| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 07 .11.2014 |
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, bürokrasinin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; tümünüzü saygıyla selamlıyorum.
Gümrük idareleri, gerek ekonomik gerekse güvenlik açısından bir ülkenin en önemli kurumlarındandır. Bu sebeple çok iyi yönetilmeleri gerekmektedir. Maalesef, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarda kaldığı on iki yılda bu başarılamadı. Gümrük teşkilatı, Adalet ve Kalkınma Partisi Kalkınma Partisi iktidarında hiç yaşamadığı kadar fazla sorunla karşı karşıya kaldı. Amiyane tabirle bir türlü dikiş tutturulamadı. 2011 genel seçimleri öncesinde Gümrük Müsteşarlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ticari kesimi birleştirilerek Gümrük ve Ticaret Bakanlığı kuruldu. Gümrük ile iç ticaret birleştirilerek, tabiri caizse, ucube bir bakanlık oluşturuldu. Bu 2 teşkilatın hizmet alanları ne denli birbirleriyle örtüşmektedir, tartışma konusu. Gece yarısı operasyonlarıyla önü arkası düşünülmeden çıkarılan torba kanunlarla, diğer bir deyişle, esasen halk deyimiyle de "büyük çuval" denilen harar kanunlarla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı içler acısı bir hâle dönüştürülmüştür.
Aslında 2013 yılı Aralık ayında sosyal medyaya yansıyan bir görüşmede hepimizin çok iyi bildiği kişinin oğlu, bir bürokrata "Ya, siz bu kanunları çok ciddiye alıyorsunuz." demek suretiyle babası ve arkadaşlarının yasalara ve hukuka olan bakışını ifade etmiştir. Gerçekten de hukukun ve yasaların hiç ciddiye alınmadığı, Mecliste edilen yemine uygun davranılmayan bir süreç yaşadık.
Sayın Bakan, Sayıştay raporlarının Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesi gereken süreçte raporların Meclise gelmesini engelleyecek çalışmaların yürütüldüğünü, sürecin bir bölümünde Başbakanlık Özel Kalem Müdürüyle yaptığınız konuşmaları içeren "tape"lerin kamuoyuna yansıdığını siz de biliyorsunuz. "Tape"lerde yer alan konuşmalarda raporların Meclise gönderilmemesinden mutluluk duyulduğu vurgulanıyor ve bu raporlarda Türkiye'de kamuoyuna, Meclise yansıtılsa gündemi ciddi bir şekilde değiştirecek, önemli tartışmalara neden olacak konuşmalar olduğu kamuoyuna yansıdı.
Siz de 10 Mart 2014 günü Giresun Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliğine yaptığınız ziyaret sırasında bir değerlendirme yapmışsınız. Bu değerlendirmede şöyle diyorsunuz: "Ben de birkaç defa dinledim, sonra "tape"lere baktım, şu konuları tespit ettim, net olarak ifade edebilirim: Bir defa, konuşmalar kısaltılmış, çıkarılmış yani çıkartmalar var." Bu açıklamanızda bu "tape"lerin içeriğini kabul ettiğinizi, "tape"lerde yer alan konuşmalarda sesin size ait olduğunu kabul ediyorsunuz ama konuşmaların bazı bölümlerinin çıkarıldığını söylüyorsunuz. Şimdi, o "tape"ler de eğer Meclise gelmiş olsaydı Türkiye insanı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan milletvekilleri şu gerçekleri öğrenecekti: Bir: Örtülü ödenek, Sayıştay kararının çıkmasında önemli nedenlerden birisi. Sayıştay denetçilerinin örtülü ödenekle ilgili harcamalara da bakmak istemesi böyle bir tartışmanın açılmasına neden olmuştur. Hiçbir kaydı tutulmayan örtülü ödenekle ilgili bazı ihbarların Sayıştay denetçilerine gelmesi üzerine, ihbarların izi sürülmek istendiğinden bu gelişmelerle Sayıştay krizinin fitili ateşlendi.
İki: Vergi uzlaşmaları Hükûmet ile Sayıştayı karşı karşıya getiren bir başka konu idi. "Tape"lerde vergi uzlaşmalarıyla ilgili ciddi değerlendirmeler yer almaktaydı.
Üç: TOKİ ihaleleri, başka TOKİ olmak üzere kamu kurumlarıyla ilgili bazı usulsüzlüklerin tespit edildiği yine Sayıştay raporlarında bulunmaktaydı.
Belediye harcamalarıyla ilgili de Sayıştay raporlarında ciddi tespitler vardı, bu konuda siyasal iktidarı eleştiren değerlendirmeler vardı. Nitekim bir soru önergesine Bakanlıkça verilen yanıtta Ankara Büyükşehir Belediyesinin iştirak şirketlerinin yedi yıl denetlenmediği verilen soru önergesinde kabul edilmiş, sizden önceki Sayın Bakan tarafından. Yedi yıl Ankara Büyükşehir Belediyesinde denetim yapılmamasının gerekçesi olarak da elde yeterli şekilde kadro bulunmaması gösterilmiştir.
Önce şunu bir görelim: Böyle bir süreç içinde yer aldığınız ve hakikaten de sonunda raporun Türkiye Büyük Millet Meclisine gelişi engellendiği herkes tarafından biliniyor. Bu tür bir çalışma yapan bir Sayıştayın başında bulunduğunuz Bakanlıkla ilgili yaptığı değerlendirmeleri, raporları doğru ve sağlıklı bulmamız mümkün değil. Bir girişimle hazırladığı raporların Türkiye Büyük Millet Meclisine aktarılmasından vazgeçen, sonraki yıllarda ise denetimi sadece mali tablolara indiren, Bakanlıklarda, kamu idarelerinde yapılan denetlemelerde kamu harcamalarının usule, yasalara, tüzüğe, yönetmeliğe uygun olup olmadığı konusunda doğru dürüst bir kalem içermeyen Sayıştay raporlarını doğru olarak kabul etmemiz olanaksız. Gerçekten de bu uygulamaların sonunda yasaları çuval kanun olan bir iktidarın icraatlarda çuvallaması da kaçınılmazdı. Nitekim millî birlik, bütünlükte çuvallandı; millî güvenlik konularında çuvallandı; millî eğitimde çuvallandı; millî istihbarat konularında çuvallandı; adalette çuvallandı; insan hakları konusunda çuvallandı; AB ilişkileri konusunda çuvallandı; uluslararası ilişkilerde çuvallandı; dış ticarette çuvallandı; kamu yönetimi sisteminde çuvallandı; sosyal güvenlikte çuvallandı; yolsuzlukla mücadelede çuvallandı; kısacası neye el atıldıysa o konuda çuvallamalar görüldü.
Bazı konularda da çuvallanmadığını söylemeyi bir kadirşinaslık olarak algılıyorum. Mesela, evdeki milyonlar konusunda çuvallanmadı, ya sıfırlandı ya da kutulandı. Sıfırladığınız başka konular da var; kamu yararı, hukukun üstünlüğü, adalet anlayışı, sosyal devlet, millî birlik, demokrasi, insan hakları, kazanılmış haklar, millî itibar ve daha birçok konu da sıfırlandı.
Şimdi, kevgire dönmüş sınırlarımızdan akaryakıt kaçakçılığı yapmak için sınırlarımıza döşenen boruları görmüyorsunuz. Konuşmanızda tırların yurt dışına giriş çıkışındaki getirdikleri mazotu denetleyerek kaçakçılığın ciddi bir şekilde önleneceğini vurguladınız. Hâlbuki, Türkiye'deki asıl kaçakçılığın kaynağı, kaçak akaryakıt kamyonlarındaki standart depolar ile girdiğini zannettiğimiz miktar değil, kaçakçılığı önleme yoluyla standart depolarla fazla giren kaçak borularla Türkiye'ye aktarılan mazottur, akaryakıttır. Dolayısıyla, bunlardan tek ve maktu vergi tahsil edilmesi ile olabileceğini zannetmek yanlış bir girişimdir. Bu ölçüm işlemleri sırasında gümrük memurları ile kamyon şoförleri arasında yaşanabilecek gerilimleri hesaba katmayan bir yaklaşımı dile getirdiniz.
Bazı olumsuzlukların, yanlışlıkların tespit edilmesinden sonra, inceleme için görevlendirdiğiniz müfettişlere on beş gün veya bir ay gibi kısa süreler verilmektedir. Yapılan yolsuzlukların detaylarının ortaya çıkarılması için böyle bir kısa sürede neyin elde edilebileceğini merak ediyorum. Burada denetimlerin etkisizleştirilmesi mi isteniyor ki kısa sürede sonuca gidilmesi talep edilmektedir? Sayın Bakan, kendiniz de eski bir müfettişsiniz, teftiş elemanısınız, on beş gün içerisinde bir yolsuzluk olayının tüm detayları ile ortaya çıkarılamayacağını sanırım takdir edersiniz.
Acaba bu baskılama nedeniyle midir Sayın Çağlayan'ın meşhur saati konusunda bir inceleme ve soruşturma başlatılmadı?
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 3'üncü maddesinin birinci fıkrasını size aynen okuyorum: "Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen toparlayınız.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Kendisi almış veya başkası almış, bu tartışmalar bir yana, söz konusu saatin gümrük işlemlerine tabi tutulduğuna dair hiçbir beyanat duyulmadı. Mevcut yasaya istinaden, suç tanımına uyan eylem için Bakanlığınızca bir inceleme ve soruşturma başlatılıp başlatılmadığı doğrusu merak konusudur.
Diğer yandan ise, tüm sınır kapılarında, özellikle de doğu ve güneydoğuda zor şartlarda görev yapan personelin kalma sıkıntısını ortadan kaldıracak yapılar için ödenek bulunmamaktadır.
Doğu ve güneydoğu kapılarında çalışan memurlar zor çalışma şartlarında çalışmakta ve can güvenliği kaygısı içindedirler. Bölgenin özelliğinden ve kalacak yer problemi dolayısıyla eş ve çocuklarını yanlarına alamamakta, bu da aile birliği açısından ciddi sıkıntılar yaratmaktadır.
Yine, Başbakanın açıkladığı eylem planında gümrük kapılarının sayılarının artırılacağından söz edilmektedir. Şunu vurgulamak istiyorum ki önemli olan nicelik değil, niteliktir. Mevcut gümrük kapılarının durumu içler acısıyken yeni kapı açmanın mantığını anlamak olanaksızdır.
Fiziksel koşulların yetersizliği yanında, Gümrük ve Ticaret Bakanlığında görünen odur ki çalışanların sorunları görmezden gelinmekte, üst yöneticilerin arzu ve keyifleri ön planda tutulmaktadır.
Birçoğu deneyimli ve bilgili olan çok sayıda yönetici ya araştırmacı ya da müşavir kadrolarında bankamatik memuru hâline getirilmişken, kaynakların bu şekilde nasıl israf edildiğini görmek istemeyenler, sırf kadrolaşma uğruna liyakat ve yeterlikten uzak kişileri bölge müdürlüklerinde, daire başkanlıklarında, genel müdürlüklerde çalıştırmakta bir sakınca görmemişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Keskin, lütfen son cümlenizi alayım.
ADNAN KESKİN (Denizli) - Bakanlık bir yetenek mezarlığına dönüşmüştür. Şu anda pek çok önemli görev, merkez ve taşra teşkilatında vekâletle yürütülmeye çalışılmaktadır. Hâlen ataması yapılmamış birçok üst düzey görevli bulunmaktadır. Esasen diğer birçok kurumda olduğu gibi vekâlet yönetimi Gümrüğün de yönetim şekline dönüşmüştür.
Bakanlık bütçesinin Bakanlığa ve ülkemize güzellikler getirmesini diliyorum. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.