KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Sunumlarınız için teşekkürler, 2 kadın senarist arkadaşımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Tabii, bu oturuma katılan dernek ve meslek birliklerinin bu süreçte sorumluluğu fazla, sizlerde bu sorumluluğun farkındasınız sunumlarınız da bunu gösteriyordu zaten. İlgili oldukları alanlarda mesleki faaliyetlerinizin icrasını yaşanan hak ihlallerine karşı da sorumlulukları var, bunları çözme noktasında da sorumlulukları var, özellikle derneklerin bu sorumluluğu var. Basın-yayın organlarında toplumsal cinsiyet ilişkilerinin düzenlenmesinde de önemli bir rolünüz var. Toplumsal cinsiyete dair de değindiniz zaten sunumlarınızda. Televizyonlardaki basın-yayın organlarında kadın algısına baktığımızda kadın daha çok cinsiyetçi, geleneksel roller veriliyor. İşte çocuklara bakan evde olan, yemek yapan, temizlik yapan, güçsüz, çaresiz, fedakâr gibi roller daha çok veriliyor, bir cinsel obje olarak bakılıyor. Duygu Hanım, bunu çok güzel ifade etti aslında, açtı verilen rolleri.

Öte yandan haberlerin veriş şekillerine de baktığımız zaman masum görünen kelimeler üzerinden cinsiyetçiliğin yeniden üretildiğini görüyoruz. İşte örneğin aşk, kıskançlık, töre cinayeti, namus meselesi gibi çok sık kullanılan ifadeler uygulandığı için şiddeti, işlediği cinayeti haklı gösteren algılamalara neden oluyor; bunu çok defa ifade ettik, sabah da ifade ettik katılanlara. Dolayısıyla toplumu etkileyen en önemli araçlardan biri olması sebebiyle medya ve yayın kuruluşlarının cinsiyetçi dille mücadele, şiddeti önlemedeki önemini bir kez daha söylemiş olalım.

Şimdi, Kadın Adayları Destekleme Derneği kaderin 1 Temmuz 2020 ila 1 Ocak 2021 tarihleri arasında prime timede yayınlanan haber ve tartışma programlarının konuklarının cinsiyetçi dağılımını inceleyen bir araştırma yapmış. Bu araştırmada 2.089 programı izlemeye almışlar, araştırmada programlara katılan toplam 6.114 konuktan sadece 582'sinin kadın olduğunu tespit etmişler, bu oran da çok düşük aslında.

Medya ve yayın kuruluşlarında çalışan kadınların sorunlarına değinmenin de önemli olduğunu düşünüyorum. Sizler, özellikle kadınlar ciddi sorunlar yaşıyorsunuz. Özellikle kadın gazeteciler çalışma alanlarında aslında birçok sektörde olduğu gibi ağır cinsiyetçi mobbing, ayrımcılık, taciz ve şiddet gibi olaylarla karşı karşıya kalıyorlar. Yine, geçtiğimiz son Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde de kadın gazetecilere yönelik hak ihlalleri raporu yayınlandı ve Türkiye'de bu oran çok yüksek, öyle söyleyelim.

Şimdi, Anadolu Yayıncılar Derneği, medya ve yayın organlarında artan cinsiyetçi, tahakkümcü, eril dile karşı bir çalışma yapmamış sanırım; yani hani biz inceledik biraz, öyle bir çalışmanız yok. Şiddet konusunda ilk çalışmanız belki de bu Komisyona verdiğiniz sunumdur. Sunumunuzda yayın kuruluşlarında cinsiyetçi yaklaşımlara bütüncül değerlendirme ve çözüm önerisi de yoktu, göremedik. Sunumda şiddete maruz kalan kadınların medyada yer alan nedenlerini başlıklar hâlinde açarken "aldatılma" başlığının yanına parantez açıp "namus" yazmışsınız. Bildiğiniz gibi aldatılmayı tek taraflı, sadece kadının aleyhine işleyen, kadın cinayetlerini meşru gösteren bir yaklaşım var bu kavram üzerinden. Siz namus kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir başka başlık da "sağlık problemleri" deyip parantez içerisinde "cinnet" demişsiniz. Ağırlıkla cinnet geçirenlerin erkekler olduğunu ifade etmemişsiniz ama genelde erkekler cinnet geçirdim diyerek aslında suçtan aklanma gibi bir yöntem belirliyorlar. Önerilerinizde tüm dünyada LGBT'yi ve feminist derneklerinin kadın ve erkekleri birbirine düşmanlaştırdığından bahsetmişsiniz. Feminist mücadeleyi bence bilmiyorsunuz, öyle söyleyeyim. Tam da bu söylemlere karşı, bu ayrıştırıcı ayrımcılığı, cinsiyetçiliği meşrulaştıran söylemlere karşı, egemen zihniyete karşı aslında mücadele ediyor. Evet, biz de tek cinsiyeti doğru bulmuyoruz, tek ırkı doğru bulmuyoruz ki Anayasa 10'uncu maddeyi de o yüzden savunuyoruz ve önem veriyoruz.

Derneğinizin yönetim kurulunda kaç kadın var? Sanırım, yokmuş, Başkan öyle ifade etti.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Temenni var.

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Evet, temenni var; umarım olur da. Bir erkek şiddeti yayın organında cinsiyetçi yaklaşım ve sorunlarla ilgilenen, araştırma, çalışma yapan bir kadın komisyonunuz var mı? Senarist arkadaşların öyle bir komisyonu varmış -toplumsal cinsiyet komisyonu- çok önemli bence. Derneğinize ilişkin biz yaptığımız araştırmalarda görmedik ama yine bir soralım: Var mı öyle bir komisyonunuz? Toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun bir yayın dilinin geliştirilmesi için bir çalışma yapıyor musunuz, yapmayı düşünüyor musunuz?

Yine, Radyo Televizyon Yayıncılık Meslek Birliğine geleceğim. Şimdi, kadına yönelik şiddet fiziksel, ruhsal, cinsel olabilmekte ve bu sorunu, kadının sorunu değil, ailenin ve toplumun sorunu olarak değerlendirmişsiniz. Aslında bir bütün toplumun sorunu yani kadının da sorunu, erkeğin de sorunu, biz o yüzden bu mücadeleyi veriyoruz. Bir meslek odası olarak hem kendi üyeleriniz arasında hem de üyelerinizin yaptığı çalışmalar arasında aile odaklı bakmaktansa kadın odaklı bakmanın, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesiyle hareket etmenin daha önemli olacağını düşünüyorum.

Yine, sunumunuzda "Medya, kadına şiddeti önlemede sorumluluğunu yerine getiriyor." demişsiniz ama verilen veriler öyle göstermiyor aslında, RTÜK sabah açıkladı bu verileri, veriler onları göstermiyor.

Yine, TV kanallarında "Kadın programlarında gerçek hayat hikâyelerinin yer alması sesini duymak isteyenlere cesaretlendiriyor." demişsiniz. Hani şöyle değerlendirmek lazım: Evet, teşhir etmek gerekiyor yaşanan olayları ama özellikle bazı programlarda -kadın programlarında- genelde kadını suçlayıcı, yargılayıcı pozisyonda olabiliyorlar. İşte, "Ama sen kocana saygısızlık ettin.", "Ama senin de şu suçun vardı." gibi meşrulaştırıcı söylemler olabiliyor.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - İzinsiz çıktın...

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - "İzinsiz çıktın." gibi meşrulaştırıcı söylemler olabiliyor, tam tersi teşvik edebiliyor.

Yine, bir çalıştaydan bahsettiniz...

BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Semra Hanım...

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Çok az kaldı.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ben süremin yarısını vereyim Başkanım. Aynı şeyleri konuşuyoruz.

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Bir çalıştaydan bahsettiniz. Önemli, değerli, kadına yönelik şiddete dair çalışma yapmış olmanız çok önemli, bunun bir projesinden bahsettiniz: Kadına saygı. Evet, saygı önemli kesinlikle ama tabii, öncelikle kadını irade görmeye ihtiyaç var. Yine aynı şekilde saygı bu meselenin sonrasında gelecek bir şey aslında, çok saygı duyduğunuz birine de şiddet uygulayabiliyorsunuz aslında yani öyle bir durum da var. O yüzden projenin temelinin aslında kadın-erkek eşitliğini sağlamak için yapılması gerekiyor.

SenaristBir, başkanları... Evet, toplumsal cinsiyet komisyonunuz var; bu çok önemli, çok değerli. Şu anda aktif çalışan senarist sayınız kaç? Merak ediyorum doğrusu. TV, dizi, film programlarında işlenen senaryolarda toplumsal cinsiyet süzgecinden geçiriyor musunuz? Bu komisyonunuz varsa, muhtemelen yapıyorsunuzdur. Dizi, film programında artan cinsiyetçiliğe ve şiddete karşı sorumluluk alanınızı nasıl açıklıyorsunuz? Baroyla beraber çalıştığınızı söylediniz ama diğer kadın kurumlarıyla beraber de çalışıyor musunuz? Eğer çalışmıyorsanız beraber çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Yine, son, Türk Televizyon Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği Başkanına birkaç sorum olacak. Televizyon, sinema sektöründe kadın yapımcı ve yönetmen sayısı kaç? Bildiğiniz, kadın komisyonu bulunmakta mıdır birliğinizde? Sunumunuzda sektördeki kadın istihdamını artırmaktan bahsetmişsiniz ama dizi, film sektörüne kadınların sıkça taciz ve mobbinge maruz kaldığını biliyoruz, buna dair neler yapıyorsunuz, herhangi bir soruşturmanız var mı? Öyle söyleyelim, bitirelim.

Teşekkür ediyorum tekrar sunumlarınız için.