KOMİSYON KONUŞMASI

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Tamam, teşekkür ederim.

Hoş geldiniz.

Konuşmama 2015'te Erzurum'da Lokman Serçeoğlu tarafından bıçaklanarak öldürülen, sonrasında da bir iş makinesinin altına atılan beş çocuk annesi Hanım Ç.'yi anarak başlamak istiyorum.

Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinde verilen müebbet hapis cezası, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından fazla bulunmuş, haksız tahrik indirimi uygulanmıştı ve bozulmuştu; daha sonra İçtihadı Birleştirmede değiştirildi ama oraya geleceğim. Dün de söyledik ve sürekli söylemeye devam edeceğiz: Kadın cinayetlerinde haksız tahrik ve iyi hâl indirimini lütfen artık kaldırın; bu uygulamaya son verilsin diyorum.

Sevgili Murat Bey, Anayasa Mahkemesi; biliyorsunuz, siz en yüksek yargı organısınız ve bireysel başvurulara ilişkin verilen kararlara alt mahkemelerin uyma zorunluluğu var ama uygulamada bunu göremeyebiliyoruz. Mesela, Enis Berberoğlu kararında alt mahkeme apaçık bir şekilde Anayasa Mahkemesi kararını tanımamıştı. Bu, şöyle tehlikeli bir şey: Kadına yönelik şiddet kararlarıyla ilgili de aynı tehdit doğabilir. O yüzden, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kararlara uyulmamasının Anayasa Mahkemesinin özgür ve bağımsız duruşuna zarar verdiğini düşünüyor musunuz mesela?

Yine, diğer bir sorum -arkadaşlar bahsettiler ama- kurumdaki kadın üye eksikliğine ilişkin. Sitenize baktım, web sitenizde şöyle yazıyor: "Anayasa Mahkemesinin ilk ve tek bayan Başkanı, Danıştay kökenli Sayın Tülay Tuğcu olmuşlardır. Bayan üyelerin 112 üye içerisindeki oranı yüzde 3,5'tur Ne kadar hazin! 12 üyenin neredeyse tamamı bay üye ve bay Başkanlardan oluşuyor. Neden hiçbir kadın üyemiz yok? Ve bunu, kadın üyenin olmamasını, Anayasa Mahkemesinin bay Başkan ve bay üyelerden oluşmasındaki bu eksikliği hissediyor musunuz? Ve bu bay üye ve bay Başkanların, üyelerin kadına yönelik şiddetle ilgili özel eğitimleri var mı, ihtisasları var mı acaba? Onu merak ediyorum.

Bir diğer konu verilerle ilgili. Anayasa Mahkemesine gelen bireysel başvuruların bir kısmını sınıflandırdığınızı biliyoruz. Acaba kadına yönelik şiddet içerikli davaların verisini tutuyor musunuz, tasnifliyor musunuz, varsa lütfen paylaşır mısınız?

Bir başka konuyu Yargıtaya soracağım. Öncelikle, kadına yönelik şiddet davalarında ceza indiriminin uygulanmaması, sanıkların tahliyesi yolunun kapatılmaması ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının haberdar edilmemesi nedeniyle dosyaların usulden bozulmamasıyla ilgili güzel emsal kararlarınız var ama yine aynı bağlayıcılık sorunu -Anayasa Mahkemesinin kararları bakımından- Yargıtay için de geçerli. Mesela, bahsettiğim bu güzel emsal kararlarınız Hanım Ç. davasında Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu tarafından verilmiş Mart 2020'de.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU ÜYESİ FATİH AKDOĞAN - Ceza Genel Kurulu.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ama Aralık 2020'de Yargıtay, Abdullah Melih Barış tarafından ruhsatsız silahla on bir kurşun sıkılarak öldürülen Nurcan Arslan davasında sanığa verilen müebbet hapsi yine, iyi hâl indirimi kapsamında almış. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararları Yargıtay ve alt mahkemeler açısından geçerli diye biliyorum; öyleyse neden böyle oluyor? Sizin fikriniz nedir? Acaba Yargıtayın ya da alt mahkemelerin bu içtihadı birleştirme kararlarından haberi mi olmuyor? Bu konuda nasıl bir çalışma izliyorsunuz?

Yine, arkadaşlar bahsettiler ama ben de bir avukat olarak bazı kararların kadınlar aleyhine verildiğini tekrar etmek istiyorum. Geçtiğimiz aylarda Yargıtay Genel Kurulunun verdiği bir karar: Evi terk eden bir kadın eş, şiddet uygulayan bir erkek eşle eşit kusurlu bulunuyor. Ya, hiçbir şey şiddete gerekçe olamaz diye düşünüyorum, sanırım aynı fikirdeyiz. Evden çekip gitmek ile karşısındaki kişinin vücut bütünlüğüne kastetmeyi herhâlde aynı kefeye koyamayız. Bu kötü örneklerden ziyade iyi örneklerin vurgulanması ve emsal gösterilmesinin, sizin bu anlamda bilgilendirmeler yapmanızın kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Hâkimler ve Savcılar Kuruluna geçmek istiyorum Sayın Başkana... Maalesef HSK'de de kadın üye göremiyoruz, görmek istiyoruz.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) - Aday gösterdiniz de seçmedik mi?

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Hâkim, savcı sınavlarında kadın-erkek oranına dikkat edilip edilmediğini merak ediyorum, çünkü biliyorsunuz, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin...

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Adalet Bakanımız kadın hâkim ve savcı sayısındaki artışın yüzde 300 oranında olduğunu anlattı, siz de buradaydınız.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Ben başka bir şeyden bahsediyorum, dinlerseniz, daha sonra siz söz alırsanız tartışırız.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Siz merak etmeyin, dinliyorum.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Teşekkür ederim nezaketiniz için.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin "Opuz kararı"nı bir anlatalım: Yargıçların toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetmede pasif kaldığını, yargı sisteminde bu konuya dikkat edilmesi gerektiğini ifade ediyor bu karar. O yüzden, bu konuda Hâkimler ve Savcılar Kurulunun öncelikle üyelerine verdiği bir eğitim var mı? Yükselme kriterlerini belirlediğiniz ilke kararlarınızda mesela toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat ediyor musunuz? Hâkim ve savcılarımızın toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kararlar vermesi için ne gibi kriterler uyguluyorsunuz, bunu merak ediyorum.

Başsavcıya sorum hâkim ve savcıların eğitimine ilişkin. Yine, dün, Adalet Bakanı kadına yönelik şiddet davalarında özel savcıların görevlendirileceğinden bahsetti. Bu özel savcı durumu uygulanmaya başladı mı? Bu savcıların geçtiği eğitimin içeriği nedir, toplumsal cinsiyet eşitliğini kapsayıcı bir şekilde midir? Bir de biliyorsunuz, biz kadına şiddetin sadece görünen kısmıyla ilgilenebiliyoruz ve bu bir buzdağı, göremediğimiz daha ne kadar çok şiddet olayı var, bunu bilemiyoruz, medyaya yansıdığı kadarını, rakamları görüyoruz. Bu konuda savcıların izlediği bir prosedür var mı, gördükleri davalarda ya da dava açılmamış hâllerde şiddet şüphesine dayanarak resen ne şekilde hareket ediyorsunuz?

Son sorum şiddet mağduru kadınların başvuru sürecinde karşılaştıkları zorluklarla ilgili. Bu zorluklar ekonomik, sosyal, psikolojik olabiliyor. Bu anlamda, mağdur kadınların ulaşabileceği adli yardım mekanizmalarıyla ilgili biraz daha fazla bilgi verirseniz iyi olur. Bu mekanizmalarda kadınları mahremiyeti ve koruma ihtiyaçları nasıl değerlendiriliyor? Yine, dün Sayın Adalet Bakanı özel odalardan bahsetti. Bu özel odaların yaygınlaştırılması için neler yapılıyor, uygulamaları nasıl? Aslında yüksek yargıda hem HSK'de hem de yüksek mahkemelerde toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planları oluşturulması gerekiyor. Aksi hâlde kadın erkek eşitliğinin yargı profesyonellerine yansıtılması için kararlı bir tutum ve takip yapılması zorlaşır; bu anlamda bu önerimi de dikkate almanızı istiyorum.

Sayın Kerestecioğlu ve diğer arkadaşlar da bahsetti ama bu sunumlardan bir bahsetmek istiyorum size. Sanırım Yılmaz Çiftçi'nin sunumu bu elimdeki. Gerçekten... Öneriler sunmuşsunuz, "6284 sayılı Kanun hakkında uygulamada gördüğümüz sorunlar" demişsiniz.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Sayın Bankoğlu, onuncu dakikadayız.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - "Tedbir kararlarının ihlali olarak ya da verilen kararın ortadan kaldırılması sonucu gibi değerlendirilmemeli." diyorsunuz, 3'üncü madde. "Bu tür durumlarda şiddet mağdurunun rızasıyla ortak konuta aldığı şahıs hakkında şikâyeti olmadığı hâllerde tazyik hapsi cezasının uygulanmaması gerekir." diyorsunuz. Yani şiddetin olduğu yerde zaten özgür irade ve rıza beyanından bahsedemeyiz. O yüzden, bu önerinizi lütfen tekrar değerlendirin, gerçekten kabul edilemez, felaket bir sunum. "ŞÖNİM'in veya Adalet Bakanlığınca yürütülecek olan ve vereceği destek hizmetleri arasında aile ara buluculuğunun eklenmesi de yararlı olacaktır." diyorsunuz. İşte, tam da bu sebeple, İstanbul Sözleşmesi aile ara buluculuğunu reddediyordu, şiddet vakalarında, boşanmalarda ara buluculuk kavramının olmaması gerektiğini savunuyordu. Ne hikmetse, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma girişimiyle, bunu feshetme girişimiyle karşılaşıldı, birçok yargı mensubunun, bakanların, yöneticilerin ağzında bir aile ara buluculuğu kavramı konuşulmaya başlandı. Bunu katiyen kabul etmiyoruz, hiçbir kadın için bunu kabul edilebilir bulmuyoruz. Yine, eşe karşı işlenen kasten yaralama suçları, şikâyete ve uzlaşmaya tabii değildir, bu suçlar yönünden CMK 253'üncü madde çerçevesinde oluşturulacak aile uzlaştırmacılığı kurumunun düzenlenmesi ve bir defaya mahsus olmak üzere uzlaştırma yoluna başvurulması gerektiğini söylüyorsunuz. Gerçekten bunu anlamak mümkün değil.

Lütfen, bu önerilerinizi yazmadan önce kadınlarla da görüşün.

Yine, aynı şekilde, bu sunumda da -bu sunum kimin bilemedim ama Ahmet Bey'in sanırım- şiddetin sadece bir defaya mahsus olmak üzere uzlaştırma usulünün olabileceğinden bahsediyorsunuz, 2'nci madde. TCK 86/2, 86/3'üncü fıkranın (a) bendindeki suça istinaden söylüyorsunuz bunu ama sadece bir defaya mahsus olamaz yani ara buluculuğu hele hele şiddet kurumunda asla kabul edemeyiz. Yine, boşanmış, eski eşler arasındaki kasten yaralama eylemleri ile resmî nikahı olmaksızın aynı evi karı koca ilişkisi adı altında yaşayan ya da müşterek çocukları olan taraflar arasında meydana gelen kasten yaralama olaylarının da şikâyete tabi olmamaları fakat taraflar arasında resmî bir nikah olmadığından dolayı resmî nikahın olduğu evliliklerle aynı derecede hukuki korunma sağlanmaması düşüncesiyle uzlaştırma usulüne tabi olmasının sağlanması yönünde yasal düzenleme öneriyorsunuz. Bunları okuyorum ki tutanaklara geçsin diye çünkü tutanaklarda sizin bu sunumlarınızın vahameti yok.

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Sayın Bankoğlu, siz okuyorsunuz ama çok ciddi manada... Şu an on üçüncü dakikadasınız Sayın Bankoğlu.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Evli olsun ya da olmasın, şiddet şiddettir, evli olmayan kadınlar da şiddete uğruyorlar bunu hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.