| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 16 .03.2015 |
FARUK BAL (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; usul hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini arz etmek istiyorum.
Bir soruyla başlamak istiyorum: Genel Kurul görüşmeleri çok gergin bir ortamda geçmiştir.
Sayın Başkan, siz Başkan olarak MHP Grubunun Genel Kuruldaki görüşmeler sırasında Milliyetçi Hareket Partisinin tasarının kaç maddesine ve hangi maddelere evet oyu kullandığını biliyor musunuz?
BAŞKAN - Yok, bilmiyorum.
FARUK BAL (Konya) - Bilmiyorsunuz, bilemezsiniz çünkü o kadar gergin bir ortamda geçti ki bu görüşmeler, adına görüşme de diyemeyeceğimiz bir kargaşa içerisinde geçti. Dolayısıyla usul hakkında biz görüşümüzü bu noktaya teksif etmek istiyoruz, sadece geriye kalan maddeleri değil. Tasarının geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisinin konuşmasına Başkanlık Divanı imkân sağlamadı. Gürültülü ve sloganlı bir ortam ve milletvekillerinin kargaşası içerisinde çoğunlukla AKP Grubunun muhalefeti yıldırma şeklindeki baskın tutumu nedeniyle bu görüşmelerde Milliyetçi Hareket Partisi tasarının geneli üzerinde düşüncelerini açıklayamamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi gibi diğer partiler de açıklamamıştır. Birinci eksiklik budur.
İkincisi, tasarının birinci bölümü üzerine genel konuşmamızı da Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapamadık. Diğer muhalefet partileri de yapamadı.
Üçüncüsü, kargaşa ortamı içerisinde Bakana soru sorulacak ve cevaplarını alacağımız bölümlerde de hiçbir soru sorulamadı ve cevap verilemedi.
Dördüncüsü, önergeler verdik değişiklikle ilgili. Bu önergeler üzerinde konuşma imkânımız sağlanmadı ve sonuç itibarıyla bu tasarıya karşı toplumsal muhalefet Meclise yansıdı, Meclise yansıyan muhalefet de arzu edilmeyen görüntülere dönüştü. Bu kapsamda 7 tane milletvekili yaralandı ve çok ciddi tehdit ve tahrik ortamı içerisinde bir noktaya kadar gelindi. Bu, gazi Meclisin manevi şahsiyetine de yakışmayan bir durumdur, bu durumun burada düzeltilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan tasarının, kamuoyuna sunulduğu şekline göre, Hükümet yetkililerinin ve AKP yetkililerinin sunduğu şekle göre Cizre başta olmak üzere bazı güneydoğu illerimizde Kobani olayları nedeniyle ortaya çıkan ve 49 kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan asayişsizlik olaylarına karşı bir tedbir olarak ortaya konulduğu ifade edilmektedir ya da bonzai gibi toplumun kabullenemeyeceği uyuşturucuya karşı Hükümete yetki verilmesi şeklinde takdim edilmektedir. Bunların tamamı kara propagandadır ve yalandan ibarettir. Eğer güneydoğuda PKK terör örgütünün yarattığı asayişsizlikle ilgili bir tedbir var ise bu tasarıda bize gösterin, o maddeye hemen biz peşinen evet diyelim ancak tasarıya baktığımızda polise gözaltı, arama, koruma ve uzaklaştırma gibi demokratik değerlerle bağdaşmayan, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayan, polisi AKP polisi hâline getirecek bir yetki düzenlemesi yapılmaktadır. Bunun demokrasiyle, parlamenter sistemle bir alakası yoktur. Bu doğrudan doğruya istihbarat devletine doğru koşar adımlarla giden Türkiye'de polise, buna ilaveten jandarmaya, buna ilaveten Sahil Güvenlikle ilgili birimlere siyasi bir renk verme amacına yöneliktir. Eğer gerçekten asayişle ilgili bir düzenleme olmuş olsaydı bu tasarıda sapan, kuş lastiği, bilye yerine suikast silahı olan Kanaslarla ilgili, Kalaşnikoflarla ilgili, büyük ağır makineli tüfek niteliğindeki Doçkayla ilgili, PKK elindeki tanksavarla, uçaksavarla, mayınlarla ilgili hükümler olması lazım. Eğer hakikaten asayişi sağlamak gerekiyorsa işe güneydoğuda PKK'nın gençlik birimlerinin oluşturduğu ve artık haftalarca il kara yollarını kesen, herkesten hüviyet soran, hâkiminden, savcısından kaymakamına kadar hüviyet soran, böyle asayiş kontrolü yapan kitleye karşı bir hüküm sevk etmesi lazım bu tasarının, bu tasarıda böyle bir hüküm yok.
Diğer taraftan, güneydoğuda Oslo görüşmeleriyle başlayan, Kandil-İmralı hattıyla devam eden ve adına "çözüm süreci" denilen sürecin Türkiye'yi getirdiği nokta şudur: PKK dağdan silahıyla inmiştir, gece silahlı olarak vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin vatandaşlarını tehdit etmekle, gündüz külahıyla onlara hükmetmektedir. Bu hüküm kapsamı içerisinde PKK mahkemeler kurmuştur, temyiz mercisini tayin etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarını celplerle kurduğu, yasa dışı, "mahkeme" diye tanımladığı yerlere çağırmaktadır. PKK'ya asker alıyorum adı altında güneydoğudaki bazı illerimizde, ilçelerimizde, köylerimizde, beldelerimizde dağa gençlerimizi ya ikna ederek ya tehdit ederek veya zorla kaçırmaktadır. PKK "vergi" adı altında vatandaşlardan haraç toplamaktadır; PKK, okul açmaktadır; PKK, devlet okulunu yakmaktadır; PKK, Türk bayrağını indirip kendi paçavrasını asmaktadır; PKK, vali tayin etmektedir; PKK, belediyelere eş başkan tayin etmektedir. Bütün bunları toparladığımızda, asker alan, mahkeme kuran, asayiş kontrolü yapan, vergi alan, okul açan, bayrak açan kuruluşun adı nedir? Bu kuruluşun adı, defakto devlettir. Bunun anlamı ise Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu süreç içerisinde AKP'nin getirdiği nokta itibarıyla bazı il ve ilçelerinde ve köylerinde hükümranlık hakkını kaybetmiştir hatta "Oralara Türkiye Cumhuriyeti devletinin yetkilileri giremez." şeklinde iddialar ortaya çıkmıştır. Son bir haftadır ortaya çıkan duruma göre -siz çözüm süreciyle uyuyadurun- verilen talimatlarla, militan sayısının 100 bine ulaştırılmasına ilişkin talimatlar gittiği basına düşmüştür.
Dolayısıyla bu tasarının asayiş ile asayişsizlikle mücadele gibi bir niyeti yoktur; bu tasarı doğrudan ve değişmeyen şekli itibarıyla bir parti devletinin parti polisi, parti jandarması ve parti sahil güvenlik komutanlığı inşa etmeye yöneliktir. Buna toplumsal tepki büyüktür Sayın Başkan, bu toplumsal tepkiyi dikkate almak zorundasınız. Üç muhalefet partisi ki farklı farklı görüşlerdedir, üçünün de bir araya gelmesi zaten mümkün değildir siyasi fikirleri itibarıyla, üçü de buna karşı çıkmaktadır. O zaman sizin oturup düşünmeniz lazım. Bunun neresinde ne gibi bir uzlaşma sağlanabilir, nasıl bir mutabakat temin edilebilir?
Biz MHP olarak diyoruz ki hukuk devleti, yargının bağımsızlığı, teminatı, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'ndaki demokratik düzenlemeler, jandarmanın demokratik düzenlemesi, Sahil Güvenliğin demokratik çerçeveye oturtulması, bunları elbette isteriz ama sizinki gibi istemiyoruz. Sizinki, partinin tahakkümü altına bu kurumları sokmak demektir; dolayısıyla aklımızı başımıza almak zorundayız.
Bu tasarı, Anayasa kadar önemli bir tasarıdır ve vatandaşlarımızın gündelik hayatını doğrudan etkileyecektir, doğrudan, devletin koruyucu gücü, müşfik gücü olarak sığınabileceği polis karakollarını, jandarma karakollarını alnı açık, başı dik gidebileceği bir yer olmaktan çıkarmaktadır; kuşku, kaygı ve şüphe içerisinde vatandaşların yaşamasına imkân sağlayacak polisin yetkilerini ağır bir şekilde artırmaktadır.
Dolayısıyla ben aklıselimin hâkim olmasını, işin başına dönerek tasarının geneli üzerinde muhalefet partilerine yaptırılmamış olan konuşmaların yaptırılmasına imkân sağlayacak şekilde tekriri müzakere yoluna gidilmesini, birinci bölüm üzerine muhalefet partilerinin konuşmasına imkân sağlayacak şekilde tekririmüzakere yapılmasını, Bakana soruların sorulmasına imkân sağlayacak şekilde tekririmüzakere yapılmasını, önergelerimizin açıklanmasına imkân sağlayacak şekilde tekriri müzakere yapılmasına imkân sağlayacak bir çözümün bulunmasını önermekteyim. Şimdilik söyleyeceklerim bundan ibarettir.
Teşekkür ediyorum.