KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokrat arkadaşlar, değerli basın emekçileri; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, ilk bütçeniz, hem bütçeniz hem göreviniz hayırlı olsun, başarı diliyorum.

Sayın Bakan, ben tam bir yıl, 7 Kasım 2013 bütçe görüşmeleri sırasında burada Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bütçesi görüşülürken konuşmamın bir bölümünde şöyle bir şey söylemişim: "TOBB'la iş birliği yaparak bu sınır kapılarının modernizasyonunun TOBB'a yaptırılmasında son derece büyük kayıplar var. İdare tarafından bir kere sağlıklı bir maliyet ve gelir tahmini tespiti yapılmamış, yüklenici olan TOBB'un yapmış olduğu analizler ve teklifler dikkate alınarak işler gördürülmüş. Üstelik herhangi bir şeye de açılmamış. TOBB'un bir kurduğu firmaya işte Kapıkule, Habur, Cilvegözü, Hamzabeyli gibi sınır kapılarının modernizasyon işi yaptırılmış. Yine, bunların işletme hakkı da yine herhangi bir ihale falan açılmadan, "free-shop"lar ve diğer birimler usulüne uygun olmadan onlara verilmiş. Mesela "free-shop" gelirlerinde yüzde 62, hizmet gelirlerinde yüzde 74, diğer sair gelirlerde yap-işlet-devret modeline göre öngörülen anlaşmalardan yüzde 1.742 sapma var. Sayın Bakan "Bunlar kamu zararı değil de nedir? TOBB'u himaye etme değil de, TOBB'la ortak iş tutarak İhale Kanunu'na da aykırı işlem yaptırmak değil de nedir? Tabii ki arkadaş da belirtti, bunun doğal sonucu olarak da Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez TOBB muhalefet partisi liderlerini Genel kurula çağırmadı." demişim.

Şimdi, aşkınız devam ediyor, TOBB aşkınız. 73'üncü sayfanızda konuşma metninizin "Odalar ve Borsalar ve TOBB'a yönelik hizmetlerimize devam ediyoruz." diyorsunuz.

Şimdi, ben Sayıştay raporuna döneceğim birdenbire. Değerli arkadaşlar, bu 2013 yılı Sayıştay Denetim Raporu. Tabii, arkadaşlar kısmen değindiler ama burada önemli bulgular, önemli tespitler var, Sayıştay raporlarında ki bunlar Sayıştayın denetim yapabilme, sizin de tutanaklara ya da "tape" lere yansıyan konuşmalarınız, "Mahvolurduk." dediğiniz o Sayıştay raporlarından yazılabilen bir iki tanesi önümde. Mesela, 5174 sayılı Kanun'un 78'inci maddesi uyarınca ayrılan iç ticaret hizmetleri geliştirme payının bir kamu kaynağı olarak genel bütçe dışında tutulmasının doğru olmadığını belirttikten sonra önemli bir konuda da özellikle Sayıştay Raporu'nda "Kantar paylarının kullanımına ilişkin protokolün mevzuata aykırı hükümler taşıması sonucu döner sermaye bütçesi içinde yer alması gereken idare payının özel hesapta tutulması."

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile TOBB arasında, sınır kapılarından elde edilen kantar ücretlerinin yüzde 25'inden oluşan idare payına ilişkin usul ve esasları belirleyen protokolün mevzuata aykırı olduğuna ilişkin çok çarpıcı iddialar var.

Yani ben şunu 2013'te de söylemişim, şimdi de söylüyorum: Gerçekten TOBB'la aranızda bir al gülüm ver gülüm var. Bir tarafta, 17 Aralıkta ve 25 Aralıkta açığa çıkan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, ona yönelik olarak hiç konuşmayan bir TOBB, sesini çıkartmayan bir TOBB ve TOBB'la biraz evvel sizin 73'üncü sayfada "Hizmetlerimize devam edeceğiz." diye devletin olanaklarının belli bir kesime... İşçi ücretleri, memur maaşları ki memura 2014'te 123 lira verdiniz -siz de memurluktan, bürokratlıktan geldiniz- Hükûmet olarak. "Toplu sözleşme var." dediniz. Bir sendika, yandaş sendika yaratıp onu da kullanarak 123 liralık bir net artışla memurlara bir yıl geçirttirirken TOBB'a bu kadar kaynağın aktarılması, ihalelerin usulsüz verilmesi...

Bakın, şurada bir çarpıcı bölüm okuyalım değerli arkadaşlar, gerçekten işlem yapılmasını da zorunlu görüyorum: "Protokol hükümlerinden anlaşılacağı üzere kantar ücretlerinden idare adına ayrılan pay, şirket adına açılan bir hesapta tutulmaktadır. İdare tarafından talep edilen mal ve hizmetler şirket tarafından temin edilmek suretiyle ödemeleri gerçekleştirilmektedir. Temin usulüne TOBB bünyesinde kurulan şirket karar vermekte ve bu işlemden dolayı da herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.

Talep edilen işlerin temin işlemlerinin TOBB'un kurduğu şirket tarafından gerçekleştiriliyor olması ve bu konuda hiçbir sorumluluk üstlenmediğini belirtmesi kabul edilemez bir durumdur."

Son bölümde de diyor ki: "640 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15 inci maddesinde yer alan faaliyetlerden bir tanesi de f bendinde yer aldığı üzere gümrük idarelerinin denetimi altındaki alanlarda tartım ve benzeri hizmetlerini yapmak veya yaptırmaktır. Bu nedenle sınır kapılarında kantar ücretlerinden alınan yüzde 25'lik payın döner sermaye bütçesi için bir gelir kalemi olduğu açıktır. TOBB'a ait bir banka hesabında tutulan 42.906.911,00 TL'nin döner sermaye bütçesine aktarılması kanuni bir zorunluluktur."

Tabii, bu zorunluluğa rağmen bir işlem yapılmıyor. Yani demokrasinin gelişebilmesi açısından, kendisini zaman zaman sivil toplum örgütü ya da bir meslek örgütü olarak kuran, sizin de burada belirttiğiniz gibi 181 ticaret ve sanayi odası, 57 ticaret odası, 12 sanayi odası, 2 deniz ticaret odası, 113 ticaret borsası, 1,5 milyon tüccar ve sanayiciyi bağrında toplayan bir kurumun da demokratik olması gerekir. Onun da hesaplarının şeffaf olması gerekir. Hükûmetin de -en büyük- ekonomik olarak da, sayısal olarak da güçlü bir örgütle bu kadar girift ilişkiler içine girmesi pek doğru değil.

Sayın Bakan, tabii, zaman zaman sizin konuşmanızda da var. Özellikle kaçakçılıkla ilgili bölümlerde arkadaşlar konuştular. Zamanımız da çok fazla değil. Ben, o nedenle, sınırlı sürede bu kaçakçılıkla ilgili... Hatay'da, daha dün telefonla konuştuğumuz bir petrol istasyonu işleten bir işletmeci "Can çekişiyoruz çünkü kaçak yakıt canımızı yaktı. Bizden kimse ne mazot alıyor ne benzin alıyor." Şimdi "ucuz mazot" oldu adı kaçak mazotun. Siz verileri vermişsiniz burada. Bunlar, tabii, doğrudur, devletin resmî rakamlarıdır diye itibar edeceğiz ama sanılandan çok büyük.

Ben Sendika Genel Başkanı olduğum dönemde, 1990'lı yıllarda "Susan George" diye Fransız, sosyolog bir bilim kadınına "Akdeniz havzası ülkelerinin dış borç yükü nedir?" diye bir inceleme yaptırmıştım, Türkçeye çevirttirmiştim, kitap olarak yayınlattırdım. Orada iki önemli konu vardı Türkiye'yle ilgili: Türkiye ki o zaman bu kadar terör yaygınlaşmamış, sınır kapıları bu kadar "large" hâle gelmemişti. O zaman bile -o kitapta bazı bölümleri, kelimeleri bile değiştirerek yayınlamıştık- diyordu ki: "Türkiye hem hat olarak yani yol olarak, koridor olarak hem de üretici olarak bu kaçakçılıktan, kara ve kirli para aklamaktan büyük kazanç sağlıyor." O zaman 20 koyup 1 alacaktı merhum Özal döneminde.

VAHAP SEÇER (Mersin) - 1 koyup 3 alacaktı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Neyse, ters oldu.

Şimdi, yıkılmamasının nedenini, o sınırların "large"lığına bağlamıştı. Oradaki güvenlik güçlerinin... Aynen, o günkü tabiri şimdi herkes kullanıyor. Gerillaların ve bürokratların arasında müthiş bir paylaşımın varlığını ortaya koyuyordu. Kullandığı kelime "gerilla" idi, biz ona "PKK" demiştik o zaman. Şimdi tam da o noktadayız.

Tabii, iş böyle olunca Sayın Bakan, geçtiğimiz yıl, yine 17 Aralıkta Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bir kısım AKP'lilerin dediği gibi Hükûmete bir darbe girişiminden söz edildi. "Bu darbe girişimidir." denildi. 4 bakan istifa etti, ettirildi, neyse. Bunu bir darbe girişimi olarak sundunuz. Ama geçtiğimiz günlerde bir televizyonda, 17 Aralık soruşturma dosyasına giren Erdoğan'ın "Hayırsever iş adamı." dediği Rıza Sarraf'ın Gana'dan sahte evrakla Türkiye'ye getirdiği 1,5 ton altınla ilgili, Gümrük ve Ticaret Bakanlığının bizzat bu konuyla ilgili görevlendirdiği bilirkişi raporunun esas alındığı ortaya çıktı. Yani Hükûmetinize karşı -eğer o haber doğruysa- darbeyi... Sizden önceki Bakanın bizzat görevlendirdiği bilirkişinin raporundan anlaşıldı. Acaba ben şimdi soruyorum: Sizden önceki Bakan o nedenle mi görevinden oldu? Yani bir bilirkişiye böyle bir inceleme yaptırttı. Bu birileri tarafından ele geçti. Başbakana, şimdiki Cumhurbaşkanına iletildi de Sayın Yazıcıoğlu acaba o nedenle mi görevden alındı diye düşünmeden edemiyorum çünkü AKP'nin "darbe girişimi" diye sunmaya çalıştığı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, lütfen toparlayın.

İZZET ÇETİN (Ankara) - 17 Aralık soruşturmasına giren rüşvet ve kaçakçılık soruşturmasını bizzat Gümrük ve Ticaret Bakanlığının savcıdan talep ettiği ortaya çıktı.

Şimdi, Sayın Başkan, bir önemli konu da dün burada konuşurken biz bankalarla ilgili olarak Bank Asyanın batırılmasına ilişkin, operasyon yapılmasına ilişkin paralel yapı nedeniyle Başbakanın da, eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanın da söylediklerini burada konuştuk. Ama, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devlet adamı en büyük kamu kurumu olan TÜPRAŞ gibi bir kurumun üzerine maliyecileri seferber etmemeli idi bence. Yani sırf kendi yandaş iş adamı, paralel iş adamı yaratacağım diye eski milletvekili, şimdi Rekabet Kurumu Başkanı arkadaşın bizzat buraya gelip, belki o günlerde sizlerle ya da kimlerle görüştüğüyse görüştükten sonra gidip -daha evvel de biliyorsunuz Yapı Kredi Bankasına, TOFAŞ'a aynı, benzer muameleler yapılmıştı- TÜPRAŞ'ın muameleye tabi tutulması ve 412 milyon lira ceza kesilmesi, o kurumun da yani Türkiye'nin göz bebeği olan bir kurumun da şaibeli hâle gelmesine neden oldu. Şimdi, bir kamu görevlisinin, özellikle Rekabet Kurulu Başkanının kalkıp da burada siyasi otoriteyi ziyaret ettikten sonra operasyon yaptırtması ve bu konuda bizim Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Hurşit Güneş'in sorularına bugüne kadar ne onun ne Hükûmet kanadının bir yanıt vermemesi, gerçekten -son dönemde moda tabirle söyleyeyim- manidar. Yani oralarda kesilen cezaların hangi amaçla kesildiği, Türkiye'de kaçakçılığın, akaryakıt kaçakçılığının bu boyutlara vardığı bir dönemde, etrafı polisle çevrili cinayet mahallî edasıyla baskın olarak yapılması doğru değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayın Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan, bir de -geçtiğimiz dönem de söyledim- gerçekten belli meslek grupları var Türkiye'de. Odalar birliği var, barolar birliği var, Türk Tabipleri Birliği var, buna benzer pek çok meslek örgütü var. Sizin bünyenizde de gümrük işlemlerinin, ithalat ve ihracat işlemlerinin daha sağlıklı yürüyebilmesi açısından bir gümrük müşavirleri derneği var. Bu dernek, defalarca Bakanlığa kendine ilişkin sıkıntılarını, sorunlarını yazıp iletti. Yani, onlar da bir oda olarak daha etkili olmak istiyorlar. Mesela, "Bilgili ve tecrübeli kişilere bu işler yaptırılır." diye bir tebliğiniz var. Ya, bu işi bilgili ve tecrübeli kişilere yaptıracağınıza, ticareti disipline etmekte, gümrük işlerini disipline etmekte tecrübe sahibi olmuş elinizin altında bu kadar önemli bir dernek var, bunlar oda olmak istiyorlar -on dört yıldan bu yana da hangi saikla engelleniyor, onu tam olarak bilmiyorum- yani onun bir odaya dönüştürülmesi için taleplerinin gerçekleştirilmesinde büyük yarar var.

Bir de Türkiye'nin ithalat ve ihracatına büyük kolaylık ve hız kazandıracak olan yetkilendirilmiş yükümlü yönetmeliğinizin 6'ncı maddesinde belirttiğiniz özellikle "bilgili ve tecrübeli kişi" kavramı muğlak bir kavram. Bu konuda hiçbir bilgi ve tecrübe sahibi olmayan kişiler bile bu işleri yapar hâle geldi. Bunların da o gümrük müşavirlerine bir görev olarak verilmesi, işin disipline edilmesi açısından faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Bir iki konum daha var ama onları da soru-cevap bölümünde soru olarak size yönelteceğim.

Teşekkür ediyorum.