| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .06.2021 |
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar, akademisyenler ve Barolar Birliğinin Temsilcisi Sayın Meslektaşım; ben öncelikle, eksikleri de olsa bu yasa teklifine emek verenlere bazı maddeler açısından teşekkür ediyorum. Bir iki maddesinde gerçekten yapılması gereken kanun değişiklikleri yapılıyor ama biz buna "yargı paketi" diyorsak, insan hakları bağlamında bir iyileştirme olacağını söylüyorsak bu yanlış. Bu teklif "dördüncü yargı paketi" olarak kamuoyuna lanse edildi ama içinde çekle ilgili ceza düzenlemeleri yok; Vergi Usul Kanunu 359'la ilgili sanık lehine belki iyileştirmeler olabilir, bu kanun teklifinde yok. Onun dışında, kanunlarımızdaki antidemokratik hükümlerle ilgili hiçbir şey yok ama biz buna "dördüncü yargı paketi" diyeceğiz, bir demokratikleşme ya da bir iyilik olarak veya kanunlarda yapılan değişiklikler olarak bunu göreceğiz ama maalesef bu doğru değil çünkü hukukta reform olması için önce ülkede iyi kötü bir hukuk olması gerekiyor ama maalesef Türkiye'de hukuk kalmadı, buyruk düzenine devam ediyoruz.
Siyasi iktidar birlikte yaşamayı, yargıyı ve yürütmeyi sarayın elinde oyuncak hâline getirdi. Saraydan gelen sözde hukuk reform paketleriyle kanunların düzenlendiği bir Türkiye hâline geldik. Bu nedenle, 2021 yılı Türkiyesinde adil yargı hakkı ihlallerinin, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlallerinin, çıplak aramanın, kadın karşı şiddetin, çocuk istismarının arttığı mahkeme kararlarının tanınmadığı ağır adaletsizliklerle dolu bir ülke hâline geldik.
Reform paketleriyle kanun yapılan ülkemizde adaletsizlikler ise had safhaya çıktı. Mahkeme kararlarına rağmen hiçbir şekilde hapishanede olmaması gereken siyasetçilerin, gazetecilerin, iş insanlarının, avukatların bir esir gibi cezaevlerinde tutulmalarının normalleştirildiğini, "cezasız hukuk politikası" adı altında suç işleyen kamu görevlilerinin kollandığını, korunduğunu, Tahir Elçi'den Berkin Elvan'a, oradan Hrant Dink davasına, Soma'ya ve pek çok davaya kadar bunları görüyoruz. İşte daha dün, 16 kilo olarak kalan ve vefat eden Berkin'in davasında katil Berkin'in kilosu kadar ceza aldı.
Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı, iktidarınıza yakın olanlara başka hukukun uygulandığı, Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Korkusuz ve Evrensel gazetelerine Basın İlan Kurumu tarafından verilen ilanların kesildiği, Halk TV ve Tele1'e ekran karartma ve para cezaları verildiği, sırf gazetecilik yaptıkları için çok sayıda gazetecinin cezaevine atıldığı, açık açık FETÖ'yle mücadele eden Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin yazarları ve yöneticilerinin ise kumpas davalarıyla karşı karşıya bırakıldığı bir düzende hem adaletsizliği hem de hukuksuzluğu tekrar tekrar bizlere gösteriyorsunuz. Muhalif sesleri ve size karşı olan herkesi baskılamak için hukuku, adaleti araç kıldınız.
İktidarın hukukunda yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamadığı, böyle bir hadsizlik ve densizlik dünya hukuk tarihinde yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları sonucunda yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerin hiçe sayıldığı, işkenceye sıfır tolerans açıklamasına rağmen iddia odur ki -11 polis tarafından- Esenyurt Karakolunda, karakolun içinde, sadece arkadaşını savunmak için gelen bir vatandaş, yürüyerek girdiği karakoldan tabut içinde çıktı. İşkence ve kötü muamele... Ne yaptınız? Ben buradan İçişleri Bakanına soruyorum: Bu 11 polis hakkında, o karakol hakkında, o karakoldaki sorumlular hakkında ne yaptınız?
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Hangi konuda ne yaptı ki İçişleri Bakanı bu konuda yapsın?
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Bir de buradan Sayın Adalet Bakanına sesleniyorum: Esenyurt Karakolunda vuku bulan olaylarla ilgili olarak, soruşturmayla ilgili ifadelerin Esenyurt Karakolunda alınması nedir Allah aşkına?
Gerçekleri haykıran Cumhuriyet Halk Partimizin "21 Soruda FETÖ'nün Siyasi Ayağı", "Arpalık Aile Şirketi" ve "10 Maddede Kıdem Tazminatında Fon Aldatmacası" adlı yayınlarına basım, dağıtım ve satış yasağı getiriliyor. Bunlar siyasi faaliyettir. "128 milyar dolar nerede?" diye soran parti pankartları sarayın savcıları tarafından toplatılıyor. İşte bu aşamada, burada, bu ülkede, tarihin bu anında güya yargı paketlerini, insan hakları eylem planlarını devreye sokuyoruz; bütün dünya bize gülüyor tabii.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargının, demokrasinin ve hukukun geldiği duruma bakar mısınız? 2020 yılında dünyada Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 128 ülke arasında Türkiye, Hükûmet yetkililerinin kısıtlamasında 124, temel haklarda 123, adi hukukta 103'üncü sırada yer aldı. Sonunculuğa az kaldı; çok şükür, hamdolsun, sonuncu da oluruz bu gidişle. Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler kategorisinde Türkiye, 113 ülke arasında 3'üncü sırada, bunda evelallah şampiyon olacağız! Türkiye'nin üstünde sadece Zimbabve ve Venezuela var; geldiğimiz tablo bu. Evet, daha önce, AKP iktidarlarından önce Avrupa Birliği ve OECD ülkeleriyle kendimizi kıyaslarken şimdi bu ülkelerle kıyaslıyoruz.
Devam edelim: Bakınız, dünyada Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 154'üncü sırada. Dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu ilk ülke Türkiye, 2'ncisi Çin. Türkiye, Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu'na 153 ülke arasında 130'uncu sırada yer aldı. Katar, Endonezya, Mısır, Burkina Faso gibi ülkeler Türkiye'nin önünde yer aldı. Ben şimdi buradan devamlı milliyetçilikten bahseden AKP ve MHP'li sevgili milletvekillerine sesleniyorum: Değerli vekiller, Türkiye'nin Afrika ülkeleri ile Asya'nın en geri ülkeleriyle aynı seviyede olması sizin ağrınıza gitmiyor mu? Türkiye hukuk, eşitlik, adalet, özgürlük sıralamasında niye Almanya'yla, İsviçre'yle, İsveç'le, İngiltere'yle, Fransa'yla, Kanada'yla yarışmıyor? Hani ağzınızdan hiç düşürmediğiniz Türk insanı bir Alman'dan, Fransız'dan, İngiliz'den daha kıymetsiz mi? Bizim insanımız Avrupa'da yaşayan insanlardan daha mı aşağıda? Bizim insanımız Afrika kabile ülkeleri seviyesinde mi? Siz bizim insanımıza iyi bir hayatı, özgür bir ülkeyi, huzurlu bir ömrü, adil bir devleti neden çok görüyorsunuz? Türkiye halkının sizin gözünüzde neden hiç zerre kadar yeri yok?
Değerli milletvekilleri, konuşmanın bu kısmını hazırlarken benim içim parçalandı. 2006 yılında çocuklara yönelik cinsel istismar suçundan 3.778 karar verildi bu ülkede ama 2016 yılında bu sayı 21.189. Hepimizin çoluğu çocuğu var. 2019'da ise çocuk istismarında 128 bin 360 dava açıldı. Bu davalarda sanıklardan yüzde 58,8'i mahkûm oldu. Çocuklarımızı koruyamıyoruz, çocuklarımızı istismar ediyorlar. Bu ülkedeki her çocuğu kendi evladımız bilerek gerekli önlemleri almamız gerekiyor. Çocuk istismarını araştırma önergemizi reddederken bunu kutlayan milletvekilleri oldu. Acaba onlar utanıyorlar mı? "Bir kereden bir şey olmaz." diyen bir Aile Bakanı vardı.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Alpay Bey, çocuk istismarı araştırma komisyonu kuruldu ve çalışmalarını tamamladı bir önceki yasama döneminde.
ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Başkan, ama çocuklarla ilgili hâlâ yapılacak çok şey var.
Bakın, bir Aile Bakanı çıkmıştı, "Bir kereden bir şey olmaz." demişti. Aladağ'da yanan çocuklar var ve Karaman'da tecavüze uğrayan çocuklar var. Ben o Ensar Vakfıyla ilgili davada Karaman'daydım, bunlar çok acı şeyler.
Değerli milletvekilleri, hukuku, adaleti hep kendimize göre uygulayamayız. "Siyasi partilerin arka bahçesi." diyerek baroları böldünüz, barolarla ilgili delege sistemini temsilde adalete aykırı biçimde değiştirdiniz, bağımsız ve tarafsız yargıyı yok eden yasayı getirerek kanunlaştırdınız. Ne oldu? "Baroları siyasi partilerin arka bahçesi olmaktan çıkartacağız." diye getirdiğiniz kanun teklifinin kanunlaştırılmasından sonra gidip İstanbul 2 No.lu Barosunun açılışını kim yaptı? Yetmedi, dernek ve STK'lerin başına kayyum atanmasına olanak veren, sivil toplum üzerindeki vesayeti ağırlaştıran teklifi de kanunlaştırdık. İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırdınız. Sayın Bakan Yanık, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonunda yaptığı sunumda yanlış anlaşıldığını söyledi ama öyle bir algı yarattı ki kadına yönelik şiddet olaylarındaki artışın tolere edilebilir düzeyde olduğu algısı doğdu. Bu, doğru değil, bir tek şiddet bile tolere edilemez. 2021 yılında 180 kadın hayatını kaybetti sayın vekiller. Sizlerin oylarıyla Genel Kuruldan geçen, sizlerin yaptığı en iyi işlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi'nin uygulamasını savunmanız gerekirken milletin size verdiği bu yetkiyi kötüye kullanarak İstanbul Sözleşmesi'ni feshettiniz. AK PARTİ iktidarlarının yaptığı en önemli işlerden biri İstanbul Sözleşmesi'dir ama yaptığı en kötü işlerden biri de İstanbul Sözleşmesi'ni feshetmektir. Ha, bu yok hükmündedir, inşallah yargı kararıyla tescil edilecektir.
Hain FETÖ darbe girişiminden sonra OHAL'le suçu olmayan ve mahkeme kararıyla kanıtlanmış, beraat eden... Beraat etmek ne demek? Bir suçun işlenmediği demektir, bunu rahmetli Erbakan söylemişti, hâlâ kulaklarımda. Peki, beraat eden kamu görevlileri, kamu görevinden ihraç edilen bu kişiler neden OHAL Komisyonuna gönderilip orada çürütülüyor? Neden eğer beraat ettiyse bu kişilerin hakları kendilerine verilmiyor? Biz bu kanun hükmünde kararnameyle atılanları ne yapacağız? O zaman beraat etmeselerdi.
Bitmedi, bakın, geçen on dokuz yılda haksız rant politikaları çevre katliamları yaratıyor. Maalesef Kazdağları, İstanbul Havaalanı'nın inşaatı ormanlarımızı yok etti. HES'ler, seçim bölgem Mersin'deki Akkuyu Nükleer Santrali, ormanların "gençleştirme" adı altında kesilip 3-5 rantiyeciye peşkeş çekilmesi ve maalesef bunlar her geçen gün artıyor.
İşte, reform, reform, reform... Ama bunların hiçbiri reform değil. Adaleti tarikatlarla, 5'li çeteye ve yandaşlarla var edemezsiniz. Adaletsizliğe ise "Kadına şiddet sayıları tolere edilebilir." diye bakamazsınız. Öldürülen kadınlar birer sayı değil.
Değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz teklif içinde güzel hükümler var, maddelerde güzele de güzel diyeceğiz, eksiklere de eksik diyeceğiz, katkı sunarak daha iyi bir şeyler yapmaya çalışacağız. Ama neden sadece AK PARTİ milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri komisyonlarda görüşülüyor? MHP milletvekili arkadaşım demin kendi kanun tekliflerinden bahsetti, onları bile görüşmüyoruz. İyi olan şeyler vardır, bunları neden göz ardı ediyorsunuz? Bu teklifin güzel ve olumlu maddelerine tabii ki destek vermek hepimiz için bir borç ama bu, bir yargı reformu değil; bu, insan haklarının geliştirilmesi değil. Maddeler üzerinde ayrı ayrı konuşuruz ama gerçekten bir yargı reformu yapmak istiyorsak önce adalet teşkilatını bağımsız ve tarafsız hâle getirmemiz lazım.
Şimdi, genç avukat arkadaşlarımız veya mesleklerini ceza davalarında yapan avukat arkadaşlarımız yeni mesleğe alınan hâkim ve savcılara suça sürüklenen çocuklara atfen "hukuka sürüklenen çocuklar" diyor; duruşma yapamıyorlar, karar veremiyorlar ve önemli davalarda biliyorsunuz ağır ceza mahkemeleri kendilerine bir işaret gelmeden karar bile vermiyor, savcılar dava açmıyor. Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasının 750 milyon doları ödenmiyor, hiç kimse bir şey yapmıyor. Bir suç lideri, mafya lideri olduğu iddia edilen biri saatlerce kasetler yayınlıyor, hiçbir savcı harekete geçmiyor. Vallahi, bunlarla eğer adalet reformu yapacaksak vah bu ülkenin hâline diyorum.
Maddelerde ayrı ayrı görüşlerimizi belirtmek üzere saygılar sunuyorum Sayın Başkan.