KOMİSYON KONUŞMASI

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Değerli Bakanım, teşekkür ederim sunumunuz için. Tabii bir hoca olarak çok güzel bir sunum yaptınız ama ben birkaç noktaya değinmek istiyorum.

Birincisi, bu kömür meselesi. Bizim 20 milyar ton linyit kömürümüz var, bizim bu kömürü mutlaka değerlendirmemiz lazım diye. Ama diğer taraftan burada çevre kuruluşları, çevre hocaları da sunum yaparken özellikle ülkemizdeki karbon salınımının yüzde 72'sinin enerji kaynaklı olduğunu söylüyorlar, bu da doğrudur. Peki ne yapacağız şimdi? Bir çevre fayda maliyet analizi yapıldığı zaman bunun sonucu ne olacak? Yani tamam, eğer siz bu kömürü sıvılaştırıp veya işte gazlaştırıp bunu enerjiye çevirirken bunun bir şeyi var mı, yani atmosfere karbon salınımında bir düşme oluyor mu? Çünkü en çok dikkat çeken konu bu. Şu çok sevindirici: Ülkemizde özellikle yenilenebilir enerjinin payı gittikçe artmış, güzel bir şey. Yani gerek HES'te gerek RES'te gerek GES'te bunlar artmış ama diğer taraftan termiğin de payı artmış. Termikteki kömürü biz çıkarırken önemli olan bunu nasıl değerlendirip de teknolojik değerlerinden yararlanıp da bunun gaz etkisini düşürmemiz lazım.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Toplamdaki payı azalt...

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Toplamdaki payını azaltmamız lazım, karbon salınımını azaltmamız lazım. Aksi hâlde 2023'te nükleer güç santrali devreye giriyor; bir taraftan doğal gaz bulduk, doğal gazlarımız devreye giriyor. Yani eğer ki bu atmosfere salınım azaltılmazsa buna devletin bir çare bulması lazım. Yani "Bizim şu kadar linyitimiz var, biz bunu çıkarmak zorundayız." demek bana göre doğru bir yaklaşım değil. Eğer siz bu kömürün etkisini asgariye indirirseniz o zaman bu dediğinize ben katılıyorum. Şu andaki mesela salınım nedir? Biz bunu dönüştürüp de enerjiye çevirdiğimiz zamanki salınımı ne olacak, buna bakmamız lazım.

İkincisi, mesela GES'lerde Türkiye üretim yaptı yani GES panellerinde üretim yaptı ve maliyetler ciddi oranda düştü, bu çok sevindirici bir şey. Ben bunu kimin yaptığına bakmam, özel sektör yapmış, devlet yapmış ama bu sevindirici bir şey. Yani bundan üç dört sene önce 1 megavat güneş enerji santralinin kurulum maliyeti 1 milyon doların üzerindeyken zannediyorum herhâlde şu anda yüzde 50'nin bile altına düştü, bu çok güzel bir şey. Peki rüzgârda da böyle bir çalışma olacak mı Türkiye'de yani Enerji Bakanlığının böyle bir çalışması var mı? Çünkü biz daha rüzgârda potansiyelimizin yüzde 20'sini değerlendiremedik, yüzde 80 daha bizim potansiyelimiz var, biz bunları bir şekilde devreye koyacağız. Bugün rüzgârdan üretim yapan firmalar var, bakıyorsunuz mesela yedek parça, hepsi yurt dışından geliyor ve bunlar çok ciddi maliyetler. Türkiye'de Enerji Bakanlığının öncülük yapıp rüzgâr türbinleri ve onların yedek parçalarını üreten sanayinin de burada kurulmasıyla inanıyorum ki burada da maliyetler çok düşecektir, dolayısıyla elektrik üretim maliyetleri düşünce bu vatandaşa da yansıyacaktır. Buna dikkat çekmek istiyorum yani böyle bir çalışmanız var mı?

Şimdi, madenlere gelelim değerli Bakan Yardımcım. Şimdi, madenlerde, şurada hiçbir arkadaşımız -burada her siyasi partiden milletvekili var- madenlerin çıkarılmasına karşı değil; ben de şuna karşıyım, madenlerin çıkarılış biçimine biz karşıyız. Az önce dediniz ki, mesela soruldu, soru soruldu "Ne kadar maden sahası rehabilite edilmiş?" Siz dediniz ki "Elimizde bir veri yok." Bence bu veri olmalı. Korunan alanlarımızı söylediniz, ben size şöyle bir örnek vereyim, biz Bakanımızla Bakanlıkta çalışırken bir rüzgâr ihalesi açmış Enerji Bakanlığı, projenin yarısı o ciğerparemiz dediğimiz Gelibolu Millî Parkı'nın içinde kaldı ve onu Bakanlık olarak biz iptal ettik. Bakın, Enerji Bakanlığı bunun ihalesini vermiş, dedik "Arkadaş, kusura bakmayın, burası Gelibolu Millî Parkı." Yani o zaman diyelim ki 100 megavatlık bir üretim varsa 50 megavattan fazlası millî parkın içindeydi.

BAŞKAN VEYSEL EROĞLU - Çözümü de gösterdik.

CİHAN PEKTAŞ (Gümüşhane) - Tabii tabii, çözümü de gösterdik. Yani şimdi burada Enerji Bakanlığının o korunan alanlara çok dikkat edip ilgili kurumlardan da onay aldıktan sonra bu işlerin yapılması lazım. Şimdi ben soruyorum: Orman alanlarına, mesela biz kesinlikle kıymetli madenlerde galeri yöntemiyle üretim yapılmasını istiyoruz. Ha firmaların kâr oranları düşebilir, düşmeli çünkü çevrenin parasal bir karşılığı yok; bak işte yaşıyoruz problemleri müsilaj, şu bu. Bunun karşılığını parayla ölçemezsiniz, ölçemezsiniz. Geçenlerde Grup Başkanımız Naci Bostancı perşembe günü Mecliste konuşma yaparken bir şey çok hoşuma gitti, dedi ki "Kabile dönemlerinde insanlar ağaçtan bir elma aldığı zaman, bir meyva aldığı zaman o ağaca teşekkür ediyormuş, ağacın dibine su döküyormuş." Yani tabiat sana bir şey veriyorsa sen de tabiata bir karşılık ver diye. Ama şimdi biz artık tabiata bir karşılık vermiyoruz.

Şimdi, Vehbi Bey sormadan ben sorayım: Mesela altın madenciliği yapılıyor meşhur o Kaz Dağları'nda. Enerji Bakanlığının vermiş olduğu sahada öngörülen kesimle acaba gerçekten gerçek kesim ne kadar? Vehbi Bey de onu size soracak. Ben de diyorum ki hiç kesim olmasın, çok cüzi kesim olsun, galeri yöntemiyle girilsin toprağın altından, madenler çıkarılsın, işlensin. O zaman çok fazla rehabilitasyona da gerek kalmaz.

Bir diğer konu: Bakıyorsunuz mesela taş ocakları. Ya birbirine yakın ocaklara biz izin veriyoruz yani bunun da planlamasının olması lazım. Şimdi burada dikkatimi çeken bir şey oldu: Mesela siz orda, ben beklerdim ki hani korunan alanlar dışında bir, yerleşim yerlerine yakın alanlarda hiçbir madenciliğe izin verilmemesi lazım. İki, öngörünümde olanlara, hani dedik ya işte gürültü kirliliği, görüntü kirliliği, bazen de öngörünüm dediğimiz yani böyle çok işlek yollardan bakıldığı zaman ilerde tepede tabiat öyle tahrip edilmiş ki oradan mermer almış, efendime söyleyeyim şey almış, ne diyoruz ona biz çakıl, kum. Bu tür şeylere bu tür yerlerde de izin verilmemesi lazım diye ben düşünüyorum.

Özellikle orman alanlarında izin verilen yerlerin ne kadarı galeri yöntemiyle verilmiş, ben bunu merak ediyorum.

Teşekkür ederim.