KOMİSYON KONUŞMASI

VAHAP SEÇER (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, ben de dâhilde işleme rejimi kapsamında ithal edilen ürünlerle ilgili yaptığınız birtakım ilave, ek tedbirlere yönelik bazı değerlendirmelerle başlamak istiyorum. Eylül ayı içerisinde -sunumda da söylediniz- Mersin'de özellikle bu çalışmaları yaptınız. Niçin Mersin? Seçim bölgem olduğu için önemsiyorum. Mersin, ihracat-ithalat transit ticaretin çok yoğun olduğu, gerçekten gelecek on yıllarda Türkiye'nin bu anlamda da göz bebeği olacak bir kentimiz. Önemli bir limanımız var, önemli bir lojistik merkez, çok önemli bir coğrafya stratejik açıdan. Türkiye'nin de vergi sıralamasında önemli bir kenti, 6'ncı sıradayız. Bunun yanında çok önemli kara paranın da döndüğü bir kenttir açıklıkla ifade etmek gerekirse. Coğrafyasından dolayı özellikle son dönemlerde sınır güvenliğinin ortadan kalktığı, Orta Doğu'daki çatışma ortamlarının trendinin yükseldiği bir süreç yaşıyoruz. Dolayısıyla, o bölgelerde zorlandığınızı biliyoruz otorite sağlama açısından, hudutları kontrol altında tutma açısından. Şimdi, böyle bir kentte bu işi başlatmanın sebebini özellikle öğrenmek istiyorum. Zira, iş adamları burada alınganlık gösterdi. Oradaki ihracatçı arkadaşlardan aldığım bilgileri söylüyorum. Az çok sektörün de içinde olan, aslında iş adamı kökenli bir milletvekili olarak onların dertlerini de iyi bilen bir insan olarak bunu söylüyorum.

Şimdi, dahilde işleme rejimi... Rahatsızlık var, doğru yani "Zaman kaybımız oluyor, ilave maliyetler oluyor..." Bir anlamda, Türkiye ihracata mahkûm, ihracat yapmak zorundayız. Dolayısıyla, ihracatçının elini rahatlatmak durumundayız, alacağımız tedbirlerle bürokrasiyi ortadan kaldıracağız vesaire. Ancak, bunun yanında, çok rahat bıraktığınız zaman da bu sefer yine ihracatçıyı ya da sanayiciyi vuran birtakım olumsuz sonuçlar ortaya çıkıyor. Devlet vergi kaybına uğruyor, haksız rekabet söz konusu oluyor, haksız kazanç söz konusu oluyor. Bu dengeyi iyi kurmanız lazım yani orada ne ihracatçıyı sıkıntıya sokacağız, sanayiciyi sıkıntıya sokacağız ama ne de elini, kolunu serbest bırakıp "İstediğin gibi hareket et." diyeceğiz. Bu dengeyi kurmak sizin mutlaka göreviniz.

Sektörel anlamda önemli rahatsızlıklar var. Şimdi, un ihraç ediyorsunuz DİR kapsamında, şu kadar ton buğday getireceksiniz, şu kadar randımanla un ihraç edeceksiniz. Maalesef hayalî ihracat var, bunu kabul edelim. İki: A ürününü getirir, işte, birinci sınıf Alman buğdayını getirir ama onu işlemez, ticarete konu eder, bir haksız rekabet, haksız kazanç ortamı. Diğer taraftan, ikinci, üçüncü sınıf Anadolu buğdayını un yapar, Birleşmiş Milletler yardım kapsamında da böyle kötü ürünler olarak ihraç eder. Şimdi, bunları hep biliyorsunuz.

Yağ sektöründe çok önemli bir sorun var. Adam Irak'a mal ihraç ediyor DİR kapsamında, sarı su. Bu ayçiçeği yağı mı, soya yağı mı, zeytinyağı mı, makine yağı mı, bilen yok ama dönüyor, ayçiçeği ham yağını DİR kapsamında vergiye dâhil olmadan getiriyor. İşte haksız kazanç, işte vergi kaybı, işte haksız rekabet. Öbür tarafta da sanayici, kırıcı çırpınıyor üç kuruş para kazanayım diye. Sanıyorum konuya da hâkimsiniz, bir iş adamı şunu dedi: "Ya, yeni gelen Bakan müfettişlikten geldiği için bizi perişan etti." Şimdi, bu dengeyi kurmak lazım. Elbette ki kontrol altına alacağız ama diğer taraftan da özellikle sektörel bazdaki bu sıkıntıları aşmak için de öyle çok rahat bırakmayacağız.

Yine Mersin'e yönelik bir sorum var. Biliyorsunuz, Irak ve Suriye'de yaşanan olumsuzluklardan dolayı o Birleşmiş Milletler yardım kapsamında -çok önemli- oraya gıda maddeleri gidiyor. Biz bunu -bizim açımızdan tabii ki, oradaki ortamı açısından demiyorum- arzu etmiyoruz, savaş olmasın ama konumuz o olmadığı için o eleştirilere şimdi girmiyorum, Hükûmeti eleştirmeyeceğim, o başka bakanlıkların konusu. Ancak, oraya gıda yardımı yapıyor Birleşmiş Milletler ve Mersin merkezli çok önemli ürünler oradan gidiyor Irak'a ve Suriye'ye. Örneğin, diyor ki bana: "Yardım paketi yap 20 kiloluk koliler hâlinde, bunları Irak'a, Suriye'ye gönder." Ne var bunun içerisinde? Adam 1 kilo nohut koyuyor, 1 kilo mercimek koyuyor, pirincini koyuyor, onu koyuyor, bunu koyuyor ama "Şeker içine girdi mi sanki uyuşturucu gibi işlem yapılıyor bize, niçin?" diyor. Bu, sıkıntı. Özellikle bu yardım kapsamında giden ürünlerde bize kolaylık sağlansın çünkü bunlar dönemsel imkânlar, bugün var, yarın olmayabilir. Bu, ihracatımız açısından önemli.

Yine Mersin'e ilişkin bir diğer sorun: Az önce de söyledik, çok önemli bir limanımız var. Liman özelleştirildikten sonra gerçekten çok önemli bir ivme kazandı. Tabii, özelleştirmenin sonucuna bağlamıyorum, Türkiye'nin özellikle o hinterlantta çok önemli ticari gelişmeleri oldu. Orada 3 rıhtım, derinleştirme çalışmaları var, biliyorsunuz şu anda o faaliyet içerisinde. Ben görüyorum evden akşamları, Akdeniz köy gibi görünüyor bana. Gemi o kadar çok ki âdeta bir köyü izliyorum, bir dağın yamacından ovadaki köyleri izliyormuşum gibi. Aslında orası deniz üzeri ama o kadar çok gemi sırada bekliyor, 40 gemi, 50 gemi zaman zaman. Neden kaynaklı? Rıhtım kapalı. E, kime zararı oluyor? Bana oluyor, işte ben sanayiciyim, ham maddem geliyor, demuraj ödüyorum. Yani bu benim günahım değil, ben orada fabrika kurmuşum, ülke ekonomisine katkı yapayım diye, oranın da limanı var ama sorun yaşıyor. Bunu kim çözecek? Tabii ki devlet marifetiyle sizin çözmeniz lazım. Nedir bunun çözüm yolu? Orada, biliyorsunuz, bizim Mersin'in serbest bölgesi var, oranın rıhtımları var, Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğümüz var. Sayın Bakanım, oradaki rıhtımların trafiği onun kadar yoğun değil. Şimdi MIP'le de görüşmüşler, MIP diyor ki: "Ben ilave masraf yapayım buna, sorun değil ama Bakanlık bana diyecek ki: 'Kardeşim, sen gemilerini oraya yanaştır.'" Yani Mersin Gümrük Müdürlüğü geçici olarak, bu sıkıntıları aşana kadar, oradan faydalanabilir. Bu, iş adamlarının, ihracatçıların bir talebidir, size de burada iletmek istiyorum.

Şimdi, kaçak akaryakıt konusu var. Sunumda dediniz ki Sayın Bakan: "113 milyon TL'lik akaryakıt yakalandı." Aslında, bunu siz biliyorsunuz ki çok önemli bir akaryakıt trafiği var. Bunun parasal karşılığı çok çok büyük miktarlar yani bu yakalanan rakam onun bonusu bile olmaz. Şimdi, bir rapor var, Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Komisyonunun hazırladığı bir rapor var, örneğin orada diyor ki: "Yıllık kaçak akaryakıt miktarı 8-10 milyar TL civarında." Yine Türkiye Petrol ve Petrol Ürünleri Sanayi Meclisinin bir raporu var, oradan alıntı yaptım. Onlar da diyor ki: "Yıllık 10 milyar TL gibi bir kaçak akaryakıt söz konusu ve bunun da tabii ki vergi kaybı yüksek, 2,5 milyar TL gibi." Peki, akaryakıtın kaçak olmasına sebebiyet veren yani bu emtianın kaçak olmasını cazip hâle getiren nedir? Bir tanesi, vergi yükü yüksek. Türkiye, dünyada benzinde 6'ncı, mazotta da 5'inci vergi yüküne sahip. Mazotta yüzde 52 civarında bir vergi yükü var.

Peki, diğer konu ne? Maalesef bölgede terör örgütlerinin finans kaynağı. Şimdi, şurada bir gazete haberi var, diyor ki: "Türkiye- Suriye arasına yakıt kaçakçılığı için hortum döşemişler." Bu haberi siz de okumuşsunuzdur. Biz yerinde gidip tespit etmedik yani "O, böyle bir şey var, falan..." Gazete haberi... O dönemde de bu tartışıldı; Parlamentoda, aşağıda da bunlar tartışıldı. Olmuş mu? Olmuştur. İşte, Reyhanlı'da patlama oldu, Hatay'da oldu, orada oldu, burada oldu. Orada, biliyorsunuz, böyle mobil rafineriler kuruldu, işte, orada yangın çıktı, insanlar öldü, vesaire. Ben bu konuyla ilgili Parlamentoda konuşma yaparken siz grup başkan vekiliydiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seçer, lütfen toparlayınız.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Efendim, biraz ek süre isteyeceğim konuşmayan arkadaşlardan, birkaç konu var.

BAŞKAN - Verdim, verdim efendim, verdim zaten. Siz demin sürenizi Sayın Susam'a verince ondan kaynaklanıyor.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Kullandırmadın da ondan.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Dedim ki: Acaba... Bu Suriye meseleleri içerisinde biliyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının Özgür Suriye Ordusuna böyle canhıraş desteği oldu ve inanılmaz bir Esat düşmanlığı. Bunun tabii ki bedelini ödeyeceksiniz. Yani, bu kadar bağırıyorsanız, işte 1,7 milyon misafir gelir, statüsü de yok, hukuki statüsü, "misafir" diyelim. Bunun karşılığında 4,5 milyar dolar -Sayın Şimşek açıkladı pazartesi günü burada- bunun parasal bir karşılığı var yani bunlar bedel. Türkiye, bunu ben söylemiyorum yani sağır sultan duydu Mısır'daki, dünya basını söylüyor, lojistik destek, silah desteği vesaire, nerelerden bu kaynaklar aktarıldı? Acaba, bu akaryakıt kaçakçılığını... O dönemde siz Bakan değildiniz yani bu tartışmalar olurken, şu anda da bu tartışmalar devam ediyor yani bunun başlangıç noktasında siz yoktunuz. Acaba, Hükûmetiniz buna göz yummuş olabilir mi? Yani, zaman zaman oluyor. Diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı: "Velev ki 49 rehine için IŞİD militanlarını takas yaptık." Yani "ben sonuca bakarım" yani böyle bir şey söz konusu olabilir. Hukuk tanımaz bir anlayış, bir zihniyetle bazı işlemler oluyor. İşte, takas meselesinde olduğu gibi, bunda da aynı durum söz konusu olabilir mi diye düşünüyorum.

Şimdi, son yıllarda özellikle ateş çemberini andıran bölgemizde silah kaçakçılığı da dikkat çekiyor. Ben bir önerge vermişim, 2013 yılında limanlarımızda 10.459 tabanca, 493 uzun namlulu silah, 26.100 mermi vesaire. Bunlar ele geçirilenler. 2014'te durum nedir? Onu bilmiyorum.

AVM konusuna Sayın Susam girdi. Hakikaten tabii ki siyasetçi olarak gezdiğimiz esnaf odalarında, meslek odalarında en çok önümüze konan konular değil mi Sayın Susam? "Canımızı yaktı bu AVM'ler." diyorlar ve inanılmaz da bir artış var ve ben bu hikâyeyi de hep dinlerim, yedi yıldır Vekilim. Alışveriş merkezlerine ilişkin işte bu perakende meselesiyle ilgili yasa gelecek ama bir türlü gelmiyor. Bakın, 2005'te 106 adetmiş, şu anda 342'ye... Bu en son rapor, Eva Gayrimenkul Değerleme ile Akademetre tarafından hazırlanan AVM Potansiyel Analiz Raporu. 57 kentte var, 342'ye ulaşmış. Metrekare olarak da buraya veriyor, detaylarına girmeyeceğim. Bu, esnafın önemli bir sorunu yani buna disiplin getirin. Olmasın demiyoruz, dünyadan kendimizi soyut tutamayız yani entegrasyonsa dünya ekonomisiyle, doğrudur, bu, dünya gerçeğidir, vardır ama bunun kuralları vardır yani Amerika'yı bir daha keşfetmeyeceğiz. İşte, gelişmiş ülkelerde nasıl yapılmışsa, esnaf mağdur edilmemişse biz de etmeyelim. Bunların çalışmasını yapalım.

MUSA ÇAM (İzmir) - Cemil Çiçek, Mecliste de bir AVM yapacak herhâlde otoparkın üzerine.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Aslında burada bunları sizler Sayın Canikli bizden iyi biliyorsunuz da özellikle AVM konusunu işte bu lobiler yani onların baskılarından sıyrılmanız lazım, o cesareti göstermeniz lazım.

Lisanslı depoculuk konusu: Geçen yılki sunuma da baktım, 180 bin ton, bu yıl 250 bin ton. Doğrudur yanlıştır, tahminlerdir bunlar ama şimdi burada bu konuyu da yıllardır takip ediyorum. Buradaki temel sebep ne biliyor musunuz? Bakın, kira desteği, sübvansiyon yapmışsınız çok iyi, hiçbir sorun yok, makul. Çiftçi bilmiyor yani lisanslı depoculuk ne? Efendim, oraya gideceğim, ürün senedi alacağım. Onun karşılığında gideceğim, bankadan uygun kredi alacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Mersin) - Bankaya ödeyeceğim, bunları bilmiyorlar. Çiftçi, borcu bilir, gider dışarıdan borç harç gübresini, tohumunu alır, ürününü de götürür ona verir, yıllardır böyle. Bu bir teamüldür. Bunu ortadan kaldırmanın yolu...

Bu kadar konuştuğum girmedi mi kayıt altına, boşuna mı konuştum ben şimdi?

BAŞKAN - Son on saniyesi kayıt altına... Tam tutanak vardır, rahat olunuz efendim.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Şimdi, bunları bu insanlara anlatmak lazım, yayım yapmak lazım. Bu, önemli bir konu.

Hal Kanunu: Yine sıkıntılar devam ediyor. Hal kayıt sisteminde birçok altyapı eksikliği var. Aslında 2010'da çıkmıştı bu Kanun, çok da olumlu maddelerle doluydu ama uygulamada çok büyük sıkıntılar yaşandı. O zaman da eleştirmiştik, "Ya, kolay değil yani altyapınız yok, bunların bir anda uygulamaya geçmesi kolay değil." demiştik. Maalesef biz haklı çıktık.

Bir de en son olarak bunu Sayın Sezai Bey Müsteşar Yardımcımız da biliyor, onunla paylaşmıştım yine bir kanun görüşmelerinde, sonra bize yardımcı da oldu, yönlendirdi ilgili yere. Şimdi, serbest dolaşım giriş beyannamesiyle bir sanayici dökme ürün getiriyor. Diyor ki: "Ben işte 3.000 ton ayçiçeği getireceğim." Geliyor ayçiçeği, 2.950 ton çıkıyor ama vergisini ödüyor o 3.000 tonun, 50 ton vergisini fazla ödemiş oluyor. Eğer 3.050 ton çıkmış olsaydı bu dökme ürün, 50 tonun siz vergisini alacaktınız ama iade etmiyorsunuz. Şimdi, bunun şeyini yazdı firma, burada var, siz hâkimsiniz, bu konuda da açıklama istiyorum. Diyor ki: "Ya, böyle olmuş ama bunun da "spekt"lerinde şöyle daha iyi bir durum söz konusu. Dolayısıyla, eğer biz bunun vergisini almış olsak o artı "spekt" durumunun fiyat artışı olacaktı. Dolayısıyla, vergiyi de almış olacaktım. Dolayısıyla sen bu işi kurcalama." Benim anladığımın mealini söylüyorum ama şimdi bunu belli bir kural altına almak lazım. Devlet de ne alacağını bilsin, sanayici de ne vereceğini bilsin.

Teşekkür ediyorum. Bütçeniz hayırlı olsun.