun.

BAŞKAN - Hatırladım, hatırladım.

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) - Onun için, birbirimize hakkımızı helal edelim. Meclisin renkli simalarından olan bir arkadaşımızdı o milletvekili arkadaşımız.

AYŞE TÜRKMENOĞLU (Konya) - Yüzde 60'da mıydı, 40'ta mıydı?

NEVZAT PAKDİL (Kahramanmaraş) - 40'taydı, milletvekili çünkü hâlâ.

Tabii ki, yani nihayetinde milletvekilliği onurlu bir görev, hakikaten, yasama organında bu ülkeyi temsil etmek ama nihayetinde tabii, her partinin kendine göre şartları var, kuralları var, disiplinleri var. Yani mutlaka milletvekili olan arkadaşlarımızın "Biz en kıymetliyiz." havasına girmemesi lazım veya nasip olup liste dışında kalmış olan veya listede olduğu hâlde seçilemeyen arkadaşlarımızın da "Ya, biz önemsiz işler mi yaptık ki bu hâl başımıza geldi?" gibi bir yaklaşımda bulunmaları doğru değil. Elden gelen sebeplerin hepsine başvurulur, ön seçime mi girilir merkez yoklaması mı yapılır ama sonunda, nihayetinde ortaya çıkan bir şey varsa ona da rıza göstermek ve kendi iç dünyalarıyla barışık olmak gerekir. Çünkü bunun aileye yansıması veya diğer yere yansıması mümkün değil. Milletvekilliği öncesinde de herkesin bir hayatı vardı, sonrasında bir hayatı olacak. Mecliste yine milletimizi temsil edecek olan arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz. Yine Meclis dışında kalan arkadaşlarımızın da eldeki bütün imkânlarla, birikimlerle, tecrübelerle birlikte bu ülkenin, bu milletin hizmetinde olması gerekir diye düşünüyorum.

İnsan Hakları Komisyonunda dört yıl süreyle görev yapmaktan dolayı duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum. Hakikaten güzel şeyler oldu, genel itibarıyla hep uzlaşı içerisinde cereyan etti. Ee, tabii ki, iktidar olarak muhalefet olarak farklı düşünmelerimiz normaldir, onu da doğal karşılamak gerekir ama sizin başkanlığınızda, riyasetinizde bu dört dönem içerisinde yaşanan olayları, gelişmeleri bihakkın Komisyonumuzun takip ettiğini, sizin de bu hususta bütün arkadaşlarımızla birlikte duyarlılık gösterdiğinize inanıyorum.

Böyle bir Komisyonda çalışmaktan duyduğum memnuniyeti tekrar ifade ediyorum. Beraber görev yaptığımız diğer uzman arkadaşlarımıza, yasama organında çalışan arkadaşlarımıza ve basın mensubu arkadaşlarımıza da bu birliktelikte beraber olduğumuz için, bize katkı sundukları için teşekkürlerimi, şükranlarımı ifade ediyorum.

Sağ olun.