KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Hoş geldiniz, işlerinizde kolaylıklar diliyorum.

Kurum, 1994 tarihinde özelleştirme programına alınıyor ve bu şekilde Özelleştirme İdaresine devrediliyor, o günden itibaren kurum yavaş yavaş küçüle küçüle artık hiçbir faaliyet alanı kalmayacak şekilde özelliğini yitirmeye başlıyor ve 30 Haziran 2017 tarihinde de kurumun yüzde 49 hissesi Türkiye Varlık Fonuna devrediliyor, yüzde 51'i Özelleştirme İdaresinde kalıyor. Atila Bey kâr-zarardan biraz bahsetti. Şimdi, 2017 ve 2018 yılına bakacak olursak Özelleştirme İdaresine devredilmeden önce -bu bir tesadüf de olabilir- kurumun 2017 kârı 51 milyon 601 bin lira iken 2017'de Varlık Fonunun ortak olmasından sonra 2018 kârı 11 milyon 146 bin liraya düşüyor yani bir önceki yıla göre 40 milyon 455 bin lira bir kâr azalması. Bunu da yüzde olarak vurduğunuzda yüzde 78,4 oranında bir kâr azalması görülüyor. Bunun Varlık Fonuna devriyle ilgili bir nedeni var mıdır veya esas nedenleri nedir, bunu öğrenmek istiyorum.

Diğer bir husus Sayıştay 2017 denetim raporunda öneriler bölümünde değil de "teşkilatlanma başlığı" adı altında değinmiş, aslında çok önemli bir konu, kurumun aslında nasıl idare edildiğini de çok iyi anlatan bir husus; bu da Tekirdağ limanının tekrar geri alınması durumu. Mülkiyeti şirkete ait Tekirdağ limanının işletme hakkı 1997 yılında Akport Tekirdağ Liman İşletmesi AŞ'ye devrediliyor, daha sonra 2012 yılında Akport Tekirdağ Liman İşletmesi AŞ ifa imkânsızlığı olduğunu ve bu sebepten dolayı limanın tekrar TDİ tarafından geri alınmasını talep ediyor. Özelleştirme Yüksek Kurulu konuyu inceliyor, kararlaştırıyorlar ve -altını çizerek söylüyorum- idare ve Türkiye Denizcilik İşletmesinin tüm alacakları ile zarar, ziyan, tazmin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshedilmesini onaylıyor. Yani sözleşmenin feshedilmesi için koyduğu şerh idarenin, Denizcilik İşletmesinin alacaklarının korunması, zarar, ziyan, haklarının saklı tutulması. Esas şey bundan sonra başlıyor, sözleşme feshediliyor, sözleşmenin feshinden hemen sonra işletici firma üç tane dava açıyor Türkiye Denizcilik İşletmesine karşı. Bunlardan birincisi, Tekirdağ limanının şirkete iadesinden sonra Akport AŞ tarafından Tekirdağ limanının iadesinden kaynaklı...Bakın, iadeden kaynaklı, iadeyi isteyen firmanın kendisi ama daha sonra "Ben bunu size iade ettim, bundan dolayı benim zararım var." diyerek 88 milyon liralık sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı bir alacak davası açıyor ve bu dava kabul ediliyor, hakem heyetine gidiyor, hakem heyetinde 59 milyon 242 bin 767,45 lira kurumun Akport Tekirdağ Liman İşletmesi AŞ'ye para ödemesine karar veriliyor. Kurum buna itiraz ediyor, itiraz neticesinde görevsizlik veriliyor, bu görevsizlikle ilgili de temyiz aşamasındaymış 2017'de; şu an ne oldu bilmiyorum ama ne olduğu biraz sonra ortaya çıkacak. Daha sonra yine aynı firma, Akport Liman İşletmeciliği "Benim fatura alacağım var liman işletmesinden kaynaklı." diyor, bundan dolayı da 6 milyon 720 bin 886,46 liralık faturayla ilgili alacak davası açıyor; bunu da yine kurum kaybediyor. Daha sonra, bu sefer aynı firma diyor ki "Benim katma değer vergisinden dolayı rücu alacağım var." Bundan dolayı da 16 milyon 107 bin 310,07 liralık alacak davası açılıyor ve kurum mahkeme tarafından 9 milyon küsurluk para ödemeye mahkûm ediliyor. Genelde kurumun, devrettiği limanları geri alırken hep o firmalardan -örneğin Giresun Limanı'ndaki gibi- alacağı oluyor ve bu alacağını tahsil için uğraşmış bu zamana kadar; nitekim Giresun Limanı'yla ilgili epey miktarda da alacak tahsil ettiğini de biliyorum ama burada kurum nasıl bir hata yaptı, nasıl bir yanlış yaptı -kasıt demiyorum da- hep alacaklı olduğu liman işletmelerinden... Ki mülkiyetinizde bir yeriniz varsa, orayı kiraya veriyorsanız kira alacağıyla siz zenginleşirsiniz: Siz Tekirdağ'ı kiraya vermişsiniz, kira alacağıyla zenginleşeceğiz derken kiracınız sizin üzerinizden zenginleşmiş. Niye zenginleşmiş, onu da yine Sayıştay ortaya koyuyor. Daha sonra bu Akport firması çok uyanık ve işi bilen bir firma olmalı ki size bir yazı yazıyor, diyor ki: "Bu bütün alacak davalarını ben kazandım. Tamam, temyizde ama temyizde de bu iş bozulmayacak. İcra masrafları, faizleri, vekâlet ücretleri, harçları dâhil bize 123 milyon 748 bin 870,16 lira yani eski parayla yaklaşık 124 trilyon borcunuz var, gelin, bu konuda anlaşalım." Önce sizi köşeye sıkıştırıyor, daha sonra da gelin, anlaşalım diyerek kapıyı yavaş yavaş açmaya başlıyor ve bu şekilde Özelleştirme İdaresinin de kararıyla sulh görüşmelerine başlıyorsunuz; heyetler oluşturuluyor, heyetler neticesinde "Katma değerden kaynaklı rücu alacağı ve liman hizmetlerinden kaynaklı fatura alacakları hariç olmak üzere yani fatura alacağıyla ilgili borcunuz, KDV'yle ilgili borcunuz -alacaklar- devam edecek, sadece benim limanı devretmemden kaynaklı sebepsiz zenginleşmeden olan alacağımla ilgili..." diyerek şirket sulhe razı oluyor, sadece onunla ilgili sulh oluyorsunuz ve bu sulh görüşmeleri neticesinde de 59 milyon 242 bin 767,45 lira ki bunun diğer işte vekâlet ücreti gibi masraflar da eklendiğinde 60 milyon 12 bin 46,48 liranın Türkiye Denizcilik İşletmesi tarafından Akport Liman İşletmesi AŞ'ye ödenmesiyle ilgili anlaşıyorsunuz. Yani kurum 60 trilyonluk bir borca giriyor ki nitekim yıllar itibarıyla yaptığınız kârları da buraya ödemek zorunda kaldınız. Ayrıca, o diğer iki davayla ilgili de para ödediniz belki de, bilmiyorum ama en azından ödemediyseniz de ödeyeceğiniz görünüyor. Bu nereden kaynaklanmıştır? Yani siz burayı işletmek üzere devrediyorsunuz, bir işletme devir sözleşmesi yapıyorsunuz. Bu işletme devir sözleşmesi eksik mi yapılmıştır veya bilmeyenler tarafından mı hazırlanmıştır? Ki benim Sayıştay raporundan gözlemlediğim, kurum o işletme hakkını devralan şirket tarafından kandırılmış mıdır? Altını çizmek istiyorum, görünen o; sözleşmede kandırılmış görünüyorsunuz ve kurum 100 milyon lira, eski parayla 100 trilyon lira para ödemek zorunda, mecburiyetinde kalmış. O sözleşmeyi yapan kişilerle ilgili kurum ne yaptı, ne gibi bir işlemler yaptı? Burada ne olursa olsun bir kurumu zarara uğratan personel ya da personeller görünüyor çünkü o sözleşmeler eksik yapılmış veya daha sonraki, ifasızlık nedeniyle devir alınırkenki yapılan sözleşmeler yine eksik yapılmış; orada muhtemelen ibra edilmemiş, karşılıklı sulh olunmamış, hiçbir şey yapılmadan -böyle demek istemiyorum ama- sanki bilerek ve isteyerek o paranın ödeneceğine göz yumulmuş gibi görünüyor. Bununla ilgili kurum neler yapmıştır, bunları da öğrenmek istiyorum.

Diğer bir şey de...

OTURUM BAŞKANI NEVZAT ŞATIROĞLU - Sayın Tuncer, sürenizi doldurdunuz, toparlarsanız sevinirim.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Toparlıyorum Başkanım.

OTURUM BAŞKANI NEVZAT ŞATIROĞLU - Teşekkür ederim.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Şu an özellikle Marmara Denizi'nde görünen, müsilaj diye isimlendirilen deniz kirliliği var. Kurumun da kuruluş amaç ve faaliyet konuları sayılırken bir amaçta deniz sağlığı olarak belirtilmiş. Bu müsilajla ilgili Türkiye Denizcilik İşletmeciliği bir girişimde bulunuyor mu, neler yapıldı ya da yapılacak, bununla da ilgili bilgi verirseniz mutlu olurum.

Teşekkür ediyorum.