| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, AA Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan, Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü Celal Korkut, İhlas Haber Ajansı Ankara Haber Müdürü Bayazıt Cebeci ve ANKA Haber Ajansı Haber Editörü Sinan Tartanoğlu'nun yaptıkları sunumlara ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 16 .06.2021 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Tabii, 5 konuşmacı dinleyince kısa tutmak da biraz zor olacak.
Öncelikle sunumlarınız için teşekkürler.
Tabii, medyanın, özellikle kadına yönelik şiddeti önleme konusunda büyük bir önemi var -biz de önemsiyoruz o yüzden- çünkü medya, şiddeti engelleyebildiği gibi, şiddeti meşrulaştıran haberler de yapabiliyor kimi zaman; bunlara siz de değindiniz. Ama bence şunu da düşünmek gerekiyor ve yapılmaması gerekiyor: Mesela, kadına yönelik şiddet haberi verirken "Kıskanç Sevgili Cinnet Geçirdi", "Korkunç Olay", "Çığırından Çıkan Koca" gibi manşetlerle verilince şiddetin nedeninin sadece öfkeymiş gibi yansımasına neden oluyor. Kimi arkadaşlar zaten ona da değindi, başlık kısmında özellikle vermiyoruz diye ama içerik kısmında da aslında meşrulaştırılan söylemlerin bizce olmaması gerekiyor ama hani haber olması dolayısıyla belki sizler veriyorsunuzdur.
Şimdi, RTÜK, geçen sene şiddete yönelik bir çalışma yaptı, bunu da paylaştınız az önce; katılımcıların yaklaşık yüzde 94'üne göre şiddet içeriğinin orta veya daha fazla düzeyde olduğunu söylediniz. Maalesef ki bu fikri belirtenlerde bu oran, genç yaşta olanlarda daha düşük yani yüzde 33 gibi bir oranda gençler bunu şiddet olarak değerlendiriyor; bu da aslında gençlerin bunu şiddet olarak görmemesi anlamına geliyor ve gençlerin ekrandaki şiddeti kanıksadığını da gösteriyor. Bu, kötü bir sonuç aslında. Yayın içeriğinde katılımcıların en fazla tahammül edemediği şiddet ise cinsel şiddet olarak çıkmış sonuçlarda ve katılımcılar, televizyon yayınlarında daha çok dizilerde bu şiddeti gördüklerini, yüzde 46 ve yüzde 43 de haberlerde gördüklerini söylüyorlar. Maalesef bu da şunu gösteriyor: Hâlâ medya organlarında şiddet meşrulaştırılıyor, şiddeti içeren diziler var ve önüne geçilemiyor. Tabii, basın kollarında yöneticiliklerde erkeklerin sayısının fazla olmasının da etkisi var çünkü erkek gözüyle değerlendiriliyor bunlar.
Bir diğer çalışmadan bahsedeceğim: TRT 1, Kanal D, Kanal 7 haber bültenlerinde kadına yönelik şiddeti ele alan 131 habere yer verilmiş; o çalışmadan da haberiniz vardır. Haber analizlerine göre, incelenen haberlerde kadınların erkek egemen sistem çerçevesinde eril bir söylemle ele alındığını saptamış ve "Çözüme yönelik herhangi bir haber içeriğinin çok az olduğunu" söylemiş ve "Kadınlara yönelik şiddetle ilgili görüş belirtenlerin çoğunun da erkek olduğunu" söylemiş ve yine haber içeriklerinde kriminal yapıyı ön plana çıkaran kelimelere yer verildiğini işte, "Korkunç bir cinayet, boğazı kesilerek öldürüldü." gibi söylemlerin olduğunu söylemiş.
Şimdi, RTÜK'ün önerdiği çerçevede -aslında İstanbul Sözleşmesi'nin 17'nci maddesinde de biraz var; basınının önemine orada da değiniliyor- kadına karşı ayrımcılık ve şiddet RTÜK'ün önemli bir inceleme alanı ama açılan davalara baktığımız zaman bu oran, geçen yıl 1.183 cezanın sadece 19'unun buna yönelik verildiğini gösteriyor. Şiddetin nasıl sonlanacağına, haklarımıza ve bağımsız hayatlar kurmuş kadınların güçlenmesi hikâyelerine çok az yer veriliyor; neredeyse hiç verilmiyor.
Şimdi, sunumda hem normal çalışan hem de üst düzey çalışanlar arasında kadın-erkek sayısal farkı göze çarpıyor, bu güzel bir şey aslında sayının artmış olması önemli.
"Kadına yönelik şiddet içeriğiyle ilgili 49 kez ve şiddeti özendirici sahneler için 51 kez müeyyide kararı verildiğini" söylemişsiniz fakat bu müeyyidelerin sonrasında program kanallarının akışında değişiklik oldu mu? Bu tarz haberlerin içeriği azaldı mı? Kadına ve çocuğa suçlardan totalde 1.842 müeyyide verilmiş ama bu suçların takibi yapılıyor mu, tekrar benzer haberler oluyor mu, denetim mekanizması var mı yani?
Şimdi, "11 spot hazırlandığını" söylemişsiniz, bu spot filmlerinin içeriği yayınlanmadan önce bir denetimden geçiyor mu? Bu, çok önemli çünkü bu tarz spotlar kimi zaman şiddeti önlemek için yapılırken şiddet içerikli olabiliyor o yüzden önemli.
Yine, "Medyada kadın temsili farkındalık eğitimi verildiğini" söylemişsiniz ama maalesef biz hâlâ kadınları ekranlarda çok az görüyoruz. Kadına yönelik şiddeti bile erkekler çıkıp tartışıyor, o kadar kadın aktivist varken, kadın kurumlarının temsilcileri varken erkeklerin tartışıyor olması aslında doğru bir şey değil.
Demirören "Aldatıyordu, cep telefonuna mesaj geldi." Gibi söylemleri haberlerin başlık kısmında vermiyoruz ama içerikte veriyoruz." demiş, bence içerikte de verilmemesi gerekiyor; şiddetin gerekçesi olmaz çünkü. Yine, "Kanlı, şiddet içeren görüntüleri yayınlamaktan kaçınıyoruz." demişsiniz ama kaçınmak değil, bence hiç yayınlamamak gerekiyor.
Anadolu Ajansının olayın toplumsal boyutunu önemsediğinden bahsettiniz eğer şiddetin toplumsal boyutu önemseniyorsa şiddetin beslendiği zihniyeti de teşhir etmek, mahkûm etmek gerekiyor ve sadece önemsemek değil, bunu pratik anlamda da görmek gerekiyor. Masumiyet karinesi ve kişisel bilgilerin paylaşılmamasından bahsediyorsunuz ama kimi haberlerinizde bunlar var maalesef, içerikler paylaşılıyor.
Medya yayınlarını takip eden bir toplumsal cinsiyet komisyonu var mı? Bunu RTÜK'e sormuş olayım. Bir de haber ajansı muhabirlerine, tüm ajans sunumlarını yapanlara ve editörlerine toplumsal cinsiyet eğitimleri veriliyor mu? Haberler yazılırken şiddeti meşrulaştıran söylemlerin kurulmaması için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Neden ekranlara kadın meselesi tartışıldığında kadınlardan çok erkekler çıkartılıyor? Medya kurum ve kuruluşlarında yönetici olarak çalışan kadınların sayısı ne kadardır? Sizlerin ajansınızda, ajans sahipliğinde kaç kadın var mesela ve bu kadınlar hangi pozisyonlarda çalışmakta? Medya kuruluşlarında çalışan kadınların tacize, şiddete maruz kalmaması için ne gibi çalışmalar yapılıyor? Buna dair soruşturma açılıyor mu, kaç soruşturma var?
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Semra Hanım, toparlayabilirsek.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Bitmek üzere.
Taciz, şiddet gibi fiiller işleyen basın çalışanı erkeklere dair ne gibi yaptırımlar yapılıyor? 2015'ten bu yana bu suçları işleyen kaç basın çalışanı oldu? Ekranlarda daha fazla kadının görünmesi, kadına yönelik daha fazla program yapılması ve erkek şiddetinin önlenmesi için kamu spotlarının ve bilgilendirici çalışmaların yapılması için, artırılması için ne gibi politikalarınız var? Bundan sonraki süreçte ne gibi politikalar uygulanacak buna dair? Tabii, bu kadar basın kurumu olunca kısa tutmak da mümkün değil.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Öğleden sonra da var, yarın da var.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Öğleden sonra da var ama bence bir günde bu kadar sunumun olmasını da ben doğru bulmuyorum, zaten gruba da yazmıştım.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - "Sabaha kadar çalışırız." diyordunuz. Ne oldu?
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Sabaha kadar çalışırız ama zaman kısıtlaması olmazsa.
YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Ne yapacağız, yirmi dört saat esasımız var.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - İşte "yirmi dört saat" siz de dediniz.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Arkadaş, "Cuma günü çalışalım." dedik, "Cuma gününe toplantı koymayın." dediniz. Komisyonun süresi üç ay, uzatmayla birlikte dört ay. Dolayısıyla şu an davet edeceğimiz kurumları -"Üç gün için çalışalım; salı, çarşamba, perşembe." diyorsunuz- üç güne sığdırabilmek benim için de çok zor. Sunumu yapan arkadaşlarımıza on beşer dakika veriyoruz, onların da on beş dakika içinde bütün söyleyeceklerini sığdırabilmesi zor ama sonuç itibarıyla bütün paydaşların fikirlerini alalım isteriz.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Onlar için de zor bir şey yetiştirmek.