KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler, herkese merhabalar.

Evet, Anayasa 10'uncu maddeye siz gelmeden önce biz önceki toplantılarda sık sık değindik, bizim için çok önemli. İstanbul Sözleşmesi madde 4'te de aslında benzer bir içerik var, öyle söyleyeyim ama şunu görüyoruz maalesef, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme nedeni de aslında bu maddenin içeriği: Hiçbir ayrım gözetmeden; dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel eğilim ayrımı gözetmeden herkese eşit bir şekilde davranılması. Evet, dediğim gibi İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme nedenlerinden biri de aslında bu madde.

Tabii, pozitif ayrımcılıktan bahsettik ama bu pozitif ayrımcılığı sanırım sizin kurumda daha çok göremedik çünkü Anayasanın ne başkanlığında ne başkan vekilliğinde ne de 12 kişilik üyesi içerisinde sanırım kadın yok. Bu önemli bir mevzu bence.

Şimdi, Yargıtayın aldığı kimi kararlara değineceğim, kimisine Gamze Hanım değindiği için onları geçeceğim, süremi biraz kısaltmış olacağım bu şekilde; eşit kusurlu olması mevzusu mesela, bir diğeri babacan tavır mevzusu. Örneklerden biri de Yargıtay dört yıl boyunca aynı odada kalmak zorunda kaldığı halasının oğlu tarafından cinsel istismara uğradığını söyleyen kız çocuğuna dair alınan yerel mahkemenin mahkûmiyet kararını 14. Ağır Ceza bozuyor "Yan delil yok." diyerek bozuyor bu kararı. Bir diğeri Osman O. kendi kızına iki yıl boyunca istismarda bulunuyor ve annesi durumu öğrenince suç duyurusunda bulunuyor ve yerelde ceza verilmesine rağmen ve kardeşlerinin tanıklığıyla beraber ceza verilmesine rağmen bu dava da Yargıtay 14. Ceza Dairesinde bozuluyor, delil yetersizliğinden kaynaklı bozuluyor. Yargıtayın cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarında fiziksel bulgu, görgü tanıkları ve görüntü kaydı gibi deliller bulunmadığı durumlarda -ki olan durumlarda dahi bozulan cezalar var -beraat kararı verme yönünde bir eğilim gösterdiğini görüyoruz aslında. Şimdi, yargı kararları verilirken hâkimlerin aldığı kararlarda cinsiyetçilik olduğunu düşünüyor musunuz?

Yine, Anayasa Mahkemesinde kadınlar tarafından yapılan şiddete dair bireysel başvuruları inceleyen hukukçulara toplumsal cinsiyet eğitimi veriliyor mu? Anayasa Mahkemesinde neden kadın üye yok? Bunu da söylemiş olalım.

Yine, 2015 yılından beri Anayasa Mahkemesine kaç kadına yönelik şiddet davası intikal etti ve bunların kaçında kadın lehine kararlar verildi? Yerel mahkemelerin iyi hâl indirimi, tahrik indirimi gibi indirimler uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi bu indirimler hakkında ne düşünüyor? Bunu merak ediyoruz.

6284 sayılı Kanun'un uygulanmasındaki sorunların çözümü için ne gibi adımlar atılacak? Tedbir kararlarına uymayanlar hakkında hapis cezası yolu neden kanunda düzenlendiği gibi uygulanmıyor? 23 kez şikâyete rağmen hapis cezası almayıp ama Tuba Arslan'ı bir kez daha hatırlatmak istiyorum, öldürülen Tuba Arslan'ı. 2015 yılından beri Yargıtaya intikal eden kadına yönelik kaç şiddet davası mevcut, bu davalardan kaçı kadın lehine alınmış?

Kimi suçlarda yapılan ceza artırımından bahsettiniz Yargıtay üyeleri ama önemli olan bunların uygulanır olması. Çoğunlukla tahrik indirimi yapılıyor veya delil isteniyor ama ki erkekler çok rahat maalesef, haksız tahrik indiriminden faydalanmak için soyut bir sebep bulabiliyor. İşte, bahsettiğimiz, evi terk etti, eve geç geldi, yemek yapmadı, beni aldattığını düşünüyorum ve benzeri nedenlerle soyut nedenler bulabiliyor. Bence kadına yönelik cinayet ve şiddetin hiçbirinin gerekçelendirilmemesi gerekiyor. Gerekçelendirilmesi demek aslında bunun meşrulaştırılması anlamına geliyor.

HSK açılan dava sayısından bahsetti, bu davaların kaçının kabul, kaçının reddedildiğinden bahsetti. Ama önemli olan bunların sonuçları yani bunların sonuçlarının kaçı kadın lehine verilmiş kararlar?

Yine, Ankara Adliyesinden Yılmaz Çiftçi Bey'in birkaç önerisi vardı 6284'te değişiklik yapılmasına dair. Tabii, ben bir ikisine değineceğim diğer arkadaşlarım muhtemelen değinecekler. "Delil ve belge aranmaz." diyor 6284 yani kadının beyanı esastır ama "Bu husus tek başına uygulamada suistimallere neden olmakta ve başvuruların tek cümle içeren bir dilekçeyle yapıldığı görülmektedir." demişsiniz. Burada "Kadının beyanı esas değildir." diyorsunuz aslında ama erkek haksız tahrik ve takdir indirimi alırken erkeğin beyanı esas alınıyor. Bu, aslında birbiriyle çelişen ve nasıl da taraflı bir yargı olduğunu gösteren bir değişiklik önerisi.

Boşanma davalarında da yine "6284 sayılı Yasa uygulamasında, cezai boyutuyla delil olarak dikkate alınmaması, önleyici tedbir niteliğinin korunması ve bu durumun tarafların boşanma davalarında kötü niyetle kullanılmasının önüne geçilmesi gerektiği değerlendirilmektedir." demişsiniz. Bunu biraz açarsanız seviniriz.

Bir diğeri, İstanbul Sözleşmesi'ne tekrar değineceğim. Şimdi, bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı alındı ama Anayasa 104'üncü maddenin on yedinci fıkrası, eğer bu kararlar insan hakları çerçevesindeyse bu kararın Cumhurbaşkanlığı tarafından alınmaması gerektiğini, aslında Cumhurbaşkanının alabileceği bir karar olmadığını söylüyor. Anayasanın bu konuda ne düşündüğünü merak ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi kadınların haklarını düzenleyen bir sözleşme olduğuna göre söz konusu çekilme kararına ilişkin sizin sorumluluğunuz ne? Söz konusu yürütme kararının iptali için bir şey yapacak mısınız?

Teşekkür ediyorum tekrardan.